Kısırlaştırılan Finlandiyalı kadınlar adalet istiyor

Finlandiya'da zorla kısırlaştırılan işitme engelli kadınlar, zorla kısırlaştırmanın bir şiddet eylemi ve ağır bir insanlık suçu olduğunu söylüyor ve devletin kendilerinden özür dilemesini istiyor.

1929 yılında Finlandiya'da yürürlüğe giren 'Evlenme Yasası' işitme engellilerin yaşamları olumsuz etkiledi. Doğuştan işitme engelli olanların birbirleriyle evlenmeleri için cumhurbaşkanından onay almaları şartı getirildi. Evlenebilmeleri için kısırlaştırılmayı kabul etmeleri dayatıldı.

Sosyal yaşam ve ırkın korunması gerekçesiyle 1929 yılında başlatılan kısırlaştırılma yasası değiştirildiği 1969 yılına kadar yürürlükte kaldı.

Hufvudstadsbladet gazetesine açıklamalarda bulunan İşitme Engelliler Federasyonu yöneticisi ve İşitme Engelliler Yüksek Okulu Öğrenim Görevlisi Maija Koivisto, işitme engellilere yönelik kısırlaştırma, zorunlu kürtaj ve evlenme yasaklarının bu kesim içinde travmalara neden olduğunun bilindiğini söyledi.

7 BİN 530 KADIN ZORLA KISIRLAŞTIRILDI

İşitme engellilerin yaşamlarını zorlaştıran bir diğer yasa da 1935 yılında yürürlüğe giren Kısırlaştırma Yasası. 7 bin 530 kadın akıl hastası, ruh sağlığının yerinde olmadığı ve sapık, cinsel eğilimleri bulundukları öne sürülerek kısırlaştırıldı.

Sağlıklı nesillerin yetişmesinin amaçlandığı söylenerek ırkçı uygulama meşrulaştırılmaya çalışıldı.

Koivisto, yasanın çıkmasından sonra 14 işitme engelli kadının kısırlaşmaya teşvik edildiğini veya zorlandığını belirlediklerini söyleyerek “Bu sadece buz dağının görülen kısmı” dedi.

Kısırlaştırılan işitme engelli kadın sayısının fazlalığına karşın erkek sayısının oldukça az olduğuna dikkat Koivisto, bunun o dönemde görev yapan doktor ve papazların neredeyse tamamına yakınının erkek olmasından kaynaklandığı değerlendirmesinde bulundu.

OKULLARDA İŞARET DİLİNİN KULLANILMASI 1970 YILINA KADAR YASAKTI

Finlandiya'da işitme engellilerinin işaret dilini okullarda kullanılmaları 1880 yılında yasaklandı. İşitme engelliler karşısındakilerin dudaklarını okuyarak konuşmaya zorlandı. Böylelikle işitme engellilerin okuma ve yazma öğrenmelerini güçleştirdi. Eğitimlerini sürdürenlerin çoğu da başarılı sonuç elde edemedi. İşaret dilini kullanma yasağı 1970'e kadar devam etti.

Eşinin anne ve babasının işitme engelli oldukları için çok güçlük çektiklerini söyleyen Koivisto, “O sıralar öğrenim daha çok konuşmayı öğretmede yoğunlaşıyordu. Diğer konulara daha az yer veriliyordu. Her ikisi de 9 yıl gördükleri öğrenimin boşa gittiğini söylüyor” dedi.

Koivisto, Finlandiya'nın hem kısırlaştırmalar hem de işaret dilini kullanmalarını engellediği için özür dilemesi gerektiğini söyledi.

KİLİSELER DE ZORLA KISIRLAŞTIRMALARA KATILDI

Kısırlaştırılanların anlatımları Finlandiya kiliselerinin de devleti başlattığı ırkçı biyoloji anlayışına destek verdiğini ve değişik yöntemlerle engellilerin kısırlaştırılmaları sürecinde yer aldıklarını gösteriyor.

Evlenmek için kiliseye başvuran işitme engellilere nikah kıyma işlemlerinin yapılması için kısırlaştırılmaları dayatıldı. Papazlar bu talebi reddeden engellilerin evlilik işlemleri yapmadı.

İşitme engellilerin kısırlaştırma zorlandıklarını kanıtlayan haber ve belgelerin medyada yer almasından sonra açıklama yapan Piskopos Björn Wikström, kısırlaştırmaların üzücü olduğunu ancak bunun gün ışığına çıkmasının iyi olduğunu söyledi.

Kiliselerin kısırlaştırma sürecinde yer almamalarını arzu ettiğini söyleyen Wikström “Ama olanlar bize toplumdaki adaletsizlikleri, farklı olanlara karşı hoşgörünün düşük olduğunu gösteriyor” dedi.

Wikström, kiliselerin kısırlaştırma tartışmalarını yakından izledikten sonra alacakları tutumu tartışacaklarını ve olayı kapatma gibi bir düşüncelerinin olmadığını da dile getirdi.

Kısırlaştırmaların sürdüğü dönemde işitme engellileri evlenmelerine yardımcı olan ve onlara işaret dilini öğreten papazların da bulunduğuna dikkat çeken Wikström, “Ama 1920 ve 1930'lı yıllarda kapsamlı biyolojik ırkçı papazlar olduğu gerçeğini halı altına süpürmek istemiyorum” dedi.

DEVLETİN KONUYU ELE ALMASININ ZAMANI

Kısırlaştırma tartışmalarına son olarak da Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Timo Harakka da katıldı.

1929 ve 1935'te çıkarılan yasalardan sonra ülkede kısırlaştırılmalarının yapıldığının bilindiğini ancak son dönemde medyaya yansıyan tanıkların anlatımlarının şok edici olduğunu söyledi.

Harakka, toplumsal haksızlık ve adaletsizliklerin unutulmaması gerektiğini ve kısırlaştırmaların devlet tarafından ele alınmasının zamanının geldiğini vurguladı.

İşitme Engelliler Federasyonu yetkililerini konuyu görüşmek için parlamento bünyesinde çalışma yürüten engellilerin sorunlarından sorumlu kurulun üyeleriyle görüşmeleri için parlamentoya davet ettiğini söyledi.

FİNLANDİYA KISIRLAŞTIRILANLARDAN ÖZÜR DİLEMEDİ

Finlandiya'nın komşusu İsveç'te de 1935-1975 yıllarında 63 bin kişi zorla kısırlaştırıldı. İsveç devleti, ırkçı uygulamadan dolayı özür diledi ve 1997 yılında kısırlaştırılanlara tazminat ödedi.

Norveç hükümeti de geçtiğimiz hafta, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Alman askerleriyle evlenen kadınlara yönelik uygulamalar için özür diledi.

İşgal sırasında Alman askerleriyle ilişki kuran Norveçli kadınlar, cinsel hastalıkların yayılmasını önlemek gerekçesiyle tutuklanmış ve bazı yerlerde kadınların saçları kazınmıştı.

Ancak bugüne kadar Finlandiya, kısırlaştırmaları tartışmaya yanaşmadı ve mağdurlardan özür dilemedi.

Finlandiya'nın tarihin karanlık sayfalarıyla yüzleşmesini ve kısırlaştırılan kadınlardan özür dilemesini isteyen Koivisto, “Eğer tarihte yapılan haksızlıkları ele almazsak ileriye gidemeyiz” dedi.