Mücadele arkadaşı Gurbetelli Ersöz’ü anlattı

Bundan 22 yıl önce bir çatışmada hayatını kaybeden Gurbetelli Ersöz, arkasından önemli bir mücadele mirası bıraktı.

Gurbetelli Ersöz (Zeynep) 8 Ekim 1997 yılında bir grup yoldaşıyla KDP’nin işbirliği temelinde Türk devletinin özgürlük hareketine başlattığı savaş sonucunda hayatını kaybetti. Gurbetelli Ersöz hem özgür kadın mücadelesinin gelişmesinde, hem de özgür basın çizgisinin gelişmesinde büyük rol oynamıştı. Mücadele arkadaşı Cemal Amed, Ersöz’ü anlattı.

Gurbetelli Ersöz’ü nerede, nasıl tanıdınız ve en temel özellikleri nelerdi?

Öncelikle Zeynep arkadaş şahsında Güney Savaşı Şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Yine Önder Apo’ya yönelik 9 Ekim Uluslararası Komployu lanetleyerek, bu komploya karşı başta Halit Oral arkadaş olmak üzere Güneşimizi Karartamazsınız şiarıyla tarihi direnişe öncülük eden kahraman şehitlerimizi saygı ve minnetle anarak anılarına bağlılık ve başarma sözümüzü yineliyorum.

Zeynep Yoldaşla 1988 yılının başlarında Adana’da tanıştım. Kendisi Üniversiteyi yeni bitirmiş ve okuduğu Çukurova Üniversitesinde Kimya Asistanı olarak çalışıyordu. Daha sonra yüksek lisans sınavını kazandığından Yardımcı Öğretim Görevlisi olarak derslere de giriyordu.

O süreçte her ikimiz de mücadeleye sempati duyuyorduk. Yani henüz profesyonel olarak katılım yapmamıştık. Zeynep arkadaş 1987 yılında üniversite gençlik çalışmalarında yer almış, okulu bitirdikten sonra da bu ilişki ve çalışmalarını yürütmekteydi. Ayrıca aile çevresinden dolayı da mücadeleyle belli bir ilişkisi bulunuyordu. 1990 yılı Ocak ayında mücadeleye profesyonel olarak katıldı.

Zeynep Arkadaştan önce kardeşi Şehit Orhan Ersöz (Doktor Agır) arkadaşla tanıştım. Belli bir akrabalık ilişkisinden dolayı ortak bir aile yakını tarafından Adana’da tesadüfen karşılaştık. Doktor Agır o süreçte Tıp Fakültesi 1. Sınıf öğrencisiydi. Eve gitmeden önce Fakülteye uğrayıp ablasını işyerinden almamız gerekiyordu. Zeynep arkadaşın çalıştığı yere gittik. Gelip arabaya bindiğinde Ahmed Arif’in kendi sesinden seslendirdiği şiir kaseti çalıyordu. Zeynep arkadaş, kısa bir merhabalaşmadan sonra o an kasette çalınan Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebe şiirine eşlik ederek söylemeye başladı. İlk karşılaşmamız ve tanışmamız bu şekilde oldu.

Şiiri bitirdikten sonra hemen kendi doğduğu yerden bahsetmeye başladı. Ziver’i bilip bilmediğimi sordu. Ve eve gittiğimizde hemen yaz tatillerinde gittiği köyünde çektiği fotoğrafları gösterdi. Daha ilk izlenim olarak büyük bir özgüven kadar Kürdistan’a, doğduğu topraklara, köyüne, dağına, taşına, suyuna büyük bir özlem ve aşkla bağlı olduğu hemen göze çarpıyordu.

