HPG Anakarargah Komutanı Nureddin Sofi, Türk ordusu ile gerilla güçleri arasında giderek şiddetlenen savaş dengesinin gerillanın lehine döndüðünü söyledi. Kürt halkına karşı suç işleyenleri tutuklamaya devam edeceklerini belirten Sofi, “Kürdistan’da sömürgeci hukuku işletmeyeceðiz” dedi.
Kürdistan daðlarından her gün yeni bir operasyon ve çatışma haberi geliyor. HPG gerillaları ile Türk ordusu arasındaki savaş artık daha geniş bir alana yayılırken HPG tarafından yapılan tutuklamalar da artmaya başladı. En son gerillalarının yaşamlarını yitirdikleri çatışmalara katıldıkları şüphesiyle 6 korucu ve AKP Kulp ilçe başkanı Veysel Çelik HPG tarafından tutuklandı. Yine artan operasyon ve eylemler yanında Kürdistanlılara yönelik devlet baskısı, ajanlaştırma ve koruculaştırmaya yönelik haberlerin de ardı arkası kesilmiyor.
HPG Anakarargah Komutanı Nureddin Sofi, şiddetlen savaş, korucuların tutuklanmasına ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.
Nureddin Sofi, ellerindeki esirlerin saðlık ve morallerinin iyi olduðunu belirtirken, Kürdistan’da özel savaşa katılan, uygulayan kesimleri tutuklamaya devam edeceklerini kaydetti. Tutuklanan korucuların aile ve çevrelerine çaðrıda bulunan Sofi, aile ve çevrelerin koruculara yönelik iddialar hakkında yeterli bilgi ve delilleri HPG’ye ulaştırmalarını istedi.
‘DENGE GERÝLLAYA DOÐRU DÖNMÜŞTÜR’
*Hatay’da gerçekleştirdiðiniz eylem hakkında verdiðiniz bilgilerde Türk ordusunun operasyon alanına sivil araçlar içinde ve sivil kıyafetler giyerek geldiðini belirtmiştiniz. Bu uluslararası sözleşmelere aykırı deðil mi? Türk ordusu neden böyle bir yöntem seçti?Kirli ve psikolojik savaşın aðırlıkta olduðu bir kışı geride bıraktık. Baharla birlikte gerillanın hareket alanının genişlediði ve gerillanın devrimci halk savaşı hamlesiyle sonuç alacaðı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Son yaşanan çatışmalarda görüldüðü gibi denge gerillaya doðru dönmüştür. Kışın zor koşularında ABD’de aldıðı teknik güçle Türk devleti farklı havalara girmişti. Ancak bu hava Kürdistan’da eriyen karlarla birlikte erimiştir. Şimdi savaş gerillanın lehine dönmektedir. Uludere’de Maymun tepesinde, Dersim ve en son Amanos’ta yaşanan çatışmalar bunun bir kanıtıdır. Bu henüz bir başlangıçtır. Devrimci halk savaşının sonuç alacaðı bir sürece girmiş bulunuyoruz.
‘SÝVÝL ELBÝSELERLE SAVAŞA KATILMAK KONTRA SAVAŞIDIR’
Bunun telaşını ve paniðini yaşayan Türk ordusu kendini gerillanın hedefinde çıkarmak için birçok kural dışı biçim ve şekillere girmektedir. Askerlerin sivil elbiselerle savaşa katılması kontra savaşıdır. Bir çete savaşıdır. Sizin de belirttiðiniz gibi hiçbir askeri kurala sıðmaz. Türk devleti ne zaman gerillaya karşı zorlansa bu kirli yöntemlere başvuruyor. Askerlerini sivil araçlarla taşıyor. Sivilleri kendi kirli emelleri için kullanıyor ve sivilleri hedef yapıyor. Bir yandan bu sivilleri savaşın malzemesi haline getiriyor diðer yandan kendini sivillerin arkasına gizliyor. Bu korkakça bir yöntemdir. Bunu son günlerde hem Gerdiya’da gördük hem de Amanoslar’da gördük. Binbaşı, üsteðmen gibi üst rütbeli askerler bile bu yönteme başvuruyor. Korkularından sivil elbiselerle geziyor ve operasyonlara katılıyor. Bu bile Türk ordusunun gerillaya karşı nasıl zorlandıðını gösteriyor. Zaten düzeyli orduyla ve uluslara arası savaş kurallarına riayet ederek gerillayı yenmesi söz konusu deðildir. Bu birçok defa ispatlanmıştır.
