Türkiye’de koalisyon senaryoları tartışılıyor. Bu tartışmaların odağında olan konuların başında ise çözüm süreci geliyor. Çözüm süreci kaldığı yerden devam eder mi? İmralı’ya gidiş olacak mı? Tartışılmasının yaşandığı bugünlerde, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı sürece yönelik çözüm haritası sunarak, atılması gereken adımları bir bir sıraladı.
AKP, seçim mitinglerinde ‘‘onlar konuşur, AKP yapar’’ diyordu. Ancak anlaşılan o ki AKP konuşurken KCK çoktan yapıyormuş...
KCK’ye göre çözüm sürecinin dondurulduğu noktada yeniden başlaması yetmiyor. KCK sürecin kaldığı yerden devamını değil süreçte yeni bir dönemin başlamasını ve meclis aleniyeti istiyor.
Erdoğan tarafından Dolmabahçe mutabakatının hükümsüzleştirilmesiyle süreç dondurulmuş ve KCK bu müdahaleyi ‘‘süreci zehirlemek’’ şeklinde tanımlamıştı. Ardı sıra seçim döneminde ipler iyice gerilmiş, Sayın Öcalan adı konulmamış bir tecride alınmıştı. Başbakan Davutoğlu AKP’nin tasfiyeye ve çözümsüzlüğe dayalı planını, ‘‘eğer silah bırakma yoksa İmralı’ya gidiş de yok’’ sözleriyle özetlemişti. KCK’nin yanıtı ise ‘‘seçimlerin hatırına’’ 7 Haziran’a kadar bekleyeceğiz şeklinde oldu...
Peki KCK’nin deyimiyle Erdoğan’ın saçtığı zehrin panzehiri var mıydı? Varsa neydi?
7 Haziran’da halk bu soruya yanıt vermiş oldu. KCK, AKP provokasyonlarının ve saldırılarının iyice tırmandığı seçim döneminin son günlerinde yaptığı açıklamayla barışı ve çözüm sürecini adeta halka emanet etti ve ‘‘iradenizi ortaya koyun’’ çağrısında bulundu.
Seçimlerde ortaya çıkan tablo halkın kararının müzakereden ve Türkiye’nin demokratikleşmesinden yana olduğunu gösteriyor.
Gerilim ve savaş politikalarına halk onay vermedi. Kürtler başta olmak üzere Türkiye toplumu çözüm ve demokratikleşme politikalarına ‘evet’ dedi.
O zaman yanıtlanması gereken sorular şunlar: Çözüm süreci devam edecek mi? Edecekse nasıl ve kimlerle devam edecek? Süreç eskisi gibi devam edebilir mi?...
Yapılan açıklamalar, göstergeler KCK’nin 7 Haziran’dan sonra durum değerlendirmesi yapacağına işaret ediyordu. Beklenen açıklama 12 Haziran’da yapıldı.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı yaptığı açıklamayla bütün bu sorulara net ve açık yanıtlar verdi. KCK’nin yaptığı detaylı açıklamada seçim sonuçlarının nasıl okunması gerektiği belirtilerek müstakbel hükümetin(kim hükümette olursa olsun) yapması gerekenler tek tek sıralanıyor. Açıklama, Türkiye’nin demokratikleşmesinin ve Kürt sorununun çözümünün yol haritası gibi.
ÇÖZÜM SÜRECİNDE YENİ DÖNEM
Açıklamada yeni hükümetin AKP’nin tasfiye planlarını sürdürmesi durumunda yaşanacaklara da dikkat çekiliyor.
Süreç konusunda talep net: ‘‘Derhal müzakereler başlamalı’’ diyor KCK Eşbaşkanlığı.
Seçimlerde Türkiye halklarının AKP’nin tasfiye konseptine ‘‘hayır’’ dediğini düşünüyor KCK. Ve yine KCK’ye göre HDP’nin elde ettiği başarı ve AKP’nin başarısızlığının anlamı şu: ‘Türkiye toplumu Kürt Halk Önderi’nin ‘müzakereye dayalı demokratik çözümünü’ onaylamıştır.’
KCK ÇÖZÜM HARİTASINI AÇIKLADI
Devlet, iktidar ve muhalefet partileri, meslek kuruluşları, aydınlar, yazarlar, STK’lar... herkes seçim sonuçlarını tartışıyor. Kritikler yapılıyor. Olası senaryolar masaya yatırılıyor. Ancak anlaşılan o ki en rafine düşüncelere ve yol haritasına sahip olan tek güç Kürtler. KCK, Türkiye’nin temel sorunları konusunda Türkiye siyasetinin bir adım önünde bulunuyor.
