Çewlîk: YJA Star 21. yüzyılın en büyük şansıdır

Kadın mücadelesinin öz savunma ayaklarını bölgesel düzeyde geliştirmek için öncülük misyonuyla hareket etme hedefinde olduklarını aktaran YJA Star Merkez Karargah Komutanı Zozan Çewlîk, "Düşmanı ‘JIN JIYAN AZADÎ’nin gücüyle bitireceğiz" dedi.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle ANF’ye konuşan YJA Star Merkez Karargah Komutanı Zozan Çewlîk, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Dünyayı kadınlar kurtaracak” ifadelerini hatırlatarak “Kadınlar olarak ülkemizi, bölgemizi, dünyayı kurtaracak bir noktadayız. Bu anlamda misyonumuzun farkındalığı ve ciddiyetiyle sorumluluklarımızı üstlenmeli, gerillada, annelerin zılgıtlarında ve baş eğmeyen tanrıça duruşunun öncülüğünde, sokakta, okulda, evde, her alanda direnişe geçmeli, gereğini yerine getirmeliyiz” dedi.

Hiçbir gücün kararlı kadın duruşunu aşamayacağını belirten Zozan Çewlîk, tüm kadınların öncüleşmesi, enerjisini mücadeleye kanalize etmesi, her cepheden erkekle hesaplaşması ve özgür toplumla buluşması gerektiğini ifade etti.

“Siyasal, toplumsal, askeri alanlarda bütünleşmiş bir mücadele duruşu dönemin ihtiyacı, kazanmanın koşuludur. Katil erkek-devlet ikilisi hak ettiği sonuçla yüzleşmeli ve özgürlükle donanmış bir yaşamın öznesi, öncüsü kadınlar insanlığa özgür bir yaşamı sunacak zaferin sahibi olmalıdır” diyen Zozan Çewlîk, tüm kadınların 8 Mart’ını kutladı.

YJA Star Merkez Karargah Komutanı Zozan Çewlîk ile yaptığımız röportaj şöyle:

Dünya genelinde artan savaşlar kadınların yaşamını nasıl etkiliyor?

Jin Jiyan Azadî ile kadın devrimine doğru yol aldığımız bu dönemde öncelikle tüm Dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyor, kadınların özgürlük mücadelesiyle tüm insanlığın erkek devlet düzenini aşıp özgür yaşamı ve özgür insan gerçeğine dayalı özgür toplumu yaratmayı başaracağına olan inancımızı ve kararlılığımızı belirtmek istiyorum. Kadın özgürlük mücadelesini tek günle anılan bir durumdan çıkarıp, kadın özgürlük ideolojisiyle tüm yaşamın ve zamanın özgürlük temelinde yaşanmasını sağlama amaçlı büyük emek veren, kadına inanan ve her koşulda öncülük eden Rêber Apo’yu saygı, sevgi, özlem ve minnetle selamlıyorum. 8 Mart, iş ve yaşam hakları için eyleme kalkışan ve bu nedenle acımasızca katledilen kadınların şehadet tarihi, yani özgürlüğe bedel olmuşların tarihidir. Bu anlamda yaşamını bir fabrikada diri diri yakılarak yitiren 123 emekçi kadını, Clara Zetkin, Rosa Luxemburg, Mirabel Kardeşler, Besê, Zarife, Afganistan’da Taliban tarafından katledilen kadın direnişçileri, Sakine Cansız, Mihriban Saran, Besê Anuş, Rahime Kahraman, Binevş Agal, Gülnaz Karataş, Zeynep Kınacı, Sema Yüce, Aynur Narin, Andrea Wolf, Hevrîn Xelef, Reyhan Amûdê, Hêlîn Çerkes, Şîlan Kobanê, Elefteria Fortulakis, Azê Malazgirt,  Delal Amed, Evîn Goyî, Raperîn Amed, Bêrîvan Zîlan, Eva Maria Steiger, Bişeng Brûsk, Sorxwîn Rojhilat, Leyla Sorxwîn, Doğa Viyan, Sara ve Rûken arkadaşlar şahsında tüm dünya kadın özgürlük mücadelesinin şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. Onlardan öğrendik, onların yolundayız, onların anısının verdiği güçle Kadın Devrimini gerçekleştireceğiz.

ÖZEL SAVAŞ GÜÇLERİNİN KADINA YÖNELİK SALDIRILARI

Mevcut durum her ne kadar devletler hukukunda resmen isimlendirilmese de aslında birinci ve ikinci dünya savaşlarının yürütülme biçiminden farklılaşmış nitelikler taşımakla birlikte, özü dünya sisteminin belirlenmesine dayanan 3. Dünya Savaşı'dır. Rêber Apo’nun tanımladığı gibi bazen sıcak savaş bazen de diplomasi savaşı şeklinde cereyan eden ama sıcak çatışma alanlarının giderek geliştiği 3. Dünya Savaşı, iktidarın kendini yeniden dizayn etme çabasının yol açtığı yıkım ve acılarla zamana yayılı büyük kayıplara, toplumsal alt üst oluşlara yol açmaktadır.

Bilindiği üzere sistemin yapısal krizi en dip sorunların, haliyle geneli ilgilendiren ve tüm sorunlara kaynaklık eden çelişkilerin dışa vurmasının ve çözümünü dayatmasından da kaynaklanmakta aynı zamanda bunların çözümüne de imkan sunmaktadır. 21. yüzyılın ‘’Kadın Yüzyılı’’ olarak tanımlanmasının dayandığı gerçeklik hem sorunun görünürlük kazanması hem de çözümüne imkan oluşmasıdır. Bunun karşısında 3. Dünya Savaşı kadınların özgürlük imkanını ortadan kaldırma, görünürlük kazanan cins çelişkisini maniple etme, tasarrufa alma temelinde iktidarcı politikaların yoğunca uygulandığı bir dönemi de ifadelendirmektedir. Örgütlü kadın güçlerinin hedeflenmesi, dünya düzleminde kadın hakları ifadesinin siyasal söylemde yükselmesine rağmen kadınlara karşı şiddetin neredeyse her alanda yoğunlaştırılması, kadının birçok devletin ordu gücüne dahil edilmesinin kimlik bilincine dayalı değil, kadın örgütlü duruşunun bir bakıma tasarruf altına alınarak anlamsızlaştırılması vb. durumlar yoğunlaştırılmıştır. Örneğin NATO bir savaş ve yıkım örgütlülüğü olmasına rağmen NATO içinde yer alan kadın devlet temsillerinin “NATO biziz” söylemi, kadın gerçeğini araçlaştırma, kadın özgürlüğü ve örgütlü duruşunu saptırmadır. Bu yaklaşım kadına saldırma amaçlıdır ve tehlikelidir. Tüm bunları 3. Dünya Savaşı içerisinde özel savaş politikaları temelinde savaşın kadınlara yönelik saldırıları olarak tanımlamak gerekiyor.

