Afrin’deki saldırıların arkasında hangi güçler var?

Afrin’deki saldırıların arkasında hangi güçler var?

Batı Kürdistan’ın Afrin kentine 25 Mayıs’ta başlatılan saldırılarda yer alan grupların profilleri, saldırıların arkasındaki güçlere de işaret ederken,  YPG tarafından ele geçirilen görüntü ve belgeler saldırının amaçlarını ortaya koyuyor.

25 Mayıs'ta Afrin'in Şêrava nahiyesine bağlı Basilê, Ziyaret, Bênê, Akibê köylerine yönelik çete grupları tarafından gerçekleştirilen saldırılara YPG'nin karşılık vermesiyle şiddetli çatışmalar yaşandı.  Bu çatışmalarda YPG tarafından esir alınanlar üzerinde ele geçirilen belge ve görüntüler, saldırıların iç yüzü ile birlikte Rojava'ya yönelik gerçekleşen saldırıların arkasındaki güçler hakkında da bilgi veriyor.

SINIR HATTINDAKİ SUNİ GERGİNLİK

Son bir aylık süre içinde Rojava geneline özelde de Afrin'e yönelik saldırıların fitili Güney ve Batı Kürdistan sınır hattındaki “suni” gerginlikle başlatıldı.  Aynı dönemde ikinci bir askeri güç oluşturulması yönünde Güney Kürdistan merkezli olarak dayatmalar yapıldı. Federal Kürdistan Bölgesi’nde himaye edilen ve Batı Kürdistan’da bir tabanı olmayan Azadi Partisi'nin başkanı Mustafa Cuma ikinci askeri güç oluşturulmaması halinde “iç savaş çıkacağı” yönünde tehdit etmişti. Bu açıklamalarla birlikte sınır gerginlik tırmandı.

Gerginliğin üzerinden iki gün geçmeden Tıltemir, Tılkoçer ve Afrin'e yönelik eş zamanlı saldırı başladı.  Yine aynı dönemde Güney Hükümeti tarafından Sêmalka kapısı kapatıldı. Afrin'e saldıran çete grupları da ambargo uygulamak amacıyla Azaz, Dartazê'den yolları kapattılar.  Bu iki yaklaşımın çakışması tıpkı kış aylarında Suriye rejimi, Türkiye, ÖSO'dan bazı gruplar ile Güney Kürdistan hükümetinin uyguladıkları ambargoyu hatırlatıyor.

SALDIRININ AMACI VE NEDEN AFRİN?

Federal Kürdistan Bölgesi’nin sınır kapısını kapatması ve saldırıları destekleyen grupları himaye etmesi ciddi kuşkular uyandırıyor. Diğer alanlarda başarıya ulaşamayan bu saldırının Afrin'de denenmesinin ise farklı nedenleri var.

Birinci nedeni Afrin'in kozmopolit yapıya sahip olmasıdır. İkincisi ve en önemli nedeni ise coğrafik olarak sarp ve ormanlık bir araziye sahip olmasıdır. Üçüncü ve önemli nedenlerinden biri de tarımsal bakımdan çok zengin topraklara sahip olmasıdır. Cezire alanının enerji zenginliğinin yerine Afrin'de zeytin ve buğday, arpa, meyve bahçelerinin zenginliği alıyor. Diğer önemli bir nedeni ise askeri açıdan çok stratejik bir sahip olmasıdır.  

Saldırı dağlık alan olan Şêrava'dan başlatıldı. Yani Lêlun dağından ve oradaki Kürt köylerinden başlatıldı. Lêlun dağı Afrin'i bir hilal gibi üstten görüyor. O bölgenin ele geçirilmesi Afrin'nin tamamına hakimiyetin kurulması demektir.

YPG’NİN AÇIKLAMALARINDA ALTINI ÇİZDİĞİ NOKTALAR

Saldırıların üzerinde bir hafta geçtikten sonra YPG saha komutanlığının yaptığı açıklamalarda çarpıcı noktalara dikkat çekti. Bu saldırılarda rol alan Türkiye, Suriye ve Kürt bölgesel yönetimlerini açıkça sorumlu tuttu. Ve bu konuda ellerinde belgeler olduğunu kamuoyuna duyurdu. Kürtlere Lêlun dağındaki Kürt köylerine yönelik saldırılar Niblê ve Zehra üzerindeki ambargoyu kaldırdı.

