Süleymaniye’de edebiyata sevdalı bir sahaf

Enver Mehmet Rıza’nın hayatı Güney Kürdistan'ın yakın tarihinin kısa bir özeti gibi. Direniş, göç, acı, hüzün, sevinç. 86 yıllık ömür sonuçta kaldırımlardan caddelere, şehrin sokak aralarına, okullara en izbe yerlere akan bir tarih ışığı yaratmış.

Enver Mehmet Rıza, 1939’de Süleymaniye’ye bağlı Beroy köyünde dünyaya gelmiş. Öğretmenliğe 1960 yılında başlayan Rıza, Eylül devriminde elde silah peşmergelik yapmış. 39 yıldır kesintiler araya girse de aşkla yaptığı sahaflığı halen Süleymaniye kaldırımlarında sürdürüyor.

Enver Mehmet Rıza’nın hayatı Güney Kürdistan'ın yakın tarihinin kısa bir özeti gibi. Direniş, göç, acı, hüzün, sevinç. 86 yıllık ömür sonuçta kaldırımlardan caddelere, şehrin sokak aralarına, okullara en izbe yerlere akan bir tarih ışığı yaratmış. Mehmet Rıza sadece bir sahaf değil, bir peşmerge, bir öğretmen, bir edebiyat aşığı.

BİR SAHAF, BİR KALDIRIM KİTAPÇISI

En çok da bir sahaf, bir kitap doktorudur Mehmet Rıza amca. İlime sevdalı bir çınar… Hangi kitabı sorsanız tanır. Kürtlerin aydın kenti Süleymaniye’de kime sorsanız onlar da sahaf Mehmet Rıza amcayı bilir. Süleymaniye’nin Salim (swaleke) caddesinde bir prefabrik barakada binlerce kitap arasında aklaşmış saçlarıyla bir ömür boyu bilgi dağıtan bilge bir adam gibidir o.

“1976 yılından beri Sahaf’ım. Bu işi çok seviyorum. İnsanlara bilgiyi sunmak, kendi tarihleriyle, kültürleriyle, şiir ve edebiyatlarıyla tanışmasına köprü olmak benim için ömrün gerçek amacı. Feqiyê Teyran’a dokunmak, Nali’nin acı dolu hayatından süzülen ve buram buram insana sevgi kokan satırların arasında kendimi bulmak, Ehmedê Xanî’nîn özgür bir ülkeye özlem saran dörtlüklerine doymak... İşte benim yaşamımım vazgeçilmezleridir bunlar.”

Kürt çocukları Eylül devriminde, Enfal katliamında, Halepçe’de, Raperin zamanında Saddam’ın zehirli gazlarıyla sonsuzluğa, kimsesiz ve sessizce yol alırken, Rıza amca elde silah bir peşmerge olarak cepheye koşar ve bu uğurda birkaç kez yaralanır.

Yaşadıklarını anlatırken, siz farkında olmadan o, sözü dolandırıp tekrar şairlere, şiire getirir. Sanki acılarla dolu o anlardan kaçmak ister gibi, sanki beni en iyi onlar anlar, anlatır der gibi, “yaşadığımız bu acılar işte bizi şiirin, şairlerin peşinden sürükler sonunda. Feqiyê Teyran, Melayê Cizîrî, Haci Qadıre Koyi, Nali, Mewlewi, Salim Kürdi, Ehmedê Xanî yaşamımın birer parçası” diyor ve kaldırıma takılıyor gözleri, caddede belli belirsiz ve amaçsız gürültülerle akıp giden araçların ardından bakıyor bir süre. Sonra kaldığı yerden devam ediyor. “Biz Kürtler iyi şairler yetiştirdik. Kürt çocukları bunları okumalı, tanımalı. Kendi halkımızın tarihini, acılarını bu şairlerde bulmalıyız. Biz Kürtler şiir yazmayı, okumayı severiz. Çünkü acılardan örülüdür bizim tarihimiz. Ve bizi en iyi şairler anlatır” diyor ve ekliyor: “Ama biz bu şairlerden sadece acıyı öğrenmiyoruz. Kendi tarihimizi öğreniyoruz. Kürt çocukları tarihimize kaynak tutan bu şairleri anlayarak özgür bir yaşam kurabilirler.”

