Erdoğan’ın ‘stratejik derinliği’-Besê Hozat

Türkiye’de son kırıntısını da AKP’nin süpürdüğü, ruhuna rahmet okuduğu demokratik siyaset, Önder Apo’nun büyük çabası ve mücadelesiyle HDP şahsında güçlü bir hamle yaptı...

 

Türkiye’de son kırıntısını da AKP’nin süpürdüğü, ruhuna rahmet okuduğu demokratik siyaset, Önder Apo’nun büyük çabası ve mücadelesiyle HDP şahsında güçlü bir hamle yaptı. Demokratik ulus anlayışı Türkiye toplumu içinde mayalandı ve bu anlayışın pratik ifadesi olarak yerel demokrasiyi Kürtler özyönetim inşasıyla hayata geçirdi. Kuzey Kürdistan ve Türkiye açısından çok büyük anlam taşıyan bu gelişmeler ve Rojava’da Demokratik Özerklik devrimi, AKP’nin stratejik hesaplarını bozdu. Erdoğan’ı ve partisini çılgına çeviren, esas olarak bu oldu. Demokratik ulus projesi ve bu projenin bedenleşmiş hali olan Demokratik Özerklik inşası AKP’nin devlet içerisinde yeni bir ideolojik inşayı amaçlayan stratejik planlarını boşa çıkardı. 

AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde kendisinin bizzat merkezinde yer alacağı bir gelecek tasarımı yapıyordu. Bu tasarıma göre AKP Yeşil Türk faşizmine dayalı yeni ideolojik inşayı Cumhuriyetin yüzüncü yıldönümünde nihayete erdirecekti. 2023 yılının Erdoğan ve AKP açısından taşıdığı tarihi anlam bu gerçeklikle ilgilidir. Erdoğan ve partisi Cumhuriyetin yüzüncü yıldönümü olan 2023 yılına kadar rejimi kesin bir biçimde değiştirmeyi öngörüyordu. Bu konuda son derece kararlı ve her türlü gözükaralığı sergilemeye de hazırlardı. 

Erdoğan ve kurmaylarının amacı, AKP’yi bir yüzyıla ve hatta daha da ileri zamanlara damgasını vuracak bir parti, Erdoğan’ı ise özüyle-sözüyle modern bir padişah ve yeni rejimin ikinci Atatürk’ü yapmaktı. Yani Erdoğan ve şürekasının gelecek kurgusu, Türkiye’yi  tamamen modern bir Osmanlıya dönüştürmekti. HDP’nin 7 Haziran zaferi, toplumun yükselen barış ve demokrasi talepleri, Rojava Devrimi, Kürtlerin Rojava Devrimi’ni Cizre ve Kobanê kantonlarını birleştirerek taçlandırması, bu oyunu bozdu. Yeni bir hegemonik faşist kurumlaşma peşinde koşan Erdoğan cenahının kafasındaki bütün hesap ve kitaplar yerle bir oldu. Yüreğine büyük korkular saldı. Erdoğan korktukça Kürtlere, Alevilere, Êzîdîlere, Hristiyanlara, emekçilere, kadınlara, çocuklara, muhalif basına, medyaya dur durak bilmeden AKP’li olmayan herkese saldırdı. Korkusunu bir yandan yenmek bir yandan da gizlemek için saldırdıkça suçları daha fazla çoğaldı, suçları çoğaldıkça saldırganlığı vahşet düzeyine ulaştı. 

AKP tek dostu DAİŞ’le birlikte Rojava Devrimi’ni tasfiye etmeyi ve sultanlık rejimiyle bölgede hegemon olmayı düşlerken Kürtleri ve bölge halklarını kendisine düşman hale getirdi, bölgeden ve dünyadan tecrit oldu. AKP, 2023’de hegemonik inşayı tamamlamayı hedeflerken 7 Haziran’da iktidardan düştü. Oyalama siyasetiyle Kürtleri tasfiye etmeyi, tüm muhalif sesleri kesmeyi amaçlarken son maskesini düşürdü. Düşen maske AKP’nin ırkçı-faşist yüzünü tüm dehşetiyle açığa çıkardı. Bu defa topyekün savaşa sarıldı, topyekün savaşla kurtulacağını sandı ama yanıldı. İmralı’ya tecrit uygulayarak, sıkı yönetim ilan ederek, haftaları bulan sokağa çıkma yasaklarını geliştirerek, halkın seçilmişlerini belediye, il, ilçe eşbaşkanlarını tutuklayarak, katliamlar yaparak, dağı-taşı bombalayarak ve Türkiye’de karşısına çıkan tüm aykırı sesleri susturmaya çalışarak canını kurtaracağını düşündü ama yanlış hesap çarşıya varmadan kendisine döndü. Çünkü AKP bu savaşı başlattığı ilk günde yenildi. 

"Kürdün tek bir hakkı vardır ve o da Türk’e hizmet etme hakkıdır" diyen yüzyıllık ırkçı-faşist zihniyet AKP şahsında tarihe karışıyor. Kürtler tüm görkemliliğiyle ayakta! Hem de sadece Türkiye’de değil, bütün Ortadoğu’da ayakta. Kürtler direnişte! Kürtler özgürlük ve demokrasi mücadelesinin en ön saflarında! Kürtler demokratik toplumsal sistem inşasının başında ve tam orta yerinde!.. 

Kürtler şimdi Suriye’de Demokratik Özerklik sistemiyle, Demokratik Federal Suriye’nin yapı taşlarıdır. Türkiye’de, Demokratik Özerk yönetim sistemiyle, Demokratik Cumhuriyet inşasının öncü güçleridir. Gerçek şu ki Kürtler, Türkiye’nin ve bölgenin vazgeçilmezleri, olmazsa olmazları olarak tarihin baş köşesinde yerini almış durumdalar. 

 Şu anda Türk devletinin ve AKP’nin içinde bulunduğu durum ve ruh hali bir nevi erkeğin egemenliğini reddeden kadın karşısında egemen erkeğin depresif-psikopat haline benziyor. ‘Ya kölem olacaksın ya da kara toprağa gömüleceksin’-in imhacı zihniyeti, erkek egemenliğinin en vahşi kurumlaşması olan tekçi-milliyetçi-mezhepçi-cinsiyetçi ulus-devlet zihniyetinin zirve noktası AKP şahsında büyük bir yenilgi yaşıyor. 

Hiç kimse sakın tükenişin korkusuyla hiçbir değer tanımadan DAİŞ gibi kendisinden olmayana vahşice saldıran AKP’den korkmasın. Nasıl ki halkların özgürlük iradesi, mücadele azmi, devrimcilerin korkusuz ve fedaice direnişi DAİŞ faşizmini yendiyse DAİŞ’in ruh ikizi AKP’nin bu faşizmi de cesurca bir direniş ve kararlı bir mücadele ile AKP’nin cehennemi haline gelecektir. Direniş her yere yayıldıkça, halkların özgürlük ve demokrasi sesleri Dünya’yı inlettikçe özgürlük yarından da yakın hale gelecektir.

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA