Kobanê’ye yönelik DAİŞ’in önceki gün gerçekleştirdiği katliamdan sonra çete grubunun Rojava’ya yönelik saldırıları, çetelere destek veren güç ya da güçlere ilişkin yeniden tartışmalar başlattı. Aslında Erdoğan ve AKP ve onlarla işbirliği içinde Kürt dar milliyetçi ve iktidarcı kesimlerin açık destek verdiklerine son üç yıl içinde açığa çıkarılan kuşku bırakmayacak denli bilgi, belge, bulgular kamuoyuna çeşitli dönemlerde sunuldu. Ancak neden böyle bir dönemde tamamen sivillerin hedef alındığı bir katliam diye sorulan sorulara cevap aranıyor. Oysa cevabı aranması gereken ve irdelenmesi gereken soru ise AKP ile DAİŞ arasında bunun dereye sokulan yeni bir plan mı ve bu planın içinde nelerin olduğu sorusudur.
GENEL SEÇİM VE TEL ABYAD’IN İNTİKAM PLANI
Önceki gün Kobanê’ye yönelik DAİŞ çete grubunun gerçekleştirdiği katliamın 7 Haziran’da Türkiye ve Bakur’da gerçekleştirilen genel seçimlerden bağımsız ele alınamaz. Bunun akabinde YPG/YPJ güçleri ile stratejik ittifak halinde oldukları birçok ÖSO grubunu içinde barındıran Burkan El Fırat güçleri tarafından Tel Abyad yani Girê Spî’nin çetelerden temizlenmesinden de bağımsız olmadığı birçok çevre tarafından tartışılıyor. Birçok aydın, yazar, stratejiysen, siyaset uzmanı tarafından bu yönlü değerlendirmeler yapılıyor. Yapılan bu değerlendirmeler Erdoğan, AKP’nin son üç yılda bu çetelere yaptıkları yardımlar konusunda ortaya çıkan bilgi, belgeleri kanıt gösteriyor. Birçok çevre aydın, yazar, siyaset uzmanı, stratejiysen tarafından yapılan bu değerlendirmeler, ileri sürülen görüşler ve yapılan yorumlar doğru yorumlardır.
Zira 7 Haziran’da Türkiye ve Bakur’da gerçekleştirilen genel seçimlerde Erdoğan’ın halife olma hayalleri suya düştü. Hedeflediği sonuca ulaşamadı. Tüm kirli plan oyunlarına rağmen seçimlerden bekledikleri sonucu ele almamaları Erdoğan ve AKP’ye Bakur ve Türkiye halkları tarafından vurulan bir darbeydi. Erdoğan ve AKP’nin aldıkları bu yenilginin üzerinden daha birkaç gün geçmeden ikinci darbeyi ise çetelerle iletişim, ilişki ve onlara her türlü desteği yaptıkları Akçakale sınır kapısı ile Tel Abyad’ın Kürt güçleri ile ittifak halinde oldukları grupların eline geçmesiyle yedi. O yüzden ikinci darbenin ardından bizzat Erdoğan ve AKP’ye bağlı olan gazete ve basın yayın organları artık hiçbir şekilde gizlemden DAİŞ’ten yana tavır alan manşetler atıldı. Bazıları o kadar ileri gitti ki PYD’yi uluslararası alanda terörist olarak kabul edilen ve ona karşı mücadele için bir koalisyon oluşan DAİŞ’ten daha tehlikeli gösteren aymazlık içine girdiler. Bazılarının manşeti ise ‘bu savaş yayılacak’ manşetini atarak önceki gün Kobanê’de gerçekleşen katliamın yapılması söylüyordu.