Kürdistan’da doğup erken yaşlarda Türkiye’ye göç etmiş olmalarının ve devletin uygulamış olduğu katliamların, soykırımın, asimilasyonun derin çelişkisini yaşıyordu. Gelişen mücadelemizin etkisiyle aile çevresinde bir biçimiyle Şex Sait isyanını yaşayanların anlattıklarından çok etkilenmişti. Türkiye’de okumuş, büyümüş olmasına rağmen isyancı ve inatçı Kürt toplumsal özellikleri de kişiliğinde açığa çıkıyordu. Bu nedenle düşmana ve Kürt işbirlikçiliğine karşı öfkesi büyüktü.

Teorik olarak güçlüydü. Aydın özellikleri öndeydi. Fakat bu kendini abartma tarzında değildi. Mütevaziydi fakat özgüveni yüksek ve kavgacıydı. Güçlüydü. İradeliydi. Parti yayınlarını da takip ederek kendisini ve çevresini eğitmede yoğun bir çabası vardı. Hem üniversite gençliği, hem de geniş aile çevresindeki gençlerle çok sıcak ve sıkı bir ilişki ve ilgilenme durumu söz konusuydu. Sosyal yanı ve ilişkileri çok güçlüydü. Kendisinden büyük arkadaşları ve akrabaları üzerinde bu nedenle doğal bir etki ve saygınlığı vardı.

Ersöz’ün devrime olan bakışı ve duruşu nasıldı?

Doğal olarak o yıllarda devrim anlayışımız Kürdistan Halkının Özgürlüğü ve dört parça Kürdistan’ın birliğini sağlama temelindeydi. Önder Apo ve PKK öncülüğündeki mücadelemizin kesin sonuca ulaşacağına büyük inancı vardı. Marksizm’i ve sosyalizmi de belli yönleriyle okumuş ve kendisini sosyalist olarak tanımlıyordu. Bunlarla birlikte esas olarak Zeynep arkadaş da öne çıkan ulusal ve toplumsal çelişkiler kadar sınıfsal ve cins çelişkilerinin de güçlü olması, bu çelişkilerini sorgulama ve çözmeye yönelik büyük arayış, çabasıydı. Bu nedenle anlam dünyası zengindi ve anlama çabası yoğundu. Bu arayış ve çaba onun mücadeleye profesyonel devrimci tarzda katılmasının, Önder Apo ve PKK ile buluşmasının temel nedeni olmuştur diyebilirim.

1995 yılında Önderlik sahasında Önderlikle buluşması, kendi kişiliği ve pratiği somutunda Kürt Kadınının ve erkeğinin tarihsel toplumsal gerçekliğini sorgulayarak, kendi cinsiyle, tarihiyle, toplumuyla, ait olduğu topraklarla buluşması yani kendisi olması, esas olarak Zeynep arkadaşın devrime olan yaklaşımını ve tutumunu da belirlemiştir. Bu nedenle Önderlik, “Artık Gurbetelli değil Vatanelli oldun” demiştir. Gurbetelli’nin Vatanelli olma süreci, mücadelesi Zeynep arkadaşın devrime yaklaşımını ve devrimciliğini de belirlemiştir. Soykırımcı, Sömürgeci, Faşist devletin kültürel soykırımına karşı kişiliğinde Kültür Devrimini gerçekleştirme ve yeniden kendisini tarihsel-toplumsal gerçekliğine göre var etme bilinci, ruhu ve kararlılığı Zeynep arkadaşın devrimci kişiliğini ve duruşunu belirleyen temel özelliklerdir. Zeynep arkadaşın ülkeye gerilla tarzında yönelişi, Partimizin Kadın Özgürlük Çizgisinin ve Devriminin açığa çıkardığı bir sonuç olduğu kadar, Zeynep arkadaş da bu devrimci çizginin gelişiminde ve derinleşerek kesintisiz sürdürülmesinde bir devrimci militan ve öncü olarak bizlere büyük bir miras bırakmıştır.