Azaz yakınlarındaki ve yaklaşık bir yıl kuşatma altında olan Mınıh havaalanı üzerindeki kuşatmayı hafifleterek devletin orada güçlenmesine neden oldu. Bu da Suriye rejiminin bu saldırılardaki eline gösteriyor. Kürtlere saldırıda bulunan Liva Tevhid ve Devlül İslamiyê grupları Suriye devrimiyle ve Suriye'nin içinden oluşan gruplar değil. Dışarıdan radikal islami gruplar tarafından Suriye'ye getirilen gruplardır. Ve şu ana kadar ki tüm uygulamaları devrimi güçlendirme değil aksine devrimi baltalama yönünde olmuştur. Deyrezor, Tılabyad, Halep, Hama, Hamus, Rakka'daki uygulamaları bunu kanıtlamış durumda.

YPG'nin dikkat çektiği önemli noktalardan biri bu saldırıların arkasında Suriye devletinin olduğuydu. Zira Kürtlere yönelik saldırıların başladığı gün Suriye Baas Rejimi Anedan'a tank, top, savaş uçaklarıyla saldırdı.

Neden Aneden diye bir soruya cevap verilirse Suriye Baas rejiminin bu saldırının arkasında olduğu ortaya çıkıyor. Anedan'nın etkili grupları Liva Ehrar Suriye ile Liva El Furkan'dır. Bu her iki grubun sorumluları,  Şêrava'nın köylerine yönelik saldırı kararını çıkarmak için Azaz'da gerçekleştirilen toplantıda, YPG ve  Kürtlere yönelik bir savaşta yer almayacaklarını ve böyle bir anlaşmaya imza atmayacaklarını söyleyerek toplantıda ayrılmışlardı.

Ertesi gün Suriye Baas rejiminin Anedan ve Anedan'da etkili olan bu gruplara saldırması adeta “neden Kürtlere karşı alınan savaş kararına katılmadınız” şeklinde yorumlanabilir.

Saldırılardan sonra sorunu çözme adına yapılan görüşmelerde çete gruplarının ileri sürdüğü talepler Rojava'yı işgal etme planını gösteriyor.  Çözüm talebi olarak öne sürdükleri Lêlun dağı üzerindeki Kürt köylerinin boşaltılarak onlara verilmesidir. Bunun gerekçesi olarak da Niblê ve Zehra'ya uyguladıkları ambargonun etkisini göstermiş olmasıdır. Gerçekte ise ambargoyu çete grupları ile özellikle de o köylerdeki birkaç Azadi partisi üyesi ve çetelerle birlikte çalışanların deldiği ortaya çıktı.  

YARALILAR, GÖTÜNTÜ VE BELGELERDEKİ KANITLAR

Aslında Rojava'ya yönelik 25 Mayıs’ta başlatılan bu yeni saldırı dalgası Rojava üzerindeki uluslararası planların halen devam ettiğini gösterirken, her dönemde yeni yöntemlerle ve pilot bölge olarak tespit edilen bölgeler üzerinden yürütülmesi dikkat çekiyor.

Bu plan sonbaharda Serêkaniyê'de uygulanmak istendi. Orada başarılı olamayınca Kobani'ye kaydırmak istediler orada da başarılı olamayınca gerek coğrafik genişliği ve stratejik öneminden dolayı Afrin'e kaydırmak istediler. 

SALDIRIDA YARALANAN BEWAR MUSTAFA GÜNEY KÜRDİSTAN’DA

Bu saldırılar bizzat Kürt işbirlikçilerinin eliyle gerçekleşen saldırılar olduğu çatışmalar başladıktan iki gün sonra ortaya çıktı. Çünkü saldırıların ilk gününde Selahaddin Taburu sorumlusu Bêwar Mustafa yaralandı. Ve tedavi için Güney Kürdistan'a götürüldü. Oradan bazı açıklamalar yaptı.  Asıl önemli olan ise çatışmalarda YPG güçleri tarafından esir alınanların üzerinde ele geçirilen görüntülerde dile getirilen gerçeklikler oldu.

