KCK: Müdahale olursa tüm Kürtler harekete geçer

KCK: Müdahale olursa tüm Kürtler harekete geçer

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı, Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoðan’ın Batı Kürdistan’a yönelik tehdidi için “aðır bir şovenizm ve ırkçılıðın dışavurumu” diyerek sert uyardı: “AKP’nin bu düşmanca zihniyetten hareketle çılgınlık yaparak herhangi bir biçimde buradaki Kürt halkının iradesine müdahale etmesi karşısında tüm Kürtlerin Türk devletine karşı bulunduðu her yerde harekete geçmesi kaçınılmaz bir görev haline gelecektir.”

KCK Yürütme Konseyi Bakanlıðı, PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tam izolasyonun birinci yıldönümü dolayısıyla yaptıðı açıklamada Erdoðan’ın Batı Kürdistan’a yönelik tehdidine sert bir uyarı ile karşılık verdi.

KCK’nin mesajı şöyle: Ýçinden geçtiðimiz tarihi süreç, Ortadoðu’nun, dünyanın ve özelde de Kürt halkının geleceði açısından çok önemli bir tarihi süreç olma özelliðine sahiptir. Ýradesi ipotek altına alınan, demokrasi ve özgürlüklerden mahrum bırakılan bölge halklarının gelişen özgürlük mücadelesi bugün önemli bir düzeyi yakalamış bulunmaktadır. Bu temelde kıyasıya sürdürülen mücadelede bölgenin yeniden şekilleneceði açıktır. 89. yılını geride bıraktıðımız Lozan Anlaşması’yla düzenlenen bölgedeki mevcut sistemden en çok zarar gören halk Kürdistan halkı olmuştur. Çünkü bölgenin en eski halklarından birisi olmasına raðmen bu anlaşmayla Kürt halkı tümüyle inkar edilmiş ve Kürdistan dört parçaya bölünerek yok sayılmıştır. Kürt halkına yapılan bu büyük haksızlıkla birlikte o tarihten bu yana dört parçada Kürdistan halkına karşı geliştirilen sürekli baskı, şiddet, katliam, tehcir ve mecburi iskan kanunları olmuştur.

SÝNDÝRME KONSEPTÝ

Kürdistan’da acıların, katliamların ve büyük trajedilerin yaşanmasına yol açan bu anlaşma ve anlaşmanın inşa ettiði sistem bugün yıkılış sürecine girmiş bulunmaktadır. Bölgede özgürlük ve demokrasi çıðlıklarının yükseldiði bu dönemde Kürt halkı da artık kimliksizliði ve köleliði kabul etmeyerek bölge halklarıyla bir statüye dayalı ortak eşit özgür bir yaşam uðruna yürüttüðü mücadelesinde başarı kazanma şansını yakalamış bulunmaktadır.

Bölgedeki bu gerçeði gören sömürgeci Türk devleti, Kürt halkının bu süreçten faydalanmaması için hareketimizi güçten düşürme, halkımızı sindirme konseptini 2011’den bu yana gündemine almıştır. Bu nedenle o tarihte sürdürülen Ýmralı ve Oslo diyalog sürecini sona erdirerek yeni bir sindirme ve savaş sürecini başlatmıştır.

DEVLET TERÖRÜ

Buna karşı Önderliðimiz, 27 Temmuz 2011 tarihi itibariyle AKP hükümetinin oyalayan, çözümün önünü tıkatan, savaş sürecini başlatan bu politikasına karşı tavır alarak görüşmelerden çekildiðini belirtmiş ve sürecin barış ve çözüm amacına uygun bir biçimde gelişmesini istemiştir. Buna karşılık AKP hükümeti de hiçbir hukuki ve ahlaki temeli olmayan aðır tecrit ve işkence sistemini başlatmıştır. Önderliðimiz 27 Temmuz 2011’den bu yana tam bir yıldır hiç kimseyle görüştürülmemiş, üstelik avukatları Kürtlere yönelik özel tertiplenmiş siyasi soykırım operasyonlarıyla hukuk dışı bir biçimde tutuklanmıştır. AKP devleti, 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana “koster bozuk”, “hava muhalefeti” gibi gerekçeleri ileri sürerek tam bir yıldır halkımıza ve kamuoyuna açıkça resmi yalan söylemeyi devletin siyasi bir tutumu olarak benimsemiştir. Önderliðimizle start alan bu saldırı dalgasıyla eş zamanlı bir biçimde kapsamlılaştırılan “KCK operasyonu” adı altında başlatılan sürek avında seçilmiş Kürt siyasetçiler başta olmak üzere Kürt siyasi temsilcileri ve aktivistleri dahil 7 bini aşkın kişi tutuklanmıştır. Hakeza bir hak olan gösteri yapma, örgütlenme, düşünceyi özgürce ifade etme, demokratik tepkilerini ortaya koyma hakkı devlet terörüne maruz kalmış ve Kürdistan’da sömürgeci bir hukuk anlayışı egemen kılınmıştır. Topluma dönük faşist baskıcı uygulamalarla sindirme harekatı başlatılmış ve hareketimize karşı topyekun bir savaş süreci geliştirilmiştir.

