Civyan: Ortak düşmana karşı birleşmeliyiz

HPG Şengal Komutanı Egit Civyan "Şengal'in özgürleşmesini istiyorsak; siyasi, ideolojik, örgütsel farklılıklarımızı bir kenara bırakarak güçlerimizi birleştirmeliyiz” dedi.

HPG Şengal Komutanı Egit Civyan, Şengal'in özgürleşmesi Kürt güçlerinin birliğinin şart olduğunu vurguladı. Civyan, "Şengal’i savunabilir, çeteleri de bu alanda çıkarabiliriz. Askeri birlik, siyasi alanda da olmalı. Şengal'in özgürleşmesini istiyorsak; siyasi, ideolojik, örgütsel farklılıklarımızı bir kenara bırakarak güçlerimizi birleştirmeliyiz” dedi.

HPG Şengal Komutanı Egit Civyan, Şengal’in özgürleştirilmesi için tüm Kürt güçlerinin bir an önce ortak komutanlık altında birleşmesinin bir zorunluluk olduğunu belirtti. Êzîdî halkına da Şengal’e dönün çağrısı yapan HPG Şengal Komutanı Civyan, “Çeteler kutsal Êzîdî kenti Şengali yok etmek, Êzîdîliği yok etmek için buraya saldırdılar. Êzîdî Kürtler nasıl ki 72 fermanı boşa çıkardılarsa 73'nsünü de Şengal dağlarına gelerek, direniş cephesinde yer alarak boşa çıkarmalıdır” dedi.

3 Ağustos'ta Şengal'de gerçekleştirilen katliam ardından Êzîdî halkının savunması için Şengal'e geçen HPG ve YJA STAR gerillaları 9 ayı aşkın süredir DAİŞ çetelerine karşı savaşıyor. Şengal halkını çetelerin saldırıların koruyan gerillalar, Êzîdî halkının savunma gücü YBŞ ile yaptığı ortak eylemlerle insani koridoru yeniden açarak, çetelerin işgali altındaki Şengal kentine girmeyi başardı. HPG Şengal Komutanı, Egit Civyan, Şengal cephesinde yaşananları ve Şengal'in tümden özgürleştirilmesi için yapılması gerekenlere ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı. 

Şengal'i özgürleştirme hamlesi nasıl başladı ile birlikte bölgedeki savaşın yeni bir aşamaya ulaştığı gözleniyor. Hamle öncesi dile getirdiğiniz Şengal için ortak savunma ve ortak komutanlığı sağlayabildiniz mi? 

Şengal'e 19 Aralık'ta insani koridorun açılması ile birlikte, Şengal'i özgürleştirme hamlesine hazırlandık. Güçlerimiz Şengal şehir merkezinde eylem yaptılar. Şengal şehir merkezinin etrafında cereyan eden çatışmalara bir tabur gücümüz katıldı. Çetelerin elindeki alanları özgürleştirmek amacıyla gücümüzü toplayarak Şengal’e merkezine girdik. Üç saat sonra pêşmerge güçleri de kente girdi. Tabii bunun ardından tartışmalar da oldu. Şengal'e girişimiz KDP tarafından Kürt birlikteliğine karşı olumsuz bir adım olarak yansıtıldı ama bunun gerçeği yansıtmadığı gerek önceki ve gerek bugün sergilediğimiz tutumla oldukça net.

Kürt halkını savunma gücü olarak, "Şengal özgürleşecekse biz özgürleştiririz. Sizin burada bulunmanıza gerek yok" yaklaşımını kabul etmemiz mümkün değil. Kürt halkı nerede olursa olsun, onu savunmak, onun için savaşmak ve işgale, katliama, saldırılara karşı korumakla mükellefiz. Şengal'de ve Güney'de bulunmamızın nedeni bu. Daha önce de defalarca vurguladığımız, çağrısını yaptığımız gibi, Şengal'de ortak bir savunma gücüne, ortak bir komutanlık ve planlamaya ihtiyaç var. Şengal'in özgürleştirilmesi için bu şart. Örgütümüz de bu yönlü açıklamalarda bulundu ve bu teklifi peşmerge güçlerine sundu. Bu ihtiyaç da buna yönelik teklifimiz de geçerliliğini koruyor ve bir an önce harekete geçilmesi gerekiyor. 

Şu an hamle ne aşamada? Bu taleplerinize yanıt bulabildiniz mi? Güç dengeleri açısından nasıl bir durum var? 

Şengal'de şu an denetimimizde bulunan alanları hamle ile birlikte özgürleştirdik. Bazı yerlerde bizim güçlerimiz, bazı yerlerde sadece pêşmergeler, bazı yerlerde hem biz hem pêşmergeler, bazı yerlerde de YBŞ güçleri bulunuyor. Ayrıca lojistik ve sağlık desteği için kısmen YPG gücü de vardı. Ancak bir süreden sonra YPG, gücünü koridorun savunmasına çekti. Şu an Şengal’de bulunan güçlerde HPG, YJA STAR, YBŞ, YPJ-Şengal, YNK ve KDP'ye ait pêşmergeler ve bazı Êzîdî cemaatleri bulunmakta.

Şu an Şengal’deki diğer Kürt güçleri ile bir birlikteliğimiz var. Ancak bu birliktelik resmi bir birlikteliği içermiyor. Fiili bir birliktelik var. Şengal’i Özgürleştirme Operasyonu'nda nasıl ki resmi olmadan hareket ettiysek şu anda da böylesi bir birliktelik sürüyor. Çünkü Şengal’de savaşan tüm güçler Kürt güçleridir. Hepimizin düşmanı da birdir. Bizim farklı siyasi, politik, ideolojik, örgütsel düşünce ve yapılarımız olabilir. Ancak hepimizin düşmanı ortaktır. Bu hepimizin kabul ettiği bir gerçek.

Bunun yanında şu ana kadar Şengal cephesinde 23 gerilla arkadaşımız, 2 YBŞ’li arkadaşımız şehit düştü. Ayrıca  pêşmergelerden de şehit düşenler oldu. Şengal’i Özgürleştirme Operasyonunda 50 şehidimiz oldu. Baştan beri pêşmerge güçleri ile birlikte bir araya gelip ortak bir komutanlık kursaydık belki o kadar şehit vermezdik ve Şengal’i özgürleştirirdik. 

Ortak savunma gücünün gerekliliği bu kadar net iken neden halen oluşturulamıyor? 

Şengal'de ortak komutanlık ve ortak savunma siyasi partiler arasında henüz oluşmuş değil. En büyük nedenlerden biri bu. Özellikle KDP’de bu düşünce hiç oluşmadı. Bu konudaki önerilerimize rağmen pêşmerge güçleri ile bir araya gelemedik. Savaş cephesinde aylarca pêşmerge güçleri ile birlikteliğimiz yaşanmasına rağmen, birlikte aynı mevzide çetelerle savaşmamıza rağmen bu birliktelik resmiyete kavuşamadı. Bunun resmiyete kavuşmamasının altında birçok sorun, neden var. Hatta KDP nedenlerini basın aracılığıyla resmen tüm kamuoyuna duyurdu. Şengal’in kendilerinin olduğunu bunun için gerilla güçlerinin Şengal’den çıkması gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu. 

Şengal'in savunma ihtiyacı ve saldırılar halen gündemdeyken, bu tür açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bu yönlü tartışma ve açıklamaları ulusal birlik için de engel oluşturuyor. Eğer birliktelikten bahsedeceksek o zaman güçlerimizi ortak bir komutanlık çatısı altında birleştirelim. Ayrıca bizler Şengal alanına kaygısız, hesapsız, siyasi rant sağlama amacı gütmeden geldik. Çünkü o zamanlar 200 bin insan, 7 bin pêşmerge gücü DAİŞ çemberinde kalmıştı. Bu bir kırılma yaşattı. Ama şu da bir gerçek ki katliamdan önce Şengal’in savunmasını pêşmergeler yapıyordu. Ancak DAİŞ saldırısı karşısında çatışma yaşanmadı. Bu konuyu herkes kabul ediyor. Pêşmergeler de, YNK’de, tüm Êzîdîler de bunu kabul ediyor. Yani söylesek de söylemesek de bu gerçeklik değiştirilemez. Eğer koridor açıp Şengal dağına ulaşmasaydık o zaman Şengal dağında mahsur kalan 200 bin insan katledilecek ve bunun hesabı da KDP’den sorulacaktı. KDP var olduğu müddetçe de bu bir leke olarak alınlarında kalacaktı. Ayrıca 7 bin pêşmerge de katledilecekti. Yani bizim Şengal’e gelmemizin nedenlerinden biri de KDP’ye yardım etmekti. Ancak KDP bu gerçekliği görmemekte.

Tüm bunlar bir yana, biz ulusal bir hareketiz. Nerede halkımıza yönelik bir saldırı gelişirse biz halkımızı korumakla yükümlüyüz. Şengal’de Güney Kürdistan’ın bir parçasıdır. Bizler bundan dolayı Êzîdî halkımızın savunmasını yapmak için buraya geldik. Her ne kadar burada yaşayan halkımızın kültür, inanç yönünde farklılığı olsa da bu alan Güney Kürdistan’ın özerk bir parçasıdır. Bu halk da bizim halkımızdır. Bazı kişilerin, kesimlerin söylemini özgürlük operasyonumuzun önüne engel koymamalıyız. Yoksa bu tür söylemler bu direnişe, bu özgürleştirme operasyonuna zarar vermektedir. 

