KCK: Hiçbir güç anadilde eğitimin önüne geçemeyecek
KCK: Hiçbir güç anadilde eğitimin önüne geçemeyecek
KCK: Hiçbir güç anadilde eğitimin önüne geçemeyecek
KCK Siyasi Komitesi, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “anadilde eğitim kesinlikle gündemimizde yok” açıklamasına “Şu çok iyi bilinmelidir ki, ana dilde eğitimi tartışmak, Kürt halkı için artık onur kırıcı bir durumdur” şeklinde yanıt verdi. Kürtleri retçi yaklaşımlar karşısında sokaklara dökülmeye çağıran KCK, “hiçbir gücün Kürt kimliği ve kişiliği ile özgürlüğü ve ana dilde eğitim hakkının önüne geçemeyeceği açıktır” dedi.
KCK Siyasi Komitesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın inisiyatifiyle 21 Mart Amed Newrozu’nda başlatılan demokratik çözüm sürecine ilişkin son gelişmeler ile Batı Kürdistan’a yönelik saldırılara ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Çözüm sürecinin gelişmesinin AKP’nin atacağı adımlara bağlı olduğunu söyleyen komite, Batı Kürdistan’a saldıran “hain çetelerin” Kürdistan’da dolaşmalarına, eğitilmelerine ve savaşmak için Rojava’ya gönderilmelerine isyan edilmesini istedi.
SÜRECİN GELİŞMESİ AKP’NİN ATACAĞI ADIMLARA BAĞLI
KCK Siyasi Komitesi, çözüm sürecine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Kürt Halk Önderi Reber Apo’nun başlattığı Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Süreci, hareketimizin ve halkımızın, halklarımıza ve tarihe karşı gösterdiği sorumluluk gereği, büyük fedakârlıklarla tek taraflı bugüne kadar gelmiştir. 8 ayı aşkın bir zamandır ne gerilla, ne de karşı taraftan ölümlerin olmaması hiç kuşkusuz demokrasi, çözüm ve özgürlükten yana olan tüm kesimlerin arzuladığı olumlu bir durum olmuştur. Ne var ki, bu durum kendi başına kesinlikle bir çözüm değildir. Çözüm ve sürecin gelişmesi, AKP’nin atacağı adımlara bağlıdır. AKP, çözümden ve süreçten yana adım atmak şurada kalsın, çözümsüzlüğün ve şiddetin dili ve zihniyetinden vazgeçmemiştir.
Türkiye'de, yeni ana yasa tartışmalarının sürdüğü bugünlerde başbakan Erdoğan ve hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalar sürecin nasıl ve ne kadar gelişip – gelişmeyeceğinin açık ifadesi olmaktadır.”
ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARI MÜZAKERE RUHUYLA BAĞDAŞMIYOR
Erdoğan’ın “ana dilde eğitim kesinlikle gündemimizde yok…” yönündeki açıklamasına dikkat çeken KCK, şu yanıtı verdi: “Birincisi; bu müzakere ve çözüm ruhuyla hiçbir şekilde bağdaşmayan bir tutumdur. İkincisi sormak gerekiyor; sen hangi uluslararası hakla, hangi insani duyarlılıklarla ve hangi yetkiyle nasıl bir halkın dilini, kültürünü, kimliğini ve kişiliğini kabul etmez, reddedersin? Zaten 40 yıllık savaş da bunun için değil miydi? Kürt halkı, parya bir halk mıdır, sen de efendi misin ki “şunu veririm bunu vermem, ana dilde eğitim asla olmaz” diyorsun? Bu ret ve inkâr, zulüm ve zorbalık değil midir? 21. yy.ın bu döneminde, ana dilde eğitimi ret etmek, ya uluslararası ve bölgesel gelişmelerden bihaber olmaktadır, ya da bu egemen sömürgeci zihniyetin ta kendisi olmaktadır.”
ANADİLDE EĞİTİMİ TARTIŞMAK KÜRT HALKI İÇİN ONUR KIRICI BİR DURUMDUR
“Ayrıca şu çok iyi bilinmelidir ki, ana dilde eğitimi tartışmak, Kürt halkı için artık onur kırıcı bir durumdur” diyen komite, şunları kaydetti: “40 yıllık özgürlük mücadelesinden sonra hiçbir gücün Kürt kimliği ve kişiliği ile özgürlüğü ve ana dilde eğitim hakkının önüne geçemeyeceği açıktır.