Böylesine açık bir hukuksuzluða ses çıkarmayan uluslararası kuruluşlar ve AB devletleri de Kürtlere yönelik derinleştirilen savaş konseptine ne denli ortak olduðunu, destek verdiðini ve çifte standartlı yaklaştıðını göstermiştir. Uluslararası güçlerin bu yaklaşımından cesaret alan AKP devleti Kürdistan’da tam bir devlet terörü estirme sürecine girmiştir.

ÖCALAN ÖZGÜRLEŞENE VE KÜRTLER STATÜ ELDE EDÝNCEYE KADAR…..

Dört parçadaki ve yurt dışındaki Kürdistanlılar, Ýmralı esaret sistemine, faşist saldırılara, AKP devlet terörüne karşı sesiz kalmayacaðını özellikle 27 Temmuz 2011’den bugüne kadar sergilediði direnişle, serhıldanlarla, açlık grevleriyle ve deðişik toplumsal eylem biçimleriyle ortaya koymuştur. Halkımız, Önder Apo özgürleşinceye ve statü elde edinceye kadar mücadeleyi her alanda kesintisiz sürdüreceði iradesini ortaya koymuştur.

27 Temmuz günü, Önderliðimizin sömürgeci oyunlara ve katliam politikalarına tavır alarak halkımızın deðer yargılarına ve geleceðine sahip çıkmak amacıyla Ýmralı’daki direnişini yükseltme kararını verdiði bir gündür. Bu açıdan bugün, Başkan Apo’nun onurlu ve derin fedakarlıkla, kararlılıkla yüklü direnişçi tutumuna karşı aðır tecridin, psikolojik işkencenin ve sömürgeci saldırının da devreye konulduðu bir gündür. Halkımız ve halkımızın tüm dostları bugünün yıl dönümünde her yerde sömürgeci faşist uygulamalara karşı sesini yükselten eylemler koymalı, Önder Apo’nun Ýmralı’da, Kürt siyasetinin zindanlarda ve meydanlarda yükselttiði direnişi selamlayan ve onunla bütünleşen eylemler geliştirmeli, sömürgeci tecrit ve baskıları protesto etmelidir. Tüm halkımızı bu temelde hareket etmeye çaðırıyoruz.

AKP SADECE PKK’YE DEÐÝL TÜM KÜRTLERE KARŞI DÜŞMANLIK YÜRÜTÜYOR

Türkiye sınırları içinde tüm gücüyle Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı bir savaş yürüten ırkçı ve düşmanca politikalar geliştiren AKP hükümeti, özünde sadece hareketimiz PKK’ye deðil tüm Kürt halkına karşı düşmanlık politikasını esas aldıðını, en son Suriye Kürtlerine karşı geliştirdiði politikasıyla bir kez daha ortaya koymuştur. Biz AKP’nin ister yanına alsın ister karşısına alsın, tüm Kürtlere yönelik politikasının zayıflatma amacını taşıdıðını hep vurguladık. Bu görüşümüzün doðruluðu Başbakan’ın dün Suriye Kürtlerine yönelik basına yaptıðı açıklamayla ispatlanmıştır.

