Nafaka’ya gerek kalmasın!

KCDP Temsilcisi Gülsüm Kav, önce evlilik ve boşanma ile ilgili maddeleri kadınların aleyhine değiştirilmesinin, şimdi de nafaka düzenlemesiyle oynanmasının, kadınların kazandığı hakların tümüne düşman olan eğilimin işi olduğunu belirtiyor.

Boşanma durumunda ‘yoksulluğa düşeceği’ tespit edilen kişilere verilen yoksulluk nafakası konusunda yeni bir düzenleme yapılması 24 Haziran seçimlerinden bu yana gündemde. İlgili bakanlıkların girişimleri ise yıllardır kadın hakları alanında mücadele veren örgütlerin tepkisini çekiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi (KCDP) Gülsüm Kav, önce evlilik ve boşanma ile ilgili maddeleri kadınların aleyhine olacak bir biçimde değiştirilmesinin, şimdi de nafaka düzenlemesiyle oynanmasının, kadınların kazandığı hakların tümüne düşman olan eğilimin işi olduğunu belirtiyor.

Kav’ın Yeni Özgür Politika Gazetesi'nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Nafaka tartışmaları nasıl gündeme geldi?

Kendilerinin ‘nafaka mağduru’ olduğunu iddia edip kadınların kazandığı farklı farklı hakların neredeyse tümüne düşman olan bir grup erkeğin ortaya çıkması yeni değil. Epey bir zamandır kadınları savunan, ne paylaşsanız sinirlenip, asıl mağdurun kendileri olduğunu iddia ederek, troller şeklinde saldıran kadın katili olma potansiyelindeki bu adamları, içinde yaşadığımız siyasal iklim yarattı. Geçtiğimiz günlerde hepimize yasak ama onlara serbest olan Taksim’de, 6284 sayılı Koruma Kanunu’nu protesto eylemi bile yaptılar. O eylemde sayılarının pek de fazla olmadığını gördük ama sırtlarını çok güçlü bir yere; devlete yaslıyorlar. Nitekim son günlerde erkekler aleyhine adaletsizlik varmış gibi çözüm bulmak için düzenlenen toplantılarda Yargıtay üyelerinin, Adalet ve Aile Bakanlığının; yani devletin her gün öldürülen kadınların sesini duymak yerine, bu kadın düşmanı erkeklere kulak verdiklerini gördük. Dünyada ve bu ülkedeki adaletsizliklerin en ağır biçimi her gün kadınlara uygulanırken kadınların “haksız biçimde” nafaka aldığı öne sürülerek buna da göz diken düzenleme peşindeler. Buraya kadar adım adım geldik; önce Medeni Kanun’un evlilik ve boşanma ile ilgili maddeleriyle kadınların aleyhine olacak biçimde oynandı, şimdi sıra nafakada. Esasta kadınların modern haklarının güvencesi sayılan Medeni Kanun ile kazandığımız tüm haklardan rahatsız olan bir eğilim var.

Kadınlar açısından nafakayı nasıl değerlendirmek gerekir?

Aslına bakarsanız kanun nafaka ile ilgili maddelerde cinsiyet bile belirtmemiştir. Nafakaya hak kazanan “boşanma sonrası zor duruma düşen eş” diye ifade edilir. Maalesef coğrafyamızda kadınların yaşadığı eşitsizlik uçurumunda, bu durum kadınların kaderine düşüyor. Bu bakımdan nafakanın ikili bir yönü var. Birincisi, biz hiçbir kadını nafakaya mecbur bırakmayan bir düzen; eşitlik istiyoruz. Ekonomik bağımsızlığını kazanmış, birlikteyken ya da ayrılırken erkeklerle eşit şartlarda ve haklarda yaşayabilen kadınlar olsun, nafakaya gerek kalmasın isteriz. Ancak bu şartlarda koca şiddetinden kaçıp babasının evine sığınan kadınlar, o evde ağabeyi tarafından öldürülüyor. Nereye gitsin, ne yapsın kadın? Şiddetten onu koruyan bir devlet yok, sığınma evi yok, dava açsa cezasızlık var.

