Aynı türküyle yürüdüler insanlık düşmanlarının üzerine
Gece saat 00.30'da havan sesleriyle uyanıyoruz. Yer gök inim inim inliyor. Garip olan şu ki, kimse olağanüstü bir refleks göstermiyor. Bu sesler artık günlük yaşamın adeta bir parçası.
Gece saat 00.30'da havan sesleriyle uyanıyoruz. Yer gök inim inim inliyor. Garip olan şu ki, kimse olağanüstü bir refleks göstermiyor. Bu sesler artık günlük yaşamın adeta bir parçası.
Gece saat 00.30'da havan sesleriyle uyanıyoruz. Yer gök inim inim inliyor. Garip olan şu ki, kimse olağanüstü bir refleks göstermiyor. Bu sesler artık günlük yaşamın adeta bir parçası.
Çünkü burası Kerkük ve zaman zaman şehrin içinde patlayan bombalarla, şehrin birkaç on kilo metre ötesinde sürekli Kürt güçleriyle DAİŞ çeteleri arasında yaşanan çatışmalar yaşamın doğal bir akışı sanki. Ancak dakikalar ilerledikçe bu kez durumun biraz farklı olduğu anlaşılıyor. Mermiler durmadan yağmur gibi uçuyor havada.
Hemen kameralarımıza, fotoğraf makinelerimize uzanıyoruz. Geceyi aydınlatan küçük köylerin silik ışıkları ve uzakta Kakailerdiyarı Dakuk dolunaylı bir gecenin uyku sersemliğinde. Durumu netleştirmek için hemen ilgili yerlere ulaşmaya çalışıyoruz. İlk bilgiler gerilla-peşmerge ve DAİŞ çetelerinin şiddetli çatışma haberlerini veriyor.
Çekim malzemelerimizi sırtladığımız gibi, bulduğumuz ilk taksiyi çevirip çatışma alanına doğru yol alıyoruz. Çatışmaların yaşandığı yer Kerkük şehir merkezine sadece 30 kilometre uzaklıkta. Çatışmanın ana merkezi Meryem Beg nahiyesinin bulunduğu alan. Çatışma bölgesine vardığımızda alanın genişlediğini, Küçük ve büyük Mıreve Şehida köylerine kadar yayıldığını öğreniyoruz.
Gecenin sessizliğini çoktan bölen mermi sesleri her tarafı çoktan bir cenk alanına dönüştürmüş. Köylere ulaşmak için hızlı bir şekilde yol alıyoruz. Çatışma bölgesine sadece 1-2 kilometre uzakta daha önceki operasyonlarda yıkılmış bir köprünün altında yüzlerce peşmergeyle karşılaşıyoruz. Ay ışığından parlayan yüzlerinden çoğunun yorgun ve telaşlı olduğu gözlerden kaçmıyor. Aldıkları mermilerle yaralananlar, mevzilerinde silah şakırtıları arasında DAİŞ çetelerini geriletmeye çalışanlar…
'GİTMEYİN, ÇATIŞMA ÇOK YOĞUN'
İçlerinden biri arabamızın önünü kesiyor. Telaşı gözümüzden kaçmıyor. Kendimizi tanıttıktan sonra hemen bilgi alıyoruz. Belki de ajanslara ilk düşen bilgiler oluyor. Olduğumuz yerden çatışmanın yoğunlaştığı alanları anlamaya çalışıyoruz. Ön cephe çok daha doğun bir çatışma içinde. Oraya gitmek isteyince, bir peşmerge bize doğru geliyor ve “Gitmeyin kardeş çatışma çok yoğun, ben Mıre köyündeydim, köyü kaybettik'' diyor. Şehadet verip vermediklerini soruyoruz. Peşmerge; ''Şehadet var, kaç olduğunu bilmiyorum ama yaralılarımız çoktur'' diyor.
Ancak ne olursa olsun ön cephelere varmalıyız. Kararlılığımızı görünce peşmergeler engel olmaktan vazgeçiyorlar. Biraz ilerledikten sonra gerillanın bulunduğu ön cepheye varıyoruz. Doçkave BKCsesleri yeri göğü inletiyor. Her tarafa gecenin karanlığında toza dumana ve barut sesine boğulmuş.