‘KONTRGERÝLLA YÖNTEMLERÝ KLASÝK ORDUNUN YENÝLGÝSÝNÝN KANITIDIR’
Koruculara, kontra yöntemlere başvurması klasik ordunun yenilgisinin kanıtıdır. Nizami yöntemlerle sonuç alamadıðını gayri nizami ve savaş dışı kurallarla almaya çalışıyor. Zaten hiçbir zaman Kürdistan’da uluslararası hukuka riayet etmediði gibi kendi iç hukukunu da çiðnemiştir. Kimyasaldan tutalım Napalm ve misket bombalarına kadar uluslararası yasak olan silahları kullandıðı yetmiyormuş gibi bir de sivilleri savaşın bir parçası haline getiriyor.
Bu konuda hiçbir sivilin savaş aleti olmamasını temenni ediyoruz. Özellikle Kürdistan’da sivil insanlar ne kendini ne de araç gereçlerini Türk ordusunun hizmetine sokmamalıdır. Kendini düşman için savaşın bir malzemesi haline getirmemek her yurtseverin görevidir. Diðer haliyle askere ve polise çalışanlar onlara yardım edenler savaşta onların kalkanı konumuna gelmiş olurlar. Bu da onlara bir şey kazandırmaz.
‘KÜRT TOPLUMUNUN KALBÝNDEKÝ PASLI HANÇER’
*Koruculuðu özendirmek amacıyla devlet tarafından her gerilla cenazesine, yine her kaçakçı ihbarına ödül verileceði bilgisi basına yansımıştı. Yine birçok Kürdistan ilinden zorla koruculaştırma ve baskı haberleri geliyor. Bu gelişmeleri nasıl deðerlendiriyorsunuz? Özel savaşın temel yöntemi olan koruculaştırma, Türk sömürgeci devleti ve onun işgalci ordusunun Kürdistan’da çoðu kez başvurduðu bir yöntemdir. Geçmişte Kürdistan’da yaşanan isyan ve ayaklanmaları bu yöntemlere başvurarak bastırmıştır. Kimi ihanetçi ve işbirlikçi çevrelerle aðacın kurdu misali Kürt toplumu içinde ihaneti, işbirlikçiliði teşvik etmiş, para yoluyla insanları satın alarak düşürmüş, işbirlikçiliði Kürt toplumunun kalbine paslı bir hançer gibi saplamıştır.
PKK’nin ortaya çıkışıyla birlikte ve özellikle Kürdistan Ulusal Diriliş devrimi 15 Aðustos ile birlikte direnişe geçen Kürdistan halkına karşı Türk devleti yine bu kirli yönteme başvurmuştur. Birçok kez provokasyonla, halkın bilinçsizliðinin yanında da maddi zayıflıðını da kullanarak Kürt halkıyla Kürdistan devrimi arasında nifak tohumu ekmek için halkın içinde koruculaştırma politikasını yaymaya çalışmıştır.
‘KORUCU ÇETELERÝ BÝRÇOK KÝRLÝ ÝŞE BULAŞTI’
Türk devletinin Kürdistan’da geliştirdiði korucu çeteleri işbirlikçilik ve ihanetin yanında birçok kirli işe de bulaştı. Uyuşturucu ticareti gibi yaptıkları kirli işleri tabii ki Türk ordusuna mensup komutanlarla birlikte yaptılar. Bu anlamda bu çeteci gruplar ile Türk ordu komutanları suç ortaðıdırlar. Hatta birçok faili meçhul cinayette de bunları kullandıkları bilinen bir gerçektir. Devletin özel olarak beslediði bu çeteci gruplar adeta toplumun başına bela olmuşlardır.