Zeynep arkadaşın devrime yaklaşımı ve devrimciliğinde öne çıkan diğer temel bir özelliği tarzıydı. 10 yıla yaklaşan aktif mücadele sürecinde değişik çalışma alanlarında bulundu. İki yıl gibi bir zaman Malatya’da zındanda kaldı. Sonrasında basın alanında çalıştı ve son olarak da gerilla mücadelesine katıldı. Bu her üç süreçte de ciddi zorlanmalar yaşadı. Fakat hiç bir zaman yaşanan sıkıntı ve zorlanmalardan şikayet etmedi, yılgınlığa kapılmadı. Tam tersine yaşanan sorun ve sıkıntıları aşarak kendisini daha da güçlendirmenin, çözüm gücü haline getirmenin büyük çabası içerisinde oldu. Düşmana karşı yürüttüğü mücadeleyle birlikte örgüt içi cins ve sınıf mücadelesini, ideolojik mücadeleyi de kendinden başlamak üzere bulunduğu ortamlarda yürütmeyi esas aldı. Bu nedenle irade, anlam ve moral bakımından sürekli bir gelişme ve derinleşmeyi yaşayarak devrimciliğin çözüm gücünü tüm yoldaşlarıyla paylaşmaya çalıştı.

Özgür basın geleneğinin gelişmesinde Ersöz’ün rolü ve misyonunu nasıl anlamak gerekiyor?

Zeynep arkadaş 92 yılında zındandan çıktıktan sonra Önderlik tarafından Basın çalışmalarında görevlendirildi. Ve 94 yılının sonuna kadar bu alanda aktif biçimde çalıştı.

Mücadelemiz ilk başladığı andan itibaren PKK’nin ajitasyon ve propaganda çalışmaları da başlamış ve Önder Apo tarafından bu çalışmaların anlayışı, çizgisi kadar büyük pratiği de açığa çıkarılmıştır. Mazlum Doğan arkadaşın da Özgür ve Devrimci basının anlayışımızın, çizgimizin ve pratiğinin gelişmesinde büyük öncülük rolü belirleyicidir. Yani Özgür basın çalışmalarımızın tarihi ve mücadelesi Önder Apo ve PKK’nin mücadele tarihi ve gerçekliğiyle şekillenmiş, oluşmuş ve günümüze kadar gelmiştir.

Zeynep arkadaşın basın çalışmalarında bulunduğu süreç günümüze benzer bir süreçti. Çiller-Doğan-Ağar üçlüsünün Kürdistan’da halkımıza karşı her türlü soykırım ve katliamları geliştirerek mücadelemizi imha ve tasfiye etme amaçlarına uluslararası alandan da büyük destek sağlamışlardı. Bir nevi bugünkü Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşist şeflerinin öncüleri konumundaydılar. Bu nedenle binlerce köyümüz yakıldı, yıkıldı. Hizbul Kontra, Jitem, MİT, korucular eliyle binlerce, onbinlerce insan katledilerek yerinden yurdundan edildi. Kök Kazıma, Bel Kırma adı altında Kürdistan da her türlü özel savaşı ve katliamı geliştirerek sonuca ulaşmaya, Kürt Soykırımını tamamlamaya çalıştılar. Halkımıza ve halkımızın varlık ve özgürlük mücadelesine bu yönlü saldırıların en fazla yoğunlaştığı alanların başında da basın çalışmalarımız gelmekteydi ve Zeynep arkadaş basın çalışmalarına yönelik saldırıların en yoğunluklu olduğu bir süreçte Genel Yayın Yönetmeni olarak Kürdistan halkının tarihsel kahramanca direnişinin sesi, soluğu olmak için büyük bir mücadele yürüttü.

Neredeyse her gün dağıtımcısının, yazarının, muhabirinin katledildiği, kaçırılarak işkenceye maruz bırakıldığı bir alanda asla Mücadele değerlerinden ve Özgür Basın çizgimizden taviz verilmedi, geri adım atılmadı. Düşman saldırıları ve katliamları karşısında düşmanı teşhir kadar buna karşı mücadelenin de sesi oldu. Sadece sesi olmakla kalmadı o süreçte basınımızla özdeşleşen Basın Gerillacılığının en güzel duruşunun, direnişinin, anlayışının, tarzının gelişmesinde büyük bir rol oynadı.

