KCK: 14 Temmuz Yeşil Faşizm için sonun başlangıcıdır

KCK: 14 Temmuz Yeşil Faşizm için sonun başlangıcıdır

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı, 14 Temmuz 1982 zindan direnişinin 30. yıldönümü dolayısıyla yaptıðı açıklamada, “14 Temmuz Ulusal Onur ve Direniş Günü’dür” derken, “Otuzuncu yıldönümünde 14 Temmuz ruhu ve bilinci de Fethullah Gülen ve AKP’nin temsil ettiði yeşil faşizmi için sonun başlangıcı olacaktır” diye vurguladı. KCK, Kürdistan halkını Cumartesi günü tüm engelleri aşarak Ýstasyon alanına girmeye çaðırdı.

Yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konsseyi Başkanlıðı, “12 Eylül Askeri-Faşist Darbesi’ne karşı Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek yoldaşların öncülüðünde başlatılan 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin 30. yıldönümünü karşılıyoruz. Halklarımıza dayatılan faşizmin, oligarşik diktatörlüðün ve sömürgeciliðin asla sonuç almayacaðını kanıtlayan Kürdistan özgürlük mücadelesinde yeni bir dönemi başlatan, halklarımızın yüce önderleri Kemal Pir, Hayri Durmuş, Ali Çiçek ve Akif Yılmaz yoldaşlar şahsında tüm Kürdistan devrim şehitlerini saygı ve minnetle anıyor, onların anılarına baðlılıðın gereði özgürlük mücadelesini yükselteceðimizin sözünü yineliyoruz” dedi.

14 TEMMUZ BÝR DÖNÜM NOKTASIDIR

“14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi tarihinde bir dönüm noktasıdır” vurgusunun yapıldıðı açıklamada devamla şu ifadeler kullanıldı: “Sömürgeci askeri faşist cunta rejimi o dönem Kürdistan halkının yeni yeşermekte olan özgürlük umutlarını, esaret altına aldıkları PKK öncü kadrolarını teslim alıp kişiliksizleştirme temelinde kırmak istemiştir. Bunun için Diyarbakır Askeri Cezaevi’ne doldurulan PKK militan, sempatizan ve bu davaya sempati duyan Kürtleri teslim almak için dünyada eşi-benzerine ender rastlanan vahşi bir işkence ve sindirme sistemini geliştirmişlerdir. Bu koşullarda PKK öncü kadroları ya teslim olacak ve Kürt halkının umutları bir kez daha dirilmemek üzere yok olacaktı ya da ölüm pahasına direniş yolu seçilerek, Kürdistan halkının özgürlük umutları diri tutulacaktı. Bir üçüncü yol kalmamıştı.

Önder Apo’dan, PKK’den, halktan, özgürlük davasından ve onurdan kopuşun ve ihanetin dayatıldıðı, Türkiye’de devrimci direnişin bitirilme noktasına getirildiði, idamların gerçekleştirildiði, kitlelerin örgütsüzleştirilerek sindirildiði bir ortamda direniş kararı vermek ancak ve ancak özgürlük davasına, Önderliðe, şehitlere ve halka büyük bir inançla baðlı olmak ve tarihe karşı büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket etmekle mümkün olabilirdi. Ýşte bu büyük inanç ve sorumluluk bilinci, temsilini 14 Temmuz direnişçilerinde bulmuştur. 14 Temmuz direnişçileri en amansız ve zorlu, kimsenin kolay kolay bırakalım direnmeyi, direnme sözünü dahi aðzına almaya çekindiði, 12 Eylül faşizminin tam bir karabasan gibi halklarımızın üzerine çöktüðü, kokuşmuş mülteciliðin, ülkeden kopuşun yaygınlaştıðı, ruhların korkutularak sindirildiði, bilinçlerin çarpıtıldıðı, adeta belleklerin silindiði koşullarda, düşmana tarihsel bir yenilgi yaşatan bu tarihi eylemlerini başlatmışlardır.

14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi, tarihsel bir eylem ve başarmanın en amansız, olanaklarının neredeyse hiç olmadıðı ortamda PKK direnişçiliðinin, örgütçülüðünün bir zaferi nasıl planladıðını ve adım adım pratikleştirdiðini ve amaca nasıl ulaşıldıðını ortaya koyan bir manifestodur. Özgüç ilkesi temelinde gelişen 14 Temmuz direniş ruhu, bugün her zamankinden daha fazla zafere ulaştıracak bir partileşme, militan duruş, halklaşma ve devrimci halk savaşı çizgisinde fedaice bir direniş ruhudur. Çıkışından beri her zaman zorluklarla karşılaşmış olan Kürdistan Özgürlük Hareketi bu zorluklarla mücadele içerisinde karakter kazanmış ve şekillenmiştir. Çünkü “zoru başarmak” bu hareketin Önderliksel karakterinde mevcuttur. 14 Temmuz Ölüm Orucu ise tarihe, halka, ülkeye, şehitlere en özlü baðlılıðın ve Önder Apo’yla her koşul altında doðru yoldaşlık yapmanın en somut ifadesidir.

