KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, İmralı’da hiçbir zaman tecridin kalkmadığını ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan özgür olmayana kadar da bu tecridin kalkmış olmayacağını belirtti. KCK, “Eğer Türkiye demokratikleşip Kürt sorunu çözülecekse Önderliğimizin özgürlüğü şarttır. Türkiye'nin demokratikleşip demokratikleşmeyeceği, Kürt sorununun çözülüp çözülmeyeceği Önderliğimize gösterilecek yaklaşımla açığa çıkacaktır. Halkımız ve demokrasi güçleri bu gerçeği gördüklerinden Önder Apo'ya Özgürlük Kampanyası başlatmışlardır… Kürdistan halkı, gençleri, kadınları ve tüm dostları Önder Apo’nun özgürlüğünü tüm Türkiye halklarının ve Ortadoğu halklarının özgürlüğü olduğu bilinciyle daha örgütlü, daha etkili bir mücadele içine girmelidirler. Başta Kürdistan'ın dört parçası olmak üzere tüm Türkiye halkları ve Ortadoğu halkları Önder Apo'yu özgürleştirme mücadelesine katılmalıdırlar. Sadece birkaç eylemle sınırlı kalmayan, mücadeleyi süreklileştiren ve eylemlerin her gün ivmesini yükselterek etkisini arttıran bir mücadele tarzı içine girilmelidir. “Önderliğimizin Özgürlüğü Özgürlüğümüzdür” denilerek her yerde serhildanlar geliştirilmelidir. Önder Apo'nun özgürlüğü ciddi biçimde Türk devletinin, hükümetin ve siyasi güçlerin önüne konulmalıdır” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan tecride ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. KCK açıklamasında, “Önder Apo 17 yıl önce uluslararası bir komployla esaret altına alınmış, tek kişilik İmralı Kapalı Cezaevine konulmuştur. Bu Önderliğin Örgütle, halkla bağı tümden koparılarak Kürt Özgürlük Hareketi tasfiye edilmek istendiğinden 17 yıldır dünyada hiçbir siyasi tutsağa uygulanmayan ağır tecrit altında tutulmaktadır. Önder Apo'ya yönelik kişiye özel uygulamalar yapıldığı gibi, tek kişilik yasalar bile çıkarılmıştır. Dünyada tek kişilik yasa ve uygulamalara maruz kalan başka bir tutsaklık örneği yoktur. Kürt halkının Özgürlük Mücadelesine Önderlik yaptığı ve bu mücadeleyi geliştirdiği için bu Önderliğe büyük bir düşmanlık yapılmakta ve öfke duyulmaktadır. Bunu da uyguladıkları ağır tecrit ve psikolojik savaşla göstermektedirler” denildi.
Öcalan’ın ideolojik ve siyasi çizgisinin halkların kardeşliğine dayanan bir demokratik Ortadoğu Konfederasyonunu hedeflediğinden uluslararası komplonun gerçekleştirildiğine dikkat çeken KCK, “Önder Apo, emperyalizmin ve kapitalist modernitenin hakimiyet kurmasının ayakları olan bölgesel işbirlikçileri zayıflatan ve etkisizleştiren bir ideolojik ve siyasi çizgiye sahip olduğu için hedeflenmiştir. Emperyalizmin ve Kapitalist modernitenin ulus-devlet fitnesinin yarattığı böl-yönet politikasına karşı demokratik birlik temelinde Ortadoğu'yu yeniden ayağa kaldırma politikası izlediği için uluslararası komployla İmralı’da esaret altına alınmıştır.
Önder Apo, uluslararası komplonun tecrübesi ve bilinciyle bu komployu yapanlara karşı 17 yıldır ağır tecrit altında daha güçlü bir ideolojik ve siyasi mücadele yürütmüştür. Uluslararası komplo, Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden bölgede çatıştırma politikasını süreklileştirmek isterken, Önder Apo Kürt sorununun çözümü üzerinden başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu'da barış ve istikrarı hedefleyen bir politika izlemiştir. Türk devletinin kültürel soykırımcı politikadan vazgeçmeyerek uluslararası komplonun amacı doğrultusunda politika yürütmesine karşılık, Önder Apo 17 yıldır Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde Kürt sorununun çözümü için büyük çaba göstermektedir. Bugün Türkiye halkları Kürt sorununun çözümünü istiyorsa, Kürt sorununun çözüm umudu her zamankinden daha yüksekse bunu yaratan kesinlikle Kürt Halk Önderidir.