İlk karşılaştığımız peşmerge mevzisinde olduğu gibi gerilla mevzilerinden de ilerlememize karşı çıkılıyor. Uçaksavarın başında bir kadın gerilla çeteleri yoğun ateş altına almış. Sanki o an her şey bitecek ve sanki o an her şey yeniden başlayacak. Bir bitiş ve bir başlangıç anı. O doçka namlusu bir bitiş ve bir başlangıç anının anahtarı sanki.
İzli mermilerin düştüğü arazide büyük bir yangın başlamış. Gerilla Arjin’in doçkasının yanına kadar sokulup karşı taraftaki çetelerin olduğu yerleri çekmeye çalışıyoruz. Arjin bir taraftan ateşe devam ederken, bir taraftan da bize çetelerin mevzilerini gösteriyor.
'ALLAHÜ EKBER SESLERİYLE GELİORLARDI'
İşaret parmağıyla, "Bakın şuralardan geldiler. Dört kol biçiminde.” Doçkacı Arjin’in ve karşı tarafın görüntülerini aldıktan sonra, hemen yan taraftaki BKC silahıyla durmadan mermi atıp, zincir değiştiren gerilla Şiyar’ın yanına gidiyoruz. Çeteler ilk saldırdığında Şiyar tam da şimdi biksi silahını kullandığı yerde nöbetçiymiş. Çatışmanın ilk anını ona soruyor ve şu yanıtı alıyoruz: ''Çeteler ilk önce iki roket attı, roketlerin ikisi de mevzimizin tam önüne düştü. Başta uzakta olduklarını, kendi noktalarından attıklarını düşündük. Çünkü hemen her gün roket yada doçka ile taciz atışı yapıyorlardı. Fakat sonra gittikçe yakınlaşan Allahu Ekber sesleri duymaya başladım. Öyle olunca bizde hemen silahlarımıza sarıldık ve taramaya başladık. Yoğun ateş altında ilerleyemediler. Bir de kısa süre sonra arazide yangın tutuşunca artık kıpırdayamadılar. Fazla uzakta değiller. Dikkatli dinlerseniz çetelerin Allahü Ekber seslerini duyabilirsiniz. Şu sağ tarafımızda bulunan Mire köyünü ele geçirdiler orada yüzlerce peşmerge vardı ama daha fazla direnemediler.''
Dikkatli dinleyince seslerin gerçekten de geldiğini duyuyoruz. 400 metre sol taraflarında da peşmergenin olduğunu, oraya da saldırı olduğunu fakat oranın da gerilaların noktası gibi düşmediğini direndikleri öğreniyoruz.
Yavaş yavaş hava aydınlanlamaya başlıyor. Gerilla komutanlarından çatışmanın gidişatından, olası gelişmeler üzerine soru soruyoruz, "Mıre köyü çok stratejik hemen alınması lazım, çetelerin elinde fazla kalırsa bir daha almak çok zor olur. Yine köyde sağ ve yaralı kalan peşmergelerin olduğu da söyleniyor. Bu yüzden hava tam aydınlanana kadar almamız lazım. Biz bunu peşmergeye de söyledik" diyor.
GERİLLA-ANTİ TERÖR TİMLERİ BİRLİKTE KÖYE GİRECEK
Bu sohbetimizden kısa süre sonra bir grup gerillanın hazırlandığını görüyoruz. Tam harekete geçecekken biz de onlarla biraz ön tarafa gidip çekim yapmak istediğimizi söylüyoruz. Gerillalar kabul etmiyor. Diretiyoruz, gitmeliyiz. Sonunda kabul ediliyor, ancak bir şey olursa sorumluluk size ait, tamam diyoruz. Giden grupla birlikte anti terör timlerinin hazır bulunduğu Mire'nin tam karşısına gidiyoruz. Gerilla ve anti terör timleri birlikte planlama yapıyor. Hava aydınlanır aydınlanmaz kısa süre önce sessizliğe gömülen gecenin can hıraşgömbürtüsü yeniden başlıyor. Önden anti terör ve HPG, YJA-STAR gerillaları, arkalarından da peşmerge ve milisler...