KADIN ŞAHSINDA TOPLUM HEDEFLENİYOR

Bunun da bir parçası olarak yoğunlaştırılan askeri işgal ve saldırılar yıkımı büyük sonuçlara yol açmaktadır. Özelde Ortadoğu’da yoğunlaştırılan savaş hem vekaleten sahaya indirilen çeteler hem de devlet ordularının işgal saldırıları kendini savunmaktan yoksun halkları hedeflemekte, en fazla da kadını yıkımın merkezi haline getirmektedir. Ülkelerinin işgal edilmesi, çete saldırıları, özel savaş yöntemlerinin yaygın olarak uygulanması kadını her türlü şiddetle karşı karşıya bırakmaktadır. Savaşta kadın ve çocukların ölümü yaygın ve olağan hale gelmiş durumdadır. Fiziksel soykırım politikaları imha amaçlı saldırılara yol açarken, toplumun, kadınların ülkeyle bağını, toplumsallığı kırarak saldırı gerçekleştirilen alanı boşaltma ve hızla teslim alma stratejisine dayalı ya ölüm ya kaçış ikilemi dayatılmakta, sivil alanlar yoğun vurulmakta, halkın direnci kırılarak işgaller gerçekleştirilmektedir.

Ukrayna-Rusya, Hamas-İsrail savaşları, Taliban’ın Afganistan’da iktidarı ele geçirmesi ardından yaşananlar, Suriye, Irak, Yemen, Libya vs. ülkelerde yaşanan çatışmalı durumların dip noktasında her zaman olduğu gibi yine kadınlar var. Hem katledilmekte hem ülkelerinden koparılmakta hem tecavüz kültürünün her türlü saldırısına maruz bırakılmaktadır. Bu nedenle yaşamı idame edebilecek tüm koşulları tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Göç ettirilme bir savaş politikasıdır. Ülkesini terk eden, toplumsallığını yitiriyor, her türlü saldırıya açık hale geliyor ve savruluyor. Hem savaşa maruz bırakılıyor hem savaş mağduru olması tekrar ona karşı bir silah olarak kullanılıyor. Bu konularda binlerce örnek verilebilir.

Uluslararası yasalar vb. şeyler, kadınları, toplumu korumuyor. Sadece devletlerin diplomasi çatışmasında ihtiyaç duyulduğunda karşılıklı kullanılabilecek araçlar olmanın ötesine de geçmiyor. Savaş suçları yoğunlaşırken kadınların yaşamı, bedeni her türlü pazara açık hale getiriliyor. Organ mafyasından, fuhuş sektörüne, ucuz iş gücünden, uyuşturucu pazarına, ajanlaştırılarak devşirilmekten ahlaki çöküntünün dayatılmasına kadar her türlü kirli yöntemin dayanağı çatışmaların yoğunlaştırıldığı alanlar oluyor. En fazla da kadınlar kurban ediliyor. Özce savaş en fazla kadını vuruyor, onun şahsında toplumu hedefliyor.

TOPLUMUMUZ KADIN DÜŞÜRÜLEREK ZAYIFLATILMAYA ÇALIŞILIYOR

Kurdistan’ı egemenliği altında bulunduran devletlerin Kürt kadınına yönelik özel savaş politikalarına dair neler söyleyebilirsiniz? Bu politikalar kadınların yaşamını nasıl etkiliyor?

Kurdistan gerçeğinde Rêber Apo öncülüğünde yaşanan kadın özgürlük gelişimi ve bunun yol açtığı muazzam özgürlüklere evrilen bir toplumsal gelişim yaşandı. Sömürgeci devletler özgür Kürt kimliğine, Özgür Kurdistan’a ve halkların birliği temelinde Demokratik Ulus anlayışına saldırırken en fazla toplumsal gelişimi sağlayan temele saldırmakta. Bu anlamda soykırım siyaseti, gelişimin öznesi olan kadına yöneltilmekte. İşgal ve imha saldırılarında düşmanlarımız kadının örgütlülüğü ve öncülerini hedef alırken özgürlüksel gelişimin hafızası, temsilini etkisizleştirme amacıyla hareket etmekte, bu temelde hem askeri saldırılar hem çok yönlü özel savaş uygulanmaktadır. İşgal saldırılarında gerilla güçlerimiz hedeflenmekte, sivil hedefler vurulmakta, özgürlüğe eğilimli her kadın hedeflenmekte, siyaset yapması engellenmek istenmekte, bu alanda örgütlülüğü dağıtılmakta, tutuklama ve şiddet yöntemleri yoğunca devrede tutularak iradesi ezilmeye çalışılmaktadır. Özel savaş, kadının öncülüğünde özgürlüğe kalkan bir toplumsal gerçeği kadının yurtseverliğini eritme, yozlaştırma, saldırılarına araçlaştırma temelinde kadında oluşan saygınlığı ve toplumsal öncülüğünü hedefleyerek, kadın öncülüğüyle gelişen toplumumuzu kadını düşürerek zayıflatmaya çalışmaktadır. Direnç odaklarına her türlü şiddet uygulanırken Kurdistan’ı insansızlaştırma amacıyla göç ettirme yoğun devrede tutulmakta, bunun için kadının ülkeyle bağını zayıflatma amacıyla kadını modernist yaşama çekme, eğilimini bireycileştirme, toplumundan kopma arayışını hızlandırma politikaları yoğun uygulanmakta. Bu doğrultuda işbirlikçi odaklar ve kirli propaganda yoluyla hem özgür yaşamın özgür ülkede olamayacağını yoğunca dillendirmekte, olmazları dayatmakta hem de askeri baskılarla bunu korku yaratma yoluyla da uygulamaya çalışmaktadır. Nitekim savaşın bir sonucu yoğun göçlerdir. Sisteminden, toplumundan kopardığı kadını, insanları her türlü kullanmanın koşullarını geliştirmektedirler. Genç kadınları hedeflerken uyuşturucu, sahte duygu ve yaşam arayışı yaratma temelinde yoğun bir istihbarat faaliyeti yürütmekte, ajanlaştırma çalışmasıyla kadın üzerinden toplumunu hedefleme ya da kadını toplumuna zarar veren düzeye getirme amacını gütmektedir.

