AKP’nin yenilgisi, IŞİD ve El Nusra’nın da yenilgisi olacaktır-Mustafa Karasu

Cumartesi günü iki parti miting yaptı. Kazlıçeşme’deki HDP mitingi hınca hınç kalabalıktı. AKP’nin mitingi ise mecburen gelmiş öğrenciler, memurlar, kamu araçlarıyla getirilmiş topluluklarla doldurulmak istenmişti.

Cumartesi günü iki parti miting yaptı. Kazlıçeşme’deki HDP mitingi hınca hınç kalabalıktı. AKP’nin mitingi ise mecburen gelmiş öğrenciler, memurlar, kamu araçlarıyla getirilmiş topluluklarla doldurulmak istenmişti. Ne kadar görüntüler göz yanıltacak biçimde çekilse de, ince uzun olan meydanın ön tarafı dışında arkası boş kalmıştı. AKP’nin mitingi, HDP mitinginin topladığı kalabalığa ulaşmamıştı. 

Kalabalıktan öte, toplananların niteliği ve kimlikleri çok önemlidir. HDP mitingi tüm Türkiye’yi temsil ederken, AKP mitingi ise sadece bir kesimi meydana toplayabilmişti. AKP ile HDP arasındaki temel fark budur. AKP tüm Türkiye’yi bir kesimin ülkesi haline getirmek; diğerlerine yaşam hakkı tanımamak isterken, HDP meydanlara tüm Türkiye’yi getirmiştir. AKP’nin meydanı tek millet, tek vatan, tek ulus, tek devleti temsil ederken, HDP’nin Kazlıçeşme meydanı, demokratik ulusu temsil etmektedir. 

Kürt Halk Önderi, HDP projesiyle Türkiye halkıyla Kürt halkının demokrasi mücadelesini birleştirip demokratik Türkiye içinde halkların birliğini sağlamak isterken, AKP bu birliktelikten rahatsız olmuştur. İki halkın demokratik birliğini sağladığı için Kürt Halk Önderi’ne ve HDP’ye teşekkür edilmesi gerekirken, bu çabaya ve ortaya çıkardığı fotoğrafa öfkelenilmektedir. Türkiye tarihinin en önemli ve değerli siyasi projesine parti ve belli bir zümrenin çıkarları için saldırılmaktadır. Eğer Türkiye halklarına bir ihanet varsa, o da HDP’nin Türkiye’yi birleştirmesine öfkelenmektir. 

AKP’nin zihniyetinde Türkiye’nin tüm farklı kimliklerini birleştirmek yoktur. Türkiye’yi “tek, tek, tek” diyerek tek bir renge boyamak istemektedir. AKP başarıyı burada görmektedir. 90 yıldır Türk devletinin yapamadığını, hem de halkların ve toplulukların bilinçlendiği bir zamanda yapmak istemektedir. Erdoğan’ın çıkmazı ve giderek çirkinleşmesi bundandır.

Tüm Türkiye ve dünya, AKP’nin HDP’ye yönelik bu düşmanlığını anlamaya çalışıyor. Türkiye tarihinde hiçbir partiye bu kadar saldırılmamış ve yüklenilmemiştir. AKP, şimdiye kadar yüzde on barajının altında kalmış bir partiden neden bu kadar korkuyor? Düne kadar “Kendine güveniyorsan neden parti olarak seçime girmiyorsun” diyenler, şimdi HDP parti amblemiyle seçime girince en büyük düşman oldu. HDP aforoz edildi; dünyada görülmemiş bir ötekileştirme kampanyası yürütüldü. 

Yüzde 10 barajını aşarak AKP’nin milletvekili hırsızlığını önlemek tabii ki AKP’yi öfkelendirdi. Bu defa hırsızlığına son verileceği için öfkeleniyor. AKP, hırsızlık ve kolay kazanma yeteneğini kaybettiği an baş aşağı gidecektir. Bu nedenle HDP’nin en doğal hakkı olan parti adı altında seçime girmesine öfkelenilmektedir. Bu gerçeklik, AKP’nin şimdiye kadar yüzde 10 barajıyla yaşadığını göstermektedir. Demek ki Erdoğan ve AKP’nin yüzde on barajlık canı varmış. AKP artık umudunu seçimdeki başarısına değil, HDP’nin baraj altında kalmasına bağlamış. Yani umudunu dünyanın en antidemokratik yasasına bağlamış. Böyle bir kafadan Türkiye’ye hayır gelir mi? Umudunu antidemokratik yasalara bağlayanlardan tabii ki diktatör çıkar. Umudunu antidemokratik yasalara bağlayanlardan demokratikleşme ve Kürt sorununu çözme yönünde adım atması beklenir mi? 

