Son Dakika: DEM Parti Heyeti, İmralı’ya hareket etti

‘Topyekûn inkâr ve imhaya karşı topyekûn direniş zamanı’

Beştaş, Kürt halkına karşı topyekûn bir inkâr ve imha konseptinin devreye konulduğunu söyledi. Beştaş “Hiç kimsenin bu süreçte izleme, gözleme ve bekleme hakkına sahip olmamalı" dedi.

HDP Eşbaşkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, Kürt halkına karşı topyekûn bir inkâr ve imha konseptinin devreye konulduğunu söyledi. Beştaş “Hiç kimsenin bu süreçte izleme, gözleme ve bekleme hakkına sahip olmamalı. Topyekûn inkâr ve imhaya karşı topyekûn bir direnişin ortaya konulmalı” dedi.

Kürdistan’da ilan edilen öz yönetimlere yönelik AKP ve Saray öncülüğünde geliştirilen katliam ve saldırı politikası devam ettirilirken, Kürdistan’da ortaya konan direnişte günden güne gittikçe daha da büyüyor.

AKP çetelerinin saldırıları ile bu saldırılara karşı Kürt halkının ortaya koyduğu direnişi HDP Eşbaşkan Yardımcısı Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ANF’ye değerlendi.

‘CENAZELER İLE SAVAŞAN BEBEK KATİLİ BİR İKTİDARDIR AKP’

Devletin Kürt halkını katliam ile “terbiye” etmeye çalıştığını söyleyen Beştaş, Türk devleti ve AKP’nin Cumhuriyet ile yaşıt bir şekilde Kürdistan topraklarında süregelen katliam politikasından şaşmaksızın aynı yöntem ve tarzla daha vahşi uygulamalara imza attığını söyledi.

Beştaş, özellikle Amed’in kalbi konumunda olan tarihi Sur ilçesinin bir ayı aşkın süredir tank, top, helikopter ve ağır silahlarla abluka altında olmasının hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini kaydetti.

Öz yönetim ilanlarından önce mezarlıkların, cem evleri ve camilerin bombalandığını hatırlatan Beştaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bu saldırıların bizzat alanlarda savunulduğuna işaret ederek, durumu “korkunç” olarak değerlendirdi. Beştaş, “Cenazeler ile savaşan, onları morglarda tutan, sokak ortalarından alınmasına izin vermeyen, panzer ve zırhlı araçlar arkasına bağlayarak sürükleyen; Ekin Wan gibi kadın bedenine işkence ederek teşhir eden, bebekleri katleden gibi uzun bir liste ile insanlık dışı uygulamalar dizisine imza atan bir iktidar var. Bu lokal, bir iki yerde yaşanan durumlar değil. Bunların hepsi birbirini besleyen hepsi aynı mantığın, aynı kararın neticesinde uygulamaya konuluyor. Hiç kimse bunları birbirinden bağımsız ele alamaz. Cizre’de yapılan uygulama ile Sur’da yapılan uygulama birbirinden bağımsız değil. Bunların hepsi merkezi kararlar sonucu yapılıyor” dedi.

‘KÜRTLERE KARŞI ÇOK KİRLİ VE AHLAKSIZ BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR’

“Sayın Öcalan ile yapılan görüşmeler devam ederken bile AKP, süreci kafasında bitirmiş ve tüm hazırlıklarını savaş üzerine yapmıştı” diyen Beştaş, iç güvenlik paketinin yasallaştığı döneme işaret ederek, meclisten geçirilen iç güvenlik paketiyle savaş yasasının onaylanarak hayata geçirildiğine dikkat çekti. Başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlük isteyen halklara karşı bu iç güvenlik paketiyle savaş ilanının verildiğini söyleyen Beştaş, “Bugün, o günün hazırlıklarının neticesidir. Bunlar bir anda karar verilerek, uygulanan durumlar değil. Mesele hendek meselesi ve öz yönetim değil. Israrla hendek meselesini gündeme getirilerek ‘sıkıyönetim’ uygulamalarını devreye soktuklarını söylüyorlar ve böylede her gün yeniden çok büyük bir ahlaksızlığa imza atıyorlar. Bununla işledikleri cinayetleri başkalarına yüklüyorlar. Yaptıkları uygulamaların bedelini başkalarına ödetmeye çalışıyorlar. Kendi basın yayın organları ve kalemleri vasıtasıyla ciddi psikolojik ve kirli bir savaş yürütülüyor. Artık insanlar cenazelerini kaldırmadan, acısını yaşamadan ‘kim öldürdü?’ tartışmasına çekiliyor. Tahir Elçi’de bile bunu yaptılar. Elçi’nin eşinin ‘Katil PKK’ dediğini iddia ederek ısrarla manipülatif haberler yazdılar, servis ettiler. Bu birçok meselede de böyle servis ediliyor. Bununla psikolojik savaş eşliğinde yaptıklarının üzerini örtmeyi amaç ediniyorlar. Batıda da ağırlıklı olarak bu basın yayın organları takip edildiği için Kürdistan’da yaşanan gerçekler halka doğru bir şekilde ulaşmıyor” dedi.

