Devletin dokuz gün süren yasak ve saldırılarına, Turcel Dağı'nın direniş ruhu ile karşı koyan Derik halkı, direnişinin karşılığını alarak devlet güçlerini mahallelerinden çıkardı. Derik’te kazanan halkın öz yönetim tercihi; kaybeden devletin tekçi, inkarcı politikaları olmuştur.
ÖNCE ERMENİLER, SONRA KÜRTLER
Eski Ermeni yurdu, Derik. İsmini çok sayıda kilise bulunmasından dolayı Kürtçe kilise anlamına gelen ‘Der’den alır. 1915 Katliamı'nda yüzlerce çoçuk, kadın, genç, yaşlı Ermeni kendi elleri ile yetiştirdikleri üzüm bağlarında katledildi. Ermenilerin ardından bu kez Kürtler aynı katliamcı politikalardan payına düşeni aldı. Bu katliamcı politikalara karşı tüm Kürdistan’da olduğu gibi Derik halkı da her dönemde direniş halinde oldu.
TURCEL DİRENİŞİ
Turcel Dağı'nda altı PKK’linin 1979 yılının Ekim ayında Türk ordusuna karşı sergilediği ve o güne kadar bir benzerine tanık olmadıkları direniş ise Derik halkının belleğinde halen tazeliğini koruyor. Hayranlıkla, minnetle ayrı bir yere koydukları bir direniş olarak anılıyor.
Türk ordusunun '79'da Turcel Dağı'nda bulunan altı PKK üyesine hava destekli, yüzlerce asker, tank, top ve ağır silahlarla düzenlediği saldırıya karşı iki gün boyunca destansı bir direniş gösteren PKK’lilerden üçü şehit düşerken, diğer üçü çemberi yarıp kurtulmayı başarır. Şehit düşmeden önce kanlarıyla Turcel kayalıklarına direniş sloganları yazan üç PKK’linin cenazeleri tıpkı bugün olduğu gibi devlet güçlerinin vahşi uygulamalarına maruz kalır. Üç PKK’linin cenazesini zırhlı araçların arkasına bağlayan devlet güçleri, cenazeleri, yüzlerce Ermenyi katlettikleri üzüm bağlarına getirirler. Burada cenazeler halk tarafından alınır ve uygun biçimde defnedilir.
'TURCEL RUHUNUN İZDÜŞÜMÜ; ÖZ YÖNETİM DİRENİŞİ'
Büyük kayalıklardan oluşan Turcel Dağı'nda, o günlerde yaşanan çatışmalarda yapılan ağır bombardıman nedeniyle onlarca kaya parçasının koparak aşağılara kadar yuvarlandığı söylenir, Derik halkı tarafından. İşte bugün, o kaya parçalarının yuvarlandığı, Turcel Dağı eteklerindeki mahallelerde, Turcel Dağı'nda sergilenen direniş ve özgürlük ruhunun izdüşümleri öz yönetim direnişi olarak karşımıza çıkıyor.
Kuzey Kürdistan’da öz yönetim alanlarının ilan edilmesi ile birlikte başlayan direniş sürecine Derik kayıtsız kalmadı. Özellikle Turcel Dağı eteklerinde bulunan beş mahallede, yaratılan direniş geleneği ile büyüyen gençlerin öncülüğünde halkın ilan ettiği öz yönetim alanlarına devlet güçleri 25 Kasım günü sokağa çıkma yasağı ve saldırılarla karşılık verdi.
'SALDIRMAK DEVLETİN, DİRENİŞ BİZİM İŞİMİZ'
Saldırılar dokuz gün boyunca devam etti. Her an mahalleler bombaatar, zırhlı araçlardan ağır silahlarla ateş altına alındı, havadan helikopterler saldırılara eşlik etti. Özellikle, Cevizpınar, Küçükpınar, Dağ, Kale ve Zeytinpınar mahalleleri yoğun saldırıların hedefinde oldu. Mahalle halkı saldırılara kararlı ve boyun eğmez bir tavır ile cevap verdi. Özellikle akşam saatlerinde, zılgıtlar, direniş türküleri ve sloganlarla saldırılar protesto edildi. Hoparlörlerden direniş marşları çalındı, havai fişeklerlerle direniş renklendirildi. Devlet güçleri her geçen gün beklentilerinin aksine direnişin büyümesi karşısında daha şakına dönerek saldırılarını arttırdı. Saldırılar, çeliğe su verilmesi misali Derik halkının kararlılığını biledi, iradesini çelikleştirdi. Derik, gençleri, anaları, “Devlet saldırdıkça biz daha fazla direneceğiz, Derik boyun eğmez“ diyerek, “Saldırmak devletin işi ise direnmekte bizim işimiz“ mesajı veriyordu.
