KCK: Vahşetin sorumlusu Adalet Bakanı'dır

KCK: Vahşetin sorumlusu Adalet Bakanı'dır

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı Urfa’da 13 tutuklunun hayatını kaybettiði vahşetin sorumlularının “Adalet Bakanı, Urfa Cezaevi Ýdaresi ve Urfa Valisi” olduðunu belirterek, Kürt halkının açıktan işlenen bu suçun peşinin bırakmayacaðını vurguladı. KCK ayrıca “Başbakan Erdoðan, Güney Amerika programını iptal etmeyecek denli ölümleri basit, hafif, gündelik yaşamın sıradan bir olayı olarak görmektedir” dedi.

Urfa E Tipi Cezaevi’ndeki vahşete ilişkin yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi başkanlıðı, “Bu katliamla, tüm Kürt tutuklulara ölüm! mesajı verilmiştir” diyerek, “Kürtlerin katledilmesine “Êdî Bes e!” diyelim” çaðrısında bulundu.

KCK’nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Urfa E Tipi Cezaevi’nin C-15 koðuşunda 16 Haziran gecesi çıkan yangın sonucu 13 insanımızın yaşamını yitirdiðini, 2’si aðır olmak üzere 5 insanımızın ise yaralandıðını büyük bir üzüntüyle öðrenmiş bulunmaktayız. Öncelikle bu katliamda yaşamını yitiren insanlarımıza rahmet, ailelerine başsaðlıðı ve yaralılara ise acil şifalar diliyoruz.

AKP hükümeti sorumluluðu altında 16 Haziran gecesi Urfa E Tipi Cezaevi’nde planlı ve bilinçli bir katliam yapılmıştır. 300 kişilik kapasiteli Urfa E Tipi Cezaevi’nde tam 1070 kişi tutularak insan yaşamı ve deðeri hiçe sayılmıştır. ‘Tutukluların kendi aralarındaki husumet nedeniyle yangın çıktıðı yalanını ortaya atan Urfa Valisi’nin gayreti katliam gerçeðini örtmek, normalleştirmektir. Bu vahşetin sorumluları, Adalet Bakanı, Urfa Cezaevi Ýdaresi ve Urfa Valisidir.

Başta Kürdistan olmak üzere tüm Türkiye cezaevlerine Nazi toplama kampı misyonu biçilerek adeta ölüme davetiye çıkarılmaktadır. 12 Eylül faşist uygulamalarının bir başka versiyonu devrede olup başta Kürt siyasetçiler olmak üzere, devrimci, demokrat ve Kürt olan herkes için cezaevleri birer tabutluk haline getirilmiştir. 12 Eylül işkence koşulları ince yöntemlerle sürdürülmekte, bir soykırım politikası izlenmektedir. 12 Eylül’den bu yana cezaevleri insanlıðın kanayan yarası olmaya devam ediyor. En fazla AKP hükümeti döneminde sistemli bir politika olarak Kürt avı sürmekte, bu denli sayıda insanımız haksız yere suçlanmakta faşist uygulamalara maruz kalmakta, hakları gasp edilmektedir. Yalnızca tutuklu siyasetçilerinin sayısının 10 bini aştıðı günümüzdeki Cumhuriyet tarihinin en yüksek tutuklama sayısına ulaşmıştır. Bugün zindanlarda insani hiçbir koşul yerine getirilmeyerek adeta tutukluların saðlıðı ve can güvenliði hiçe sayılmaktadır. Her gün cezaevlerinden yeni işkence haberleri gelirken, hasta olup kaderine terk edilmiş tutukluların bir bir cenazeleri dışarı çıkmaktadır. Tutsakların karşı karşıya kaldıðı insanlık dışı uygulamalar daha önce de sivil toplum örgütleri aracılıðıyla kamuoyuna yansımıştı. Kürt tutukluların olduðu cezaevlerinde gizli bir vahşet durumu yaşanmaktadır. Pozantı, Osmaniye, Şakran ve daha da örnekleri çoðaltılabilecek cezaevlerinin durumu savaş gerçeðini yansıtmaktadır. Ha keza Van’dan mahkemeye giderken ring aracında çıkan yangında 5 tutuklu yaşamını yitirmişti.

