Dicle: Dağlarda kaybettiler, şehirlerde de kaybedecekler

Amed'de gerçekleşen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Hatip Dicle, Amed'de gerçekleşen DTK Olağanüstü Genel Kurulu'nda delegasyona seslendi.

DTK Eşbaşkanı Dicle, devlet güçlerinin katliamcı uygulamalarına dikkat çekerek, "Amed zindanında kaybettiği, '90'larda Kürdistan dağlarında kaybettiği gibi şehirlerde de kaybedecek" dedi. Dicle, Kürt halkının öz yönetim hakkını kullanacağına dikkat çekerek, devlete müzakere çağrısı yaptı. Dicle, konuşmasının sonunda Öcalan'ın şu sözlerini paylaştı: "Dünyayı yenecek gücümüz olsa yine kimseye saldırmayacağız. Bütün dünya birleşse, bize saldırsa, biz kendi irademizle direnmeye devam edeceğiz."

Amed'de gerçekleşen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Hatip Dicle, Amed'de gerçekleşen DTK Olağanüstü Genel Kurulu'nda delegasyona seslendi.

'KÜRDİSTAN DAĞLARINDA KAYBETTİLER, ŞEHİRLERDE DE KAYBEDECEKLER'

Dicle, "12 Eylül'de Amed zindanından, 1925 Şark Islahat Planları'ndan esinlenerek uygulanan vahşet uygulamaları, Silvan'da yazılan 'Türksen övün değilsen itaat et' vahşet uygulamaları, nasıl 'Amed zındanında direnmek yaşamaktır' sözüyle yok olduysa ve o direniş tüm Kürdistan'ı kapladıysa, '90'larda köylerimizi yakanlar bugün şehirlerimize, ilçelerimiz taşımışlar, bu vahşet uygulamaları Amed zindanında kaybettiği '90'larda Kürdistan dağlarında kaybettiği gibi şehirlerde de kaybedecek. Çünkü biz mazlum bir halkız. Biz kendi topraklarımızda özgür yaşamak istiyoruz. Kürt halkının tarihine baktığınızda köleleşme yoktur. Kürt halkının onurunu savunmak uğruna teslimiyete asla yer olmamıştır, bugün de olmayacak. Bu vahşet karşısında isyan duygularımızın olduğunu biliyorum. Biz aynı zamanda halkımızın siyasetçileri olarak Kürt halkına destek vermiş bir şekilde aklımızla hareket ediyoruz" şeklinde konuştu.

'ÖZ YÖNETİMLE İLGİLİ DEKLARASYONUMUZU SUNACAĞIZ'

"Bu kritik sürece bir son vermek istiyoruz" diyen Dicle, şöyle devam etti: "Biz siyasetçiler ne yapabiliriz? Görüşme ve diyaloga dönüşmesi için hangi adımları atalım ki Kürt siyasetçileri halkımıza duyduğumuz sorumluluğumuzu yerine getirmedir. Türkiye'de öz yönetimlerle ilgili taleplerimizi gerek DTK Genel Kurulu sonuç bildirgelerinde gerekse HDP, DTK, DBP bir çözüm yolunda öz yönetim ve özeklik konusunda birçok kez şey söylense de biz yine de derli toplu olsun bir kez daha projelerimizi iki günlük tartışmalar sonucunda ortaya koyacağız. Belki bu son kez olur. Aklıselim hareket edilirse hükümet ve devlet tarafından müzakereye çevrilmezse Ortadoğu'nun tüm yerine yayılır. Önce Kürdistan sonra Türkiye'nin metropollerine yayılacak. Bunu görüyoruz, içimiz öfkeli, yapılanlar kabul edilemez. Önderliğin gösterdiği özgürlük yollunda çözüm var, diyoruz. Türkiye halklarına öz yönetimle ilgili siyasi çözüm deklarasyonumuzu sunacağız."

'KÜRT HALKI ÖZ YÖNETİM HAKKINI KULLANACAK'

Dicle, konuşmasının devamında şu hususlara değindi:

"Önderliğin perspektifleriyle bir giriş yapmak istiyorum. Demokratik özerklik, öz yönetim, yerinden yönetim ve yerel demokrasi aynı anlam taşıyor. Özerklik kavram olarak kendi kendini yönetme olarak tanımlar. Demos Yunanca'da halktır. Demokratik öz yönetim ya da demokratik özerklik halkın kendi kendini yönetmesidir. Tarih boyunca devlet olgusunun ortaya çıkmasın ardından onbinlerce yıllık insanın ve toplum tarihinde devlet olmadan önce yönetim sistemi yok muydu? Devlet mi başlattı? Hayır, daha devlet olmadan önce on binlerce yıl önce demokratik özerkliklerin en basit yöntemleri kullanıldı. Aşiret federasyonları vardı. Bugün bile nasıl aşiret konfederasyonları, nasıl önemli olduğunu görüyoruz. Onun için çok rahatlıkla söyleyebiliriz, öz yönetim, kendi kendini yönetmek, devlet olmadan önce vardı. Öz yönetim talebi doğal bir haktır. 