EN FAZLA KADINLARDAN KORKUYORLAR

Rêber Apo, kadının özgürlüğüyle toplumun özgürleşebileceğini belirtti. Pratik sahada da bu gerçekleşti, gerçekleşiyor. Düşman bu halkayı kırmak için kadın eliyle direnci kırma, toplumu düşürme konseptini uygulayarak aslında bir açıdan Rêber Apo ve özgürlük felsefesinden intikam almaya çalışmaktadır.

Kurdistan’da uygulanan özel savaş çok yönlüdür. Dikkat edilirse, özelde 2015’ten bu yana Kurdistan’a yönelik saldırılarda kadına yönelik tecavüz saldırıları yoğunlaştırıldı. Hem kadını hedefliyor, kişiliğini kırmaya çalışıyor hem de korku yaratarak toplumu refleks veremez hale getirip bu durumu kabullenmesini sağlamayı dayatıyor. Böylelikle değerlerinden boşaltılmış bir toplumsal gerçeği hedefliyor. Ajanlaştırmayla kadın birliğini parçalamaya, güvensizleştirmeye çalışıyor. İşgal ediyor, kuşatıyor, aç bırakıyor, maddi imkan sunma şartıyla kendine ve toplumuna ihaneti dayatıyor, böylelikle toplumsal ahlak dokusunu çökertmeyi hedefliyor. Kurdistan’da askeri, ekonomik, kültürel sömürü yoğunca yürütülürken kimliksizleştirme, kişiliksizleştirme en büyük direnç alanı olan kadınlara yöneltilmiş durumda. Fuhuş sektörü bir özel savaş yöntemi olarak sürekli devrede tutulurken şantaj yoluyla kadınları buna sevk etme ya da engel olmaktan çıkarma amaçlı bizzat devletler tarafından saldırılar organize ediliyor. İşgal edilmiş alanlarda kadınlar kaçırılıyor, çeteler üzerinden her türlü insanlık dışı saldırılar uygulanıyor. Bir taraftan fiziksel imha, bir taraftan sosyal-kültürel dejenerasyon, bir taraftan ekonomik çökertme, bir taraftan örgütlülüğünü dağıtma, bir taraftan en fazla kadınları tutuklama, esir alma, bir taraftan toplumsal zeminde erkek egemenliğine alan açarak şiddete yönlendirme vb. yöntemlerin hepsi iç içe uygulanıyor. Asimilasyon, modernist sahte yaşama özendirme sürekli devrede tutuluyor. Önderliğimiz öncülüğünde sağlanan özgürlüksel gelişim bir ahlak, örgütlülük, toplumsal duruş, bunun dayandığı bir kimlik bilinci ve gelişimini ortaya çıkardı.

Bunun karşısında düşman çok yönlü saldırarak bu gelişimi baltalama, dağıtma, yozlaştırma, kendinden vazgeçer hale getirme çabasındadır. Askeri yöntemler, özel savaş uygulamaları, dinin araçlaştırılması, tarikat vb. örgütlülüklerin çete odakları haline getirilmesiyle toplumun baskılanması, mezarlarımıza, ağaçlarımıza, toprağımıza, doğamıza, kültürümüze yönelik her türlü saldırıların geliştirilmesi, annelerimizin direngenlikleri kutulara konulmuş çocuklarının kemikleriyle kırılmaya çalışılmasının hedefi; vazgeçirmeye, teslim almaya yöneliktir. Çünkü en fazla kadınlardan korkmaktadır. Dikkat edilirse TC’nin kadın politikası neyse İran’da da uygulanan odur. Güney Kurdistan’da bu durum işbirlikçi-hainler üzerinden devrede tutulmaktadır. Erdoğan’ın iradeli Kürt kadınlarına, özgürlüksel gelişim sağlayan kadınlara karşı saldırıları, üslubu neyse Barzanilerin de odur, aynı amaçla hareket etmektedirler.

1998 yılında Rêber Apo, kadınlara 8 Mart armağanı olarak Kadın Özgürlük İdeolojisini sundu, örgütlülükte bir ileri aşamaya taşınmanın gereğini belirtti. Aynı dönemde ABD Dışişleri Bakanı ve erkek aklı tarafından devşirilmiş bir kadın olan Madeleine Albright, sözde terörizm hedeflerini açıklarken en tehlikeli gücün kadın örgütleri olduğunu belirtti, özellikle YAJK’a vurgu yaptı ve “önce kadın silahlı güçlerini vuralım” dedi. Yani önce kadını hedef aldı.

Düşman günümüzde de aynı anlayış ve yaklaşımla hareket ederek önce Kadın Özgürlük Hareketi'ni, onun dayanaklarını ve toplumsal duruşunu hedefliyor. Erkek aklı aynı işliyor, aynı amaçlarla hareket ediyor. Dikkat edilirse Paris’te Sara, Rojbîn, Ronahî yoldaşların katledilmesinden sonra Evîn arkadaşımızın aynı biçimde hedeflenmesi; Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de yargısız infazlar, tutuklamalar, ezici saldırılar, kadın cinayetleri; Rojava ve Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik aralıksız işgal saldırıları, Hevrîn Xelef, Jiyan Tolhildan, Rihan Amûdê, Şervin Serdar, Roşna Amed gibi öncülerin yanı sıra birçok yurtsever kadın şahsiyetin, annelerin hedeflenmesi; Başûrê Kurdistan’da Bêrîvan Zîlan, Zîlan Konya gibi özgürlük geleneğini temsil eden, kadın özgürlük mücadelesi yürüten öncülerin katledilmesi, kadın cinayetlerinin yaygınlaştırılması; Rojhilatê Kurdistan’da Jîna Emînî ve serhildanlara öncülük eden kadınların katledilmesi ya da hapse atılması, Ciwana arkadaşın esir alınması vb. saldırılar aynı dönemlerde uygulanan kadına yönelik saldırılardır ve bir akla dayalı gelişmektedir.

Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere özgür geleceğin kadınlar eliyle yaratılacağı gerçeğinden hareketle kadınlara yönelik sistematik, soykırımcı, kadın kırımcı saldırılar kapsamlı bir şekilde geliştirilmekte, ideolojik, kültürel, siyasal, ekonomik, sosyal alanların hepsinden erkek aklı kirli politikalar ve katliam konseptini yoğunca devrede tutulmaktadır. Sorun sadece Kürt kadını değil bir bütünen Kadın Özgürlük Mücadelesinin gelişimini öncü şahsında darbelemektir. Her gün Kurdistan parçalarında vahşetin yüzü sahnelenmekte, Ortaçağı aşar uygulamalar görülmektedir. Düşman, özgür kadın iradesi karşısında aslında kendi cadı avını yürütmektedir. Bilince, örgütlülüğe, mücadele iradesine, yeni sosyal yapılanmaya, onun ahlaki dokusuna kavuşmuş kadını ateşlerle, bombalarla, kurşunlarla, işgallerle, fuhuş, uyuşturucu, ajanlaştırma dayatmalarıyla, aç bırakmakla, zindanlara koymakla, her türlü ağır, cinsiyetçi işkencelerle imha etmeye çalışmaktadır.

KENDİNİ SAVUNMAK BAŞKASINA HAVALE EDİLEMEZ

Bu zihniyet ve politikalarla mücadelede toplum içerisinde, ailede, sokakta kadınlar öz savunmasını nasıl geliştirmeli?

Şimdi Rêber Apo’nun tarihsel öncülüğünde, Sakine Cansız yoldaşımızın ilk adımlarıyla giderek ideolojik, siyasal, askeri, toplumsal alanlarda örgütlenmiş bir Kadın Özgürlük Hareketi, mücadelesi ve onun yol açtığı muazzam bir gelişim var. Dolayısıyla erkek-devlet saldırılarının bir nedeni var. Kurdistan Kadın Özgürlük Hareketi ve mücadelesinin varlığı, kadınların ve toplumun en büyük şansı. Nasıl ki tarihsel gelişimimizden de anlaşılacağı üzere var oluş hakları kimseye devredilmeyip öz örgütlülüğe dönüştürüldüğünde hem kendimize aidiyet hem savunma imkanları elde ediliyorsa, böylelikle her türlü saldırı bertaraf edilerek gelişim alanı sağlanabiliyorsa, aynı şekilde mevcut saldırılar karşısında kadın kendisini böyle koruyacak. Erkek egemenlikli devletlerin, onun toplum içi ayaklarının, ideolojik bombardımanlarının, askeri saldırılarının önü, ancak örgütlü duruş ve kendini savunma yetisiyle engellenebilir. Dolayısıyla hem büyük bir mirasa sahibiz hem mevcut durumda da çok güçlü bir şekilde ayakta duran, direnen, kendini savunan bir örgütlü mücadelemiz var. O halde yapılması gereken bunun bir parçası olmaktır. Öncelikle ideolojik saldırıları boşa çıkaracak bir özgürlük bilincini sürekli diri tutmak, yani kim olduğumuzun, ne istediğimizin, ne yapabileceğimizin farkındalığıyla erkek-devlet gerçeğini görmek, yani düşman bilincine sahip olmak gerekir. Bu kadar örgütlü bir geleceğe sahip olan kadınlar, halkımız çaresiz değildir.

ÖRGÜTLÜ DURUŞUN SÜREKLİLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ

Bireyin kendisinde, ailesinde, sokağında, mahallesinde, köyünde, ilçesinde, giderek ülkesinde örgütlü duruşun sürekliliği çok önemlidir. Tüm ayartma, algı operasyonları, kandırma, korkutma, tarikatlar yoluyla esir alma, cinsiyetçi politikalarla teslim alma yöntemleri böylelikle etkisiz hale getirilebilir. Birlik ve toplumsallığın korunması çok önemlidir. Bunun farkındalığı zaten örgütlülüğe yöneltir. Toplumun kendisi devletten, erkek aklından büyüktür. Bu noktada kişi kendisini, ailesini, sosyal ortamını örgütlü hale getirmelidir. Kadınlar kendi çevresinde örgütlü hale gelirse savunma mekanizması yaratabilir. Örneğin, düşmanın özel savaş saldırılarına maruz kalmış bir kadın karşı koymayı kararlaştırmışsa yanındakini örgütleyecek, cevap verme imkanı oluşturacak ve kendisine saldırana yönelecek. Bir aile örgütlü hale gelirse ve çevresini örgütlerse güç odağı oluşturur ve karşı koyma imkanını geliştirir.

Başta gençler olmak üzere tüm halkımız, önce kendi zeminini sağlam tutarak, düşmana açık kapıları kapatıp sonra da her türlü cevap verme imkanını oluşturmalılar. Bir uzman çavuş nasıl Kurdistan’ın şu ya da bu ilçesinde, herhangi bir yerinde kadına tecavüz edebilir? Nasıl bu kadar mücadele birikimine sahip bir halkın içinde bir genç kıza onlarca kişi tecavüz edebilir? Nasıl uyuşturucu vb. tacirler rahat hareket edebilir? Nasıl yozlaşmış bazıları düşmana ajanlık yapacak imkanı bulabilir? Nasıl düşman dağlarımızın ağaçlarını kesip ülkemizi çölleştirebilir? Nasıl her türlü hakaret ve soykırım tehdidi altında sanal gündemlerin dayatıcılığında bireyci, sinmiş, korkak bir yaşamın nefesi alınabilir? Nasıl Tanrıça erdemli analarımızın yüzüne coplar inebilir, kahraman çocuklarının kemikleri postayla eline verilebilir? Nasıl din adı altında tarikatlar çete uygulamalarıyla toplumumuzun içinde kol gezebilir? Nasıl toplumumuzun içinden bazı kimliğini yitirmiş insanlar düşmanla kol kola gezebilir, Kürt evlatlarının kelle avcılığına çıkabilir, her şeyin merkezinde olan ve bizi tarihin en büyük başarma şansına kavuşturan ve büyük yurtsever, halkçı, kadın yoldaşı Önderimiz bu kadar büyük işkencelere maruz bırakılabilir? Düşman buna nasıl cesaret eder?

