Güney Kürdistan’da hükümet niye kurulamıyor?- Rahmi Yağmur

Güney Kürdistan’da hükümet niye kurulamıyor?- Rahmi Yağmur

Federal Kürdistan Bölgesi, 21 Eylül’de kendisi için son derece önemli olan bölgesel parlamento seçimlerini gerçekleştirdi. Hem siyasi çevreler hem de Güney Kürdistan kamuoyunun önemle beklendiği bu seçimler Kürtlerin imajı açısından hassasiyetle izleniyordu. Seçimlerde ortaya çıkan siyasi tablo hükümet kurma çalışmalarını sıkıntıya düşürdü. Bunun sebeplerini incelerken Güney Kürdistan’da Parlamenter demokrasinin gelişmesinde yaşanan sıkıntıları görmek de mümkün. 

Başta seçim sonuçları konusunda gerek yargı organlarına yapılan başvurular gerek kamuoyuna duyurulan şikâyetlerden birçok yerde usulsüzlük ve seçim yasalarını ihlal eden uygulamalar olduğu açığa çıktı.

Ancak Güney Kürdistan’da seçimlerle ilgilenen Yüksek Seçim Kurulu ve diğer kurumsal yapılar bağımsız bir karakterde olmayıp egemen partilerin etkisi altında olduğu için seçim usulsüzlükleri konusunda yapılan başvurular için ciddi soruşturmalar yapılmadı.

Seçimlerde elde edilen sonuçlara göre KDP 38, Goran 24, YNK 18, Kürdistan İslam Birliği (Yekgirti Komele İslam) 10, Kürdistan,  İslam Topluluğu 6,  Kürdistan Komünist Partisi ve Kürdistan Sosyalist Partileri birer sandalye kazandılar. Azınlıklar i kendileri için ayrılan kotalarda 11 sandalye aldılar.

Her ne kadar Güney Kürdistan halkının tercihlerini tam yansıtmasa da ortaya çıkan resmi tablo budur. Sonuçlara bakıldığında 2009 genel seçimlerinde ortaya çıkan tablodan biraz farklı olduğu görülmektedir.

YNK’NİN ZAYIFLAMASI DENGELERİ ETKİLİYOR

Bunlardan başta geleni YNK oylarında ve dolayısıyla sandalye sayısında meydana gelen değişikliklerdir. Bu sonuç YNK ile KDP’nin geçmişte olduğu gibi tek başına ortak bir hükümet kurmasına yetmediğini gösterdi.

Bu aynı zamanda her iki partinin Güney Kürdistan üzerindeki tekelinin sarsıldığını gösteriyor. Goran Hareketinin 24 milletvekilli alması, yine İslami partilerin sandalye sayılarını artırması Güney Kürdistan’daki siyasi dengelerin değiştiğini ifade ediyor.

Bu bazı yönlerden KDP’yi zor duruma da düşürdü çünkü geçmişteki gibi sadece kapalı ittifaklarla istediği gibi bir hükümet kurması mümkün değil.  Bu yüzden de bir buçuk aya yaklaşan bir süredir hükümet kurma çalışmaları yapılmasına rağmen bu mümkün olmadı.  Dolayısıyla KDP’nin seçimleri bir zafer olarak değerlendirmesi fazla gerçekçi değildi.

Diğer yandan YNK’nin oy oranlarının düşüşü ve sandalyelerinin bir kısmını kaybetmesi bir yandan kendi içinde çelişkilere ve sıkıntılara yol açtı. Goran’ın çıkışı Güney Kürdistan siyasi çehresinde radikal bir değişimi ifade etse de, özellikle Süleymaniye üzerinden yürüyen YNK ve Goran rekabeti KDP’ye kısa vadede daha geniş bir siyaset alanı açtığı görülüyor. Bu durum KDP’nin politik yaklaşımları kendisine göre ayarlamasına yol açtı. Ama bu aynı zamanda YNK ile KDP arasındaki stratejik işbirliği sürecinin ciddi anlamda sarsılmasına da yol açıyor. Zaten uzun bir süredir bu ittifak YNK cephesinde sorgulanıyor.  