‘BÝRÇOK ÇEVREYÝ AFFETTÝK’
Biz hareket olarak Önderliðimizin yeni paradigması temelinde bu politikaları fark ettik ve düşmanın bu kirli politikasını boşa çıkarmaya, halkımızı bilinçlendirmeye çalıştık. Gerçekten de bu suçlara bulaşmış birçok çevreyi affettiðimiz gibi bu çevreleri bu kirli politikalardan kurtarmaya ve onlara yardımcı da olmaya çalıştık. Devrimci halk savaşı sürecinde birçok çevre bu politikalarımızı görüyor ve yurtsever tarafta yer alıyor. Ýnancımız odur ki bundan sonra halkımız bu kirli oyunlara gelmeyecektir.
‘ERGENEKONCULARIN YÖNTEMÝNÝ BUGÜN ERDOÐAN KULLANIYOR’
Geçtiðimiz kış Garzan da şehit düşen on beş kadın arkadaşlarımızın şahadetinde korucuların olduðu söyleniyor. Kim olursa olsun biz bunu açıða çıkaracaðız ve hesabını soracaðız. Bu konuda halkımız dikkatli olmalı. Kirli politikalara bulaşanlardan hesap sorulacaktır. Bu çevreleri uyarıyoruz. Bu konuda Türk ordusunu da uyarıyoruz.
Bu yöntemi en çok 90’larda Ergenekoncular kullandı. Ama şimdi Erdoðan, Ýdris Naim Şahin kullanıyor. Bu politikalar iflas etmiş kirli politikalardır. Bu politikalar kısa sürede bazı sonuçlar alsa da uzun vadede kaybetmeye mahkumdur. Halkımız AKP politikalarına karşı dikkatli olmalı. Elleri Arjinlerin kanlarına bulaşmış hainleri bizler de deðil onların çocukları bile lanetleyecektir.
‘ÖZRÜ KABAHATÝNDEN BÜYÜK’
*Uzun bir süredir elinizde tuttuðunuz esirler var. Esirlerin son durumu nedir? Bu esirler hakkında şu ana kadar devlet nezdinde veya aracılar yoluyla herhangi bir girişim oldu mu? Elimizdeki esirlerin saðlık durumları ve psikolojik durumlar gayet iyidir. Şu ana kadar Türk devletinin ve Türk ordusunun resmi makamlarınca hiçbir başvuru ve girişim olmamıştır. Ve dünyada bunun örneði de yoktur. Bir ordu kendi subayına, çavuşuna sahip çıkmıyorsa o ordu askeri şereften bahsedemez. Ýsrail bir askeri için 1400 esiri bırakabiliyor ama Türk devleti askerlerinin esaretini kabul bile etmiyor. Böyle bir duyarsızlık ortadayken kimse bu orduya mensup olmak istemez. Türk ordusu ve devleti açısından yaşananlar çok ayıptır. Basından takip ettik esirlerin maaşları kesilmiş, ailelerine ödenmiyor. Bir devlet, ordu buna tenezzül ediyorsa hangi şereften bahsedebilir ki. Bir ordu, Genelkurmay buna tenezzül ediyorsa bu çok ayıp bir şeydir. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de havadan sudan bahaneyle gelip PKK’nin elinden alacakları söylüyorlar. Özrü kabahatinden büyük buna denir.
‘ESÝR YOKTUR DEMEKLE ESÝR OLMUYOR MU?’