Bu Önderlik 17 yıldır Hz. Eyüp sabrıyla Türkiye'yi çözümsüzlük çıkmazından çıkarmak için beynini, vicdanını ve yüreğini ayaklandırarak Türkiye toplumunu Kürt sorununun çözümüne hazırlamıştır. 13 yıldır da AKP Hükümetini bir çözüm sürecine sokmak için çaba harcamıştır. AKP'nin aldatma, oyalama ve beklenti yaratarak zaman kazanma politikalarını ortaya koyduğu öneriler ve attığı adımlarla boşa çıkarmış; sonunda da 28 Şubat’ta Dolmabahçe deklarasyonuyla devleti ve Hükümeti çözüm süreci eşiğinden adım attırmıştır. Dolmabahçe mutabakatı tüm Türkiye halkında bir rahatlama ve büyük bir umut yaratmıştır. Ancak çözüm politikası olmayan devlet ve AKP eliti, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şahsında “Taraf da yok, masa da yok, Kürt sorunu da yok” diyerek çözüm eşiğinden atılan adımı geri çektirmiş ve çözüm sürecine girilmeyeceğini açıkça ortaya koymuştur. Kürt Özgürlük Hareketi'nin ve Kürt halkının “Siyasi Önderimiz ve Baş Müzakerecimiz” dediği Önderlikle görüşmeler kesilmiş; ne ailesinin, ne avukatların, ne de HDP Heyetinin İmralı’ya gidişine izin verilmiştir. Her zaman olduğu gibi gerektiğinde aile ya da başka görüşmeler yaptırılmış, gerektiğinde ise yasaklayarak ağır tecrit politikası izlendiği gözler önüne serilmiştir.
17 yıldır uygulanan bu tecrit AKP iktidarı döneminde daha keyfi yürütülmüştür. En uzun görüşme yasakları AKP Hükümeti döneminde uygulanmıştır. Avukat görüşmeleri AKP Hükümeti döneminde tamamen yasaklanmış, ailelerle en az AKP Hükümeti döneminde görüşme yapılmıştır. Tüm bunların esas olarak Önder Apo’nun zihniyet ve politikalarına yönelik tecrit ve şantaj politikaları olduğu açıktır. Bu ağır tecrit ve şantaj politikası Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi'ne yönelik bir psikolojik savaş ve baskı olarak yürütülse de, esas olarak Önder Apo’ya yönelik rehine uygulamaları olarak yapılmaktadır” dedi.
TECRİT HİÇBİR ZAMAN KALKMAMIŞTIR’
KCK açıklamasında devamla şunlar belirtildi:
“Önder Apo hala bir rehine gibi ele alınmaktadır. Önderliğimizin esaret konumu üzerinden bizlere ve halkımıza şantaj yapılmaktadır. 17 yıldır bu politika ve uygulama bırakılmamıştır. Görüşmelerin yapıldığı dönemde bile yaklaşım bu olmuştur. Hiçbir zaman Önder Apo üzerindeki tecrit kaldırılmamıştır. Görüşmelerin keyfi yaptırıldığı, avukat görüşmelerinin yasak olduğu bir yerde hiçbir zaman tecridin kalktığı söylenemez. Bırakalım Kürtlerin siyasi iradesi ve baş müzakerecisi olarak Önder Apo'nun özgür koşullarda görüşmeler yapabilmesine imkan vermelerini, kendi yasa, tüzük ve yönetmeliklerine bile uymamaktadırlar. İmralı’da Önderliğe duyulan düşmanlığın ve öfkenin baskıcı ve keyfi uygulamaları yürütülmektedir. İmralı’da hiçbir zaman tecrit kalkmamıştır. Önder Apo özgür olmayana kadar da bu tecrit kalkmış olmayacaktır.