14 Temmuz direnişi, en amansız ve zorlu koşullarda da olsa, direnmenin ve kazanmanın mümkün olduðunu ortaya koyduðu gibi, Kürdistan’da mücadele, direniş, örgütlenme, siyasal duruş ve ahlaki ölçüleri de netleştirmiştir. Nasıl yaşamalı ölçülerini ortaya koyduðu gibi nasıl mücadele edilmeli sorusunu da açık bir biçimde yanıtlamıştır. Köleleştirilmiş, sömürgeleştirilmiş, toplumsal deðerlerine, diline-kültürüne yabancılaştırılmış, kişiliði parçalanmış, tarihsel belleði neredeyse yok edilmiş Kürt halk gerçeði; 14 Temmuz direnişiyle yeniden dirilerek yepyeni bir ruh, özgür irade ve kişilik kazanmıştır. Kadınıyla, erkeðiyle, yaşlısıyla, genciyle, çocuðuyla dirilen Kürdistan halk gerçeði bu nedenle tüm inkarcı, imhacı saldırılara, kültürel, sosyal soykırımlara, kirli özel savaşa karşı hep direnerek bugünlere gelmiştir.

ÖCALAN ÜZERÝNDE ÝŞKENCE SÝSTEMÝ

Bununla birlikte artık Kürdistan’da varlıðı ve gayrı-meşruluðu iyice açıða çıkan Türk sömürgeci devleti kendisini bir kez daha bin bir yol-yöntem, demagoji ve oyalama politikalarıyla meşrulaştırmaya çalışmaktadır. AKP devleti, bir yandan özgür iradesini ve öncülüðünü açıða çıkartmış olan Kürdistan halkının siyasi iradesini tanımayarak ve çözüm için somut adım atmayarak diðer yandan ise hem Kürt halkının meşru savunma güçleri olan gerillaya, hem de legal-siyasi temsilcilerine yönelik siyasi soykırım operasyonları geliştirerek tıpkı 12 Eylül dönemini aşan bir düzeyde Özgürlük Mücadelesine karşı bir saldırı içine girmiştir.

Bugün bir taraftan Önder Apo üzerinde 12 Ýşkence sistemini Guantanamo sistemiyle harmanlayarak uygulamaktadır. Öte yandan yoðun askeri operasyonların yanı sıra, siyasi soykırım operasyonlarıyla sekiz bine yakın Kürdistanlı siyasetçi, aydın, yazar, gazeteci, insan hakları savunucusu esaret altına almıştır. Roboski katliamından sonra da, Urfa zindanında Kürdistanlı tutsaklara karşı bir katliam gerçekleştirmiştir. Tüm bu saldırılar karşısında DTK ve BDP 14 Temmuz’da gerçekleştireceði bir miting ile karşılık vermek istemiştir. Bu, Kürt halkının ve siyasetinin en doðal ve demokratik hakkıdır. Miting kamuoyuna açıklandıktan uzun bir müddet sonra mitingin yaratacaðı demokratik çözüm ortamını çekemeyen AKP hükümeti Kürdistan’da sömürgeciliðin bildik tarzına başvurarak yasaklamıştır. Siyaset alanını tümüyle Kürt halkına kapatmak isteyen bu sömürgeci zihniyete karşı Kürt siyasetinin tutum alması anlamlı olup tüm halkımız arkasında yer alma tutumunu ortaya koymuştur. Bu yasaðın anlamı halklaşan ve serhıldana dönüşen 14 Temmuz ruhunun belki de ilk kez bu düzeyde Önder Apo’nun ve Kürdistan’ın özgürlüðünü bu kararlılık ve kitlesellikte sahiplenmesinden korkmasıdır. Halkımızın 14 Temmuz’una katılmak için yaptıðı hazırlık, kararlılık ve yaşanan büyük coşku AKP için büyük korku kaynaðı olurken, bu aynı zamanda uluslararası komploya da verilmiş güçlü bir cevap olmaktadır.

KÜRDÝSTAN HALKI TECRÝDE VE ÝŞKENCEYE KARŞI ÖFKELÝ

14 Temmuz büyük Ölüm Orucu eylemiyle, Hayri ve Kemalce, Ali ve Akifçe Türk sömürgeciliðine, onun faşist soykırımcı uygulamalarına ve vahşete dönüşen işkencesine “Êdî bes e” denilmiştir. En amansız koşullarda mezar yeri darlıðındaki hücrelerde tam bir fedai ruhla başlatılan 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu bugün Kürdistan ve Kürt Ulusu adına tüm kazanımların temelini teşkil etmekte ve belirlemeye devam etmektedir. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi o en amansız koşullarda başlatılmış ve zulmün kalesinde düşmana diz çöktürülmüştür. Zafer kazanmanın ruhu ve zihniyetini ortaya koyarak bir direniş ve zafer manifestosunu ortaya koymuşlardır. Bununla Kürt ulusunun varlıðına ve özgürlüðüne yönelik tüm saldırılar karşısında aşılmaz bir onur barikatı örmüşlerdir. Bu nedenledir ki 14 Temmuz Kürdistan halkı için bir Ulusal Onur günüdür. Kürdün onuru sömürgecilerin kanlı potinleri altında, hakaret ve küfürleri karşısında çiðnetilmemiştir ve zaferin müjdesi Amed burçlarında ve ülkemizin her alanında dalgalanmaktadır. Çünkü bu ruh ve bilinç artık halklaşmıştır. Kürdistan halkı 14 Temmuz Ölüm Orucu Eylemcilerinin kazandırdıðı bilinç ve ruhla kendisini donatmış ve yapılandırmıştır.

