‘Til Xelef'te bizi emekli Türk askerleri eğitiyordu'
‘Til Xelef'te bizi emekli Türk askerleri eğitiyordu'
‘Til Xelef'te bizi emekli Türk askerleri eğitiyordu'
Rojava'da Kürtlere karşı cemaatler aracılığı ile gönderilen El Kaide bağlantılı Cebhet El Nusra çeteleri içerisinde bir süre kaldıktan sonra ayrılan bir kişi, Ceylanpınar'ın karşısındaki Til Xelef'te (Tel Halaf) kendilerini yabancılar ve emekli Türk askerlerinin eğittiğini söyledi. Batı Kürdistan'a giderek işlenen suçlara karışan bu kişi, bir yardım kuruluşu adına Halep ve Til Ebyat'ta (Tel Abyat) Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) yardım götürürken bunlara katıldığını ve 'Bilal' adını aldığını belirtti. "Bilal", Serêkaniyê gümrük kapısının YPG tarafından ele geçirilmesi sırasında Til Xelef'te bulunduğunu, silah, cephane ve yiyeceklerin çoğunun Akçakale ve Ceylanpınar üzerinden çetelere gönderildiğini söyledi.
Rojava'da Kürtlere karşı savaşmak için Afganistan, Mısır, Çeçenistan, Katar, Türkiye gibi ülkelerden gönderilen çeteler, Temmuz ayından bu yana Kürtlere karşı 'cihat' ilan etmiş durumda. ANF'ye konuşan ve bu çetelerle 3 ay kalan "Bilal" adlı kişi, önce ÖSO, ardından Cebhet El Nusra isimli çeteye nasıl katıldığını, Halep, Til Ebyat ve Til Xelef'te yaşadıklarını anlattı.
Aslen Bingöl'lü olan ve Suriye'de yaşanan iç savaştan sonra Türkiye'de toplanan yardımları İslami bir uluslararası yardım kuruluşu aracılığı ile Suriye'de Halep ve Til Ebyad bölgelerine götüren ekip içinde yer aldığını belirten kişi, “Bu yardımları Allah için yapıyorduk. Türkiye'nin değişik yerlerinden toplanan yiyecek ve ilaç gibi malzemeleri kamyonlarla Akçakale sınır kapısından götürüp Til Ebyad ve Halep'teki ÖSO'ya götürüyorduk. Götürdüğümüz yardımlar genellikle Türkiye ile bağlantılı örgüt ve gruplara dağıtılıyordu” dedi.
İki kez yardım götürenlerle birlikte Suriye'ye geçtiğini ve yardımların dağıtılması süresince bazen günlerce orada kaldığını anlatan Bilal adlı kişi, üçüncü kez yardım götürüldüğünde Haziran ayının sonlarına doğru Cebhet El Nusra örgütüne katıldığını söyledi.
Til Ebyad'ta sadece kaleşnikov (keleş) atışı yaparak eğitim aldığını ve iki hafta sonra 23 kişilik bir grupla Serêkani'ye gittiklerini anlatan Bilal, şöyle devam etti: "Gece Ceylanpınar Gümrük Kapısı'ndan bir kamyonet içinden iki seferde Serêkaniyê'ye gittik. O zaman gümrük El Nusra ve Irak-Şam İslam Devleti (El Kaide’nin Irak kolu) grubu elindeydi. Serêkaniyê'nin dış mahallelerini de kontrol ediyorlardı. Ben ilçeye girmedim, beni Til Xelef'e gönderdiler. Aramızda Türkiye'den gelenler olduğu gibi, Suriyeli olmayan Arap ve Çeçen'ler de vardı.”
BİZE EĞİTİMİ EMEKLİ ASKERLER VERDİ
Til Xelef ve Esfer Necar'da kendilerine silah ve bomba eğitimi verildiğini kaydeden Bilal, "Aramızda Kürtçe, Türkçe, Arapça konuşuyorduk. 'Emir' dedikleri kişiler vardı. Bunlar yabancıydı. Emekli asker olduklarını söyleyen 3 Türk vardı. Birine 'Emir' diyorlardı. Biri de orduda Albay olduğunu, Hakkari'de PKK'lilerle savaştığını anlatıyordu bize. Burada bize daha çok bu askerler bomba ve havan topu üzerine eğitim verdi. İki ayrı dönemde 3 günlük eğitim verildi gruplara. Biz orada iken Ceylanpınar üzerinden gelen gruplar oluyordu. Bu gruplar daha çok bizim bulunduğumuz Til Xelef ile Til Ebyad arasındaki sınır bölgesindeki köylere yerleştiriliyordu. Serêkaniyê zaten pek üzerinde durulmuyordu. Çünkü El Nusra o zaman ilçede vardı. Serêkaniyê'den sonra Dirbêsiyê ve Qamışlo'ya nasıl girilir toplantıları yapılıyordu hep. Dirbêsiyê ve Qamışlo'daki sınır kapılarının ele geçirilmesi halinde, cihat için onbinlerce kişinin bizlere katılacaklarını, 'cihat' için müslümanların Şam'ın mahallelerine kadar dayandıklarını, Kürt bölgesindeki 'kafirlerin' onlara yardım ettiklerini, bunları bertaraf ettikten sonra Şam'ı almak için önlerinde bir engel kalmayacaklarını anlatıyorlardı" şeklinde konuştu.
