Faşist DAİŞ çeteleri Rojava Kürdistan’ın da ne zamanki yenilgi üstüne yenilgi yaşasa AKP/RTE devletinden bir sesler yükseliyor. Ya da tam tersi ne zaman DAİŞ Rojava Kürdistan’ında Kobané katliamı benzeri saldırılar gerçekleştirse, Irak KDP’sinden bir sesler yükseliyor. Bu sesler her ne kadar farklı tonlarda olsa da, esas itibariyle aynıdır. Her iki sesin esas amacı da Rojava’da yaratılan demokratik, özgür ve özerk yaşam felsefesini kısa vadede sınırlandırma, orta ve uzun vadede ise yok etmektir.
İnsanlık düşmanı faşist DAİŞ ise zaten bunu fiili saldırılarla yapmaya çalışıyor. AKP/RTE devleti, KDP ve DAİŞ her ne kadar ayrı ayrı görünseler de esasen bir nokta da buluşuyor ve hatta ortaklaşıyorlar. Bu kirli savaş aygıtlarını buluşturan ve ortaklaşmaya götüren Rojava karşıtlığıdır. 19 Temmuz 2012 ‘de demokratik ulus perspektifi ile Rojava ‘da ete-kemiğe bürünen sistemdir.
Hatırlanacağı üzere son günleri AKP/RTE devletinin Rojava Kürdistan’ını işgal gündemiyle geçirdik. Mevcut durumda AKP/RTE devleti uyguladığı Türk İslamcı-Milliyetçi-Osmanlıcı dış politika ile Suriye’deki radikalleşmenin ve Suriye “devrimini“ mezhep çatışmasına dönüşmesinin baş mimarıdır. Bunun yanı sıra izlediği dış politikaya uygun olarak DAİŞ ve Cephet El Nusra gibi grupların da baş destekçisi olmaya devam ediyor. Eğer bu gün Suriye’de Esad ve BAAS rejimi yıkılmamış, milyonlarca insan yerinden yurdundan edilmiş, binlercesi de öldürülmüşse bu AKP/RTE devletinin Suriye politikasından bağımsız değildir ve olamaz.
AKP/RTE devletinin Suriye politikası kısa yoldan Esad rejimini yıkmaya yönelik bir stratejiye dayanıyordu. Ve Libya benzeri bir durumun Suriye’de de ortaya çıkacağı öngörülüyordu. Bu hesaplar yapılırken Rusya ve İran faktörü göz ardı edildi. Bu durum da AKP/RTE devletinin dış politikasının “stratejik derinlikte“ boğulmasına neden oldu. AKP/RTE devleti bütün bu beklentileri gerçekleşmeyince ve Kürtler 19 Temmuz Rojava Devrimi ile tarih sahnesine daha etkili bir biçimde çıkmaya başlayınca, stratejisini Esad’tan ziyade Rojava‘da Kürtlerin elde ettiği tarihsel kazanımları nasıl yok edebilirim üzerine kurdu. Tabi burada Kürtleri derken altını önemle çizmek gerekiyor. Bahsettiğimiz özgür Kürtler‘dir. Ruhunu ve bedenini (AKP/RTE) satanlar değildir.
Yine hatırlanacağı üzere AKP/RTE devleti Kürt karşıtlığı üzerine kurduğu politika gereği ilk olarak 2013 yılında Cephet El Nusra ‘yı Rojava ‘ya saldırmıştı. Serekaniyé ‘de yaşanan yoğun savaşın sonucunda Cephet El Nusra bozguna uğramıştı. Cephet El Nusra başarısız olunca devreye DAİŞ, Ahrar Şam vb. çete grupları sokuldu. Saldırıların tek amacı Kürtlerin Rojava Kürdistan’ında elde ettiği kazanımların yok edilmesi, halkların özgür ve eşit birliğine dayalı sistemin kurulmasını engellemesiydi. Bu nedenle her yol mubahtır denilerek, DAİŞ gibi insanlıktan nasibini almamış yapılarla da derin ilişkiler geliştirildi.
Şehit Rûbar Qamışlo Hamlesi kapsamında Girê Spî (Tel Ebyad) DAIŞ çetelerinden temizlenince Ebubekir El Bağdadi yerine en sert açıklamaları AKP/RTE devletinin başkanı Tayyip Erdoğan’dan duymuştuk. Hemen akabinde “Güneyimiz de, Suriye‘nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmasına asla izin vermeyeceğiz“ gibi bir açıklama da duymuştuk. Bu açıklamalar ardından sınır hattına askeri sevkiyat yoğunlaştı. Ve Cerablus, Azaz arasında bir tampon bölge söylemi tekrardan dillendirilmeye başlandı. Öyle görünüyor ki, AKP/RTE devleti artık DAİŞ’i kendisi için yararsız ve başarısız görüyor. Bu nedenle Kürt karşıtlığı için ortaklaştığı DAİŞ’e karşıt görünmek istiyor. AKP/RTE devleti yetkililerinin yaptıkları açıklamalar da bu durumu destekliyor.