BİZ CELLATLARIN ÇIKAR HEPLARINA KURBAN EDİLDİK

Mehmet Rıza amca Güney Kürdistan’ın direniş, isyan ve acı dolu yıllarının tanığı. 1961 yılında, Bağdat’ın uyguladığı baskı politikalarına karşı “Kürdistan’a özerklik, Irak’a demokrasi” şiarıyla mücadele başlatıldı. 11 Mart 1970’te Irak yönetimi Kürtlere özerklik tanıdı. Verilen haklar 1975 yılında İran ile Irak arasında yapılan Cezayir Anlaşması ile geri alındı. Bağdat bu anlaşmaya dayanarak yeniden askeri operasyon başlattı ve tüm kazanımları geri aldı. Ancak bir yıl kadar sonra Kürtler bu sefer mayıs devrimi hareketini başlattılar.

İşte Apê Rıza bu devrimin elde silah bir neferi oldu. O umut dolu günleri Rıza amca iç çekerek, hüzünlenerek, gözlerinden yaşlar dökülerek anlatıyor: “O zaman ferman geldi, herkes silahlanacak denildi. Aldım silahımı cepheye koştum. Saddam zulmüne karşı devrim mücadelesi başlattık. Kısa sürede devrim ateşi tüm Güney Kürdistan’a yayıldı. Özgürlüğe yürüyorduk. Acı dolu günler, zulüm zamanları geride kalıyordu. Haklarımızı elde etmiştik. Ancak Cezayir Anlaşması ile hepsini bir daha kaybettik. Sonradan dönemin ABD Dışişleri Bakanı Kessinger, ‘biz Kürtleri Saddam’a teslim etmekle yanlış yaptık’ diye konuştu.”

RAPERİN YILLARI

“Yıl 1991, ben o gün Çarkurna’daydım. Herkes bulabildiği silahla isyana katıldı. Zulüm, sömürü, acı artık bir son bulsun diye, kim elinden ne geliyorsa yapmaya başlamıştı. Bir günde Çarkurna’yı aldık. Sonrasında dalga dalga halk serhıldanları her yere yayıldı. Peşmerge ve halk el eleydik. Süleymaniye, Hewler, Diyana her yerde başlayan isyan bir günde tüm şehri ele geçiriyordu. Mart’ın 21’inde Kerkük’te halk ayağa kalktı ve o gün Kerkük de ele geçirildi. 5 Mart’ta Ranya’da başlayan isyanla mart sonunda tüm güney Kürdistan’ı kazanılmıştı.”

Mehmet Rıza amca anlattığı acı dolu günlerden sonra Raperini anlatınca gözlerine ışık doluyor, huzur doluyor yüzü. Bir çocuk saflığında sanki o günleri yeniden yaşıyor. İçinde depreşen özgürlük isyanı onu Süleymaniye’nin kaldırım kalabalığından yeniden umutla Raperin’de ayağa kalkan halkın özgürlük çığlıklarıyla dolduğu o günlere götürüyor. Bir süre yüzüne dolan o sevinçle susup o günlere geri gidiyor. Sonra tekrar o “kaldırım anına” dönerek, kaldığı yerden devam ediyor:

“Halk ayağa kalktığında peşmerge destekledi. Ranya, Süleymaniye, Çemçemal, Kerkük ve daha birçok yerde şehirler bir günde alındı. Raperin’e üç kesim güçlü katıldı: Partilere bağlı kitleler, pêşmerge ve Irak ordusundaki kimi askerler. Ancak bazı yerlerde hükümete bağlı birlikler oldukça güçlü direnişler geliştirdi. Örneğin Süleymaniye’de Emni Sureke’de güçlü direnişler oldu. Süleymaniye’de ordu ve istihbarat merkezleri vardı. Onlar Raperine çok çetin direndiler.”

UNUTAMAYACAĞIM ZAMANLAR VARDIR…

Rıza amca yaşadığı zaman kesitleri arasında gidip gelirken kah seviniyor, kah hüzünlenip göz yaşı döküyor; kah o an oturduğu o kaldırımda bizimle oluyor kah tarihin acı yaşattığı o anlara gidiyor.

“Benim yaşamımda unutamayacağım zamanlar vardır. Sevindiğim, üzüldüğüm, ağladığım, güldüğüm zamanlar… Özgürlüğe yürüdüğüm, bazen kanadı kırık kuş gibi kendi kaderime, halkımın kaderine isyan ettiğim zamanlar. Enfal, Halepçe yüreğimizde bir yara gibi büyüyüp dururken Raperin, 11 Eylül devrimi bizim güç kaynağımız, özgürlük umudumuz oldu. Sevgiyle, huzurla, umutla doldurdu içimizi. Ben işte bunların toplamında buradayım. Bu kaldırımda tükettiğim her anımda tüm zamanlarımın bileşkesi olarak yeniden var oluyorum.”

...