Erdoğan ve AKP’ye bağlı olan gazete ve medya kuruluşlarının yazıp çizdikleri, manşetlerine taşıdıklarından alınan yenilgi hakkında sahiplerinin ne düşündüklerini yazıp çiziyorlardı. Bunun yanı sıra alınan darbelerin intikamının alınacağını da bariz bir şekilde dışa vuruyorlardı. Elbette alınacak intikamın pekala Rojava’dan alınacağı da biliniyordu. Çünkü Erdoğan ve AKP daha üzerinden bir ay geçmeyen ve Bakur ve Türkiye halklarının onları cezalandırdıkları seçmeden intikam alma çılgınlığına açık bir şekilde girişemezlerdi. Geriye üç yıldan beridir eleman kazandırmaktan her türlü silah, cephane, lojistik ikmalde bulunduğu ve Akçakale sınır kapısından anlaşma ile petrol aldığı stratejik ortağı DAİŞ’i Türkiye’deki yer verdikleri üslerinden ve Suriye’nin çeşitli yerlerinden harekete geçirecekti. Kobanê’de gerçekleşen katliamda Antep, Kilis, Urfa’da üslendirilen çetelerin gerçekleştirdiklerine dair hiçbir kuşku kalmamıştır. Zira katliamdan hemen sonra özel savaş elemanı olan Urfa Valisi’nin alelacele yaptığı açıklama bunun en bariz ispatıdır. Anadolu Ajansı’nın yayınladığı görüntülerle de artık kuşkuya yer bırakmayacak kadar perçinlemiştir.
Kürtler en başta Kobanê ve çevresinde olmak üzere Tel Temir, Tel Hemis, Tel Berek, Serêkani, Tel Abyad’ta DAİŞ’e vurdukları darbelerle AKP ve Erdoğan’a darbe vurduklarını biliyorlardı. Vurdukları bu darbelerle AKP ile DAİŞ arasında bazı saldırı planlarının yapılacağını bekliyorlardı. Ancak planın nereden ve ne zaman hayata geçirileceğine dair ciddi bir tedbir almadıkları Kobanê saldırısı ile ortaya çıktı. Zira Kobanê’de verilen çizgiler ve sistemler arasındaki mücadeleydi. DAİŞ’in orada yenilgiye uğratılması Erdoğan, AKP ve DAİŞ çizgisinin yenilmiş olmasıydı. Saldırıların yeniden buradan gelişmesi aslında hala çizgilerinin yenilmediğini göstermeye çalışmalarıdır.
PLANIN ASIL PARÇASI AFRİN’E YÖNELİKTİR
Önceki gün DAİŞ tarafından Kobanê’de gerçekleştirdiği katliam Türkiye ile DAİŞ arasında Rojava’ya yönelik devreye konulan bir intikam planı olduğu ortaya çıkmış durumda. Ancak planın tamamının bu olmadığı asıl planın ise Afrin’ye yönelik olduğunu görmek gerekir. Şu ana kadar Erdoğan, Davutoğlu ile AKP yönetimindeki Türkiye devlet yetkililerinin yaptıkları açıklamaların satır aralarına bakılırsa bu rahatlıkla görülebilir.
Tel Abyad’ın Kürt güçleri ile ittifak halinde oldukları grupların eline geçmesinden sonra Davutoğlu yaptığı açıklama orduya talimat verdiğini söyledi.
Dün TSK generallerini tarafından ordunun teyakkuza geçirilmesi talimatı vererek Rojava sınırları üzerinde konumlaması açıklamaları var. Bunun yanı sıra Qamişlo’dan Afrin’e kadar hendeklerin kaldığı yerden yeniden kazılmaya başlanması. Ayrıca tampon bölgeyi bu kez güvenlikle bölge yeniden gündeme getirmeleri yönünden yapılan açıklamalar var. Satır aralarında geçen en önemli nokta ise Antep ve Kilis’teki ordu güçlerinin Afrin sınırları üzerinde konumlandırılmasıdır. Ki bunun açıklaması da Afrin atlanarak Halep çevresinden gelebilecek olan yeni bir göç dalgası için sınırları kapatma amaçlı bu güçlerin kaydırılarak konumlandırıldığı şeklindeki açıklamalar aslında hedefin Afrin olduğunu görmeye yetiyor. Zira DAİŞ Rakka’dan harekete geçirildi. Tabka (Sevra) ilçesini alarak oradan Azaz’a doğru ilerlemeye başladı. Afrin’in doğusu şimdi DAİŞ tarafından kapatılmaya çalışılıyor. Batısından ise geçen sonbahardan beri hazırlanan ve Mart ayında Idlıp’ın da denetimlerine bırakıldığı Cephet El Nusra Harekete geçirilmiş durumda. Yapılan açıklamaların satır aralarından ortaya çıkan yakın bir gelecekte Erdoğan ve AKP’in ittifak halinde olduğu ve yeni bir saldırı planı yaptığı DAİŞ’in yanı sıra bu kez El Nusra ile birlikte hareket ettirilerek Afrin’e yönelik bir saldırının olabileceğini görmek mümkündür.