MIRE KÖYÜ TEKRAR ÖZGÜRLEŞTİRİLİYOR
Önden giden gerilla ve anti terör timleriyle birlikte, ama kendimizi mermilerin de hedefi olamaycak şekilde koruyarak hareket ediyoruz. Köye girer girmez kulak zarlarımızı zorlayan büyük bir patlama sesi duyuyoruz. Uçaklar ani bir sortiyle çetelerin mevzilerine bombalar bırakıyor. Ardından gerilla ve timler köyde kurulan çete mevzilerini ateş altına almaya başlıyor. Yeniden çıldırtan mermi seslerine barut kokusu birbirine karışıyor. Üzerimizden yüzlerce mermi geçiyor... Her taraf toz duman içinde. Kameralarımızın objektifi tozdan bir metre ötesini göremiyor. Objektifleri silip yeniden çatışma alanına doğrulttuğumuzda gerilla ve timlerin farklı yerlerden gruplar halinde köye girdiğini kaydediyoruz.
Ani baskınla birlikte köy kısa sürede çetelerden geri alınıyor. Biz de köye giren gruplarla birlikte hareket ediyoruz. Evler tek tek kontrol ediliyor. Çeteler girdikleri tüm evleri darmadağın etmişler. Köylüler de köyün alınmasından kısa süre sonra yeniden evlerine dönüyorlar. Kimisi harabeye dönmüş, kimisinin eşyaları götürülmüş.
HÜZÜNLÜ AN
Bulunduğumuz evden çıkıp başka tarafa ilerleyince hayatını kaybeden bir peşmerge cenazesinin yerde yattığını görüyoruz. Diğer bir peşmerge ise başını dizlerinin üzerine koymuş ve ağlıyor. Sonra bir peşmerge bize yanaştı. Dizinin üzerine koyduğu ölü ağabeyinin başı. Ve bir savaşın en onulmaz anlarından biri. En unutulmaz, en iğrenç ve ama insanlık düşmanı bu çete sürüsüne karşı belki de en onurlu anlardan biri. Gerektiğinde onuruyla ölmesini bilmek.
Kürt savaşçılar, gerilla, peşmerge, özel timler. Hepsi o gecede tek yürekti. Hepsinin tek amacı vardı. Günahsız bir halkı gözü kararmış vampir sürüsünden korumak. Ölü ağabeyinin onurlu yolculuğunu bu yüzden sindirmişti peşmerge.
Şafak sökeli epey zaman olmuştu. Her taraf aydınlıktı artık. Kürt savaşçılar bizi bulunduğumuz yerden uzaklaştırıyorlar. Her taraf aranacak. Olası mayınlama tehlikesine karşı tedbirler alınacaktı. Köyün bazı yerlerinde çekimler yaptıktan sonra çekiliyoruz.
İNSANLIĞI VE ONURLARINI KORUMAK İÇİN...
Köyün içinden çıkacağımız anda, yerde yatan 8 çete cenazesiyle karşılaşıyoruz. Bunlardan üçü sonradan öğreniyoruz ki, halen 16 yaşında. Yine çetelerden ele geçen çok sayıda askeri araç, mühimmat.
O gecenin bilançosu resmi rakamlara göre 60 çete öldürüldü. Çetelerin o gece aldıkları köy sabah saatlerinde Kürt savunma güçlerinin baskınıyla geri alındı. Çetelere ait bir çok askeri araca ve değişik türdeki mühimmata el konuldu.
O gece Kerkük’te yaşananlar gözlerden ırak belki, belki kan deryasına dönen Ortadoğu açısından herhangi bir çatışma anıydı. Ama insanlar öldü. Ve insanlar öldü, kendi topraklarını, kendi insanlarını, insanlığı ve onurlarını korumak için. O gece özlemi duyulan parsellere bölünmüş, birbirine yıllardır düşman edilmiş bir halkın evlatları doğudan geldiler, kuzeyden, güneyden, Rojava'dan geldiler ve hepsi aynı türküyle yürüdüler insanlık düşmanlarının üzerine.