Barış savunucuları Amed’de

107 barış savunucusu Kürdistan'da ve özelde Sur'da yaşanan katliam ve insanlık dışı uygulamaların son bulması için Amed'de bir takım görüşmeler gerçekleştiriyor.

107 barış savunucusu Kürdistan'da ve özelde Sur'da yaşanan katliam ve insanlık dışı uygulamaların son bulması için Amed'de bir takım görüşmeler gerçekleştiriyor.

Aralarında aydın, gazeteci, yazar, diplomat, akademisyen ve sanatçıların da bulunduğu 107 barış savunucusu Sur'da yaşanan katliamların son bulması ve sözde sokağa çıkma yasağının son bulması için Amed'de bir takım görüşmeler gerçekleştirecek. Programları çerçevesinde ilk olarak Sümer Park Kongre salonunda bir arya gelen barış savunucularına bir şiir ile hoş geldiniz diyen Türkan Elçi'ye, cevaben hoş bulduk diyen Rakel Dink, "Yeter artık demeye geldik, yalnızlığına ortak olmaya geldik, akan kanı durdurmaya geldik. Hepimiz ölsek toprak doydum demez, bırakın artık insanlar bu coğrafyada ecelleriyle ölsünler. İşte o zaman acılar dozunda olur. Dedim ya toprak doydum demez bu ölümleri bizim durdurmamız gerek. Tüm taraflara sesleniyorum; insanların kaderi sizin iki dudağınızın arasında, lütfen artık yeter" dedi.

Açılış konuşmalarının ardından sokağa çıkma yasağının ilan edildiği mahallelerdeki insanlar yaşadıklarını aktardı. İlk olarak konuşan Savaş Mahallesi Muhtarı Ahmet Şen şunları aktardı: "24 bin insan göç etti. 15 bin öğrenci okullarına gidemediği için mağdur. 70 kadar çocuk öldü ama batı buna karşı hala sessiz. Artık yeter savaş içinde gözümüzü açtık hala savaş içinde yaşıyoruz. Artık yeter! Bu insanlar sözde bizim kardeşimizdi sessizlikleri canımızı acıtıyor. Bu durum böyle devam ederse bir iç savaş kaçınılmaz olur."

Yasaklı olmayan mahallelerden biri olan Ziya Gökalp Mahallesi Muhtarı Muhsin Sanay, "Bizim mahallemizde yasak ilan edilmemesine rağmen abluka altında. Sağlık merkezleri ve okullar kapalı. İnsanlar kimlik kontrolüyle, arama ile sokaklara giriyor. Artık yeter" şeklinde konuştu.

Yasaklı mahallelerden birinde çocuğunun vücudu yanan Berivan isimli bir anne, size tek bir şey göstereceğim deyip kızının üstünü çıkararak şunları söyledi: "Kızım okulların yanması esnasında bu hale geldi vücuduna asit döküldü ve parçalandı. Kaç gün boyunca evde ekmek ve yemek olmadığı için şeker ile çocuklarımı avutmaya çalıştım. En son dayanamayıp 'buradan çıkalım' dedim, sokağa çıktığımız gibi keskin nişancılar üzerimize ateş etmeye başladı. Kızımın kafasına gelen bir kurşun sıyırıp geçti. Yeter artık biz insanlar ölsün istemiyoruz bu sorunu bir şekilde çözün."

Sur Teknik Anadolu Lisesi öğrencisi bir genç kadın ise ağlayarak, "Herkes mutlu yaşar iken biz bu korku ile yaşamak istemiyoruz. Biz cenazeler görmek istemiyoruz" dedi. 

Son olarak 8 gündür cenazeleri Sur'da bekletilen Oran ve Seviktek'in aileleri söz aldı. Baba Oran da şunları dile getirdi: "Az önce bu kürsüye çıkan Türkan Elçi ve Rakel Dink'in acısını paylaşıyor ve mücadeleleri önünde saygı ile eğiliyorum. Bugün 20 yaşındaki çocuğumu üniversiteye kaydeden bir baba olarak, çocuğumu kampüste değil, barikatların arkasında mı aramam gerek? Ben çocuğumu kendi elimle Dokuz Eylül Üniversitesi Kimya bölümüne kaydettim. Bu çocuk altı ay içerisinde defalarca gözaltına alınıp tehdit edildi. Çok büyük bir suç işlemişti, okulun kantininde Azadiya Welat ve Özgür Gündem gazetelerinin stadını açmıştı.