Diğer bir hususa da var. Şengal’i özgürleştirme ve daha sonraki dönemlerde savunulması konusunda pêşmerge güçlerinde bir güvensizlik yaşandığı gözleniyor. Kendileri Şengal’i özgürleştirmek için dış güçlerden yardım beklemekte. Şengal’i özgürleştirdikten sonra Şengal’i savunamayacaklarını bile söylüyorlar. Bu anlayışa ve tutuma bir son vermeleri gerekiyor. Şengal'e geldiklerine göre, operasyona tüm güçleriyle katılmalılar. Şengal'in özgürlüğü için ortak hareket etmeli, Şengal'i ortak savunmalıyız. Şengal geniş bir alan olabilir, DAİŞ’in yollarının kesiştiği kavşakta olabilir ama bunların hiç biri Şengal'i savunmamız için bir engel değil. Şengal’i savunabilir, çeteleri de bu alanda çıkarabiliriz. Bunun için de siyasi açıdan bir araya gelmek gerekir. PKK, KDP, YNK YBŞ ve Êzîdî cemaatleri bir araya gelip ortak hareket edebilmeli, tartışabilmeliyiz. O zaman güçlerimiz bir araya gelir, güçlerimiz üç katına çıkar ve daha güçleniriz, diyoruz. Böyle olursa esir düşen Êzîdîler ve Şengal özgürleşir. 

Şengal'in kurtarılması ve Êzîdî halkının özgürlüğü için neler yapılmalı?

Şengal’in ve Êzîdî halkının özgürlüğü için Şengal’de savaşan güçlerin ve siyasi faktörlerin bir araya gelmesi gerekiyor. Bunun için basına verilen açıklamalardan vazgeçmek gerek. Çünkü böylesi açıklamalar birbirimizi anlamamızın önünde de engeldir. Birbirini anlamanın, sorunları çözmenin en iyi yolu bir araya gelip konuşmak, görüşleri paylaşmaktır. Eğer düşmanımız bir aynı ise -ki öyledir- o halde bizim de bir olmamız, birlikte hareket etmemiz gerekir. En azından mevcut durum ve süreç bunu şart koşuyor. Bu birlik uzun süreli de olabilir, kısa süreli de olabilir. Ancak şu anki durum bizden birliktelik bekliyor. Çünkü Güney Kürdistan üzerinde halen bir çete tehdidi var. Bunun için bir araya gelmeliyiz, birlikte tartışmalıyız, ortak planlamalar çıkartıp, ortak hareket etmeliyiz. Eğer şu an Şengal mevzilerinde güçlerimiz ile pêşmerge ve Êzîdî güçleri birlikte savaşıp, şehit düşüyorlarsa burada ortaya çıkan iradeyi üstlerimiz de kabul etmeli ve buna göre yaklaşmalı. 

Êzîdî halkının şu anki durumu nedir? Şengal hamlesi ardından geri dönüşler oldu mu? Şengal için Êzîdî halkı ne yapmalı?

Şengal katliamından sonra yaklaşık 15 bin insan Şengal’i bırakmayıp, Şengal dağında direndi. Gerçekten de tüm çete saldırıları ve zorlu koşullara rağmen büyük bir direniş gösterdiler. Biz Şengal dağının kuzeyi özgürleştikten sonra tüm Êzîdî halkımızın kendi topraklarına dönmesini istedik. Ancak tam anlamıyla bir geri dönüş yaşanmadı.

Halkımızın bu kutsal topraklara geri dönmelerini istiyor, Şengal'in geleceği için bunu önemli görüyoruz. Êzîdî halkı topraklarını bırakmamalı, eli silah tutanlar Şengal'e dönüp savunmada yer almalı. Şunu unutmamalıdırlar ki DAİŞ’in Şengal’e saldırmasındaki amaç, Şengal’in kutsallığını yok etmek, Êzîdî halkını buradan göç ettirmektir. Şengal dağını askeri üsse çevirmek istediler. Bu şekilde Êzîdî kültürü, inancı ve tarihine ilişkin hiçbir şey geride bırakmamayı amaçladılar. Eğer halkımız bu kutsal topraklara geri dönüşü esas almazsa o zaman DAİŞ bir ölçüde amacına ulaşmış olur. Bunun için Êzîdî halkımız kendi topraklarına, ibadetgâhına dönmelidir. Şengal’in güneyinde DAİŞ var ve oraya yerleşmek şu an zor olabilir. Ancak kuzeyinde halkımız yerleşebilir, yaşamını yeniden kurabilir. Ayrıca 73 katliam gören halkımız nasıl ki tüm katliamlar karşısında direndiyseler bu katliama karşı da direnerek, bu saldırıları tersine çevirebilir. Çünkü Şengal’in özgürlüğü Êzîdî halkının özgürlüğüdür. Êzîdî halkı kendi iradesini ortaya koyabilir, kendi savunmasını oluşturabilir. Bunun için bu güveni halkımız kendinde oluşturmalı ve kendi topraklarına dönerek bu direniş içerisinde yer almalı. 