Kendilerine havan topu konusunda eğitim veren emekli Albay olan askerin bazen telefonda birileriyle konuşurken tatilden ve ihtiyaç olan bombalardan bahsettiğini ifade eden Bilal, "Emir dediğimiz kişiler ve bu 3 asker hep yanımızda değillerdi. Sık sık Türkiye'ye ya da Til Ebyad'a gidip geliyorlardı. Cephane ve yiyecek sorununu bunlar hallediyordu" dedi.
YİYECEKLER URFA'DAN GETİRİLİYORDU
Til Xelef'te kaldığı 2 aylık süre içinde önce sınır kapısından, sınır kapısının YPG tarafından ele geçirilmesi ardından Ceylanpınar üzerinden araçlarla kendilerine yiyecek ve mühimmat gönderildiğini kaydeden Bilal, "Bol şekilde un, bisküvi, yağ, makarna, tatlı gibi, yiyecekler geliyordu. Aynı şekilde bolca tüp ve pil gönderiliyordu. Gelen yiyeceklerin bir kısmı konserve idi. Barbunya, sarma, ton balığı vardı. Dondurulmuş tavuk gönderiliyordu. Halen de belki orada tonlarca tavuk eti vardır. Hepsi buzdolaplarında saklanıyordu. Bunların Urfa üzerinden müslümanlar aracılığı ile cihat adına bize gönderdiklerini, hayır sahibi çok insanın bulunduğunu söylüyorlardı" diye konuştu.
Çetelere zorla katılımın olmadığını ve 'Cihat' adı altında değişik ülkelerden insanların bu gruplara yardım kuruluşları ve dernekler aracılığı ile katıldığının altını çizen Bilal, "Sadece Til Xelef'te değil, daha doğuda ve güneyde de 'cihat' adı altında gelip katılanları duydum" dedi.
SERÊKANİYÊ'Yİ ALSAYDIK, QAMIŞLO'YA YÜRÜYECEKTİK
Serêkaniyê gümrük kapısının açık olduğu dönemde kendilerine gönderilen yiyecek ve mühimmat konusunda hiçbir sıkıntı çekmediklerini, Serêkaniyê içinden ve dışından getirilen birçok araç ve eşyanın Til Xelef'e getirildiğine dikkat çeken Bilal, şunları söyledi: "Onlarca bilgisayar, televizyon, su motorları, traktör, battaniye, halı, pahalı koltuk takımları, dükkanlardan alınan yiyecekler kamyonetlerle alınıp getiriliyordu. Hangar gibi 3 ayrı yerde bunlar depolandı. Bize 'bunlar kafirlerden ele geçirdiğimiz ganimetlerdir' diyorlardı. Daha sonra bunları başka araçlara yükleyerek Halep bölgesine gönderdiler.”
Serêkaniyê'nin bir kısmı ve gümrük kapısı ellerinde iken çok rahat olduklarını ancak 16-17-18 Temmuz günü YPG'nin 'saldırması' üzerine El Nusra ve Irak-Şam İslam Devleti gruplarının hem Serêkaniyê'den hem de gümrük kapısından çekildiğini belirten Bilal, "İlk gün ilçe merkezinde çatışmalar olunca kimse umursamadı. 3 mahalle YPG'nin elindeydi. Burayı temizledikten sonra, bizlere 'Burası bitmek üzere, Qamışlo'ya yürüyeceğiz, oradaki sınır kapısını da alacağız' dediler. Ancak YPG saldırınca çok kayıp verildi. Sonraki gün ise sınır kapısına sabah erken saatlerde saldırdılar. Birkaç saatlik çatışmadan sonra kapı da onların eline geçti. Biz Esfer Necar bölgesinden Til Xelef ve Keşto bölgesine gönderildik. Ancak gruplar tutunamayınca bizde burada sadece savunma pozisyonunda kaldık. Kapı YPG tarafından ele geçirilince, bu kez sınır kapısına uzaktan havan ve uçaksavarlarla ateş açmaya başladık. Tahminimce orada 100-120 arasında kayıp verildi. Cenazelerden ancak 22'sini getirebildiler. Kapının ele geçirilmesi sonrasında bizlerde sık sık biksi (BKC), havan ve uçaksavarlarla ateş açıyorduk o tarafa. Atılan kurşunların bazıları Ceylanpınar'a düşüyordu. Bunu bilerek yapanlar vardı. Emir dediğimiz kişiler özellikle kanas (suikast silahı) ve biksilerle hem sınır kapısına, hem de sınır kapısına bakan Ceylanpınar'daki binalara sık sık ateş ediyorlardı" şeklinde konuştu.