Rêber Apo 1996’da Şam’da kendisine geliştirilen suikast girişimi sonucu militanlarını şöyle eleştirdi: “Demek ki düşman sizi bir şey saymıyor, direk beni hedefliyor. Oysa militan sizsiniz, benim elim kalkmadan sizin tokadınız düşmanın yüzüne çarpmalı”. Bu anlamda militan olarak ama kadınlar ve halk olarak sorumluluklarımız var. Saldırılar pervasızlaşıyorsa mücadelede yetersiz kalıyoruz demektir. O halde herkes kendi sorumluluğun farkındalığıyla, kendisini savunmayı bir başkasına havale etmeden bu pervasızlığın hesabını sormalı, bu herkesin ahlaki, toplumsal görevidir. Her şeyden önce bunu yapmazsa yaşam imkanı olmayacak. Ev ev, sokak sokak örgütlenerek, karşı koymanın her biçimi devreye konulmalıdır. Toplumumuza hangi güç nasıl saldırıyorsa karşılık bulabilmelidir. Öz savunma örgütlülüğü özce bunu ifade eder. Kendini savunmak bir haktır ve meşruiyeti var oluşumuza dayalıdır. Kişi, toplum vazgeçmediği sürece kimse bu hakkı gasp edemez.

ÖZEL SAVAŞIN UNSURLARI DOĞAL HEDEFTİR

Özel savaş uygulamaları karşısında kendini savunmanın birçok yöntemi vardır. Örgütlü güç, eylem gücüne dönüşebilir. Bir doğruyu sesli dile getirmekten, o doğrunun uygulama zeminini oluşturmaya, onu eylem gücü haline getirmeye kadar geniş bir yelpazede hareket edilmelidir. Kadınlar toplumun öncüsüdür. Eğer direngenlik ve cesaret korunur, kendimizi, değerlerimizi, toplumumuzu sahiplenme duygusu örgütlü hale getirilirse faşizme geçit verilmez. Örgütlülük eylemsel de kılınmalı. Bunun için milyonlara gerek yok, örgütlü birkaç kişi bile eylemsel güç haline gelebilir. Klasik, köleliğini içine sindirmiş, iç parçalanmayı ifade eden kan davalarında yitirdiklerinin ardından ağıt yakan, ağıtlarla kimin öldürmeye yönelttiğini unutarak birbirini düşmanlaştıran, ağıtlarda yaşayan, çaresiz Kürt çoktan öldü. Düşman bunu diriltmeye çalışıyor. Hizbullah gibi bir kontrgerilla katil örgütünü Hüda Par adıyla Kurdistan’da siyasetçi gibi sunuyor, Kürt değerlerine, Kürt'ün kendisine, kadınlara düşman Barzanileri Kürt temsili diye lanse ediyor, din simsarlarını inanç öncüsü gibi isimlendiriyor, kadını tecavüzlerle, cinayetlerle, çocuklarının kemikleriyle terbiye etmeye çalışıyor. Çocuklarımızı, gençlerimizi uyuşturucu batağına çekerek her türlü kirin maşası haline getirmek istiyor. Buna vereceğimiz cevap elimizi kaldırıp tokat atmaktır.

Kadınlar öncülük misyonuyla toplumu harekete geçirecek devinimi sağlamalıdır. Ev, okul, sokak, yaşamın her alanı örgütlü ve eylemli kılınabilir. Kadınlar birbirini bilinçlendirme, sahiplenme, güven verme, karşı koyma gücünü oluşturabilir, ki önemli bir mücadele gücü de var. Şu an faşizm karşısında en fazla kadınlar direniyor ama toplumsal duruşta, örgütlülükte yaşanan her açık düşmana davettir. Sokağında kim yürüyor, ne yapıyor haberdar olmalı insanlar ve onları izole etme, etkisizleştirme, tedbir almaya yönelmeliler. Ankara Amed’in bir köyünü, Şırnak’ın sokaklarını, Qamişlo’yu, Hewlêr’i, dağda dolaşan çobanı, okulda sınıfları kontrol etmemeli, bilgi almamalı, toplumumuzdan birini koparıp bize karşı silaha dönüştürmemeli, her türlü hakareti, kötülüğü pervasızca uygulamamalı. Böyle olursa o toplumda kadınların, halkın herkesin özgürlük onuru zedelenmiş demektir. Özel savaş simsarları, işbirlikçiler, fuhuş çeteleri, uyuşturucu simsarları, kadın katilleri, annelerin kafalarına copla vuran eller, kirleten her şey herkes doğal hedeftir ve öz savunma ilkesi bunu gerektirir. Bunun için dışarıdan bir kurtarıcı beklemek yanlıştır. Kurtarıcı öz gücümüzdür ve bunu yapabilecek kadar da tecrübeye, akla, araca, yönteme sahip hale gelinmiştir. Eğer sinmişlik, kölelik, bireycilik, onursuzluk, yaşamdan vazgeçme yoksa -ki kadınların, halkımızın onuru yücedir-, o halde kim bizi tutabilir? Hiç kimse…

YJA STAR EN RADİKAL CİNS MÜCADELESİNİN YÜRÜTÜCÜSÜDÜR

Egemen erkek sistemine karşı öz savunma temelinde örgütlenen YJA Star öncülüğünde yürütülen gerilla mücadelesi hangi aşamaya geldi?

Büyük bir örgütlenme ve mücadele geleceğine, tecrübesine sahip olan YJA Star, tarihsel sorumluluğunun bilinciyle hareket eden radikal bir kadın özgürlük ordusudur. Bu anlamda ideolojik, siyasal, askeri bir güçtür. Siyaset tarzı silahlı mücadeleye dayandığından radikaldir. Rêber Apo’nun kadınların kurtuluşu için kendi özgün örgütlülüğü ve ordusunun gerekliliği tespiti ve pratik öncülüğünden hareketle temellenmiş, büyük tecrübe ve birikime kavuşmuş YJA Star kadın savunma ordumuz, 3. Dünya Savaşı içerisinde tüm tarihsel birikimini, kendi deneyimlerinin oluşturduğu kazanımları Demokratik Modernite gerillacılığı temelinde profesyonel bir yetkinliği kazanmış durumdadır. Devletlerin istihbarat ve tekniğine dayalı, yoğun saldırılarla kısa sürede çökertme konseptine karşı öncelikle ideolojik amaçta netliğe dayanan, istihbarat ve tekniğin takibini en aza indirgeyen, gerillacılığın yeni dönemin şartlarına uyarlayan, daha hafifletilmiş ama bir kadar yetkinliği arttırılmış birimlere dayalı hareket eden, vuruş gücünü arttıran bir gelişim düzeyi söz konusudur. Bu anlamda devlet orduları şahsında erkek sistemini hedefleyen YJA Star güçlerimiz, günümüzün en radikal cins mücadelesinin öncüleri, yürütücüleridir. Bu nedenle gerillacılığa daha geniş bir perspektiften bakmakta, gerillacılığı günümüz düşman saldırılarını aşabilecek yetkinliği yakalamasını dünya devrimci güçlerinin savaş doktrinini ve mücadele yöntemini netleştirme, geliştirme sorumluluğuyla uygulamaktadır. Bu çok önemlidir. Çünkü teknik takip, saldırı araçlarındaki güç dengesizliği ve çok yönlü hedefleştirilmesi temelde gerillacılığı bitirme, özgürlük cephesinin mücadele alan ve araçlarını kurutma amacını içerdiğinden, mevcut durumda uygulanan profesyonel gerillacılık düşmanın bu geniş çaplı amacını boşa çıkarmakta, tüm kadınlar ve insanlık adına mücadele edebilme imkanını yaratmaktadır.