Önderliğimiz hiçbir tutsağın yaşamadığı koşullarda 17 yıldır esaret altındadır. Esaret altında olan sadece Önderliğimiz değildir; tüm halkımızdır, halkımızın iradesidir, özgür ve demokratik yaşamıdır. Halkımızın özgür ve demokratik yaşamı kabul edilmediği için Önderliğimiz 17 yıldır ağır tecrit ve psikolojik savaş altında tutulmaktadır. Kuşkusuz Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamı kabul edildiğinde bu uygulamalara da gerek duyulmayacaktır.
Eğer Kürt sorununda çözüm zihniyeti ve kararı varsa Önderliğimiz derhal serbest bırakılmalıdır. Özgür koşullarda görüşme ve müzakere yapması sağlanmalıdır. Önderliğimiz özgür olmayan koşullarda tutulur ve tecrit sürdürülürse bu tutum, Kürt sorununda zihniyet değişikliğinin olmadığı, çözüm konusunda bir irade ve kararın bulunmadığı anlamına gelir.
‘ÖNDERLİĞİMİZ DERHAL ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞMALIDIR’
Kürt sorununda bir çözüme ulaşılacaksa Önderliğimiz derhal özgürlüğüne ve özgür müzakere koşullarına kavuşmalıdır. Özgür koşullarda her çevreyle görüşmelidir. Özgür koşullarda müzakere yapılmadan Kürt sorununun çözümünde adım atılması mümkün değildir. Nitekim yıllardır görüşülüp adım atılmamasının nedeni Önder Apo'nun özgür koşullarda olmamasıdır; ağır tecrit altında tutulmasıdır. Çözüm zihniyeti, kararı ve politikası olmadığı için Önderliğimiz rehine durumunda esaret koşullarında tutulmaktadır.
Önder Apo'nun özgürlüğünün sağlanmadığı koşullarda Kürt sorununun çözümü için adım atmak mümkün değildir. Geçen yıllar bu gerçekliği kanıtlamıştır. Önder Apo ve Hareketimiz Kürt sorununun çözüm zeminini hazırlamış, ancak AKP Hükümeti adım atmamakta ısrar etmiştir. AKP Hükümeti koşullar olmadığından dolayı değil, zihniyeti değişmediği ve çözüm iradesi olmadığı için çözüm sürecine girmemiş ve gerekli adımları atmamıştır. Türkiye halkları kesinlikle çözüm istemektedir. Çözüm için adım atacak her siyasi gücü ve lideri de destekleyecektir. Nitekim Kürt halkı ve demokrasi güçleri Önder Apo'nun Kürt sorununu çözecek demokratik ulus projesine sahiplenen HDP'yi desteklerken, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünde beklentilere cevap vermeyen ve adım atmayan Erdoğan ve AKP'yi de cezalandırmıştır.”
‘ÖNDER APO’YA ÖZGÜRLÜK KAMPANYA BAŞLATILMIŞTIR’
“Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü konusunda büyük çaba harcayan, bu konularda umut yaratan Kürt Halk Önderliğidir” denilen açıklamada, “Eğer Türkiye demokratikleşip Kürt sorunu çözülecekse Önderliğimizin özgürlüğü şarttır. Türkiye'nin demokratikleşip demokratikleşmeyeceği, Kürt sorununun çözülüp çözülmeyeceği Önderliğimize gösterilecek yaklaşımla açığa çıkacaktır. Halkımız ve demokrasi güçleri bu gerçeği gördüklerinden Önder Apo'ya Özgürlük Kampanyası başlatmışlardır. Tecridin ancak Önder Apo'nun özgürleşmesiyle aşılabileceğini ortaya koyan bir tutumla mücadeleyi geliştirmektedirler. Artık Önder Apo’nun özgürlüğü için mücadele, halkımızın özgürlüğü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi mücadelesi haline gelmiştir.