SURİYE’DEKİ TÜRK ARGÜMANLARI: BUNLAR ERMENİ!
Kendilerine eğitim veren 3 emekli asker ve 'Emir' denilen kişilerin, 'Cihat' için burada olduklarını, Allah için savaştıklarını ve onlara karşı koyanların Kürt değil, Ermeni ve PKK'li olduklarını söylediklerini anlatan Bilal, "Cihat adına savaşmak için gelmiştim ben de. Ben Esad rejimi askerlerine karşı savaşacağımı zannediyordum. Çünkü onu kafir diye biliyorum. Kürtlere karşı çatışmalar başlayınca, bu kez karşımızdakilerin Kürt değil, Ermeni ve PKK'li olduğunu söylüyorlardı. Özellikle Albay diye bildiğim kişi, bunlarla Hakkari'de savaştığını, çok sinsi olduklarını, savaşmayı iyi bildiklerini, ısrarla yakın mesafeden bunlarla çatışmaya girmememiz gerektiğini söylüyordu" dedi.
El Nusra'ya katıldığında, Cihat'ın yakın olduğunu, Esat rejiminin Sonbahar olmadan düşeceğini ve önlerindeki tek engelin Esad'a destek veren Ermenilerin olduğunun kendilerine söylendiğini kaydeden Bilal, "Serêkaniyê'de sabah ezan sesi net duyuluyordu. 'Bunlar Ermeni ise niye ezan okunuyor' diye sorduğumuzda, 'Bu münafıklar Müslüman değil, cihat yakın olduğunu ve öleceklerini bildikleri için ezan okuyorlar' diyorlardı. Mevzilerde iken karşı tarafın telsiz konuşmalarını da dinliyorduk. Kürtçe bildiğim için anlıyordum. Karşımızdaki kişilerin Ermeni ve kafir olmadıklarına inandım" şeklinde konuştu.
ERMENİ VE KAFİR DİYE İNSANLARI ALIKOYUYORLARDI
Ağustos ayının ortalarında kaza sonucu arazide yaşanan ve can kaybının olmadığı bir patlama sırasında, taş parçalarının ayağına ve karnına isabet etmesi sonucu yaralandığını ve bu olayın oradan ayrılmak için kendisine bir fırsat yarattığını kaydeden Bilal, şöyle konuştu: "Yaptıklarının cihat ile Esad rejimine karşı savaşmakla alakalı olmadığını gördüm. Benim bulunduğumu Til Xelef'te bunlar böyleydi. Bazen Serêkaniyê dışından insanlar gözaltına alınıyordu. Yaşlı kadın-erkekler getiriliyordu. Bize 'bunlar hepsi Ermenidir, kafirdir' diyorlardı ama gördüğümüz insanlar bizim gibi inanan insanlardı. Bunların bazılarını tutup isimlerini aldıktan sonra bırakıyorlardı. Til Xelef dışındaki köylerde de alınanlar oldu. Bunları sorgulamak için götürüyorlardı başka yere. Nereye götürdüklerini bilmiyorum. Belki serbest bırakmışlardır, belki öldürmüşlerdir.
AÇKALE’DEKİ HASTANELER KAYIT TUTMUYOR
O kaza sonucu patlamada yaralandım. Yaralarım ağır değildi. Yaralanmasaydım belki bir süre daha aralarında kalabilirdim. Ancak bu benim için bahane oldu. Bir gün Til Xelef'te kaldım. Ancak sonraki gün ayağım şişince ve yürüyemez hale gelince hastaneye götürmek için beni gönderdiler. Benim de beklediğim bir fırsattı bu. Akçakale Devlet Hastanesi'nde tedavi edildim. Hiçbir kayıt tutmadılar. Doktorlar iğne vurup pansuman yaptılar. İki gün hastanede kaldıktan sonra kendi isteğimle ayrılarak sınır kapısından Akçakale'ye bir yakınımın yanına gittim ve onlardan ayrıldım."