Savaşta ölüm, yaralanma olduðu gibi esarette vardır. Dünyaca tanınan prosedür ve yaklaşımlar vardır. Daha önce defalarca esir aldıðımız asker ve polisleri ailelerine teslime ettik. Sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucularının girişimleriyle oldu. Ama bıraktıðımız insanlar bile hapse alındı, soruşturuldu. Esirleri almak için gelen ve girişimde bulunan çevreler bile suçlu konuma düştü. Güya bizi bir savaş tarafı olarak görmemek için izlenen bir politikaymış. Deve kuşu misali bir tablo çıkıyor karşımıza. Savaş yoktur desen savaş olmuyor mu. Esir yoktur desen esir yok mudur. Sonuç olarak daha önce belirttiðimiz politikamız devam edecek.
‘ESÝRLERÝN BU KADAR KALMASININ SORUMLUSU AKP HÜKÜMETÝDÝR’
*Talep gelmemesi durumunda esirlerin akıbeti ne olacak? Bu konuda herhangi bir çaðırınız var mı?Elimizdeki esirlere ilişkin uluslararası kurallar neyse onu esas alacaðız. Bazı şartlar temelinde biz elimizdeki esirleri bırakacaðız. Kimi barış yanlısı ve insan hakları savunucusu çevrelerin girişimleri var. Ama bilinmeli ki çözüm tek taraflı olmaz. Tek taraflı fedakarlık yapılmaz ve sonuç da almaz. Bu anlamda bu esirlerin ailelerinin üzüntülerine anlam veriyoruz. Ama esirlerin aileleri de bilmeli ki, bu durumun bu kadar uzamasının temel sorumlusu Türk devleti ve AKP hükümetidir. Bu işin sorumlusunun ve muhatabının Türk ordusu ve hükümetinin olduðunu bilmeleri lazım. Kendi çocuklarına sahip çıkamayan bir ordu ve devlet söz konusudur.
‘BÝZÝM ÝÇÝN GEÇERLÝ OLAN DEMOKRATÝK ÖZERKLÝK YASALARIDIR’
*Bu esirler yanında yeni tutuklamalarınız da gelişti. Kimi kesimler askeri hedef kapsamında yer almadıðını için devlet bürokratları ve AKP’lilerin tutuklanmasının yanlış olduðunu belirtiyor. HPG’nin bu konudaki tavrı nedir? Tutuklama gerekçeniz nedir? Kürdistan’da bizim için geçerli olan demokratik özerkliðin yasalarıdır. Ve bu yasalara göre hareket ediyoruz. KCK’nin yasalarına göre suçlu konumunda olan herkesi yargı organlarının karşısına çıkaracaðız. KCK’nin yargı organlarının Kürdistan’da faaliyet yürütmesi için, biz de HPG olarak kendi üzerimize düşen görevi yapacaðız. Kararlara uyacaðız ve gereken yargılamaları yaptıracaðız.
‘HATÝP DÝCLE VE SELMA IRMAK DA ASKER DEÐÝL’
Kuşkusuz AKP’liler askeri hedef deðil. Biz de öyle yaklaşıyoruz. Son günlerde tutukladıklarımızda asker deðildir. Kulp AKP ilçe başkanı asker olmadıðı gibi Kürt halkının oylarıyla milletvekili seçilen Hatip Dicle ve Selma Irmak da asker deðildir. Her gün onlarca sivil insanımız Türk devleti tarafından tutuklanıyor. Sözde KCK operasyonları adı altında çocuk-yaşlı demeden binlerce insan tutuklandı ve tutuklanmaya da devam ediyor. Sekiz bini aşan bir tutuklanma durumu söz konusu. Şimdi bu insanlardan hangisi askerdir. Bunların hepsi de sivil siyaset yapan insanlardır. Ellerine silah dahi almamışlardır.
‘SUÇSUZ ÝNSANLARI TUTUKLAMIYORUZ’
Diðer yandan bizim tutukladıðımız insanlara gelelim. Bir Filistinli Kadima partisine üye oluyor mu? Filistinli birinin Kadima partisine üye olması neyse Kürdistan’da da birinin AKP’ye üye olması aynı şeydir. Bunlar halka hesap verecekler. Bu anlamda tutuklananlar ister AKP’li olsun, ister sivil bürokrat olsun mutlaka suçludurlar. Çünkü bu insanlar kirli işlere bulaşmışlar ve halka karşı suç işlemişler. Suçsuz insanları tutuklamıyoruz.