‘KÜRT HALKININ ARTIK STATÜSÜZ YAŞAMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR’

HDP olarak çözümün Türkiye halklarının birlikte yaşamı üzerinden ördükleri ve öz yönetimle devam etmesini düşündükleri için Kürdistan’da yaşanan gerçekleri batıya da ulaştırma çabasında olduklarını söyleyen Beştaş, “Bu dönem, AKP bütün konseptini Kürt halkının taleplerini bastırılmak üzerinden geliştiriyor. Bu da ölüm, katliam, işkence ve her türlü insanlık dışı uygulamayla yapılmaya çalışılıyor. Şu anda her gün AKP iktidarı savaş suçu işlemeye devam ediyor. Bunun da tek bir amacı var: Kürt halkının iradesini bastırmak; Kürtlerin inançlarını, kimliklerini, dillerini, kültürünü reddeden bir tekçi zihniyete tabi kılmak. Kürt halkının tüm bu inkar ve imha konseptine karşı iradesi çok net ve ortada. Kürt halkı kendi kendini yönetmek istiyor. Kürtler artık statüsüz bu dünyada yaşamak istemiyor. Çünkü yeryüzündeki milyonluk bir halkın artık statüsüz yaşaması mümkün değildir. Bu istek hem tarihsel koşullar itibariyle hem de temel haklar doğrultusunda Kürt halkının haklılığını ortaya koyuyor” dedi.

 “Kürt halkının katliamlar ile bastırıldığı dönemden bu güne dünyada çok ciddi değişim ve dönüşümler yaşandı” diyen Beştaş şunlara dikkat çekti: “Özerk ve federal sistemler dünyanın birçok ülkesinde anayasalarıyla birlikte uygulamada. Türkiye hala 1900’lü yıllarında başında kalmış. AKP iktidarı da buna takılıp kalmış. O dönemki anlayışı, bugün Türk-İslam senteziyle farklı ve ileri bir konseptle devam ettiriliyor. Kesinlikle halkın duygularını, istemini bu politikalarla değiştiremezler.”

‘TOPYEKÜN İNKAR VE İMHAYA KARŞI, TOPYEKÜN BİR DİRENİŞ GEREKİYOR’

Halkın topyekun inkar ve imha konseptine karşı içerisinde bulunduğu durumun kolay olmadığını ifade eden Beştaş, insanların yaşamın tüm olanak ve imkanlarından mahrum bırakılma haline rağmen, Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de halkın direnişinin sürdürdüğüne dikkat çekti. Beştaş, halkın fedakâr direnişine karşın desteğin yeterli olmadığını belirterek, şöyle devam etti: “Başta direnişin olduğu kentlerin komşu il ve ilçeleri ile tüm ülkede bu direnişe verilen destek yeterli değil. Destek, eylem ve etkinliklerin çok daha güçlü olması gerekiyor. Aynı yaşadığımız il ve ilçede bizden bir kilometre ötede insanlar her an öldürülebilecekken, biz evimizde normal bir hayat süremeyiz. Dışarı çıkılması ve sesin yükseltilmesi gerekiyor. Biz ancak sesimizi yükseltip birleştirebilirsek, başarabiliriz. Topyekun inkar ve imhaya karşın topyekun bir direniş vermek zorundayız. Direnenler sadece kendi özgürlükleri için direnmiyor. Topyekun bir özgürlük için direniyor ve mücadele ediyor. Türkiye’nin demokratikleşmesi için bir direniştir bu. Gittiğimiz ve çalışma yürüttüğümüz her alanda insanların bu düşüncede olduğunu görebiliyoruz. Ancak baskı ve sindirme politikaları sonucu insanlar sesini yeterince gürleştiremiyor.”

‘BU SÜREÇTE HİÇBİRİMİZ İZLEME, GÖZLEME VE BEKLEME HAKKINA SAHİP DEĞİLİZ’

HDP olarak geliştirilen konsept karşısında oluşturdukları kriz merkezi üzerinden mücadele etmeye çalıştıklarını söyleyen Beştaş, kriz merkezinin olayları doğru takip etmek ve bölge, il ve ilçe düzeyinde yaptığı görevlendirmeler ile olay ve olgulara müdahalelerde bulunmaya çalıştıklarını dile getirdi. Beştaş, kriz masasının Türkiye ve uluslararası kamuoyuna başvurular ve duyarlılık oluşturmaya dönük çalıştığını belirterek, AKP iktidarının manipülatif ve gerçekdışı aktarımlarına karşı kriz masasının sivil toplum örgütleri, kurum ve kuruluşlar bazında bilgi akışı sağladığını belirtti. Kürt halkı başta olmak üzere demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren ezilen ve sömürülen halklar için tarihsel bir süreçten geçtiklerini kaydeden Beştaş, “Bu dönemde hiç birimiz izleme, gözleme ve bekleme hakkına sahip değiliz. Hepimiz bu özgürlük mücadelesinde, bu yürüyüşte üzerimize düşen rolü yerine getirmek zorundayız” dedi.