Son Dakika: DEM Parti Heyeti, İmralı’ya hareket etti
GÖRÜNTÜLÜ

Türk, Sünni, İslam persfektifi sınıfta kalmıştır

Arslan, “Yıllardır asimilasyoncu, militarist ve cinsiyetçi yaklaşımlarla bu halkı himaye altına almaya çalışan Ankara merkezli siyasal otorite bugün tahtalardaki yazılamalarla bunu ağzından döküp, kendini ifşa ediyor” dedi.

Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği yerlerde okulların tahtalarına yazılan yazılarla psikolojik ve fiziksel savaşın merkezi haline getirilmesine tepki gösteren Eğitim-Sen Amed Birinci Şube Eşbaşkanı Yıldırım Arslan, “Yıllardır asimilasyoncu, militarist ve cinsiyetçi yaklaşımlarla bu halkı himaye altına almaya çalışan Ankara merkezli siyasal otorite bugün tahtalardaki yazılamalarla bunu ağzından döküp, kendini ifşa ediyor” dedi.

Öz yönetimin ilan edildiği yerlerde devlet eliyle boşaltıldıktan sonra karargah olarak kullanılan okullarda JÖH ve PÖH tarafından tahtalara ‘Dersimiz itaat', ‘Ya istiklal ya ölüm', ‘Afyonlu ders vermeye geldi' gibi tehdit içeren yazılar yazıldıktan sonra uzun namlulu silahlarla poz verilmesi birçok kesim tarafından tepki ile karşılanmasına rağmen, hala sosyal medya aracılığıyla bu tarz görüntüler yayınlanmaya devam ediyor.

Cizre, Silopi, Nusaybin, Varto, Gever ve Silvan’da ilan edilen sokağa çıkma yasakları ile yeni bir sürecin başladığını belirten Eğitim-Sen Amed Birinci Şube Eş başkanı Yıldırım Arslan, “6 Ekim itibariyle Sur’da da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu yasaklar Kürdistan’da yaşanan kırk yıllık savaştan ayrı düşünülemez. Ortadoğu’daki son gelişmelerle birlikte uluslararası güçlerin sahaya inmesinin ardından adını telaffuz etmediğimiz ama bir şekilde içinde bulunduğumuz üçüncü dünya savaşı başladı. Eskiden siyasal literatürde ‘soğuk savaş’ denilen bir kavram vardı, günümüz koşulları İtibariyle bu kavram işlevini yitirdi. Şu an cephelerde göğüs göğse çatışma durumu söz konusu olmasa da yaşanan siyasal çarpışmayı çok net görüyoruz” dedi.

DEVLETİN İNKAR VE İMHA POLİTİKASI HÜKMÜNÜ YİTİRMİŞTİR

Yaşanan bunca olay arasında gençlerin ve çocukların eğitim alanında yaşadığı sıkıntıları göz ardı etmeden tespitlerde bulunması gerektiğine vurgu yapan Yıldırım şunları söyledi: “Yıllardır devletin eğitim aracılığıyla yürüttüğü asimilasyoncu politikalarla Kürtler belli bir noktaya çekilmeye çalışılıyordu. Devlet bugün bu politikalarla Kürdistan'da kesinlikle sonuç alınmayacağının farkında. Yaşananlar gösteriyor ki devlet eliyle yaratılmaya çalışılan Türk, Sünni, İslam perspektifi sınıfta kalmıştır. Yaşam hakkının çok basit bir şekilde ihlal edildiği, Cemile ve Taybet Ana şahsında insanlığın yerlerde sürüklendiği bir ortamda devletin inkar, imha politikası net olarak hükmünü yitirmiştir.”

‘DEVLET KENDİ ANAYASASINI TANIMIYOR’

Bu yıl yapılan atamaların yüzde yetmişini Kürdistan’daki okullara yapan devletin Milli Eğitim Müdürlerinin gönderdiği mesaj ile kadrolarını geri çektiğini hatırlatan Yıldırım, “Eğitim ve öğretim hakkı anayasal güvence altına alınan haklardan biridir. Anayasanın 2. ve 42. maddeleri bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. 42. Madde de ‘eğitim devlet eliyle yapılır’ diyor. Devlet kendi anayasasını bile tanımayıp ihlal ediyor. Bu durum hiçbir şekilde kabul edilemez. Son süreçte tartışılan bir başka konu da devletin abluka altına aldığı yerlerdeki çocukların eğitim alanındaki ‘mağduriyetini’ ortadan kaldırmak için sınavlara ilişkin ek dersler vereceğini açıklaması oldu. Bunu nasıl yapacaklar? TEOG sınavının birinci aşaması zaten geçti. YGS ise Mart ayında yapılacak, hadi onu da geçtim bu çocukların birkaç aylık zaman diliminde gördüğü ders yok. Hangi ders ve birikim ile sınavlara girecekler? Pedagojik formasyonal açıdan kabul edilemeyecek bir realite söz konusu. Devlet tarafından ortaya atılan bir başka idea ise bölgedeki öğrencilerin özel okullara gönderileceğidir. Böyle bir şey yok! Bu konuda net olarak şunu söylüyoruz; çocuklarımızı düşünen bir realite ortaya konulacaksa önce buradaki sosyal ve siyasal statü talebini algılasınlar, bu istem çok daha önemli ve hayati” şeklinde konuştu.

DEVLET TAHTALARA YAZDIĞI YAZILARLA KENDİNİ İFŞA EDİYOR

Devlet eliyle boşaltılan okulların karargaha dönüştürülmesine tepki gösteren Yıldırım şunları belirti: “Sınıflardaki tahtalara faşist ve militarist yazılamalar yapılıyor. Bu yazılamalar özel harbin, psikolojik savaşın dışa vurumudur. Yıllardır asimilasyoncu, militarist ve cinsiyetçi yaklaşımlarla bu halkı himaye altına almaya çalışan Ankara merkezli siyasal otorite bugün tahtalardaki yazılamalarla bunu ağzından döküp, kendini ifşa ediyor. Gerçi Milli Eğitim müfredatında da bu çok net şekilde ortaya çıkıyor. Cinsiyetçi, militarist, asimilasyoncu, inkarcı değerlendirmelerle bir halkın gerçekliği itilip kakılıyor. Bu yazılamalarla Türk, Sünni, İslam istemi ortaya konuyor. Bir dönem devlet tarafından sıkça kullanılan bir deyiş vardı; ‘Hayali Kürt mücadelesi Ağrı Dağında meftundur’ diye buna karşılık biz de şunu soyluyoruz; söz konusu okulların tahtasında Türk, Sünni, İslam istemi ve asimilasyoncu politika meftundur.”

‘BU SİSTEM YERLE BİR EDİLİNCEYE KADAR MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ’

Devletin asimilasyoncu politikalarına karşı Kürt gençlerinin istemini açık şekilde ortaya koyduğunu belirten Yıldırım “Gençlerimiz devlete şu çağrıyı yapmıştır; Biz bu asimilasyoncu sistemi kabul etmeyip bu sistem yerle bir edinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

GELECEK ORTADOĞU HALKLARININDIR

Herkes aklını başına alsın. Devlet gençlerimiz, çocuklarımız ve bizlerle barışmak istiyorsa bu ağzı terk etmeli. Gelecek Ortadoğu halklarınındır. Türk idari sistemi ve Ankara bunu görüp, alt yapısını örmeli” diye konuştu.