GÖRÜNTÜLÜ

Kardeşi ve arkadaşı Ferhat Kurtay'ı anlattı: O zulme boyun eğmezdi

Amed zindanında zulme, işkencelere karşı bedenini ateşe veren Ferhat Kurtay’ın çocukluk ve gençlik yıllarını kardeşi Rabia Kurtay ile Ortaokul arkadaşı emekli öğretmen Ayten Özdemir anlattı.

Mardin’e bağlı Kızltepe ilçesinin Xurs (Uluköy) köyünde 1949 yılında dünyaya gelen Ferhat Kurtay, gençlik yıllarında devrimci düşünce ile tanışır. Karadeniz Teknik Üniversitesi'ni bitiren Kurtay, 1978 yılından itibaren Apocu grup ile ilişkilenir ve bu tarihten sonra Apocu hareketin Mardin örgütlenmesinde öncülük düzeyinde yerini alır. Apocuların yayın organlarının bu bölgede dağıtılması çalışmalarında da yer alan Kurtay, Apocu hareketin partileşmesinde PKK ismini öneren kişi oldu.

23 Kasım 1979 günü dayısına ait Kızıltepe ilçesindeki evde PKK Merkez Komite Üyesi M. Hayri Durmuş ile birlikte yakalanan Ferhat Kurtay, Amed zindanında 12 Eylül vahşetine karşı yoldaşları ile birlikte direndi. Tarih 18 Mayıs 1982 gününü gösterdiğinde ise Amed zindanı 33. koğuşu zulme ve vahşete karşı Ferhat Kurtay ve üç yoldaşı Eşref Anyık, Necmi Öner ve Mahmut Zengin’in direniş ateşine sahne oluyordu. Bedenlerini ateşe verdikleri sırada arkadaşlarına “Ateşi söndürmeyin, gürleştirin” diyen Kurtay ve arkadaşları, Amed zindan direnişinin sembolleri arasında yerini aldı.

Amed zindanında zulme, işkencelere karşı bedenini ateşe veren Ferhat Kurtay’ın çocukluk ve gençlik yıllarını kardeşi Rabia Kurtay ile Ortaokul arkadaşı emekli öğretmen Ayten Özdemir ANF’ye anlattı.

ABLA KURTAY: KÜÇÜK YAŞTA ARKADAŞLARINI BİR ARAYA GETİREN ÖZELLİĞİ VARDI

"Ferhat ailemizin en sevileniydi" diyen Rabia Kurtay, "Ferhat da bizi çok severdi, annem bize kızacak olduğunda karşı çıkardı, bizi korurdu. Bize oyunlar oynardı, çocuk oyunları yaratırdı, bize olan sevgisi o kadar büyüktü ki, hepimiz için henüz o yaşlarda Ferhat çok değerliydi. Bize hikayeler okurdu, hikayeler anlatırdı. Ferhat, sözlerle ifade edilemez biriydi" dedi.

Kardeşinin ilkokulu köyde, ortaokulu da Kızıltepe’de okuduğunu söyleyen Kurtay, devamında şunları aktardı:

"Arkadaşları arasında da çok sevilirdi, saygı duyulurdu. Ferhat’ta öncülük ruhu vardı. Daha ortaokul yaşlarında arkadaşlarını toparlayan, bir araya getiren bir özelliği vardı. Ortaokuldan sonra lise eğitimi için İstanbul’a gitti."

'KÜRDİSTAN İŞGAL ALTINDA'

Liseyi bitirdikten sonra geri dönmesinin kendileri için adeta bayram olduğunu belirten Rabia Kurtay, ağabeyinin daha sonra Apocu düşünce ile tanıştığını kaydetti.

Kardeşinin arandığı bir dönemde eve geldiği bir akşam yanına geçtiğini anlatan Kurtay, şöyle devam etti: "Onun geldiğini anlayınca yanına geçtim. 'Ferhat, ben bu işleri pek bilmem, sen okumuş bir insansın, daha iyi bilirsin. Bu neyin davasıdır, bizim düşmanımız yok, malımıza göz koyan yok. Sen neyin peşindesin' dedim. Ferhat, o zaman bana Kürdistan’ın işgal altında olduğunu, bunu yapanların hepimizin düşmanı olduğunu söyledi. Eşini ve ağabeyini şehit veren bir kadını örnek gösterdi. Onun sonuna kadar Kürdistan için mücadele edeceğini söylediğini anlattı. Çok şaşırdım, ne diyeceğimi bilemedim."

'İŞKENCE GÖRMÜŞTÜ AMA BİZE GÖSTERMEZDİ'

Bu konuşmadan bir süre sonra Ferhat Kurtay’ın Hayri Durmuş ile birlikte dayısına ait evde yakalandığını hatırlatan Rabia Kurtay, "Yaklandıktan sonra Amed’e götürüldü. Bir kış günü karlı bir havada onu görmeye gittik. Ferhat’ı gördüğümüzde ne kadar çok işkence gördüğünü anladık ama bize belli etmemeye çalışıyordu, hiçbir zaman Ferhat yaşadıklarını bize göstermezdi. Ama onu tutuklandıktan sonra ilk görüşümüzde durumu anlamıştık" diye devam etti.

Görüşmenin çok kısa sürdüğünü, ondan sonraki görüşmelerin de hep kısa, bazen saniyelerce sürdüğünü paylaşan Kurtay, Amed zindanında o günlerde yaşananları, "Kesinlikle Kürtçe yasaktı. İzin verilmiyordu, biz Türkçe bilmiyorduk, bilsek bile ana dilimiz ile konuşmak istiyorduk. Görüş sırasında gardiyanlar tutsaklara işkence ediyordu" diye ifade ederken, ekledi: "Kenan Evren, hesap vermeden öldü. Kenan Evren’i yargılamayanlar da zaten günümüzün Kenan Evrenleri'dir."

HAYRİ DURMUŞ'UN SAVUNMASI

Abla Kurtay, abisinin zulme karşı gerçekleştirdiği eylemi mahkeme günü Hayri Durmuş’un mahkeme salonunda yaptığı savunma üzerine öğrendiklerini aktararak, şunları anlattı:

"Ferhat’ın mahkeme günüydü, amcam ile teyzem mahkemeye gitti. Amcamlar önce Ferhat ve o sırada tutuklu bulunan diğer kardeşim Ferit için para yatırmak istiyor. Ferit’in parası yatıyor ama Ferhat’ınki kabul edilmiyor. Amcam nedenini sorunca, Ferhat’ın ceza aldığını söylüyorlar. O sırada bir şey anlatmıyorlar. Amcam ile teyzem buradan mahkeme salonuna gidiyor. Bu sırada Hayri Durmuş, savunma yapıyor. Hayri, mahkemede düşmanın tüm vahşetini mahkeme heyetinin yüzüne vuruyor. Arkadaşlarının zulme karşı bedenlerini ateşe verdiğini söylüyor. Bu sırada amcam eylemi gerçekleştirenlerden birinin Ferhat olabileceğini düşünüyor. Çünkü Ferhat’ı mahkeme salonunda görmüyor. Ancak yine de Hayri’nin yanında bulunan bir kişinin Ferhat olabileceğini, kendisinin ağır işkenceler nedeniyle tanıyamadığını düşünmüş. Yeniden cezaevi kapısına geldiklerinde içeride dört kişinin bedenlerini ateşe vererek yaşamlarına son verdiklerini öğreniyorlar. Bu sırada teyzem 'Bunlardan biri kesinlikle Ferhat’tır, çünkü Ferhat zulme boyun eğmez ve mutlaka karşı çıkmıştır' diyor. Diğer gün köy muhtarına Ferhat’ın gerçekleştirdiği eylemin ardından şehit düştüğü haberi iletiliyor. Muhtar bize haber veremeyeceğini söylüyor. Karakoldan amcamı çağırıyorlar ve burada amcama bildiriyorlar."

'POLİS ÖZELLİKLE ANNEME SÖYLEMEK İSTEDİ'

Kurtay, şöyle devam ediyor: "Amcama karakolda sözlü iletilmesine rağmen, bir polis anneme özellikle gidip durumu söylemek istiyor. Bu polis anneme, evladının acı haberini vermenin zevkini yaşamak istiyor ve ısrarla annemi görmek istiyor. Biz de evde Ferhat’ın tahliye edilmesi ihtimaline karşı hazırlık yapıyorduk. Bu sırada polis geldi ve bize acı haberi verdi. O sırada yaşadıklarımızı Allah kimseye yaşatmasın.

Haberin ardından Amed’e doğru yola çıktık. Amcamı içeri aldılar, cenazemizi hemen vermediler. Çok acı çektim; ağabeyimi, çocukluk arkadaşımı kaybetmiştim. Kendi kendime söz vermiştim; düşmanın karşısında ağlamayacağım, demiştim ama bazen olmuyor, dayanamıyorum. Günlerce anlatsam yetmez, Ferhat’ı nasıl anlatayım, bilmiyorum.

Sadece yakın akrabalarımız gelebildi cenazeyi almaya. Çok az sayıda insan gittik. Ancak cenaze Kızıltepe’ye geldiğinde mahşer yeri gibiydi. Binlerce insan Ferhat’ı uğurlamaya geldi."

ERDOĞAN'A: GÜNÜMÜZÜN EVREN'İ OLMUŞSUN!