Kürt halkı; dilini, kültürünü, kimlik ve kişiliğini ret eden her açıklama, tutum ve davranış karşısında elbette ki tepkisini en üst düzeyde ortaya koymalı, bu tür açıklamalara radikal serhildanlarla karşılık vermelidir. Egemen sömürgeci zihniyet, Kürtlerden serhildanlar düzeyinde bir karşı koyuş görünce ancak daha sağlıklı düşünebilecektir. Bunun için Kürtler hiç kimseden, hiçbir yerden özel bir talimat beklemeden her şeyden önce insan ve halk olmaktan kaynaklı direniş hakkını sonuna kadar geliştirmelidirler.
DERHAL SOKAKLARA DÖKÜLMELİ
Bu tür açıklamalar karşısında derhal sokaklara dökülmeli, her yerde ve her fırsata tepkilerini olanca güçleriyle ortaya koymalıdırlar. Kürt aydınları, hukukçular, sivil toplum örgütleri ve Türkiyeli dostlar; devrimci, sosyalist ve demokratlar seslerini yükseltmelidirler. Bunun için ne kadar serhildan, demokratik ve meşru eylemlilik geliştirilirse, azdır. Her şey ana dilde eğitim için deyip, ayağa kalkınmalıdır.
Kürt Halk Önderi Reber Apo, 2 yılı aşkın bir süredir avukatlarıyla görüştürülmemektedir. Gerekçe olarak da, “gemi bozuk” denilmektedir. Bu açıkça halkımıza, Reber Apo’ya ve hukukçulara karşı büyük bir saygısızlık ve gerçeklerle alay etmektir. Yurtsever – devrimci, demokrat, binlerce ve on binlerce hukukçu, bu büyük haksızlığa karşı sesini yükseltmeli, hukuksal mücadele kadar, meşru demokratik tepkilerini de ortaya koymalıdır. Halkımız, Reber Apo’ya karşı uygulanan bu haksızlığa haftanın her Çarşamba ve Cuma günleri büyük protestolarla karşılık vermelidir.”
EL NUSRA’NIN GÜCÜNÜ TÜRKİYE’DEN ALDIĞI KESİNLEŞMİŞTİR
KCK Siyasi Komitesi açıklamasında Batı Kürdistan’daki durumuna ilişkin ise şu ifadelere yer verildi:
“Rojava Kürdistan'da halkımız, soylu bir direniş örneğini göstererek, destansı bir mücadele vermektedir. Savaşı Kürdistan'a taşırmak isteyen EL Nusra çete örgütünün bu gücü Türkiye devletinden aldığı ortaya çıkan belgelerle kesinleşmiştir. Türkiye'de, çözüm sürecine gelmeyen AKP’nin, Rojava'da halkların lehinde doğru bir politika izlemesi mümkün değildir. Tüm amaçları, halkımızın Rojava'da demokratik özerk statüsünü engellemek ve devrimin kazanımlarını tasfiye etmektir. Kürt halkı bunu çok iyi bilmektedir. Rojava'daki devrim, büyük bedellerle ve direnişle gerçekleşmiştir.
ÇETELERİN KÜRDİSTAN’DA DOLAŞMALARINA İSYAN EDİLMELİ
Halkımızın Rojava'da kendi demokratik özerk statüsünü ilan ve inşa etmesi kadar doğal hiçbir şey yoktur. Kürtler, kendi toprakları dışında hiçbir güce ve kimseye saldırmamış, savaşmamış, düşmanlık etmemiştir. Bilakis Ermeni, Asuri – Süryani, Arap ve diğer tüm inanç ve etnik topluluklarla özgürce bir arada yaşama mücadelesini vermektedir. Halkımızı, Rojava'da ekonomik, siyasi ve askeri ambargo altında tutarak adeta zorla göçertmek, Rojava devrimi ve demokratik özerk statüye karşı tutum almak demektir. Rojava'daki halkımız, devrimi gerçekleştirdiği kadar, savunmasını da kararlı bir biçimde yapacaktır. Kürdistan'ın dört barçasındaki tüm halkımızın ve yurt dışında ki tüm Kürtlerin ve dostlarının Rojava'daki halkımıza maddi ve manevi desteklerini esirgemeden tüm gücüyle sahip çıkmalıdır. Özellikle Kuzey Kürdistan'daki halkımız, hain çetelerin Kürdistan'da dolaşmalarına, eğitilmelerine ve savaşmak için Rojava'ya gönderilmelerine isyan etmelidir. Rojava'daki devrim, aynı zamanda kuzeyin devrimidir. Kuzeydeki devrim ise, tüm Kürdistan'ın devrimidir. Bu bilinçle ve sorumlulukla her düzeyde Rojava’yı desteklemek ve savunmak bir ulusal onur görevidir.”