Peki, bu plan sadece Türkiye ile DAİŞ arasındaki bir plan mıdır diye bir soru gelir akla. Yeniden güvenlikli bölge adıyla tampon bölgeyi tartışmaya açmasına karşılık DAİŞ’e karşı Türkiye ile sıkı bir işbirliği içinde olduğunu her fırsatta duyuran ABD’den bu konuda şu ana kadar bir açıklama gelmedi. Her hangi bir açıklama gelmediğine göre acaba bu konuda bir uzlaşma mı sağlandı diye bir soruda akla gelir.
Öte yandan Kobanê’de çeteler tarafından gerçekleştirilen katliama ilişkin KDP’nin dış ilişkileri sorumlusu, uzun süre Ankara temsilciliğini yapan ve Ankara çocuğu olarak tanınan Sefin Dizei’nin yaptığı açıklamada dikkat çekici ve bu planın bir yerinden içinde olduklarına dair işaretler veriyor. Dizei yaptığı açıklama etnik temizlik yapma üzerinden PYD’yi hedef gösteriyor. Ve Dizei açıklamalarını halkı, halkları savunamıyorsanız neden bu kadar açılıyorsunuz noktasına açıklamalarını getiriyor. Aslında bununla Türkiye, AKP ve KDP arasında Rojava’ya yönelik daha önce var olan planın acaba farklı versiyonlarla yeniden devreye mi sokuluyor demekten alamıyor insan kendini. Afrin’in de hedeflenmesiyle aslında eski plan yeniden devreye sokuluyor. Zira eski plan Afrin ve Kobanê Türkiye’ye bırakılacaktı. Cezire ise KDP’ye bırakılacaktı. Şu an eldeki veriler planın yeniden ancak farklı versiyonlarla bu güçlerin ittifakı ile devreye sokulduğunu gösteriyor.
PLANIN HEDEFLERİNDEN BİRİ DE İNSANSIZLAŞTIRMA
Kobanê’de gerçekleştirilen ve önümüzdeki dönemde olası büyük saldırıların hazırlığı yapıldığı Afrin ile ortaya çıkan gerçeğin hedeflerinden birinin de Rojava’ya insansızlaştırmaktır. Aslında buda yeni bir plan değil. Üç yıl önce KDP ile Türkiye arasında yapılan ittifakla hazırlanan bir plandı. Ancak şu ana kadar uygulanan tüm kirli plan, oyun, entrikaya rağmen bu plan tutmadı. Rojava halkı, halkları yurtlarını bırakmadı. Kobanê sekiz ay boyunca en barbarca saldırılara maruz kalmasına rağmen insansızlaşmadı. Özgürleştirilmesinden sonra göç eden kadın, yaşlı ve çocukların yeniden dönmeye başladığı bir dönemde bu katliamın gerçekleştirilmesiyle Rojava halklarına Rojava’nın güvenlikli olmadığı mesajı vermeye çalışılıyor. Bununla aslında Rojava’nın demografisini değiştirilmeye çalışılıyor.
Ancak saldırılar ne olursa olsun son üç yıldır büyük ve ağır bedeller ödeyerek topraklarını, ata, dede yurtlarını savunan Rojava halkı ve halkları edindikleri tecrübelerle eskisinden daha fazla direneceklerdir. Zira en zor koşullarda bile topraklarını terk etmediler. Bundan sonra ise aslı etmeyeceklerdir.