Daha düne kadar barajı aşamaz diyenler, şimdi HDP parti olarak seçime girdi diye çıldırmışlar. Düne kadar küçük gördükleri partiye bir düşmana bile yapılmayacak saldırıları yapıyorlar. Öyle ki, kendilerini kaybetmişler; öfke nöbeti geçiriyorlar. Tam bir panik hali yaşıyorlar. HDP’yi baraj altında tutmak için her şeyi mübah görüyorlar. Amaca ulaşmak için her şey mübahtır, anlayışını tam da AKP’nin şimdi HDP’yi karalama kampanyasında görüyoruz. Son bir haftada amaca ulaşmak için hangi çirkinlikleri ve cambazlıkları yapacaklarını göreceğiz. Amaca ulaşmak, yani HDP’yi baraj altında tutmak için seçim günü ve sandıklar açıldıktan sonra ne yapacaklarını göreceğiz. Amaca ulaşmak için her şey mübah zihniyetine sahipse AKP’den her şey beklenir. Nitekim Türkiye tarihinde ilk defa bir partinin tüm diktatörler ve hegemon zihniyette olanların yaptığı gibi iktidarda kalmak için her şeyi yapabileceği düşünülüyor. Bilindiği ve görüldüğü gibi diktatör olanlar binlerce, on binlerce insanın ölümüne neden olurlar, ama iktidarı kendiliğinden bırakmazlar. Şu anda da Tayyip Erdoğan zihniyeti, ruh hali ve tutumu budur. 

Bazı çevreler şu anda Türkiye için en hayırlı şey koalisyondur, Türkiye’yi bir koalisyon kurtarır, demektedir. Gerçekten de AKP’nin siyaseti ve toplumu bu kadar kutuplaştırdığı yerde ancak koalisyonlar siyasetçileri ve toplumu birbirine yakınlaştırır. Bu kutuplaşmayı ancak koalisyonlar önleyebilir. Belki siyasi olarak bir araya gelişler topluma da yansır ve tabanda da bir yakınlaşma olur. Herhangi bir koalisyon AKP’nin yaptığı kutuplaşmayı ortadan kaldırabilir.

AKP tek başına iktidara gelmezse koalisyon kurulabilir, deniyor. Belki de böyle bir koalisyon AKP’nin aklını başına getirebilir. Belki hegemon, otoriter bir zihniyetten böyle kurtulunur. Yine HDP gibi bir demokratik güç böyle bir siyasi tabloda daha etkili bir güç haline gelir. Siyaseti etkileme gücüne kavuşur. Bu açıdan 7 Haziran sonrası bir koalisyonun Türkiye için barış ve istikrar getirme olasılığı, tek başına bir iktidara göre daha fazladır. Hatta mevcut siyasi ortamda herhangi bir tek parti hükümeti sadece otoriter ve baskıcı rejim getirir. Bir AKP’nin gidip başka bir AKP’nin gelmesi olur. Bu nedenle bu seçim açısından en hayırlı şey, tek başına bir iktidarın ortaya çıkmamasıdır. 

AKP hükümeti şimdiye kadar tek başına iktidar olmayı demokratikleşme için değil, daha fazla hegemonik bir iktidar olmak için kullandı. AKP’nin tek başına iktidar olması, bundan sonra daha fazla hegemonik, otoriter olması anlamına gelecektir. Bu açıdan AKP’nin tek başına iktidar olması çok tehlikelidir. AKP’nin yeniden tek başına iktidar olması, Türkiye’ye felaketler getirecektir. Bir koalisyon ise siyasi partilerin ortak çalışması ve daha demokratik bir zihniyete kavuşmasına vesile olur. Farklı olanlarla ortak çalışma demokratik zihniyeti geliştirir. Bu nedenle 8 Haziran’da bir koalisyon Türkiye için daha hayırlı sonuçlar getirir. HDP’nin de güçlü biçimde Meclis’e gireceği hesaplanırsa, Türkiye’de bir demokratikleşme kültürü gelişir. 