Kardeş Kurtay, "Ferhat’ın eşyaları geldiğinde elbiselerinin işkenceden param parça edildiğini gördük. İçimiz acıdı. Biz o zaman ne kadar büyük bir işkence ile karşı karşıya olduklarını anladık. Biz o kıyafetleri bu devlete utanç abidesi olarak göstermek isterdik" diyerek, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a tepkisini ise şu sözlerle dile getirdi: "Beyefendi Tayyip! Şimdi eline Kuran'ı alarak meydanlarda sallıyor. Sen önce 12 Eylül ile hesaplaş. Senin Kenan Evren’den ne farkın var? Sen de günümüzün Evren’i olmuşsun."

'SAKİN, DÜŞÜNCELİYDİ'

Ferhat Kurtay’ı "Çok sakin bir çocuktu. Müthiş çalışkan bir çocuktu" diye anlatan ortaokul arkadaşı, emekli öğretmen Ayten Özdemir, "Matematiği çok iyiydi, matematik sınavı olduğunda hoca Ferhat’ı dışarı çıkarırdı. 'Senin sınava ihtiyacın yok' derdi. Çoğu zaman hocanın çözemediği soruları Ferhat çözerdi. Hiçbir zaman Ferhat’ın matematik sınavlarına girdiğini görmedim" dedi.

Kurtay’ın diğer çocuklara benzemediğini dile getiren Özdemir, şöyle devam etti: "Mesela hiç top oynarken görmedim onu. Herkes, özellikle erkek çocukları dalaşır, şakalaşır, oyunlar oynardı ama Ferhat öyle değildi; genelde sakindi, düşünceliydi. Okulda genelde Kürt ve Arap öğrenciler vardı. Ferhat bizimle çok ilgilenirdi. Bir gün sınıfta doğum günüm olduğunu söyledim. Ferhat ertesi gün bana bir hatıra defteri getirdi. İçinde bir dolma kalem vardı. 'Canım kardeşim' yazmıştı, doğum günümü kutladığını yazmıştı. O günü hiç unutamayacağım."

'KİMSEYİ KIRMAZDI'

Özdemir, Kurtay’ın kimseyi kırmadığını, çok saygılı ve sıradışı bir insan olduğunu ifade ederek, yaşadıkları bir anıyı daha şöyle paylaştı: "Bizim sınıfta bir arkadaşımız vardı, Ferhat’ı çok seviyordu. Bana anlattı, 'Onu çok seviyorum. Aileme de anlattım, annem gelecek, Ferhat isterse nişan yapacağız' dedi. Bana 'sen söyleyeceksin' dedi. Kabul ettim, Ferhat’a ders sonunda söyledim. 'Onu çağır' dedi. Arkadaşımı çağırdım, geldi. Ferhat, hep geniş kıyafetler giyerdi. O gün de omuzları geniş bir gömlek giymişti. Şöyle bir eğildi ve arkadaşıma dedi ki, 'biliyor musun, zaman ne gösterir bilemeyiz. Yaşınız, yaşımız çok küçük. Bu söylediklerinden dolayı ileride üzülebilirsin.' Yani hiç incitici değildi, incitmeden söyledi. Tabii biz çok şaşırdık, normalde o yaşlarda çocuklar bu durumlarda böyle tepkiler göstermezdi, Ferhat’ın bu yaklaşımı bizi çok şaşırttı. Sıradışı birisiydi, kimseye benzemiyordu. Kimisi top oynar, kimisi kavga ederdi ama Ferhat asla bunları yapmazdı. Ben onu ortalıkta dolaşırken göremedim. Bizim okula yakın bir park vardı, gider orada kitap okurdu. Bir gün sesini yükselttiğini duymadım, sesi çok yumuşaktı. İnsancıl duyguları çok üstündü."

'ZULME BOYUN EĞMEMESİNİ İYİ ANLIYORUM'

"Yıllar sonra Ferhat’ın politik mücadeleye atıldığını öğrendim. Ferhat’ı soruyordum sürekli. Tutuklandığını duyunca da çok üzülmüştüm" diyen Özdemir, Kurtay'ın eylemini sonradan duyduğunu şöyle aktardı: "Ferhat’ın eylemini eşim benden gizledi, onu ne kadar çok sevdiğimi bildiği için bana anlatmadı. Yıllar sonra bir gazeteden öğrendim. Çok sarsıldım, Ferhat’ı çok seviyordum. Ferhat deyince aklıma dürüstlük geliyor. Çalışkandı, emekçiydi, paylaşımcıydı. Ferhat’ın baskıya ve zulme boyun eğmemesini çok iyi anlıyorum. Böyle bir eylemi yapmış olmasına aslında şaşırmadım. Ferhat zulme boyun eğecek birisi değildi. Ferhat’ı ve mücadelesini her zaman yaşatacağız, sonuna kadar sahip çıkacağız."

...