Özellikle son bir hafta içinde çetelerin Şengal’e yönelik saldırılarının arttığı görülüyor. Yeni bir saldırı dalgası mı başlıyor? 

Yaklaşık 5 aydır Şengal’i Özgürleştirme Operasyonu sürüyor. Geçen bu zaman diliminde çetelerin saldırıları sürekli yaşandı. Şu an Şengal’e hâkim olanda biziz. Ancak güçlerimiz ile pêşmerge güçleri olarak, çetelerin Şengal’de ilerleyişini durdurduktan sonra bir hat oluşturduk. Savunmasını yaptığımız bu alanlara yönelik çetelerin bazen saldırıları gerçekleşti. Bu saldırılar içerisinde bomba yüklü araçlarla yapılan 12 intihar saldırısı da vardı. Çetelerin saldırıları geçtiğimiz zaman zarfında bazen arttı, bazen de azaldı. Son zamanlarda bu yönlü saldırıları azalmıştı. Ancak bu son bir haftadır çeteler, tekrardan bu yönlü saldırılara başvurdu.

Saldırıların bazıları DAİŞ çetelerinin Irak ve Suriye’yedeki pozisyonlarına bağlı olarak da gelişebiliyor. Bazen yoğunlaşırken, bir süre sonra daha küçük şiddette olabiliyor.  Özellikle Kobanê direnişi ile Irak ve Güney Kürdistan’da gelişen direniş karşısında çeteler psikolojik olarak da büyük bir kırılma yaşadı. Bu kırılmayı üzerlerinden atmak için Suriye, Rojava ve Irak’a tekrardan saldırmak istediler. Kobanê’deki yenilgiyle kırılma yaşayan çeteler, farklı yerlere saldırılar düzenleyerek bunu onarmaya çalıştı. DAİŞ, bu saldırılarla yeniden moral kazanmak istedi. Çetelerin bu yönlü saldırılar düzenleyebileceklerini öngörmüştük ve tedbir aldık. 

DAİŞ Şengal’e daha çok nerelerden güç getiriyor? Daha çok nerelerde üslenmiş durumda? Hangi kaynaklardan besleniyor ve kimlerden destek alıyor?

Bilindiği gibi DAİŞ çeteleri Irak, Suriye, Yemen, Ürdün gibi bazı yerlerde üstlenmiş durumda. Daha çok gücünü Irak ve Suriye’de konumlandırmış bulunuyor, Suriye’de de en çok Rojava'da konumlanmış durumda, Irak’ta da her ne kadar Anbar ve çevresinde üstlenmiş olsa da daha çok Güney Kürdistan’da konumlandı. Yani DAİŞ tehlikesi daha çok Kürdistan topraklarındadır. Fakat gücünün en büyük kısmını Rojava’ya geçirdi. 

Neden Rojava?

Burada konumlanmalarının nedeni Türk devletinden aldıkları destekle bağlantılı. Türk devleti Rojava Kürdistan’ında gelişen devrimi yok etmeyi, parçalamayı amaçlıyor. Çetelerin Kobanê’ye yönelik geliştirdiği saldırıda bu açık bir şekilde görüldü. Şu anda da Til Temir, Hesêke ve Serêkaniyê’de bu açık bir şekilde görülüyor. Buralarda da DAİŞ çeteleri içerisinde Türk Genelkurmay’ının kadroları bulunmakta. Yani çeteler Türk devletinden hem askeri güç, cephane ve silah desteği alıyor. Bu desteği sonbaharda Şengal’de de gördük. Şengal’in Şilo alanında konumlanan çetelere Türk devletinin helikopterler ile cephane ve malzeme getirdiğini gözlerimizle gördük. Çünkü çetelerin helikopterleri yok ve Şilo alanı Türk devletine yakın bir alan olduğundan bu alandaki çetelere Türk devleti destek verdi. Yani bu yönüyle DAİŞ’e en çok destek veren AKP hükümetidir.

Çetelerin Şengal’deki güçlerinin büyük bir bölümü Türkmen ve Araplardan oluşmaktadır. Tabi içlerinde Çeçenler ve Güney Kürdistanlı Soranlar da bulunmakta. Bazen saldırı yapmak istediklerinde veya çetelere yönelik gerçekleştirdiğimiz eylemlerde dışarıdan takviye gelmektedir. Bunun yanında çetelerin Şengal’de çok büyük bir gücü bulunmuyor. Daha çok suikastçıları ile sabotajcıları var. Bazen de ellerindeki esirleri getirip burada çatıştırıyorlar.