Artık Kürdistan halkı onurlu bir halk olarak Kürdistan topraklarında 14 Temmuz ruhu ve bilinci ile kendi özgür geleceðini kurma kararlılıðına ulaşmıştır. Kürdistan halkı, artık Türk sömürgeciliðinin ve sisteminin olmadıðı bir Kürdistan düşünmeye ve inşa etmeye başlamıştır. Bununla birlikte özgür yaşamın yolunun Önder Apo’nun özgürlüðünden geçtiðinin bilinci ile belki de on üç yıldan beri ilk kez bu kapsam, içerik ve kitlesellikte bir demokratik direniş ortaya koyacaktır. Kürdistan halkı Önder Apo’nun üzerinde uygulanan aðırlaştırılmış tecrit ve işkenceye karşı öfkelidir. Onun için de, Önder Apo’nun özgürlüðünden başka hiçbir şeyi ne tartışmak, ne duymak, ne de anlamak istiyor.

TÜM ENGELLER AŞILARAK ÝSTASYON ALANINA GÝRÝLMELÝ

Her türlü sömürgeci özel savaş saldırılarına raðmen, siyasetçisi, sanatçısı, emekçisi, kadını ve gençliði yanında Özgürlük gerillası Kürdistan halkı ve dostları tamamen Önder Apo’nun özgürlüðüne kenetlenmiştir. Çünkü Önder Apo’nun özgürlüðü barışçıl çözümün gelişmesidir.; Kürdistan’ın özgürleşmesidir. Halkların eşit, özgür ve bir arada yaşama koşullarının yaratılmasıdır. Bu nedenle halkımız artık, “Özgür Önderlik, Özgür Kürdistan” demektedir. Bunun için de her türlü sömürgeciliðe, zulme, hakarete ve soykırıma “Edî Bes e” demektedir.

Başta Amed halkı olmak üzere tüm halkımız nasıl ki, AKP hükümetinin Newroz Bayramı’nı yasaklamasına raðmen tarihin en görkemli Newroz’unu Amed cadde ve sokaklarında kıyasıya bir mücadele vererek kutladıysa, aynı ruh ve kararlılıkla tüm engelleri aşarak Ýstasyon alanına girebilecek güç ve kararlılıkta olmalıdır.

YEŞÝL FAŞÝZM ÝÇÝN SONUN BAŞLANGICI

14 Temmuz Ulusal Onur ve Direniş Günü’dür ve aynı zamanda halkımız tarafından Demokratik Özerk Kürdistan’ın da ilan edildiði gündür. 2012 yılının 14 Temmuzu, yani direnişin 30. yıldönümünde de Önder APO’nun özgürlüðünün kesinleştirildiði bir gün olmalıdır. Gün her zamankinden daha fazla Önder Apo’nun özgürlüðü ve ülkemizin özgürlüðü için ayaða kalkma ve sorumluluklarına sahip çıkma günüdür!

Kemal’lerin, Hayri’lerin, Akif’lerin ve Ali’lerin mezar yeri kadar hücrelerinde yarattıkları direniş ruhu ve destanı ile serhıldanlaşan Kürdistan halkının Ýmralı ve Kürdistan’daki sömürgeci sistemi parçalamasının önünde hiçbir ama hiçbir güç engel olamayacaktır. 14 Temmuz 1982 tarihsel çıkışı, 12 Eylül askeri faşist rejiminin sonunu hazırlayan bir başlangıç olmuştur. Otuzuncu yıldönümünde 14 Temmuz ruhu ve bilinci de Fethullah Gülen ve AKP’nin temsil ettiði yeşil faşizmi için sonun başlangıcı olacaktır.

Başta Kuzey, Güney, Güneybatı ve Doðu Kürdistan’da yaşayan halkımız olmak üzere, metropollerde ve yurtdışında yaşayan halkımızı ve tüm demokrasi güçlerini 14 Temmuz Ölüm Orucunun kahraman eylemcilerinin kararlılık ve direniş ruhuyla sömürgeci AKP rejiminin tüm saldırılarına karşı daha örgütlü ve daha kararlı bir biçimde Amed mitingine katılmaya çaðırıyoruz.

Bu büyük eylemin 30. yıldönümünde 14 Temmuz direnişçileri başta olmak üzere tüm aziz şehitlerimizin soylu hatıralarına vereceðimiz en anlamlı yanıt, ilan edilmiş olunan demokratik özerkliði her alanda örgütlemek, demokratik konfederalizmin inşasında derinleşmek, devrimci halk savaşı perspektifiyle mücadeleyi yükseltmekle mümkün olacaktır."