Türkiye halkları 7 Haziran seçimlerinde Türkiye'nin demokratikleşmesi için bir hamle yapılması gerektiği mesajını vermiştir. Türkiye'nin eski zihniyet, anayasa ve yasalarla yönetilemeyeceği anlaşılmıştır. Eski zihniyeti bırakmanın ilk adımının da en başta Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için İmralı’da yapılacak görüşmelerle gerçekleşebileceği açıktır. Herkes çözüm sürecinden ve Kürt sorununun çözümünden söz ediyorsa, bunun da kilit noktası Önder Apo'nun özgür koşullarda yapacağı müzakere olacağı tartışmasızdır. Önder Apo'nun özgürlüğü konusu, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümüyle doğrudan ilgilidir. Bu açıdan tüm demokrasi güçleri ve Türkiye halkları Kürdistan halkının başlattığı “Önderliğe Özgürlük” kampanyası ve bu yönlü mücadelesinin yanında yer almalıdır” ifadelerine yer verildi.
‘ÖNDER APOYU ÖZGÜRLEŞTİRME MÜCADELESİNE KATILALIM’
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı açıklaması şu şekilde son buldu:
“Kürdistan halkı, gençleri, kadınları ve tüm dostları Önder Apo’nun özgürlüğünü tüm Türkiye halklarının ve Ortadoğu halklarının özgürlüğü olduğu bilinciyle daha örgütlü, daha etkili bir mücadele içine girmelidirler. Başta Kürdistan'ın dört parçası olmak üzere tüm Türkiye halkları ve Ortadoğu halkları Önder Apo'yu özgürleştirme mücadelesine katılmalıdırlar. Sadece birkaç eylemle sınırlı kalmayan, mücadeleyi süreklileştiren ve eylemlerin her gün ivmesini yükselterek etkisini arttıran bir mücadele tarzı içine girilmelidir. “Önderliğimizin Özgürlüğü Özgürlüğümüzdür” denilerek her yerde serhıldanlar geliştirilmelidir. Önder Apo'nun özgürlüğü ciddi biçimde Türk devletinin, hükümetin ve siyasi güçlerin önüne konulmalıdır.
Mücadele ve eylemler sadece birkaç toplumsal kesim üstüne bırakılmamalıdır; başta gençler, kadınlar, emekçiler, işçiler, işsizler, memurlar, esnaflar, köylüler, ekolojik hareketler, aydınlar, tüm sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve örgütler bu mücadelenin içinde yer almalıdırlar.
Özgür Önderlik, Özgür Ülke, Özgür Halk, Ortak Demokratik Vatan ve Demokratik Ulus yaşamı demektir. Önder Apo'nun zihniyeti, politikası, üstün zekası ve yeteneği halklarımızın tüm özlemlerinin kısa zamanda gerçekleşmesini sağlayacaktır. Dolayısıyla özgürlük ve demokrasi isteyenler birlik olmalı, meydanlara çıkmalı, Önderliğin özgürlüğü temelinde özgür ve demokratik yaşama kavuşmalıdırlar.
‘HALKIMIZ AYAĞA KALKARAK TUTUKLAMLARA İZİN VERMEMELİ’
AKP Hükümeti yeniden siyasi soykırım operasyonlarına hız vermiştir. Halkımız özgürlük ve demokrasi beklerken AKP Hükümetinin 29 Mart 2009 yerel seçim başarısından sonra olduğu gibi siyasi soykırım operasyonlarını arttırması, halklarımıza karşı bir savaş anlamına gelmektedir. Siyasi soykırım operasyonları, bu savaşın içeride ve dışarıda yürütüleceğini ortaya koymaktadır. Halkımız nerede bir tutuklama olursa tüm il ve ilçe ayağa kalkmalı, bu tutuklamalara engel olmalıdır. Her tutuklama bir serhıldan gerekçesi olmalı, halkımız sokakları ve meydanları doldurarak tutuklamalara izin vermemelidir.”