Bu insanların yargılamaları KCK’nin yargı usulüne uygun bir biçimde olacaktır. Hem de dünyanın en evrensel, en çaðdaş, ahlaki ve toplum yaslarıyla yargılanacaklardır. Bu konuda hiç kimsenin kaygısı olmasın.
‘TUTUKLANAN KORUCULARIN YAKINLARI BÝLGÝ VE DELÝLLERÝ GETÝRSÝNLER’
Bunun yanı sıra en son Bitlis’te tutuklanan beş korucunun konumları farklıdır. Onlar savaşta yer alan ve askeri görevlerde bulunan hatta doðruysa yoldaşlarımızın şahadetinde yer alan insanlardır. Gerçekten de bu iddialar doðruysa bu insanlar en keskin bir şekilde yargılanacak ve cezalarını çekecekler. Bu anlamda aileleri ve çevreleri yeterli bilgi ve delilleri elimize ulaştırmalılar. Umarız bu iddialar doðru deðildir. Gerçekten de ihanet etmişlerse, on beş kadın gerillamızın kanına girmişlerse, on beş cana kıymışlarsa onun hesabını vermeleri gerekiyor. Bu en kirli ihanet olduðu gibi hiçbir insani deðere de sıðmaz.
‘KÜRDÝSTAN’DA SÖMÜRGECÝ HUKUK ÝŞLEMEYECEK’
Bilinmeli ki esir alma ve tutuklama politikalarımız devam edecektir. AKP’nin Kürdistan’da yürüttüðü kirli savaş politikalarına alet olan ve içinde yer alan herkes tutuklanma maksadıyla hedeflenecektir. Bu da başta belirttiðim gibi askeri hedef oldukları anlamına gelmez. Çünkü artık Kürdistan’da sömürgeci hukuk işlemeyecektir. Demokratik Özerk Kürdistan hukuku işleyecek. Yurtsever ve demokrat insanlar 12 Eylül’ün faşist yasalarına göre suçlu olarak görülüyor. Ama bilinmeli ki esas suçlu olanlar AKP’ye hizmet eden ve halkımıza karşı suç işleyenlerdir.
‘OPERASYONLARIN AMACI ÝLÇE BAŞKANINI ÖLDÜRMEKTÝR’
Bir kez daha vurgulamak isterim ki sivilleri askeri hedef olarak görmüyoruz. Sivilleri tutuklamamız devam edecek. Bazı çevreler bu tutuklamalarımızı farklı yere çekmesinler. Biz sivil siyaset yapanlara bir şey demiyoruz. Ama diðer yandan özel savaşın içinde yer alanların da sivil siyaset yapmadıklarını da bilmek gerekiyor. Bunların hepsi de Kürdistan’da işlenen suçlara bulaşmış kişilerdir. Biz öyle durduk yere kimseyi almayız ve yargılamayız. Suçsuz insanlarla da işimiz olmaz. Ama özel savaşını içinde yer alan kişilerin sivil siyaset yapanlarmış gibi gösterilmesi de kabul edilemez.
Bu tutuklu olanların saðlıðına ve yaşamlarına her hangi bir zarar gelirse sorumlusu Türk ordusudur. Çünkü Türk ordusu her gün imha amaçlı operasyonlarını sürdürüyor. Eðer tutukladıðımız insanların başına bir şey gelirse tek sorumlusu Türk ordusu olacaktır. Bu durumu aileler ve duyarlı çevreler bilmeli. Bitlis Şenyayla kırsalında yoðunlaşan operasyonların amacı AKP ilçe başkanını kurtarmak deðil tam tersine öldürüp ailesini ve kamuoyunu bize karşı tepkilendirmektir.
ANF NEWS AGENCY