‘Amara’

Rojhilat- Marîwan Kanîdînir doğumlu, Amara Cûdî kod adlı Leyla Eyranepur 26 Haziran 2015’te Kobanê’de yaşamını yitirdi...

Rojhilat- Marîwan Kanîdînir doğumlu, Amara Cûdî kod adlı Leyla Eyranepur 26 Haziran 2015’te Kobanê’de yaşamını yitirdi...

Rojhilatlı Amara, Kobanê savaşının başından itibaren en ön mevzilerinde yerini almış komutan bir kadın savaşçıydı. İnsanlık değerlerinin düşmanı olan DAIŞ çetelerine karşı 4 ay Kobanê'nin güneyinde amansız bir savaşın içinde kendisini koruyabildi. Güney Kobanê'de açılan savaş mevziisinde sürekli en ön saflarda yerini alan Amara ile Nisan ayında Sırrîn’e yakın Grê Sevê Tepesi’nin alt kısmında Fırat Nehri kıyısında YPJ savaşçılarına direktif verdiği sırada tanışma şansımı olmuştu.

Güney cephesinin savaş mevzilerini gezmeye geldiğimizi duyan Amara Cudi, 'gazetecilere gece' adı altında devrim marşları ve zılgıtlarla karşılanma törenini koordine etmişti. Göze çarpan iki kadın! biri Zilan Amed, diğeri Amara Cudi! geceye karışan zılgıt seslerinin ikisine ait olduğunu sonradan öğrendik. Zifiri karanlıkta yakılan ateş başında fokurdayan çaydanlık aramıza girmişti. Alevlerin yüzüne vurduğu Amara'nın küt kesilmiş saçına espriyle açmıştık konuyu. Askerdi, evet ama güler yüzlü Amara'nın 'tarz' ya da modaya uyduğu için saçlarını kesmediğini çok sakin bir ses tonuyla izahat getiriyordu:

"Aslında beni uzun yıllar tanıyan arkadaşlarımda şu an savaş cephesinde yer alıyor. Kadın savaşçıların saçını ne kadar sevdiğini belki hiç duymamıştın değil mi? saçlarım örgülü ve çok uzundu. Gür olmasından dolayı kesmiyordum. Kobanê merkezinin güney kısmında kendimize bir mevzi yaptık. Gelen çeteleri pusuya düşürmek içindi. Ancak mevziimizi çetelerin fark etmeyeceği öyle bir yere ya-pmalıydık. Tam çöpün içinde, tavanını katı yağ tenekelerinden yapmak zorunda kaldık. Daha sonra Kobanê merkezi özgürleşince banyo yapma şansım oldu. Arkadaşlar başıma su dökünce bitlerin su yüzüne çıkıp yüzdüklerini gördüm. Yalan yok, banyoda dahi çok ağladım ama kesmekten başka çarem yoktu. İşte küt saçımın kısa öyküsü öyle..."

'Tarz yapmışsın' sözünü sarf etmemin getirdiği mahcubiyet, diğer yandan 4 ay boyunca yağlı tenekelerin altında yaşadıkları zorlukları öğrenmem ona 'bir anını anlatır mısın? sözünden sonra' içlenmişti Amara, 'konuşmazsam?' sözüyle birlikte yine gözü ateşe gitmişti. O sırada parmağım makinemin deklanşörüme giderek Amara'nın o güzel siluetini ölümsüzleştirmek istedim. 

"Anlatacağım tamam. Özgür arkadaş vardı yanımda bana 'Heval Amara Kobanê özgürleştirildiğinde ilk işim bu puşiyi Miştenur Tepesinin zirvesindeki direğe asmak olacak. Sen de avazın çıktığı kadar zılgıt çekersin' ama işte Özgür arkadaş Kobanê özgürleştirilmesine birkaç gün kala şehit düştü. Ama puşisi bendeydi gittim astım, zılgıt da çektim ama Özgür arkadaş artık yoktu ki halay çekeyim. Halay çekemedim." 

Anısını öğrendiğim Amara'nın duyguda ne kadar derin yaşadığını fark ettiğim sırada çekinmeden gözyaşlarımı özgürce bıraktım. Ateşin yansımasında fark ettiği sırada gülerek, "aaa ağlıyor musun? o anılara bağlı kalınır ağlanmaz biliyorum, bu halkın en soylu ve asil çocukları toprağa düştü, ama özgürlük için şartlar bunu gerektiriyor" sözlerine ağlamaklı bir ses tonuyla 'Kobanê kentinin varlığına isyan ettim. Bunca güzel insanların gidişine değer miydi? sözlerime yine tepki göstererek, "DAİŞ gibi iğrenç bir çete örgütüne mevzilerimizi bırakmamalıydık! Dünya daha Apocuları tanımamıştı ya da tanımak istemiyordu! İşte Kobanê'de Apocular destan yarattı. Dünya fiziki olarak var oldukça Kobanê destanı dilden dile aktarılacak bu Kürt halkı için bir onur abidesi değil mi?"

Ateşin başından kalkarak Fırat Nehri’nin sesine kulak vermiştim. Bir anlığına gazeteciliği bir kenara bırakarak kendimle vicdani muhasebeye girdim. Diğer yandan roman olabilecek Rojhilatlı kadın savaşçısının romansı anısının yüreğime dokunuşunun aciziyeti içerisine girdim. Konuyu değiştirmek için bir anda kahkaha atıp" nereye gidiyorsun gel söz artık etkileneceğin bir anı artık anlatılmayacak" oysa benim ısrarlarım sonucu açmıştı anısını...

Gecenin ilerleyen saatlerinde şampuanını göstererek "yarın sabah gel ateşte su ısıtırız başını şampuanımla yıkarsın" sözünden sonra yine konu küt saçına geldi. İlerleyen saatlerde çevreyi kontrol etmek için bir grup kadın savaşçı ile keşfe giderken, biz de uyumuşuz. 4 aylık anılarını ANF'ye anlatacağının sözü almıştım. Ancak sabah uyandığımızda farklı bir cepheye gittiğini duyduğumda üzülsem de gitmesi gerektiğini kabullenmem gerekiyordu.

"Güneydoğu cephesine gelsin söz orada röportaj vereceğim" haberini yollasa da yolum düşmemişti Amara'nın kaldığı savaş mevsizine... 

Güzel yüzü belki de hiç gitmeyecek görenlerin gözlerinin önünde... Tanrıçalaşan özgür Kürt kadınların izinden giden bir kadın adı gibi anlamlı "AMARA" bizler ve gelecek nesiller sizlere hep borçlu kalacak...