ULUSAL KOALİSYON BİR AVANTAJ DEĞİL, ANTİDEMOKRATİK SONUÇLAR DOĞRUR 

Şimdi Güney Kürdistanlı siyasi partiler hükümet kurma çalışmalarında sıkıntılar yaşıyor. Hükümeti kurma görevi verilen Neçirvan Barzani görüşmeleri sonuçlandıramadı.  Tüm partilerle bir milli mutabakat hükümetinin oluşturulması seçeneği üzerine de duruluyor. Alınan bilgilere göre her 5 parti geniş bir koalisyon hükümeti konusunda prensipte anlaştıklarını ancak pratik uygulamalar konusunda sorunlar yaşıyor.

İkinci seçenek olarak KDP, YNK ve üçüncü bir grubu katarak üçlü bir koalisyon kurulması,  Goran ve diğer grupların ise muhalefet rolünü sürdürmesi üzerinde duruluyor.   

Koalisyon kurma çalışmalarında her üç büyük partinin hükümette yer alacağı bir ortaklık oluşturulursa parlamento zemininde ciddi muhalefet sıkıntısı yaratabilir. Muhalefetin olmaması Güney Kürdistan’da demokrasi, özgürlükler ve hukuk açısından sıkıntılara yol açar. Yine demokratik alanın daralması ve zayıflaması iktidarın hükmetme tek güç olarak kurumlaşmasına yol açacaktır.

Diğer yandan bugüne kadar muhalefette mücadele etmiş olan grupların Hükümet içinde yer almaları halinde iktidara karşı mücadele prensipleri üslup ve mücadele yeteneklerini kaybetmeleri de siyasi ortam üzerinde olumsuz bir etki yaparak. Bu halkın demokratikleşme ve değişim konusundaki umutlarını kırabilir.

Eğer bu sürecin sonunda en fazla oyu alan partiler hükümeti kuramazsa ikinci en fazla oyu alan partilerin hükümet kurmakla görevlendirilmesi gerekiyor. Ancak Güney Kürdistan’da KDP’nin böyle bir duruma izin vermeyeceği gerçeği var. 

Hükümet kurmanın önündeki en önemli engelin partiler arası güven sorunu olduğu açıktır. Güven eksikliği sağlıklı bir diyalog ve güçlü adımların atılmasını engelliyor. Anlaşılan şu ki hükümet kurma çalışmaları biraz daha uzayacak.

Bu sorun 2010 -201 yıllarında Irak genelinde yapılan genel seçimlerden uzun aylar boyunca hükümetin kurulamaması gibi bir duruma yol açma riski de bulunuyor.

Şüphesiz ki Parlamenter demokrasiler için Kürtlerin önemli bir deneyim sorunu var. Batı bile politik çoğulculuk için merkezi ve genel politik yapıyı tehdit etmeyecek politik muhalefete izin verecek kadar uzun güçlü bir sosyal konsensüs oluşturuldu.  Güçlü bir konsensüs oluşmayan toplumlarda sorunlar daha karmaşıktır. Kürtler gibi çok sosyo politik parçalanmalar yaşamış toplumlarda bu daha sıkıntılı süreçlere yol açacaktır.

Ama Kürtler olarak bu duruma daha fazla demokratik tartışma olur diye sevinemeyiz. Çünkü sorunu farklı riskleri taşıyor.

Kürtlerin bu durumu kendi içi politik yapılarının dışında Bağdat merkezi hükümetiyle olan ilişkilerini, ama en önemlisi yakınlaşan Irak genel seçimlerindeki konsensüs niyetlerini zayıflatacaktır.

Bu hem Bağdat merkezi hükümetinde yer alma gücünü hem de ve en önemlisi tartışma haline getirilen Kerkük gibi Güney Kürdistan’ın Gri bölgelerinin seçimlerdeki temsilini ve dolayısıyla gelecekleri konusunda zafiyetlere yol açabilir.