ELE GEÇİRİLEN GÖRÜNTÜLER

Ele geçirilen görüntüler yaklaşık iki yıldır Selahaddin Taburu’nda yer alan Abdurrahman İbrahim'e ait. Abdurrahman İbrahim Bülbül Hasandere köyü nüfusuna kayıtlı, 1994 yılında Halep'te doğmuş.  Geçen sene Halep'teki Kürt Mahallesi Eşrefiye'ye yönelik saldırıda yer almış. Yaklaşık iki ay önce Şeyh Maksutta yönelik Halıt Heyani grubunun Kürtlere yönelik saldırısında yer almış. Bu kendisi kamera önünde söylüyor. En son Basilê, Akibê, Ziyaret, Bênê köylerine yönelik gerçekleştirilen saldırıda da aktif bir şekilde yer almış. Zaten bu görüntüler de orada YPG tarafından esir alınanlar üzerinde ele geçirilmiş.

SALDIRIDA YER ALAN AZADİ PARTİSİ

Saldırıda yer alan güçler ve ele geçirilen bilgiler saldırının başta Türkiye olmak üzere bölgesel ve uluslararası güçlerce planlandığını gösteriyor. Bilgi, belge, görüntü ve yine esir alınanların verdiği bilgiler bunu kanıtlıyor. Saldırıda bilfiil yer alan Azadi Partisi halen Hewler'de Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin himayesi altında. Her türlü desteği oradan aldığını bizzat Mustafa Cuma, her açıklamasında dile getiriyor.  

TÜRKİYE’NİN ROLÜ

Şu ana kadar Rojava'ya yönelik gerçekleşen saldırıların hepsinin arkasında Türkiye çıktı. Bunu bazen çeteci gruplar eliyle gerçekleştiriyor, bazen Kürt işbirlikçilerinin eliyle gerçekleştiriyor, kimi yerlerde de her ikisini birden kullanarak bu saldırıları yönlendiriyor.  

Türkiye'nin El Kaide'nin Suriye kolu olan Cephet El Nasra’ya verdiği destek uluslararası güçler tarafından da biliniyor. Bu destek, ABD ile ilişkilerde de sorun haline geldi.

TÜM SALDIRILARDA EL NASRA CEPHESİ VAR

Kürtlere ve Rojava’nın savunma gücü olan YPG'ye yönelik gerçekleştirilen saldırıların hepsinin arkasında Cephet El Nasra'nın olduğu da şimdiye kadar kanıtlanmış durumda. Zira sonbahar aylarında başlayan ve üç ay boyunca süren Serêkaniyê’de saldırılarında bu rolleri Kürtler tarafından açığa çıkarıldı ve kamuoyuna da çeşitli biçimlerde duyuruldu.

Türkiye yine Cezire taraflarında bu grubu, Afrin taraflarında ise Liva Tevhid, Liva Fatih ve Cephet El Nasra'nın bir başka versiyonu olan Devlül İslamiyê grubu ile birlikte işbirlikçi Azadi partisini harekete geçirdi. Azadi Partisi’ni ise Güney Kürdistan üzerinden yönlendirdi.  

Bunun temel nedeni ise Kuzey Kürdistan'da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan yeni çözüm sürecini sabote etmektir. Zira aralarında Güney Kürdistan’ın da olduğu bölgesel ve uluslararası güçler bu adım karşısında hazırlıksız yakalandı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından atılan ve geri çekilme süreci ile süren yeni çözüm süreci şimdi AKP ve Güney Kürdistan Bölgesel Hükümetinden somut adımların atılması noktasına geldi.

AKP hükümeti buna hazır olmadığı için süreci baltalamak, provoke etme çabaları içine girdi. Halen de bu çabalarını sürdürüyor. Güney Kürdistan Bölgesel Hükümeti ise daha önce yapılması kararlaştırılan konferansın gerçekleşmesi için adım atması gerekiyor. Zira şu ana kadar konferansın gerçekleşmesi için ileri sürdüğü gerekçelerin hepsi elinden alındı. Bu saldırıları başlatmasının bir nedeni konferansı sabote etmek olurken diğer ve asıl nedenlerinden biri de şu ana kadar Rojava'da istediği düzeyde bir etkinlik sağlayamamış olmasıdır.

Ancak bütün bu saldırılara rağmen Rojava halkı devrimlerine ve iradelerine yönelik saldırılar karşısında savunma güçleri olan YPG etrafında kenetlenerek cevap veriyorlar. Afrin'de ortaya çıkan birlik ruhu bu iradeyi gösteriyor.