8 gündür tüm girişimlerimize rağmen cenazelerimizi alamadık. Bunun hesabını vermesi gerekenler biz aileler değiliz, hendeklerin açılmasına sebep olan devlettir. Çocuklarımızın cenazesinin hala nerede olduğunu bilmiyoruz. Okul bahçesinde mi, Kurşunlu Cami'de mi bilmiyoruz. Savcı bize diyor ki, 'gidip hendekleri kaldırıp cenazelerinizi alabilirsiniz. Bir kâğıt imzalamanız gerek, başınıza bir şey gelirse sorumlusu biz değiliz. Güvenliğinizi sağlamayız' bunun sorumlusu kim peki biz miyiz?

Yeter artık bu topraklarda çocuklar dövülerek, tehdit edilerek dağlara yönlendirilmesin. Bu sorun artık bir şekilde çözülmeli ve bu sorunun çözülmesi için de tek muhatap Sayın Öcalan'dır."

Abi Seviktek ise, "Burada kardeşleriniz misket bombalarıyla, havanlarla bombalanıp, A4 mermiler ile taranırken neden sesiz kalıyorsunuz? Ortada bir kardeşlik varsa artık zedeleniyor haberiniz olsun! Neden sessizsiniz? Cenazelerimiz üzerinden bizi satın almaya çalışıyorlar, bundan önceki hükümetler de bunu denediler ama olmadı. Çocuklarımızın kanında boğuldular. Nasıl ki bu coğrafyada Kenan Evrene 80 Fatiha okunmadı, Erdoğan'a da 70 Fatiha bile okunmayacak" dedi.

‘ORTAK VİCDANI TEMSİLEN SESİMİZİ DUYURMAK İÇİN BURADAYIZ’

Konuşmaların ardından barış savunucuları adına basın açıklaması yapıldı. Açıklama Türkçe ve Kürtçe okundu. Kürtçe metni sanatçı Rojda, Türkçe metni ise Lale Mansur okudu.

Sanatçıların açıklama metni şöyle: “Diyarbakır'dan bütün Türkiye'ye sesleniyoruz; koşar adım iç savaşa gidiyoruz farkında mıyız? 

Vatanın bölünmesinden kaygı duyanlara sesleniyoruz; vatan bölünüyor, yürekler bölünüyor, farkında mıyız? 

Savaş kararı alanlara sesleniyoruz; kan, ölüm, yıkım üzerine iktidar kurulamaz. Bir durun, bir görün, bir anlayın, savaş kararınız kurşun olup, bomba olup, ateş olup insanları öldürüyor, doğayı, tarihi, kültürleri, insanlık mirasını, dostluğu, kardeşliği yıkıyor, farkında mısınız?

Ortak vicdanı temsilen sesimizi duyurmak için buradayız: eller ettikten çekilsin, silahlar susturulsun, ölmeye öldürülmeye son verilsin. Acilen çözüm masasına dönülsün, meclis de sürece dahil edilsin, demokratik ortamda oturulup konuşulsun. 

Aslolan ölüm değil hayattır. Aslolan insandır, insanın özgürlüğü, insanın mutluluğudur. Artık yeter! Çocuklarımızı kurban etmeyin, bizleri kurban etmeyin; geleceğimizi bin yıllık kardeşliğimizi kurban etmeyin.

Yarın çok geç olacak farkında mısınız?"

Açıklamanın yapılmasının ardından sanatçılar hep bir ağızdan 'Diyarbakır etrafında tanklar var' türküsünü söyledi.

Türkünün ardından zılgıt ve alkışlarla yürüyüşe geçen barış savunucuları, Dağkapı dört yola geldiklerinde polis barikatlarla yolu kapatıp kitlenin içeriye girmesine engel oldu. Aynı basın açıklaması bir kere de polis barikatlarının önünde okundu. 

Açıklamanın ardından bir grup içeriye girip yasaklı olmayan mahallelerde inceleme yaptı, bir grup vali ile görüşmek üzere Amed Valiliğine geçti, bir grup ise Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları ile görüşmek üzere Amed Büyükşehir Belediyesi binasına geçti. 

Öte yandan halkın ve sanatçıların geçişine engel olunan Sur ilçesine yoğun askeri araç, mühimmat ve asker sevkiyatı da dikkat çekti.