Artık AKP hükümeti gibi Kürtlere karşı yeni bir savaş hükümeti kurulamaz. İster AKP-CHP ister başka koalisyonlar olsun ya kutuplaşmış Türkiye’yi ortadan kaldırmaya çalışacaklardır; Kürt sorununun çözümünde adım atacaklardır ya da Türkiye’yi dağılmayla karşı karşıya bırakacaklardır. Artık Erdoğan ve Davutoğlu’nun otoriter ve güçlü devlet olmakla sorunları çözme zamanının sonuna gelinmiştir. Zaten bu nedenle HDP demokratikleşme projesiyle başaracak, AKP ise hegemonik otoriter zihniyeti nedeniyle kaybedecektir. Kuşkusuz hegemonik zihniyetlerin kaybetmesi demokratik zihniyetin kazanması olacaktır. Seçimde ortaya çıkacak bu tablo Türkiye’nin yeni rotasını belirleyecektir. Türkiye, HDP ütopyası ile değişecektir. Türkiye’de yeni bir siyasi tarih başlayacaktır. AKP’nin tek başına iktidar olmasının önlenmesi, otoriter hegemonyacılığın ve diktatörlüğün önlenip demokratikleşmenin önünün açılması demektir. On yılların demokrasi mücadelesi birikimi HDP ile somut mevzilere ve demokratik Türkiye zihniyeti ve yapılanmasına kavuşacaktır. 

HDP projesine bu kadar şiddetli karşı çıkılmasının nedeni, sadece barajı aşarak AKP’ye bazı milletvekillerini kaybettirmesi değildir; AKP HDP’nin barajı aşmasıyla zihniyetinin ve politikasının sonunun geleceğini görmektedir. HDP’nin demokratik ulus anlayışıyla AKP’nin tekçi anlayışı iflas edecektir. Bu, sadece AKP’nin değil, 90 yıllık devlet zihniyetinin iflası anlamına gelecektir. Öyle ki, artık bu tekçi zihniyeti CHP bile savunamayacaktır. AKP 90 yıllık tekçi zihniyetten besleniyordu. Kaybetmesi, bu zihniyetten beslenmesinin de sonunu getirecektir. Sadece AKP değil, aynı zihniyete sahip ve aynı gericilikten beslenen CHP ve MHP de yenilmiş olacaktır. Bu açıdan HDP’nin kazanması Türkiye’yi değiştirecektir. 

HDP, sadece Türkiye’de yeni bir siyasi dönem başlatmayacaktır, Ortadoğu’da da yeni bir tarih başlatacaktır. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren tekçi zihniyettir. Erdoğan gibi tek tek diyenler Ortadoğu’yu bu duruma getirmiştir. Eğer AKP kaybederse tekçi zihniyet kaybedecektir. HDP ve demokratik ulus projesi kazanırsa bu, tüm Ortadoğu’ya yansıyacaktır. AKP’nin kaybetmesi, IŞİD ve benzeri zihniyetlerin de kaybetmesidir. Bu açıdan bu seçim bir yönüyle de IŞİD ve El Nusra gibi örgütler ile demokratik ulus projesinin mücadelesi olacaktır. AKP kaybederse IŞİD’in, El Nusra’nın kolu kanadı kırılacaktır; Ortadoğu’da demokratik ulus rüzgarı esecektir. Bu da halkların kurtuluş umudu olacaktır. IŞİD, silahtan çok, demokratik ulus zihniyeti ve bunun yarattığı umutla yenilecektir. Bunun başlangıcı da 7 Haziran’da HDP’nin zaferiyle gerçekleşecektir. 

Bu seçime bir de Ortadoğu’ya yapacağı etkiyle bakılmalıdır. Türkiye’nin durumu Ortadoğu’daki siyasi durumu fazlasıyla etkilemektedir. Bu nedenle AKP zihniyeti ve iktidarı IŞİD ve El Nusra gibi odakları beslemektedir. Türkiye’den güç almaktadırlar. Eğer AKP kaybedip HDP kazanırsa, bu defa Türkiye’nin etkisi demokratik ulus yönünde olacaktır. Bunu çok önemsemek gerekir. Bu nedenle AKP’ye oy vermek, bir yönüyle de IŞİD’e, El Nusra’ya oy vermektir. HDP’ye oy vermek ise Ortadoğu’nun demokratik ulus temelinde kurtuluşuna ve toplulukların, halkların kardeşliğine oy vermektir. Bu açıdan HDP kazanırsa sadece Türkiye değil, Ortadoğu’da yeni bir güne uyanacaktır. 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA