Kurdo Amed’in son mektupları
Aslen Mardin’nin Nusaybin ilçesine bağlı Talatê (Doğanlı) köyünden olan Bakır ailesi Omeryaların yoğun olarak yaşadığı Amed’in Mardinkapı semtinde oturuyordu...
Aslen Mardin’nin Nusaybin ilçesine bağlı Talatê (Doğanlı) köyünden olan Bakır ailesi Omeryaların yoğun olarak yaşadığı Amed’in Mardinkapı semtinde oturuyordu...
Aslen Mardin’nin Nusaybin ilçesine bağlı Talatê (Doğanlı) köyünden olan Bakır ailesi Omeryaların yoğun olarak yaşadığı Amed’in Mardinkapı semtinde oturuyordu. Akrabalarının büyük bölümü Rojava’nın Derik, Qamışlo, Haseki, Dırbesiye gibi kentlerinde de yoğunlukta olarak bulunan Omeryalar, Rojava’daki direnişte de saf tutuyorlardı. Omeryalar sadece Rojava ve Kuzey Kürdistan’da değil Türkiye’nin ağırlıklı olarak yerleştikleri Adana, İzmir, Mersin, İstanbul ve diğer kentlerde de hep mücadelenin yanında yer alıp destek verdiler.
İşte bu Omeryaların bir ferdi olan Diyar Bakır, yine Omeryaların yoğunlukta yaşadığı Amed’in Mardinkapı semtinde 1993 yılında evin ilk çocuğu olarak dünyaya gelir. Ailesinin ona vermek istediği Hogır ismi ise devletin Kürtlere uyguladığı isim yasağı nedeniyle konulamaz. Nüfus cüzdanına Diyar ismi yazılmasına rağmen ailesi, akrabaları, arkadaşları onu hep Hogir ismiyle çağırır. Ağır başlılığı, dürüst yapısı, okumaya olan merakıyla bilinen Diyar Bakır veya aile arasındaki ismiyle Hogır, herkes tarafından çok sevilmektedir.
Evin en büyük çocuğu olan Hogir’in okuması için babası maddi ve manevi olarak bütün imkanlarını seferber eder. İlkokul ve liseyi başarıyla tamamlayan Diyar Bakır, Üniversite sınavları için dershaneye gider.
Omeryalardan birçok kişinin PKK saflarına katılması ve çatışmalarda yaşamlarını yitirmeleri kendisini çok etkiler ve çocukluktan gelen ilgisi gün geçtikçe daha da artar. 2014 yılında ailesi tarafından evlendirilen Diyar Bakır, evliliğinden 5 ay sonra Kobanê’ye DAİŞ’in saldırması üzerine artık yerinde duramaz, geceleri uyuyamaz hale gelir. DAİŞ çetelerinin Şengal ve Rojava’daki Kürt yerleşim yerlerine saldırıp katliamlar yapması, Kürt kadınlarını kaçırarak pazarlarda cariye olarak satması Diyar Bakır’ı çılgına çevirir. Soluğu Kobanê de alır. Kobanê’de YPG’ye katıldıktan sonra Kurdo Amed kod ismini alan Bakır, en ön saflarda DAİŞ çeteleriyle savaşmaya başlar ve kendisine verilen bütün görevleri harfiyen yerine getirir.
‘ANA MERMİ BİTMEK ÜZERE, BU SON GÖRÜŞMEMİZ OLABİLİR’
Kobanê’de çatışmaların ilk günlerinde DAİŞ’in silah üstünlüğüne rağmen kenti savunmak için can siperane savaşan Kurdo Amed (Diyar Bakır), 2014 yılının Eylül ayında çok ağır bir çatışma sonrasında cep telefonundan Amed’deki annesini arar. Kurdo Amed Annesine: “Ana ekmeğimiz, yiyeceğimiz bitti. Yiyecek, içecek önemli değil ama mermilerin bitmek üzere olması bizi endişelendiriyor. Ağır silahlarla bize saldırıyorlar. Arkadaşlarla birlikte bütün gücümüzle karşılık veriyoruz. Onları yaklaştırmamak için arkadaşlarla elimizden geleni yapıyoruz. Kürt gençlerinin kahramanlığını, direngen yapısını onlara gösteriyoruz. Bu can bedende olduğu sürece geri çekilmeyeceğim. Savaşmaya devam ediyoruz. O nedenle bu savaş ortamında bile sesini duymak için aradım. Sesini duymak beni daha da güçlendiriyor. Ancak bu son görüşmemiz olabilir” der.
Kurdo Amed telefonu kapattıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamıyor. Kobanê’deki DAİŞ’e karşı verdiği savaşta Eylül ayında yaşamını yitiren Kurdo Amed’in cenazesine ise ancak 8 ay sonra yıkıntılar arasında ulaşılabiliyor. Amed’de muhteşem bir törenle yine Kobanê’de yaşamını yitiren arkadaşı Feyzi Çakar (Rızgar Amed) ile birlikte Yeniköy mezarlığında defnedilen Kurdo Amed’in ailesine dönük yazdığı mektuplar ise okuyanları duygulandıracak mısralarla dolu.
Annesinin yaptığı Kutılkleri (İçki Köfte) mektuplarında sık sık dile getiren ve çok özleyeceğini söyleyen Kurdo Amed, çok sevdiği eşi Medya’ya ise savaşa katılma gerekçelerini sıralıyor.