ABD öncülüğünde DAİŞ‘e karşı kurulan uluslararası koalisyonun önemli ABD’li isimlerinden emekli general John Allen ve yardımcısı Brett McGurk şu sıralar Ankara’da temaslarda bulunuyor. Bu temasların AKP/RTE devletinin Rojava sınırına askeri yığınak yaptığı bir döneme gelmesi de ayrıca manidardır. ABD ve AKP/RTE devletinin Suriye ve Rojava konusunda farklı politikalar içinde oldukları da biliniyor. Bu temaslar ile amaçlanan AKP/RTE devletinin DAİŞ karşıtı koalisyona dahil edilmesi veya en azından DAİŞ ‘e desteğini kesmesinin amaçlandığı bir gerçek. Ama bu girişimlerin pek başarılı olmayacağını şimdiden söylemek gerek.
AKP/RTE devletinin Rojava ‘ya saldırı hazırlıklarına paralel olarak DAİŞ Suriye’deki güçlerinin büyük bölümünü Humus, Dera Zor’dan çekerek Güney Kürdistan sınırından, Sirrin bölgesine uzanan hatta yeni bir saldırı hamlesi başlattı. Bu saldırıların halen sürdüğünü, YPG/YPJ savaşçılarının ise şimdiye kadar ki bütün saldırıları püskürttüğü de belirtmek gerekiyor.
DAİŞ bu saldırılarla esas olarak özgürleştirilen bölgeleri tekrardan işgal etmekten ziyade, YPG/YPJ savaşçılarının Cerablus (Kaniyadıla) ve Raqqa‘ya ilerlemesini engellemeyi amaçlamaktadır. Ama bunda da pek başarılı olduğu veya olacağı söylenemez.
Böylesi bir dönemde işin ilginç yanı DAİŞ ‘in Kobané ‘de gerçekleştirdiği katliam sonrasında KDP’nin fırsatçılık yaparak kendisine bağlı savaşçıları Rojava‘ya sokma çabası içine girmesi oldu. 2013 yılında da KDP aynı politikayı izlemiş, Rojava ‘daki Azadi-El Parti- Yekiti gibi parti üyelerinden oluşturduğu ve ceplerine Dolar’lar koyduğu peşmergeleri Rojava ‘ya göndermek istemişti. İstedikleri gerçekleşmeyince Semalka sınır kapısı kapatılmıştı. Bu dönemde AKP/RTE devleti sınır hattına hendek kazmaya başlamıştı. KDP, AKP/RTE devleti ile senkronize bir şekilde 2014 Nisan günlerinde DAİŞ ‘in ilk Kobané saldırısının gerçekleştiği dönemde sınır hattına hendek kazmaya başlamıştı.
Bu mini hatırlatmaları yaptıktan sonra tekrar gelelim konumuza. KDP ‘de uzun süredir Rojava‘ya müdahale ediyor ve Rojava‘yı kendisine yedeklemek istiyor. Bunun için de her fırsatı kullanıyor. Güney Kürdistan’da parti olarak iyice zayıflayan KDP, Rojava üzerinden kendisince yeni bir hamle yaparak eğittiği bazı kişileri, çelişki ve iç karışıklık yaratmak için Rojava‘ya göndermek istiyor. Eğittikleri peşmergelerin kendilerinin olmasına ve yıllardır orada maaş alıyor olmasına rağmen, KDP bu kişileri Rojava‘lı diye halklara pazarlamak istiyor. Ama artık Kürt halkı KDP’nin bu siyasetini kabul etmiyor.
Kürt halkı ulaştığı bilinç, örgütlülük ve düzey açısından artık çok daha iyi biliyor ki, KDP ve arkasındaki siyaset Kürt birliğinin önündeki tek engel durumunda. Eğer bugün Rojava’da siyasi birlik oluşamıyorsa, bunun en büyük nedeni KDP ve Rojava’daki bağlantılı partilerin AKP/RTE devleti ile kurduğu çıkar birliğidir. KDP, geliştirdiği mevcut politikalar ile birleştiren değil, bölendir. Bu durumun aksini iddia edenler şu soruların cevabını vermelidir. Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan‘ın ve KCK‘nin Ulusal Kongre’nin toplanması çağrısı neden karşılıksız bırakıldı? HSM (Halk Savunma Merkezi)‘nin ortak komutanlık önerisi KDP tarafından neden reddedildi? PKK neden Güney Kürdistan‘da KDP ve ona bağlı basın ve yayın kuruluşları tarafından işgalci olarak lanse ediliyor?
Son olarak, Rojava Kürdistan’ına saldırılar her yönüyle devam ediyor. Bir yandan sınıra yığınak yapan AKP/RTE devletine bağlı ordu, diğer yandan AKP/RTE devletinin tetikçisi DAİŞ ve Cephet El Nusra gibi insanlıktan nasibini almamış çeteler. Öte yandan ise Kobané‘de olduğu gibi Rojava‘nın zor zamanlarından kendisine siyasi çıkar elde etmek isteyen KDP. AKP/RTE devleti, KDP ve DAİŞ her halükarda ortaklaşıyor.
Son nokta; her saldırıya karşın kazanan Rojava Kürdistan’ındaki demokratik ulus olacaktır.