ADALET BAKANLIÐININ ONAYIYLA KATLEDÝLDÝ

Açık ki, Türk devleti siyasetiyle, cemaatiyle, polisiyle, askeriyle, basınıyla ve tüm kurum-kuruluşlarıyla, Kürt halkına karşı bir sindirme ve teslim alma savaşını sürdürmekte, gün geçtikçe bunu pervasız bir biçimde uygulamakta ve vahşi katliamlarla sonuç almayı önüne koymuş bulunmaktadır. Nasıl ki Roboskî’de 34 sivil insanımızı kazan bombalarıyla açıktan katledilmişse Urfa Cezaevinde de 13 Kürt insanımız Adalet Bakanlıðının onayıyla cezaevi idaresinin eliyle yakılarak katledilmiştir.

ERDOÐAN NEDEN GÜNEY AMERÝKA PROGRAMINI ÝPTAL ETMEDÝ?

Türk devleti Kürt halkına ve insanlıða karşı açıktan suç işlemektedir. Sömürgeci Türk devletinin uygulamaları gayrı meşrudur, evrensel hukuk ve insan haklarına aykırıdır. Başka bir ülkede olsa Adalet bakanı, Başbakan, halkın önüne çıkamaz, derhal istifa eder, söz konusu Kürtler ve Türkiye gerçeði oluca ölüm her yerde her an ve her sebeple meşrulaşmış ve normalleşmiştir. Öyle ki AKP hükümeti sorumluluðu altında olan Urfa Cezaevinde göz göre göre 13 insan yanarak hayatını kaybetmesine raðmen Başbakan Erdoðan, Güney Amerika programını iptal etmeyecek denli ölümleri basit, hafif, gündelik yaşamın sıradan bir olayı olarak görmektedir. Erdoðan ve hükümeti ortaçað karanlıðında olduðu gibi iktidarını artan cesetlerle güçlendirmektedir. Açıktır ki, ortada bir ölü sevici varsa bu Erdoðan ve bakanlarından başkası deðildir.

TÜM KÜRT TUTUKLULARA ÖLÜM MESAJI VERÝLMÝŞTÝR

Çok açıktır ki, C-15 koðuşundaki tutukluların adli suçtan yargılanıyor olması katliam gerçeðini hafifletmez. Tersine bu katliamla, tüm Kürt tutuklulara ölüm! mesajı verilmiştir. Kürt halkı ve Türkiye toplumu açıktan işlenen bu suçun ve katliamın peşini bırakmayacak, hesap sormayı bilecektir. Ýnsanları diri diri yakarak ölümlerini seyreden bu faşist zihniyetten ve hükümetten, Adalet Bakanlıðından hesap sormak her yurtsever Kürt insanının, insanlıktan yana olan herkesin en insani görevidir.

KATLÝAMLARA ÊDÎ BES E DÝYELÝM

Bilinmelidir ki, Kürt halkının haklı davası, doðru yolu ve özgürlük iradesi bütün engelleri aşma gücünü ortaya koyacak ve bu katliamı yapanları da, arkasında duranları da insanlık onuru karşısında mahkum etmeyi başaracaktır. Yurtsever Kürdistan halkı, bu katliam karşısında sessiz kalmayarak, bulunduðu her yerde sokaklara çıkarak bu katliamın hesabını soracaktır. Türk devletinin açıkça işlemiş olduðu bu katliam ve cinayete karşı sessiz kalınırsa, bundan cesaret alan sömürgeciliðin Roboskî ve ardından yaşanan Urfa Cezaevi katliamları politikasında ısrar edeceði ve başka katliamlara da yöneleceði açıktır. Bunun için artık Kürtlerin katledilmesine “Êdî Bes e!” diyelim, Kürdistanlıların çeşitli bahanelerle öldürülmesini reva görmek isteyen sömürgeci zihniyete karşı mücadele edelim ve katliamları durduralım.

Bütün sivil toplum örgütlerini AKP’nin iktidara geldiði dönemden bu yana hükümetin sorumluluðu altındaki cezaevlerinde işlenen insanlık suçunu açıða çıkarmaya, medyanın da AKP’nin bu gerçek yüzünü tanımaya çaðırıyoruz.”