Pratik sahadan da anlaşılacağı üzere YJA Star komuta ve birliklerimizin katılımı, savaşı sevk idare edecek, etkin bir vuruş gücü haline gelecek ve mekan neresi olursa olsun düşmanı her açıdan darbeleyecek yetkinliğe ulaştı. Profesyonel timler, silaha ve tekniğe hakimiyet, yaratıcılık, zor koşulların üstesinden gelme, her arkadaş şahsında bir ordu gücü oluşturmanın eğitimi, çabası ciddi sonuçlar, başarılar ortaya koymaktadır. Düşman soykırım siyasetini en fazla gerilla güçlerini yok etmeye yönelttiğinden Kurdistan dağlarında yoğun bir savaş yaşanmakta. Mevcut durumuyla düşmanın NATO cephaneliğine dayanan saldırılarında birinci ve ikinci dünya savaşlarını aşacak kadar bombalamalar yapılmıştır. Bu gerçeklik karşısında direnen gerilla güçlerimiz sadece düşmanı sınırlandırmayla sınırlı kalmamakta, büyük darbeler vurmaktadır. Gerilla savaşımızın amacı erkek devlet düzenini yenilgiye uğratarak Rêber Apo’nun fiziksel özgürlüğü somutunda tüm kadınlara, halkımıza, halklara özgür bir yaşam inşa etme anlayışına dayandığından ve bunun tam da zamanı olduğundan hücrelerimize kadar mücadelecilik ilkesi etkin bir vuruş kabiliyetini ortaya çıkarmaktadır. Rêber Apo tarafından tüm gerilla mücadele tarihimiz Devrimci Halk Savaşı olarak tanımlanırken, özelde 2010’larla birlikte bu perspektif daha fazla stratejik somutluk kazanmıştır.

Bir mücadele stratejisi, savaş doktrini olarak Rêber Apo tarafından tanımlanan Devrimci Halk Savaşı, mücadeleyi sadece gerillayla sınırlı tutmayan, özü her kesimin bulunduğu yerde mücadele anlayışıyla ve birbirini tamamlamakla hareket edeceği, böylelikle düşmanın ordularını, tekniğini, istihbaratını, özel savaşını, ekonomik baskılamalarını hedefleyen, gerileten bir mücadele anlayışına dayalıdır. Gerilla açısından da daha esnek, her mekana, her duruma uyarlanabilen, gerekirse tek bir bireyin, gerekirse tim ya da onu aşan gerilla birliklerinin profesyonel eğitimi ve yetkinliğiyle savaşı geliştirebileceği bir nitelik söz konusudur. Elbette hala her açıdan yeterli olduğumuzu belirtmiyoruz. Ki kesin başarının ölçüsü, Rêber Apo’nun özgürlüğü, kadın devriminin gerçekleştirilmesidir ama ciddi bir düzey de söz konusudur. Komuta gelişiminde kendine her düzeyde yeter bir yetkinlik gelişmiştir. Düşman bilinci, savaşa hakimiyet, amaca bağlılık, eylemsel kabiliyet düşmana yöneldiğinde büyük bir zafer gücü haline gelmektedir.

YJA STAR ÖZGÜR KADIN TOPLUMUNUN PROTOTİPİDİR

Tabii gerilla ordumuz aynı zamanda özgür toplumun prototipidir. Bu anlamda YJA Star gerilla ordumuz özgür kadın toplumunun ön biçimi olarak belli bir misyon ve nitelik sahibidir. Öncülüğü esasta buna dayanmaktadır. Bu sorumlulukla hareket eden güçlerimiz Sara ve Rûken arkadaşlar şahsında hiçbir engel tanımadan her hedefe öz güvenle yönelebilecek niteliği, Leyla Sorxwîn, Axîn Mûş arkadaşlar şahsında Bakur'da düşmanın amansız saldırıları karşısında yıllarca savaşı komuta edecek yetkinliği, Doğa Viyan, Rojda Kotol ve onlarca yoldaş şahsında faşizmin amansız saldırıları karşısında en zirvede dirençli ve saldırı ruhuyla dolu militanlığı destansı bir şekilde ortaya koymaktadır. Tanrıça erdemli arkadaşlarımız, o değerli annelerin en güzel kızları, bu uğurda onuru zirveye ulaştırarak canlarını feda etmektedir. Taktik yetkinliğiyle düşmanın savunma sistemini kırmakta ve yurtseverliğin, bu nedenle evrenselliğin ilkesel örgütlülüğü haline gelmektedir.

Gerilla mücadelemiz, kadın özgürlük devriminin öncü savunma gücüdür. Bu nedenle kadına yönelik geliştirilen her türden saldırının cevabı niteliğindedir. Kendisini kadınların öz savunma örgütlülüğü ve geniş yelpazede öz savunma mekanizmalarının öncü parçası olarak tanımlamakta, bu misyonu en layıkıyla yerine getirmenin fedai tutumu ve fedakarlığından kaçınmamaktadır. Elbette gerilla mücadelesinin erkek-devlet vahşetinden dolayı zorlukları vardır ama önemli olan, bu zorlukları aşacak iradenin örgütlü ve kararlı hale gelmesi, onu aşacak bir mücadele gücünü kazanması ve hiçbir biçimde geri adım atmadan düşmanın her türlü kirli amacını yerle bir edecek bir nitelikte kendisini donatmasıdır. Bu anlamda YJA Star gerillacılığı, Rêber Apo’nun kadının özgürlüğüyle toplumun özgürlüğünü gerçekleştirme doğrusunun örgütlü mücadele gücü olarak her alanda ve her cephede bu doğruyu başarıya ulaştıracak güçte, dimdik ayakta ve yürümeye devam etmektedir. Her kadının bu gerçeklik karşısında sorumluluğu, buna katılmak ya da bulunduğu alanda kendisini kararlı bir mücadele gücü haline getirmek ve gerillacılığı öz savunmanın gerektiği her alanda uygulama cesareti ve duruşunu kazanmasıdır. Kadın bir kez daha şahsında toplumun düşürülmesi ve köleleştirilmesine imkan tanımayacak ve geleceğini inşa etme bilinciyle hareket edecek ve YJA Star bu anlamda tüm kadınların dağ gibi sarsılmaz iradesini temsil edecek ve tüm kadınların 3. Dünya Savaşı içerisinde temsili ve zafer gücü olacaktır.

YJA STAR AMAÇ NETLİĞİNİN ÖRGÜTLÜLÜĞÜDÜR

YJA Star hangi argüman, bilinç, ruh ve donanım ile savaşa katılıp işgalcilere cevap veriyor?

En büyük donanımımız ideolojik kimliğimizdir. Yani YJA Star bir çizgiyi temsil ediyor, ona inanıyor, onun örgütlü mücadele gücü olarak hareket ediyor. Demokratik Uygarlık paradigması ve onun temel bir bileşeni olarak Kadın Özgürlük İdeolojisi bilinci, tabii ki örgütlülüğümüzün amacı ve ruhudur. Bu temelde her koşulda amaca bağlılık, ne istediğini ne istemediğini bilmek mücadele edebilmenin zorunluluğudur. Kaynağı Önderliktir, bu anlamda her açıdan Rêber Apo’nun öncülüğü tartışmasız hem ideolojik hem örgütsel hem mücadele gücü açısından temel kaynaktır. Yerine başkası konumlandırılmaz, çünkü niteliği tarihseldir. Bu bilinç oluşunca YJA Star, cins kimliği ve bilinciyle toplumsal var oluşu tanımladığından bir kadın savunma örgütü olarak kadın devrimine ve toplumsal özgürlüğe odaklıdır. Bu nedenle hem amacı, hem yapması gerekenler, hem bunları gerçekleştirmesi önündeki engeller nettir. Mücadele gücünü geriletecek temel şey, amaçta muğlaklıktır. YJA Star bu noktada amaç netliğinin örgütlülüğüdür. Kadın bilinci ve ruhu, Önderlik merkezli kendisini donattığından özgürlük tutkusu güçlüdür. Bu tutku, mücadele iradesi doğrudur.

ERKEK-DEVLET ORDUSUNUN BU TOPRAĞA BASMA HAKKI YOKTUR

Mücadelesini yürütebilecek Devrimci Halk Savaşı stratejisine ve onun taktik ayaklarına sahiptir. Bu da donanımıdır. Tüm bunlar askeri uygulama yetkinliğiyle bir araya geldiğinde günümüz savaşlarının çatışma alanlarında ordu gücü, istihbaratı, basını vb. branşlaşmayla kazandığı teknik hakimiyetiyle, bütünlüklü bir mücadele anlayışıyla hareket eder. Bu anlamda da dünyada örneği olmayan alt örgütlenmeleri deneyimlemekte, tüm mücadele araç ve alanlarını erkek egemenliğinden arındırma faaliyeti yürütmektedir. İşgalciler karşısında bu bütünlüklü duruşu önemli oranda gerçekleştirdiğinden aktif bir vuruş gücü haline gelmektedir. Taktik açıdan dağlarda düşmanın teknik takibini barajlayan, aynı zamanda vuruş kabiliyeti kazandıran tünel savaşları, hareketli timler, yine yetkinleştirilmiş birimler üzerinden düşmanın örgütlü bulunduğu alanlarda esnek eylem biçimleri bir savaş tarzı olarak öne çıkmaktadır. Düşman kadın gerilla güçlerimizin, komuta ve militan yapımızın taktik yetkinliği ve fedailiği karşısında zorlanmakta ve önemli darbeler almaktadır. En büyük donanımımız kendi ülkemizde haklı bir mücadeleyi yürütüyor olmamızdır. Burada olmaması gereken erkek-devlet ordusudur. Bu nedenle yeri olmayanların bu toprağa basma hakkı yoktur.

Uluslararası güçler, onların vekili durumundaki işgalci devletler halkımıza, kadınlara büyük acılar yaşatmış, yaşatmaktadır. Kuşkusuz bunun bir meşruiyeti yoktur ve varlığımıza yönelen her saldırı misliyle karşılık bulmalıdır ki, düşmanınız bizi yok etme hezeyanlarından vazgeçsin, bu topraklara özgürlük gelsin. Başkasının insafına terk edilmiş yaşamlar kaybeder. Bu anlamda kendimiz varlığımıza, yaşamımıza sahiplik ediyor, tüm özgürlük ihtiyacı olanları mücadele alanlarında temsil ediyor, onlarla her sahada buluşmayı, mücadeleyi bütünlemeyi amaçlıyoruz.

YJA STAR, KADINLAR AÇISINDAN 21. YÜZYILIN EN BÜYÜK ŞANSIDIR

Öz savunma açısından YJA Star deneyiminin önemi ve sonuçları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Kuşkusuz Sakine Cansız arkadaşın mücadeleye katılımı, Mihriban Saran (Azime), Bese Anuş, Rahime Kahraman, Azime Demirtaşların mirası üzerinden kendini temellendiren ve büyük bir örgütlü mücadele gücü haline gelen bir kadın ordu gelişimi ve deneyimi söz konusudur. Bu gerçeklik sadece Kürt kadınları açısından değil. Ki hep diğer halklardan katılan kadın yoldaşlarımızla oluşturduğumuz bir örgütlülük olduk. Bu nedenle tüm kadınlar açısından 21. yüzyılın en büyük şansıdır. Çünkü geleceği belirleyen bir savaşta kadınların özgürlüğü adına kazanılmış bir temel, deneyim, gelişim ve temsiliyetle, kadınlar adına savaşan aktif bir örgütlü güç vardır. Bu durumun günümüz açısından önemi kadar gelecek açısından da kader tayin edici niteliği vardır. Hem yürütülen mücadeleyle geleceğin kazanılması hem de mücadele yürütecek kadınların dayanacağı bir birikim oluşturması, ilham kaynağı olması ve gerilla mücadelesinin evrensel çapta uygulanabilmesinin temeli ifade etmesi açısından önemlidir. Cins mücadelesiyle hem daha fazla görünür kılmış hem de sorunun çözümüne odaklandığından tüm kadınların geleceğini etkileyecek sonuçları belli noktalarda elde etmiş ve etmeye devam etmektedir. Bunlar çok önemlidir. Özelde Ortadoğu ve Asya’da, genelde tüm Dünya’da kadınlarda oluşmuş bir özgürlük bilinci vardır, YJA Star ve Kadın Özgürlük Hareketi'nin bunda payı büyüktür ve bu bilincin örgütlü bir mücadeleye dönüşmesi açısından da büyük bir deneyim, herkese yetecek kadar öğreticiliği olabilecek nitelikler gelişmiştir. İdeolojik bilincinden, örgütsel yapısına ve askeri yetkinliğe, komuta tarzına, mücadele stratejisine kadar her türlü öncülük ve öğreticilik kadın özgürlük mücadelesi açısından ciddi bir mesafe demektir.