En önemlisi de ekonomik olarak ne yapsın? Çalışmak isterse iş yok. Türkiyeli kadınların işsizlik ve yoksulluk gerçeğini, biz değil devlet kaynaklı veriler de ortaya koyuyor. Kadın işsizliğinde dünyada birinci ülkeyiz. Ayrıca bu verilerde bile örtülen çok önemli başka bir gerçek var: Yaklaşık 11 milyon kadın evdeki bakım yükünden “iş arama” şansına bile kavuşamadığı için, devlet bu kadınları istihdam hesaplamasına dahil etmiyor, iş aramamış olduğu için işsiz bile saymıyor. Tıpkı iş arayıp bulamayınca son döneminde aramaktan vazgeçmiş işgücünün “ümidini kesmiş olanlar” diye adlandırılıp işgücü hesabına dahil edilmediği gibi. 11 milyon kadın işgücünden sürgün edilmiş durumda, bu çok büyük bir ekonomik şiddettir. İstihdam sahasına çıkabilmiş “şanslı” kadınlar ise yüzde 27-30 civarında. Yani erkek istihdam oranının yarısından da az. Kadınlar eğitimde, siyasette eşit temsil edilmiyor, dünya çapında eşitlik verilerinde sıralamada giderek geriye düşüyoruz. Kısacası kadınlar güçlenene kadar nafakaya ihtiyaç var.

Nafaka tartışması temel sorunların üstünü örtmek için yaratılan bir gündem mi?

Öncelikle nafaka söz konusu olunca kadınları “çıkarcı” olmakla itham etmelerine ve bazen kadınların da buna kapılabilmelerine de değinmek istiyorum; bu da bir çarpıtmadır. Elbette böyle olacak; tarih, karşılıklı çelişkilerden doğan çıkarların mücadelesinin tarihidir. Başta sınıfların, cinsiyetlerin, ulusların… Tarihi, tarih yapan budur zaten. Öte yandan kadınlar için nafaka bundan da öte, boşanırken o ayrıldıkları eve gömdükleri, hemen her gün hiç sonu gelmeyen işlere verdikleri görünmeyen emeklerinin karşılığı bile olamaz. Nafaka bir lütuf değil, bizim o evdeki emeğimiz, hakkımızdır, alınterimizdir. Bu “ömür boyu nafaka” ödediği için mağduriyet ilan eden adamlar, önce kadınların o evde yaptığı işleri piyasadan satın almaları durumunda aylık-yıllık bedelinin ne olacağını hesaplasınlar. Sonra bu meblağı evli kaldıkları yıllara vursunlar, sonra da bu oranların yanına bile yaklaşamayan 300 TL’leri ödememek için numara yapmayı bıraksınlar.

Hele bugünkü kriz koşullarını düşününce kadınların “nafaka” almak için evlendiğini ve boşandığını söylemenin mantık almayan bir iddia olduğu çok açık. Çarpıtma sadece bu noktada değil, başta “süresiz nafaka” diye bir şey yok; bu çarpıtılıyor. Zor durumda kalan eşin şartlarının değişmesi ya da başka bir evlilik yapması durumunda zaten nafaka kesiliyor. İkincisi, nafaka vermesi gereken erkekler genelde bunu ödememenin bir yolunu buluyor ya da borca bırakıyor. Uygulamada nafakaların ödenmemesi diye bir sorun var. Ama her şeyden önemlisi; Türkiye’de her gün birden fazla kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Üstelik kadın cinayetleri genelde boşanma evresinde işleniyor, gerçek sorunlar bunlardır. Bu can yakan sorunlara çözüm bulmak yerine kadınların boşanmasını daha da zorlaştıracak bu önerilere bu yüzden de karşı durmalıyız.

Kadınlar bu sıkışmışlığa karşı ne yapmalı?

Bu vahim gidişat karşısında umudumuz kadın mücadelesi. Çıkış yaratacak tek şey bizim sessiz kalmayıp daha çok örgütlenmemizdir. Önümüzde 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Günü var. İyi hazırlanmalıyız. Nafaka ile ilgili ne yapmalı konusunu kendi kurum toplantılarımızda değerlendiriyoruz, buna göre hem kurumsal hem de ortak çalışmalar planlıyoruz.