Devlet doğduğunda en büyük kötülüğü topluma yapmıştır, ilk devletler köleci devletçilerdir. Ama toplumun kendi kendine yönetme, Asur devleti zalimlerine karşı koymuş ve onlar bile halkın özyönetim talebine kaşı koyamamıştır. Mitaniler, Gutiler yaşadığız topraklarda en güçlü özyönetim direnişleri göstermiştir. Bugünkü özyönetim direnişleri bu kadar büyükse onların mirasıyla büyüktür. Bugün zülüm gösterenler, tarihe bakmalılar. Babil kent yönetimi olarak, Kartaca Roma İmparatorluğu'na karşı direnmiştir. DAİŞ'in yerle bir ettiği Palmira kenti Perslere karşı kent mücadelesi verdi. Feodal dönemlerde de bu mücadeleler vermiştir. Osmanlı döneminde eyaletler vardı. Kendi kendini yönetmek tarih boyunca var olmuştur.

Toplum kendi kendini yönetmeden hiçbir şey yerli yerinde olmaz. Toplum kendi sorunları tartışacak. Toplumun kendi sorunlarını tartışmamasının adı faşizmdir. Hitler faşizmidir. Toplumun kendi sorunlarını çözme konusunda tarihteki devletlerden daha fazla hırçın olmuştur. 

Öz yönetim talebimiz hakkımızdır. Tarihten gelen ilk doğal hakkı Kürt halkı kullanacak. Hiçbir güç buna engel olamayacak. Daha Alparsalan Anadolu topraklarına gelince Kürtler beylikler halinde yaşıyordu. Mervaniler vardı. Kürtlerle ittifak yaparak Anadolu'ya girmişler. Kendi kendini yönetme haklarında saygılı olmuştur. Yavuz Sultan Selim ancak Kütlerle ittifak yaparak, Avrupa'ya yönelebileceğini anlamıştır. Çatışma son yüz yılda yaşanmıştır. O da Kürtlerin en doğal hakkının kabul edilmemesidir. Kürtlerin haklı talebi, ezildiği zaman olmuştur. Tarihten bir ders çıkararak Kütlerle Erzurum'da, Amasya'da ittifak kurmazsa, ilk meclise elbiselerle girmesine izin vermeseydi, ittifak kurulmasaydı böyle olmazdı. 

'DEVLETİ BİR KEZ DAHA MÜZAKEREYE DAVET EDİYORUZ'

Önderliğin öncülüğünde 3 yıl sorun yaşanmadıysa o dönemde de o politikalar uygulanmasaydı yine olmazdı. Bu yüzyılda 3. Dünya Savaşı'nın yaşandığı Ortadoğu'da Kürtler herkesin hakkına saygılıdır. Konbanê, Efrîn, Cizîrê kantonunda yaşıyor bunu. Bin yıllık tarihimizden ders çıkaracaksak, devleti bir kez daha müzakereye davet ediyoruz. Tüm çabalarımız bu müzakerenin devam etmesidir. AB üyesi olacağım, diye yürüyor. Avrupa'ya baktığımızda faşizmin hakim olduğu coğrafya halkların kendi kendini yönetmesiyle büyük bir adım attıklarını görüyoruz. Yoksa İsveç'te 100 yıl önce kan akmayan dağ yoktur. Bugün İsveç'in halkların özgür yaşadığını görüyoruz. Avrupa ülkeleri kendi içinde bölgelere ayrılıp, kendi kendini yönetme iradesini ortaya koymuştur. Devlet kendi kendini yönetme iradesini şiddetle bastırmayacak, halklar da devleti tanıyacak. 

'BÜTÜN DÜNYA BİRLEŞSE, YİNE DİRENECEĞİZ'

Elimizde tank top yok, kimsiyi tehdit etmiyoruz. Demokratik özerklik modelimiz Türkiye'de tüm sorunları çözecek bir anahtardır. Türkiye'nin farklı yerlerinde herkes kendi sorunlarını çözmek için bu sistemi kullanabilir. Bölgesel özyönetimleri bugünkü kongremizde somut haline getireceğiz ve sunacağız. Önderliğin eminim ki ileride de çok takdir edilecek bir sözü var: 'Dünyayı yenecek gücümüz olsa yine kimseye saldırmayacağız. Bütün dünya birleşse bize, saldırsa; biz kendi irademizle direnmeye devam edeceğiz."
 

...