Bu nedenle ajitasyon ve propaganda çalışmalarımızın en etkili olduğu, aynı zamanda günümüz açısından da inceleyerek büyük sonuçlar çıkarmamız gereken önemli bir tarihsel direniş süreciydi. Bunun temel nedeni basın-yayın çalışmalarının sadece basın-yayın çalışmaları olmamasıdır. Halkımızın varlık ve özgürlük mücadelemizin önemli bir alanı, parçasıdır. Yani genel mücadelenin bütünlüğü içinde basın yayın çalışmaları anlayışı, çizgisi şekillenmiş ve bu temelde büyük mücadelelerle bu günlere gelinmiştir. Bu nedenle Basın-yayın alanı bir okuldur, ocaktır, komündür. Halkla iç içe ve düşmanla sadece söz ve yazıyla değil, yaşam ve eylemiyle de büyük bir mücadele alanıdır. Ve bu nedenledir ki gerilla mücadelesine en fazla katılımların olduğu alanların başında gelmektedir. Bu yıllardaki özgür basın çalışmalarının bu tarzda direnişçi ve devrimci tarzda gelişmesinde Zeynep arkadaş kadar bu süreçteki onlarca Basın Şehidimizin rolü belirleyici olmuştur. Bu çizgiyi günümüzde de sürdürmeye yönelik büyük bir çaba ve emek olsa da bu konuda yaşanan eksik ve zayıflıklarımızı daha derinden sorgulayarak aşmak, şehitlerimize karşı da temel sorumluluğumuz olmaktadır.

Düşmanın tüm tutuklama, işkence ve katliamlarına rağmen basın-yayın çalışmalarımızı halkımızın varlık ve özgürlük çizgisinden uzaklaştıramamaları, teslim alamamaları sonucu en son günlük gazetenin bombalanarak kapatılması ve tüm çalışanlarına yönelik topyekün saldırıların geliştirilmesi oldu. Bu nedenle artık çalışma koşulları kalmadığından ve aranır durumu düştüğünden Zeynep arkadaş, 94 yılı sonu 95 yılı başında Önderlik Sahasına giderek mücadeleye gerilla olarak devam etti.

Ersöz’ün şahadetini nasıl duydunuz?

1997 yılında Haraketimize yönelik geliştirilen Güney Savaşı mücadelemiz tarihi açısından çok özgün bir yere sahiptir. O süreçte Siirt Zındanında gelişmeleri takip etmeye çalışıyorduk. 98 yılının başlarında bir gün Cezaevi Müdürü bir zarf getirdi. Zarf Avrupa’dan bir arkadaş tarafından gönderilmişti. İçinde Gurbetelli arkadaşın günlüğü vardı. İlk başta anlayamamıştım. Zarfta herhangi bir not da yoktu. Hemen Günlüğe hızlıca okumaya başladım. Henüz Şehit olduğunun farkına varamamıştım. Günlüğe göz atarken Salih Arkadaşın (Hasan Ağaç) Hewler’de KDP saldırısı sonucu şehit olduğunu okuyunca arkadaşı ve ailesini de tanıdığımdan çok etkilendim ve aynı anda Zeynep arkadaşın da şehit olduğunu anladım. Fakat yine de tam kesin emin değildim. Günlüğün bu şekilde Siirt Zındanına kadar gelmiş olmasını şehit olmasına yorumlasam da tam emin olamıyordum. Aradan kısa bir süre geçince zaten arkadaşın şehadeti basına da yansıyınca bu şekilde netleşmiş oldu.

Zeynep arkadaşın şehadetini bir anlamda kendi yazdıklarından öğrenmiş oluyordum. Tüm kahraman şehitlerimiz gibi Zeynep arkadaş da yaşam ve mücadelesiyle birlikte şehadetiyle de yolumuzu aydınlatmaya devam ediyordu.