'Halk Hasankeyf’i terk etmiyor'
Tarihi antik kent olan 12 bin yıllık Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’na karşı halkın direnişi devam ediyor.
Tarihi antik kent olan 12 bin yıllık Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’na karşı halkın direnişi devam ediyor.
Batman’da Ilısu Barajı ile 12 bin yıllık tarihi antik kent Hasankeyf’in sular altında bırakılması planlanırken, Mayıs ayında Batman’da miting düzenleyen Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ilısu Barajı Aralık ayında bitirilecek’ söylemlerinin hayat bulmadığı ortaya çıktı. Hasankeyf ilçe merkezinde yaşayanlar için yapılan 700 konutluk TOKİ’ye gitmeyi reddetti. Hasankeyf’in güvenlik bölgesi olarak ilan edilmesiyle basın açıklaması, eylem ve etkinliklerin de suç haline getirildiğini dile getiren Batman Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Recep Kavuş, Diyarbakır Anıtlar Müdürlüğü’nün onayı olmadan kültürel mirası yerinden sökmek için ihale yapıldığını dile getirdi.
Tarihi antik kent olan 12 bin yıllık Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’na karşı halkın direnişi devam ederken, ‘Aralık ayında bitirilecek’ talimatı veren Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a rağmen halk, tarihi kenti terk etmemekte kararlılığını gösteriyor. Erdoğan’ın sözüne atıfta bulunan Batman Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Recep Kavuş, doğa ve kültürel mirası yok eden DAİŞ barbarlığından ders çıkartılması gerektiğini söyledi.
‘HASANKEYF SULAR ALTINDA BIRAKMAK İÇİN GÜVENLİK BÖLGESİ İLAN EDİLDİ’
Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’nın bulunduğu alanın tümü ‘Güvenlik bölgesi’ ilan edildiğine dikkat çeken Kavuş, Hasankeyf’te baraja karşı yapılan eylem ve etkinliklerin de suç olarak kabul edildiğini kaydederek, “Çatışmalı ortamda Ilısu Barajını tamamlayarak Hasankeyf’i sorununun bitirilmesi riskleri de taşınıyor. Biz çevreciler olarak durumdan çok kaygılıyız. Çatışmaların
ve ölümlerin yaşandığı yerde biz çevrecilerin de doğayı savunmayı zorlaştırıyor. Böylesi süreçlerde doğayı koruma gibi, çevre gibi, kültürel varlıkları koruma gibi sorunlar üçüncü, dördüncü plana geçiyor. Ilısu Barajı su tutarsa Hasankeyf sular altında kalacak.
Çatışmalı ortam nedeniyle barajın yapıldığı yerin ‘güvenlik bölgesi’ ilan edilmesiyle Hasankeyf’i savunmamız, sivil toplum örgütleri olarak da eylem ve etkinlik düzenlememizi tehlike alında koymuştur.
Hasankeyf şu anda ‘güvenlik bölgesi’ ilan edildi, Ilısu Barajı’nın bulunduğu alan ‘güvenlik bölgesi’ ilan edildi. Oralara gidip protesto yapmak, basın açıklaması yapmak neredeyse suç oldu. Bu tür zorlukların geçtiği bir dönemden geçiyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Aralık ayında baraj tamamlanacak’ söylemlerine rağmen halkın ilçeyi terk etmemek için direndiğini ifade eden Kavuş şunları ifade etti: “Geçen seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aralık ayında Ilısu Barajının tutulacağını ve Hasankeyf’in sular altında kalacağını dile getirmişti. İşte burada 2-3 ay kaldı. Ne Hasankeyf’te ön görülen kültürel miras taşındı, ne halk için ön görülen konutlar bitirildi.
Zaten halk da baraja karşı çıkıyor. Halk, doğasından ve doğallığından ayrılmak istemiyor. Halk tüm baskılara karşı direniyor. Hasankeyf’in sular altında kalması için Ilısu Barajı son sürat yapılıyor. Buna dönük de devlet, halka, ‘gidin yapılan konutlara kayıt olun’ tebligatları gönderiyor. Bu konuda Hasankeyf halkı baskı altında tutuyor ama şu ana kadar halk yapılan TOKİ konutlarını ret ederek yerleşim alanlarından kopmayacağını söylüyor ve direnişini sürdürüyor.”
TARİHİ YAPITLARIN TAŞINMASI BAŞ AĞRITACAK
Ilısu Barajı sularında kalmaması için kültürel mirasın yerinden taşınması için yapılan ihalenin de mevzuata aykırı gerçekleştiğini altını çizen Kavuş, dünya kültürel mirasa zarar verenlerin gelecekte hesap vermek zorunda kalacağını da sözlerine ekledi.
Aldıkları son duyumlara göre, İsviçre ve Türkiye firmalarının konsorsiyum oluşturduğu ve kültürel mirasın taşınmasına ilişkin Zeynel Bey Türbesi’nden başlanarak ihaleyi aldıkları ve protokolleri imzaladığını da kaydeden Kavuş, “Bunu halktan da saklıyorlar. Diyarbakır Anıtlar Müdürlüğü’ne başvurarak Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde sorduk, ‘bu eserlerin taşınması için kurulun böyle bir kararı var mı? Hasankeyf’te tarihi eserlerin taşınmasına hiçbir kararın olmadığını bize yazılı olarak ilettiler. Bir kere bu kurulun kararı olmadan bu ihalenin yapılması da mevzuata aykırıdır. Bunun ihalesi yapılsa dahi bu kurul kararı olmadan birinci derecede sit alanı olan bir kültürel mirasa dokunması mümkün değildir. Kaldı ki bu kültürel mirasın hassasiyet isteyen bir uğraştır. Ancak hükümetin tüm çabalarına rağmen 12 bin yıllık dünya mirası olan Hasankeyf’i birilerinin kar hırsına kurban etmeyeceğiz” diye konuştu.
Savaş ve çatışmaların en çok doğa ve kültürel mirasa zarar verdiğini de vurgulayan Kavuş, şunlara dikkat çekti: “Savaş ve çatışmalar en çok zarar verdiği doğadır, kültürel mirastır. Biz bunu DAİŞ barbarlığının Ortadoğu’da yarattığı tahribata tanık oluyoruz. Savaşta onun için doğa ve kültürel mirası korumak çok zor oluyor. Son dönemde çözüm sürecinin rafa kaldırılıp çatışmaların yeniden başlanması biz çevreciler açısından da son derecede kaygı vericidir, bizi endişelendiriyor. Güvenlik adı altında yeni yol projeleri, yeni bentler ve set projeleri yapılıyor. Su güvenliğin bir parçası olarak değerlendiriliyor bu da bizim için bir dezavantajdır. Yani suyun, derelerin, doğanın güvenlik adı altında dizayn edilmesini biz doğru bulmuyoruz. Ne pahasına olursa olsun doğayı tahrip etme hakları yoktur. Bu çatışmalı ortamın son bulması ve silahların susmasını istiyoruz.”