Son Dakika: DEM Parti Heyeti, İmralı’ya hareket etti

Suruç, Ankara, Tıl Temir, Qamışlo katliamlarına nasıl yanıt verilmeli?...-Cihan Özgür

AKP iktidarı Rojava’da DAİŞ eliyle, Kuzey’de ise Saray’ın ‘özel JİTEM’i’ ile uyguladığı vahşetle ve barbarlıkla, halkları birlikte yaşayamaz hale getirerek ayrılıkçılığı geliştirmek istiyor.

19 Temmuz Rojava devriminin yıldönümünde Kobanê’ye gitmek isteyen Türkiyeli sosyalist gençler, Suruç’ta katledildi.

10 Ekim’de ‘savaşa hayır’ sloganıyla bir araya gelen Kürtler, Türkler, Araplar, sosyalistler, demokratlar, kadınlar, gençler, emekçiler, aydınlar Ankara’da katledildi.

Kürtler ve Suriye demokratik güçleri 9-10 Aralık’ta bir araya gelerek Demokratik Suriye Meclisini (MSD) ilan ettiği gün, Tıl Temir’de bomba yüklü araçlar patlatıldı.  

Suriye demokratik muhalefetinin (Heyet El Tensiq) Rojava’yı ziyaret ettiği ve Demokratik Özerk Kantonları desteklediklerini ifade ettikleri gün ise Qamışlo’da Hristiyan topluluk hedeflendi, intihar bombacıları yeni bir katliam gerçekleştirdi.

Basit bir okumayla her dört olayda da Kürtlerle demokratik güçlerin ortaklaştığı platformların hedeflendiğini görmek mümkün. Bu saldırılarla hem Kürtlere hem de Kürtlere yakınlaşan demokrasi güçlerine mesaj verildi.

Katliamcı güçler, halkların mücadelesinin birleşmesinden korkuyor. Çünkü halkların kurtuluşu ancak bu şekilde gerçekleşebilir. Halk güçleri mücadelelerini ortaklaştırmadıkları sürece sonuç almak mümkün olmayacaktır ve egemenler kazanacaktır. Ulus devletçi güçlerin bu ortak platformları hedeflemesi tam da bu sebepledir.

Dolayısıyla Suruç, Ankara, Tıl Temir ve Qamışlo katliamları aynı zihniyetin ürünüdür. DAİŞ-AKP zihniyeti, halkları bölmeyi, parçalamayı hedefliyor. Ancak Kürtler, ulus devletin mezheplere, etnik ve dini kimliklere böldüğü, parçaladığı toplumları demokratik temelde birleştirmeyi hedefliyor.

Kürt demokratik siyasetinin ve komşu halkların demokrat-devrimci güçlerinin hedeflenmesi, aslında demokratik özerkliğin ve demokratik ulus projesinin hedeflenmesi anlamına geliyor.

Dört parça Kürdistan’da da egemen güçler, alternatif çözümü hedef tahtasına oturtmuş durumda. Türlü entrikalarla ve katliamlarla, halkların demokratik seçeneğini geriletmek istiyorlar.

AKP-DAİŞ VAHŞETİ VE MİLLİYETÇİLİK-DEVLETÇİLİK TUZAĞI

HDP’den, PKK’den ve PYD’den rahatsızlığın nedeni bu alternatif çıkış ve duruştur. Eğer bahsettiğimiz Kürt özgürlük güçleri, ulus devlet eksenli bir modeli öngörmüş olsalardı belki de bu saldırıların hiç birisi gerçekleşmeyecekti. Ancak o zaman milliyetçiliğin ve ulus devletçiliğin tuzağına düşülecekti.

Katliamlar, hem Kürtleri hem de komşu halkların demokratik-devrimci dinamiklerini bu amaçtan vazgeçirme operasyonlarıdır. Dolayısıyla Ortadoğu kördüğümünden çıkışın yegane çözümü olan demokratik öz yönetime ve öz savunmaya dayalı modele saldırıdır.  

Geçen gün KDP Politbüro üyesi Kemal Kerküki’nin ilginç bir açıklaması oldu. Kerküki, Türk devletinin Güney Kürdistan’da bağımsız devlet kurulmasını desteklediğini ifade etti.  

Peki Rojava’da Kantonal sistemi düşman gören, Kuzey Kürdistan’daki demokratik öz yönetim projesini ‘bölücülük’ olarak addeden ve tankla, topla, uçakla saldıran bir zihniyet, Bağımsız Kürdistan’ı kabul eder mi?

Yanıtı, evet.

İlk bakışta çelişkili gibi görünebilir ama sorunun Kürt devleti olmadığı açık. Sorun şu: Ulus devlet endeksli bir çözümün mü yoksa ulus devlet modelini aşan bir çözümün mü öngörüldüğüdür. Onun için AKP’nin

Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını desteklemesi ama Kantonlara ve demokratik özerkliğe düşman kesilmesi hiç de şaşırtıcı değil.

AKP iktidarı Rojava’da DAİŞ eliyle, Kuzey’de ise Saray’ın ‘özel JİTEM’i’ ile uyguladığı vahşetle ve barbarlıkla, halkları birlikte yaşayamaz hale getirerek ayrılıkçılığı geliştirmek istiyor.   

HALKLARIN ORTAK MÜCADELE PLATFORMU

Tam da böylesi bir dönemde PKK’li yetkililerin ortak mücadele çağrıları bu açıdan çok önemli.

Halklar ve direnen örgütler, QSD gibi oluşumları yani halkların ve farklılıkların ortak direniş ve mücadele birliğini oluşturabilirse; Kürdistan’da ve Ortadoğu’da kapitalizmin ulus devlet modeli kaybedecek, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öngördüğü demokratik modernitenin çözüm modeli olan demokratik ulus ve yönetim biçimi olarak demokratik özerklik kazanacaktır.