Taşdemir: Bu direnişe ses olma zamanı

Herkesi Leyla Güven’in sesine ses vermesi çağrısında bulunan HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, “Kadınlar olarak Leyla Güven’in sesine ses vermek zorundayız. Hepimizin bu direnişe ses olma zamandır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü ve Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir Kürt Halk Önedir Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 64 gündür süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in eylemi, Paris Katliamı’nın 6’ncı yıl dönümü ile 5 Ocak 2016 tarihinde Silopi’de öldürülen Pakize Nayır, Seve Demir ve Fatma Uyar’a ilişkin Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenledi.

PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ

Paris’te üç Kürt kadın siyasetçinin katledilmesinin inkar ve asimilasyoncu politikaları dayatan zihniyetin geliştirdiği bir komplo sonucu olduğunu belirten Taşdemir, katliamın üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen hala aydınlatılmadığını hatırlatarak, katliamı gerçekleştirenlerin korunduğunu vurguladı. Taşdemir, “Tetikçi Ömer Güney’in katliamdan önce Türkiye'ye geldiği cinayetin nasıl işleneceğine dair deliller mevcuttur. Bunlar iddia değil hakikatin kendisidir. Fransız makamlarında yürütülen soruşturmada da benzer içerikler yer alıyor. Fransız makamların Türkiye’den bilgi talep ettiğini ancak bilgilerin verilmediğini ve örtbas edildiğini, üstünün örtüldüğünü biliyoruz. Eğer bunun üstünün örtülmediği iddia ediliyorsa bizim verdiğimiz önergelerin kabul edilmesi, araştırma komisyonunun kurulması gerekiyordu, ancak dün tekrar getirdiğimiz önerge AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Bu komployu kimin işlediğini biliyoruz. 100 yıl da geçse halklar ve kadınlar bunun peşini bırakmayacaktır” dedi.

9 Ocak’ın uluslararası eylem günü olması gerektiğini ifade eden Taşdemir, bu konuda daha önce yaptıkları çağrıyı yineledi. Taşdemir, “Kadınları hedefe koyan bu sistemli şiddet ısrarla sürdürülmeye devam ediliyor. Silopi’de 3 Kürt kadın Seve, Pakize ve Fatma bu komplocu zihniyeti sürdürenler tarafından katledildi. Kadınların bedenleri teşhir edildi, cenazeleri sokakta bırakıldı, binlerce kadın rehin tutuluyor. Bu politikanın kendisi kadın siyasetinden duyulan korkunun ifadesidir. Kadınlar her yerde bu sistematik şiddetin hedefi olmaya devam ediyor” diye konuştu.

‘ERKEK ŞİDDETİ SINIR TANIMIYOR’

Kadına yönelik şiddetin yüz yıllardır olduğunun altını çizen Taşdemir, özellikle AKP’nin 16 yıllık iktidarı boyunca bu şiddetin desteklendiğine dikkat çekti. Taşdemir, konuşmasında şunları dile getirdi: “Kadınları hedefe koyan bu şiddet politikaları, kadın siyasetçileri ve kadın öncüleri hedef alıyor. Son 6 yıllık süreç içinde bu şiddet, mücadele eden kadın hareketlerinin de dışına taşırılarak muhalefet eden tek tek bireylere indirilmiştir. Cumhurbaşkanı bir sözünü ifade eden kadını tehdit etmekten geri duymuyor. Kadınlar sadece cezaevlerinde, mecliste, sokakta değil tüm yaşam alanlarında şiddet konsepti ile karşı karşıya. Gencecik bir akademisyen Ceren Damar, bir erkek tarafından katledildi. Yine yurtdışında okuyan iki üniversite öğrencisi, erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. Erkek şiddeti artık sınır tanımıyor. Bu sıradan tesadüfi bir olay değil sırtını AKP’nin erkek egemen politikalarına dayayan erkeklerin işlediği cinayet olarak görmek lazım. Dün yine bir trans kadın polis şiddeti ile yaşamını yitirdi. Bu AKP’nin geliştirdiği kadın düşmanı politikalarla ilgilidir.”  

‘LEYLA GÜVEN’İN SESİNE SES VERMELİYİZ’

Taşdemir, 64 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven’in durumuna ilişkin de şunları söyledi: “Leyla Güven’in sağlık durumu kritik aşamaya geldi. Sağlık sorunlarına dair ciddi kaygılarımız var. Güven’in bu tarihsel mücadelesi onunla sınırlı kalmadı, bu direniş cezaevlerinde, Hewler’de ve Avrupa'da yayılmış durumda. Türkiye’de cezaevleri tarihi bir mücadele tarihi kadar maalesef katliamlar tarihidir. Bu açlık grevleri karşısında da katliamların ve ölümlerin yaşanmaması konusunda herkesi duyarlı olmaya çağırıyoruz. İktidar da bir an önce bu sessiz pozisyondan vazgeçmeli, taleplerin kabul edilmesi noktasında adım atmalıdır. 30’a yakın cezaevinde 100’e yakın tutsak, açlık grevlerini sürdürüyor” diye belirtti.

Yayılan açlık grevlerinin tüm toplumun benimsediği bir hakikat olan tecridin kaldırılması talebiyle olduğunu vurgulayan Taşdemir, “Açlık grevinde olan tutsaklar kendi yaşadıkları hak ihlallerine karşı bu grevi başlatmadılar. Bir hakikate dikkat çekmek istediler. ‘Leyla Güven’in talebi talebimizdir’ şiarı ile somutlaşan talep Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona ermesidir. Bu tecridin İmralı ile sınırlı olmadığını tutsaklar çok iyi biliyorlar. Türkiye’nin sorunlarını demokratik yöntemlerle çözülmesi gerektiğini bizler de tutsaklar da çok iyi biliyor. Bu tecrit, ülkenin geleceğine dair bir tecrittir” dedi.

Taşdemir, Ortadoğu’da gelişen savaş politikalarını eleştirerek, savaş konseptine karşı sorunların demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümüne dair Öcalan’ın ön açıcı fikirlerinin olduğunu dile getirdi.

Taşdemir, sözlerini “Bugün Ortadoğu’da, Suriye’de Kürt düşmanlığı üzerinden savaş çığırtkanlığı yapılıyor. Hem Suriye’de, Ortadoğu’da hem dört parçadaki sorunların çözümünde Sayın Abdullah Öcalan’ın nasıl ön açıcı olduğunu biliyoruz. Tecridin kırılmasını talep etmek halkların bir arada yaşamasını savunmaktır. Herkesin Leyla Güven’in sesine ses vermesi çağrısında bulunuyoruz. Leyla Güven, mücadele deneyimi ve siyasette gerçekleştirdiği perspektifle bir yol göstericidir. Kadınlar olarak Leyla Güven’in sesine ses vermek zorundayız. Leyla Güven, hepimiz adına direniyor. Hepimizin bu direnişe ses olma zamandır” diye tamamladı.