TANIDIK BİR MOĞOL YÖNTEMİ
Eski bir Moğol yöntemi olarak; Cengizhan, Moğol ordusuna fethettikleri yerlerde ilk iş evleri yakıp yıkmayı salık verir, yağmayı işaret ederdi. Aynı yöntem yaklaşık bin yıl sonra '90’lı yıllar boyunca bir başka Türk devleti tarafından Kürdistan’da uygulandı. Sonra bu yöntem Rojava ve özellike Kobanê’de DAİŞ çeteleri tarafından Kürt halkına karşı devralındı. Kuzey Kürdistan’da öz yönetim alanlarında bugünlerde aynı yöntemin yeniden devreye sokulduğuna tanıklık ediyoruz. Saldırıların altıncı gününde saldırılarını yoğunlaştıran devlet güçleri yukarıdan helikopterlerle de saldırıya girişerek öz yönetimin ilan edildiği beş mahalleye kesintisiz ve ağır bir saldırı dalgası başlatıyor. Bu saldırılarda evler ateşe verilmeye başlanıyor, yakılıyor yıkılıyor, Derik’ten yakılan yıkılan evlerin dumanları yükseliyor, araçlar parçalanıyor, öz yönetim direnişi her geçen dakika daha da büyüyor…
AMBULANSLARIN YARALI GENCİ ALMASI ENGELLENİYOR
Saldırılar boyunca biri kadın iki kişi yaralanıyor. Yaralanan kadın, Halime Ecer, evinin içerisinde kurşunların hedefi oluyor. Diğeri ise Fethi Özyıldız isimli bir genç. Fethi, karın boşluğundan vuruluyor. Fethi’nin yaşlı annesi başında ağıtlar yakıyor, ama devlet güçleri Fethi’yi almaya gelen ambulansı engelliyor. Fethi, kan kaybediyor, aradan saatlere geçiyor, Fethi ve annesine yardım etmek isteyen halka ateş açılıyor. En sonunda HDP’li vekillerin devreye girmesi ile ambulans onu alıyor. Fethi, aşırı kan kaybı nedeniyle ağır yaralı halde hastaneye götürülüyor, erken müdahale edilemediği için durumu kritik.
Derik’te saldırılar ile birlikte ev baskınları da yapılıyor. Tılbısım köyüne yapılan baskında üç kişi gözaltına alınıyor. Gözaltına alınanlar Derik Jandarma Karakolu’nda günlerdir tutulmaya devam ediyor.
KÜRDÜN EŞEĞİNE BİLE TAHAMMÜLÜ OLMAYAN BİR DEVLET
Derik’te sadece evler, araçlar yakılıp yıkılmıyor, ağaçlar, hayvanlar taranıyor. Canlılık adına ne varsa hedef alınıyor. Devlet varlığını her şeyi yok ederek, cansızlaştırarak tescillemeye çalışıyor. İnekler, koyunlar, eşekler hedef alınıyor, onlarcası katlediliyor. Kürdün yaşayanına, ölenine tahammülü olmayan devlet, bununla yetinmiyor; Kürdün eşeğine, ineğine, koyununa da yaşam şansı tanımıyor. Yerlerde onlarca, vahşice telef edilmiş hayvan cesedi, devlet güçleri doğrudan hedef almış, ağır silahlarla paramparça etmiş.
GÖÇERTME POLİTİKASINA DERİK’İN CEVABI
İnsansızlaştırma politikası Kürdistan’da yeni değil. Kürt halkı direniş karşısında bir bastırma yöntemi olarak kullanılan bu yönteme aşina. Derik sokaklarında şiddetli saldırıların ardından halka yönelik “Evlerinizden çıkın, mahalleleri terk edin, yoksa devletin şakası yoktur“ mealinde anonslar çekiliyor. Derik, halkının buna cevabı; "Bu topraklar bizim, işgalci olan sizsiniz, asıl siz burayı boşaltın" şeklinde oluyor. Bu anonsların ardından daha fazla zılgıt, gürültü eylemi ve evlerini terk etmeme kararlılığı öne çıkıyor.
ELEKTRİK, SU KESİLİYOR
Mahallelere ilk günden itibaren elektrik, su kesintisi uygulanıyor. Derik’in beş mahalleside dokuz gün boyunca elektrik ve su kesiliyor. Halk ağır, ölümcül saldırılar ile birlikte temel ihtiyaçlardan da yoksun bırakılarak sindirilmeye çalışılıyor, ancak geri adım atmak yerine direnişi büyütüyor.
OKULLAR: ÖZEL TİM MEVZİLERİ
Cevizpınar Mahallesi'nde bulunan ve adını bu toprakları Türkleştirme projesinin öncülerinden olan Namık Kemal’den alan Ortaokulu, Namık Kemal’in artık bu topraklarda yerle yeksan olan ırkçı ülküleri için kışlaya çeviren devlet güçleri, okulu da harabeye çevirmiş. Masaları, eğitim tahtalarını, okulun lavabolarını parçalayan devlet güçleri okulu eğitim veremez hale getirmiş.
VE DERİK HALKI KAZANIYOR...
Halkın her türlü baskı ve saldırı karşısında eğilme-bükülmez iradesi karşısında devlet güçleri çaresiz kalıyor. Saldırıların dokuzuncu gününde hiçbir mahalleye giremeyen devlet güçleri, yenemedikleri Derik halkının iradesi karşısında geri çekiliyor. Geri çekilme, kaymakamlık tarafından, "Halkımızın can ve mal güvenliği için başlayan operasyonlar nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasağı 13.00 itibari ile kaldırıldı" şeklinde ironik bir açıklama ile duyuruluyor.
Özcesi; Derik’te saldıran, yakan, yıkan, her türlü canlıyı hedef alan devlet kaybederken; kazanan Turcel Dağı'nın direniş geleneğini sürdüren, Turcel direnişinin ruhunu her an yükselten Derik halkının öz yönetim direnişi olmuştur.