İşte bu mektupların detayları:
‘HİÇ BİR KÜRT BU OLANLARI İÇİNE SİNDİRMEMELİ’
“Sevgili aileme, eşime: Biliyorum gidişim sizi çok üzecek. Üzülmeyin. Üzülmeniz sevdiğinizdendir. Ve ben de diyorum ki seviyorsanız eğer üzülmeyin. İnsanlar inançları doğrultusunda yaşamalı. Buradaki hayat çok basit bir hayattır. Hayat iyi bir eş, üreme ve çalışmaktan ibaret değildir ki ben bunlara sahibim. Ve böyle bir hayatı kabullenemiyorum. Çocukluktan beri var olan hayallerimin peşinden gideceğim. Benim halkımın gözümün önünde katledilmesi ve kahraman evlatlarının direnerek şehit düşmesine seyirci kalamam. Kimse de seyirci kalmamalı.
Mazlum halkımız bugün büyük bir direniş içindedir. Emperyalistlerin, işgalcilerin saldırılarına maruz kalmaktadır. Halkımız sadece farklı düşünüyor diye caniler ve barbarlar tarafından katlediliyor. Kadınlarımız pazarlarda cariye olarak satılıyor. Katledilen o insanlar, satılan kadınlar bizim namusumuzdur. İşgal edilen her karış toprak bizim namusumuzdur. Namusumuza sahip çıkmalıyız. Namus çoğumuzun anladığı gibi kadının namusu değildir. Bu olayları, yaşanılanları görüp de sesini çıkarmayan halkımızın namusudur. Hiçbir Kürt bu olanları içine sindirmemeli. Bu bir vicdan meselesidir. Canımızı ortaya koyup ölmeyerek daha fazlasını yaparak vicdanımızı rahatlatabiliriz. Ancak benim vicdanım rahat değil. Kimse de yeni evlenmişti, niye gitti, gidecekse niye evlendi demesin. Evlendiğim zaman gideceğimi düşünmüyordum. Fakat bu savaşı dışardan izlemeyi benim bünyem kaldırmıyor. Vicdanım rahat değil. Anlıyor musunuz? Fırsat bulduğum zamanlar telefon açarım. Benim için çok şey yaptınız. Sizleri bırakmak zor olacak!
EĞER ŞEHİT DÜŞERSEM AĞLAMA
Sevgili Anneme: Bu hayatta beni en çok anlayan sendin. Biliyorum yine en çok sen anlayacaksın beni. Ben burada yaşayamıyorum. Üzülmeni de istemiyorum. Biliyorum sen çok güçlü ve iradelisin. Şehit düşersem eğer ağlama. Ağlarsan eğer düşman güler sana. Güçlü ol canım anam. Beni tilililerle uğurla. Senin o güzel kutılklerini (içli köfte) özleyeceğim…
Başta 2 dedem ve 2 nenem olmak üzere herkese selam söyleyin. Kimse de peşime düşmesin boşuna. Eğerki birçoğum olursa adını koymak isterim. Kız olursa Avaşin ya da Lawîn, Erkek olursa sizlere bırakıyorum.
Evde bir tane büyük taşlı tesbihim var. İzmir'deki Serok'a. Benden tesbih istemişti. Alamadım. Onu ona verin mutlaka.
Heval ananı üzme. O sana emanet. Ona iyi bak…
SAÇLARINA YILDIZ DÜŞMÜŞ
Sevgili Babama: Öncelikle bizim için yaptıklarından dolayı teşekkür ediyorum. Çok şey yaptın. Bizi korumak istedin. Ama ben buralarda yapamıyorum. Evlenmemem lazımdı. Ama o zaman gideceğimi düşünmüyordum. Ben geceleri yatamıyorum. Beni anlayacağını biliyorum. Fırsat bulduğumda telefon edeceğim. Bu arada size ağır bir yük bırakacağım. Canım babam Medya sana emanet. En azından ben sağ olana kadar. Xelil Hemgin (Hogır). Günaydın anneciğim, günaydın babacığım saçlarıma yıldız düşmüş (Ahmet Kaya) bu iki şarkıyı size armağan ediyorum. Özelde anneme.
ÜLKEM ZULÜM ALTINDAYKEN DURAMAM
Sevgili Eşime: Seni çok sevdiğimi hatırlatmak isterim. Gidişime kahrolacaksın biliyorum. Seni de götürmek isterdim. Fakat buna sana olan sevgim engeldir. Seninle geçirdiğim kısa süre zarfında seni güçlü bir kadın yapmak istedim. Geleneksel olmanı değiştirmeye çalıştım. Bundan sonra ben yokum. Sen hep güçlü ve iradeli ol. Kendini hep geliştir. Duygularına yenik düşme. Beni seviyorsan hiç bir zaman ardımdan ağlama.
Sevgili; benim ülkem zulüm altındayken ben seninle yaşayamam. Seninle yaşayacağım aşk da gerçek aşk olamaz. Gerçek aşk Dewreşê Ewdî'nin aşkı gibi olmalı. Mem û Zin gibi olmalı. Veya önderliğimizin dediği gibi "gerçek aşk düşmanın ulaşamayacağı yerdedir". Ben de gerçek aşkın peşinden gidiyorum. Seni sevdiğim için gidiyorum. Unutmadan söyleyeyim. Medya can, sen artık bizim ailenin kızısın. Benden sonra eve dönmeni istemiyorum. Eğer beni seviyorsan bir yere gitmez Edulê gibi beni beklersin. Her tim serê tê bilind be (her zaman başın dik olsun)…
Kendini bil, kendini tanı, güçlü ol. Herkese selam.