Demokratik İslam Kongresi 2. Genel Şurası’na katılmak üzere yıllarca imamlık ve müftülük yaptığı Amed’den İstanbul’a gelen Mele Abdulbari Tiryaki, Kürdistan’da devlet ablukasının 1990’lardaki sıkıyönetim dönemlerini de geride bıraktığını, bugün bölgede tarihte az rastlanır bir zulüm ile karşı karşıya kalındığını vurguladı. Kürdistan’daki son durumu ANF’ye değerlendiren Tiryaki, hükümetin Kürdistan’ın ilçelerine düşman bir ülkeye saldırır gibi saldırdığına dikkat çekti.
‘UZUN YILLARDIR ÇEKİLEN ZULÜM’
Amed’de yıllarca hem imamlık hem müftülük yapan Mele Abdulbari Tiryaki ile Sur’da ve Kürdistan genelinde yaşanan devlet ablukasını konuştuk. 1980 ve 1990’lı yıllarda gözaltına alınan, işkencelerden geçirilen Mele, Kürt halkının uzun yıllardır zalimlerden çok çektiğini vurguladı. Bunun nedenini o yıllarda halkın örgütsüz, dağınık olmasına bağlayan Mele Tiryaki, eskiden “Bu Hıristiyandır, bu Êzididir, bu Süryanidir, bu Ermenidir, bu Alevidir” diye yapılan ayrımcılıktan ötürü bölgede zalimlere karşı bir türlü birlik sağlanamadığını belirtti. Son yıllarda bu algının kırılması ve halkların arasındaki bağların güçlenmesinin, bu örgütsüzlüğü fırsat bilen işgalci devleti çok rahatsız ettiğini vurgulayan Tiryaki, bu birliği kırmak için önce sistemin kendi lehine kullandığı Hüda-Par gibi çeşitli örgütleri devreye sokan devletin bugün de topyekun saldırıya geçtiğine işaret etti.
‘ÇÖZÜM DEĞİL ÇÖZÜMSÜZLÜK’
Çözüm sürecini “Çözümsüzlük süreci” olarak adlandıran Mele Tiryaki, hükümetin bu süreci sorunların çözümü için değil, Kürt hareketini oyalayarak gücünü kırmak için kullandığını vurguladı. Tiryaki, “Çözüm süreci denilince savaşan iki taraf arasında şeffaf bir şekilde yapılan müzakere akla gelir. Ancak bu süreç böyle yaşanmadı. Gizli bir biçimde yürütüldü. Bu tam anlamıyla bir aldatmaydı. Çözümü değil, çözümsüzlüğü öngören sürecin, Kürdistanlıların arasındaki o birliği, o gücü bertaraf etmeye dönük olduğu anlaşıldı. Barışın önemli bir tarafı olan Sayın Öcalan zaten tecritte; sistem istediği zaman halka ya da örgütüne seslenebiliyor, istemediği zaman tümden sesi kısılıyorsa neyin çözümünden bahsediliyor?” dedi.
‘AKP İSLAM DÜNYASINDA BİR BUKALEMUN’
Bu ülkede 1980’leri, 90’ları yaşayan, Amed’de gözaltına alınan, sürgün edilen bir din insanı olarak dünden bugüne Kürtlere yönelik devlet zihniyetinin değişmediğine, daha da şiddetlendiğine dikkat çeken Mele Tiryaki, Kürdistan’daki sokağa çıkma yasaklarıyla 1990 yıllarında bile karşılaşmadıklarını, bunun tarihte az rastlanan bir zalimlik olduğunu belirtti. Tiryaki yaşananlara tepkisini, “Tüm mazlumların cehennemden kurtulmasını ve firavunların tarumar olmasını diliyorum yüce rabbimden” diyerek ifade etti. Kendi iktidarını Müslüman değerleri üzerine kurmuş gibi gösteren AKP hükümetinin İslam dünyasında tam bir bukalemun görevi gördüğünü vurgulayan Tiryaki, dün Davos’ta İsrail devletine “one minute” diyerek çıkışanların bugün Filistin halkına zulmeden aynı İsrail ile anlaşma yaptığını hatırlattı. AKP’nin Kürdistan’da yaptıklarının Müslümanlıkla hiçbir şekilde bağdaşmadığını kaydeden Tiryaki, “Peygamberimiz (S.A.V) Hz. Muhammed Müslümanlığı tarif ederken şöyle der: ‘Müslüman o kişidir ki diğer Müslümanlar onun hem müminliğinden hem de elinden emindirler.’ Bugün İslam aleminin yaşadığı Ortadoğu’ya baktığınız zaman, bir Müslümanın diğer Müslümanın ne elinden ne dilinden ne nefsinden emin olmadığını görürsünüz” diye konuştu.
‘ÜLKEYİ AKP BÖLECEK’
Meşru haklarını talep eden Kürt halkı ve Kürt hareketini bölücülükle itham eden AKP’nin en büyük bölücülüğü yaptığını vurgulayan Tiryaki, hükümetin Kürdistan’ın ilçelerine düşman bir ülkeye saldırır gibi saldırdığına dikkat çekti. “Bu gidişatla hükümet ülkeyi bölecek” diyen Tiryaki, 1990’larda ve 2000’lerde yaptığı karşılıklı ateşkes çağrılarının bir üçüncüsünü ANF aracılığıyla tekrarladı ve Kürdistan’da peşpeşe ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve devlet ablukasının sonlandırılmasını, silahların karşılıklı susturulmasını istedi.