KCK, seçim sonrası döneme en hazırlıklı güç konumunda olduğunu gösterdi. KCK de elbette ki bütün gelişmeleri enine boyuna tahlil ediyor ancak bir farkla: KCK ek olarak çözüm önerileri sunuyor. Geleceğe dair programı var ve netleştirdikleri bir yol haritasına sahipler. Bu yol haritasına göre devletin ve müstakbel hükümetin atması gereken adımlar gayet açık.
ESKİSİ GİBİ OLMAZ
KCK, TBMM’nin sorumluluk almasını istiyor ve müzakerelerin bir şartı olarak Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü talep ediyor.
Geçen günlerde Akdoğan’ın ‘HDP Kandil’e silah bırakma çağrısı yapsın’’ ve HDP’lilerin Sayın Öcalan’ı işaret etmesiyle başlayan tartışmaya da yanıt var açıklamada. KCK’nin bu konuda çıtayı yükselttiği anlaşılıyor. Dolmabahçe Mutabakatı’nın şartlarının yerine getirilmesi durumunda Kongre toplanması ifadeleri yerine silahın devre dışı kalması, Kürt Halk Önderi’nin özgürlüğüne ve halka yönelik saldırıların sonlandırılması koşullarına bağlanıyor.
Türkiye’de süreç kaldığı yerden devam edecek mi? Dondurulan sürecin buzları nasıl çözülecek? HDP heyeti İmralı’ya gidebilecek mi? Tartışmaları yürütülürken KCK’den anladığımız şu: Görüşmeler ne kaldığı yerden devam eder ne de eskiden olduğu şekilde olur.
Bu şu anlama geliyor: Yeni hükümet AKP iktidarının bir devamıymış gibi sürece yaklaşamaz. İmralı ile görüşmelerin yeniden başlaması yetmez. Sürecin kaldığı yerden devam etmesi de yetmez.
HER ŞEY YENİ HÜKÜMETİN TUTUMUNA BAĞLI
Özcesi KCK’nin son açıklamasını hükümet tarafından ‘tıkatılan’, ‘dondurulan’, ‘sil baştan’ yapılan sürece yönelik bir müdahale olarak görmek gerekiyor. KCK, Kürt Halk Önderi’nin sunduğu yol haritasına ve Dolmabahçe Mutabakatı’na denk adımların derhal atılmasını talep ediyor.
Nasıl ki 7 Haziran’da Türkiye’de yeni bir dönem başladıysa, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı imzasıyla yayınlanan 12 Haziran tarihli açıklama ile de çözüm sürecinde yeni bir dönem başlamış oldu...
Türkiye’yi siyasi açıdan da sıcak bir yaz bekliyor. Çözüm olasılığı kadar çatışma ve savaş olasılığı da hala gündemde bulunuyor. Var olan belirsizliğin çok uzun sürmeyeceğini söyleyebiliriz. Ancak oluşacak havanın olumlu mu olumsuz mu? Olacağı kurulacak yeni hükümetin yaklaşımına bağlı olacak. KCK’nin yaptığı açıklama, şimdiden yeni hükümete sorumluluklar yüklerken, bu durumun koalisyon arayışlarında da çözüm sürecini merkeze alma zorunluğu getiriyor.
MÜZAKEREYE GELMEYEN PARTİLER KAN KAYBEDER
MHP’nin ‘çözüm süreci varsa kapımızı çalmayın’’ yaklaşımı bu gerçeği görmesinden kaynaklı. Ancak görmediği husus ise halkın 7 Haziran’da tutumunu uzlaşıdan, çözümden ve müzakereden yana tavır aldığı. Halkın bu tutumuna denk bir siyaset yürütmeyen partilerin yeni dönemde rol oynaması çok zor. Uzlaşmaya, müzakereye ve diyalogla sorunların çözümüne gelmeyen partilerin kan kaybedeceğini söylemek mümkün. Çözüm programı olan ve ilkesel hareket eden partiler ve siyasi tutumlar ise halkın beklentilerine cevap olma niteliği taşıdığı için yeni Türkiye’nin temel aktörleri olarak daha da öne çıkacaktır. Böylesi bir tutuma sahip olan tek parti PKK. KCK’nin 12 Haziran’da yaptığı açıklama halkın barışta uzlaşma ve çözüm beklentisine verilmiş ilk yanıt oluyor.