ERDOÐAN’IN SURÝYE KÜRTLERÝNÝ TEHDÝT ETMESÝ BU DÜŞMANLIÐIN SONUCU

Herkes biliyor ki, Batı Kürdistan’da PKK diye bir yapılanma ve bir güç yoktur. Orada Kürt halkı vardır ve Kürt halkının deðişik örgütlenmeleri vardır. Bu örgütlenmeler içerisinde büyük kitlesel güce sahip en güçlü yapılanmanın PYD olduðunu da herkes bilmektedir. Halkımız burada tüm siyasi güçlerin bir araya gelmesiyle ulusal-demokratik birliðini kurmuş, ortak yönetimini ilan etmiştir. Halkımızın iradesini bu yapılanma temsil etmektedir. Ancak Erdoðan ve AKP zihniyeti ideolojik yaklaşarak insanların düşüncesine göre tutum belirlemektedir. Gerek Batı Kürdistan’da gerekse de Kürdistan’ın diðer parçalarında Önder Apo’nun düşünce sistemini benimsemiş, büyük kitlesel kesimler vardır. AKP’nin bütün bu kesimleri PKK’li olarak gösterip hedeflemesi özünde Kürt halkına düşmanlık politikasının bir sonucudur. Burada yaşanan durum, tıpkı 1991 ve 2003 yılında Güney Kürdistan’da halkımızın kendi özerk yönetimlerini geliştirmelerine karşı geliştirilen düşmanca tutumla aynıdır.

AÐIR BÝR ŞOVENÝZM VE IRKÇILIK

Eðer Suriye’de bir özgürlük atmosferi gelişiyorsa elbette ki Kürt halkı da bundan yararlanacaktır. Bundan daha doðal bir şey olamaz. Elbette ki Baas rejimi altında aðır baskılara maruz kalmış, büyük trajediler yaşamış olan Kürt toplumu burada öz yönetimlerini oluşturarak özgürlüðüne sahip çıkacaktır. “Orada Arapları destekliyorum ama Kürtlere de tahammül gösteremem” demenin, aðır bir şovenizm ve ırkçılıðın dışavurumundan başka bir şey olmadıðı açıktır.

MÜDAHALE OLURSA BÜTÜN KÜRTLER TÜRK DEVLETÝNE KARŞI HAREKETE GEÇECEK!

Ama bilinmeli ki Batı Kürdistan’daki halkımız yalnız deðildir. Tüm parçalardaki Kürt halkı, en küçük parça olan Suriye’deki Batı Kürdistan’ın kendi haklarına kavuşması için arkasında olacaktır. AKP’nin bu düşmanca zihniyetten hareketle çılgınlık yaparak herhangi bir biçimde buradaki Kürt halkının iradesine müdahale etmesi karşısında tüm Kürtlerin Türk devletine karşı bulunduðu her yerde harekete geçmesi kaçınılmaz bir görev haline gelecektir. Başta Kuzey Kürdistan ve Türkiye olmak üzere tüm Kürdistan halkı, nereden gelirse gelsin Suriye’deki Kürt halkına karşı yapılacak saldırı karşısında sessiz kalmayacak, buradaki halkımıza sahip çıkılması için bulunduðu her yerde bütün olanaklarıyla mücadele edecektir.

BATI KÜRDÝSTAN’DA AYRILMA YA DA BAŞKA PARÇAYLA BÝRLEŞME SÖZKONUSU DEÐÝL

Batı Kürdistan’daki siyasi temsilcilerin hiçbirinin açıklamalarında “ayrılma” veya “başka bir parçayla birleşme” gibi bir vurgu ve amaç söz konusu deðildir. Buradaki halkımızın demokratik Suriye’nin birliði çerçevesinde kimlik, kültür ve statü kazanma amaçları vardır. Bu amaçları meşrudur, demokrasiden, hak ve özgürlüklerden yana olan tüm devletlerin ve tüm çevrelerin demokratik Suriye’nin birliði çerçevesinde Kürt halkının meşru haklarının tanınması için halkımızın burada yürüttüðü haklı-insani mücadelesine destek sunması gerekmektedir.

Başta Kuzey Kürdistan olmak üzere tüm halkımızı ve demokratik çevreleri Suriye’de Kürt halkının haklı özgürlük mücadelesine karşı duyarlı olmaya, halkımızın burada yürüttüðü demokrasi ve özgürlük davasını desteklemeye çaðırıyoruz.”