Örneğin, hareket olarak gerillacılığı deneyimlediğimizde, elbette ki dünya kadın hareketlerinden öğrenmeye çalıştık, kısmen bazı deneyimler de vardı ama ciddi bir tecrübe, süreklilik kazanmış bir deneyim askeri alanlarda oluşmamıştı. Bu nedenle tarihten de öğrenmeye açık olmakla birlikte esasta Rêber Apo’nun büyük emekleri ve başta şehit yoldaşlarımız olmak üzere gerilla güçlerimizin ve toplumsal zeminde kadınların emeği, deneyimlemeleriyle belli bir sürece kadar yaşayarak öğrendik. Bu nedenle zorlukları daha fazlaydı tabii. Ama öğrendiğimiz şeyler, tüm kadınların katettiği mesafe anlamına geliyor. Haliyle bu hızla ilerlemenin imkanını oluşturuyor. Kendine sahip çıkma, yaşam hakkını koruma, özgürlüklere alan açma, erkek egemenliğini geriletme, kadın olmanın anlamına kavuşma, bununla gururlanma ve temsil etme gibi toplumsal gelişime de yansıyan boyutların kaynağı, gerilla mücadelesidir.

ÖZ GÜÇ, ÖZ İRADE, ÖZ SAVUNMA KADINLARIN VAR OLUŞUNUN TEK YOLUDUR

Evinde feodal-geri ama bir o kadar da düşmana boyun eğen erkeğe, kendini kadın üzerindeki tahakkümüyle tanımlayan erkek egemen duruşlara, sokakta kadını eksik sayan geleneklerin baskısına, yaşamın bir çok alanından dışlayan sömürgeleştirici alanlara, cinselliği bir tahakküm alanına dönüştüren klasik kadın ve erkek anlayışına, düşmanın kimliksizleştirici, soykırımcı saldırılarına, sistemin kirletici, ayartıcı, kandırıcı, kadını metalaştıran politikalarına, devletin zindanla, aç bırakmayla, talan etmeyle, koşulsuz biat etmeyi bekleyen pervasızlıklarına, "dur" denildi ve öz savunma bilinciyle tüm bunlarla mücadele edildi. Tüm bu alanlarda kadınların yaşamına zemin oluşturuldu, mücadele araçlarına kavuşturuldu.

Hiçbir kadın YJA Star ve öz savunma örgütlülüklerinin varlığına rağmen belirtiğimiz baskılara mecbur değil. YJA Star devlet, ordu, gelenek, koca, dayak, geleneksel kadın karşısında çaresizliğin bittiği noktadır. Yeterli midir, hayır. O halde bunun sonuçlarından doğru öğrenmek, büyütmek ve her kişide, evde kendini savunma yetisine kavuşmak gerekir ki, YJA Star toplumsal bir kadın duruşu, mücadele gücü haline gelsin. Bu anlamda siyasal, askeri sonuçların yanı sıra en büyük etkisi, toplumsal zemindedir. Ki kalıcı olan ve kesin başarıyı garantileyen de budur. Devlet orduları karşısında kadının özgürlükçü ordularını yaratmak uygarlık tarihiyle hesaplaşmak olduğu kadar, günümüz açısından da kadınların özgür geleceğe kavuşmasının tek yoludur. Bu kadar savaş ve yıkım, soykırımcı, cinsiyetçi çatışma ortamı karşısında YJA Star ve ondan esinlenerek, bu mirasa dayanan ve mücadele eden kadın ordularının varlığı olmasaydı sonuçlar ne olurdu; tahmin etmek zor değil. Ne kimlik, ne varlık, ne ülke, ne özgürlük, ne yaşam; bırakalım varlığı, tanımı bile kalmazdı. Hala da bu riskler ortadan kalkmamıştır. O halde öz güç, öz irade ve öz savunma, kadınların var oluşunun tek yoludur. Bunu büyütmek gerekir.

ÖZ SAVUNMAYI BÖLGESEL DÜZEYDE GELİŞTİRME HEDEFİ

Yeni bir 8 Mart’a doğru giderken YJA Star’ın yeni dönem mücadele hedeflerini paylaşır mısınız?

2024 yılını hem kadın özgürlüğü hem ulusal hem de Demokratik Ulus’un gelişimi açısından stratejik ele alıyoruz. 3. Dünya Savaşı içerisinde çatışma alanları Doğu Avrupa’da Ukrayna-Rusya, Ortadoğu’da İsrail-Hamas çatışmaları giderek bölgesel bir savaşa evrilecek gibi görünmekle birlikte, esasında özgürlük hareketimize yönelik yoğunlaştırılan, özü Demokratik Uygarlık paradigmasının önünü almak olan ideolojik amaçlı soykırım saldırıları tüm yoğunluğuyla devam ediyor. Yani çatışmaların merkez noktasını oluşturuyor. Bu savaş hem askeri, hem diplomasi, hem ekonomik, hem toplumsal zeminlerde yoğunlaşmış durumda. Savaşın merkezi İmralı’dır, Önderliğimize yönelik uygulanan tecrit ve işkence, esaret sisteminin devamı, savaşın yoğunlaştığının ve neyi amaçladığının da göstergesidir. Bu noktada devletler savaşının daha geniş amaçlarla sonuç alması için en temelde Kürt halkının soykırımı, bölge halklarının deyim yerindeyse tarumar edilmesi, kadınların derin bir köleliğe mahkum edilmesi, yaşam adına her şeyin katliamdan geçirilmesi amaçlanmaktadır. Bunun karşısında öncelikli olarak bölge ve dünya düzleminde ayağa kalkan, eylemsel güç ortaya koyan ama amaçlı ve ortak örgütlülükte yetersiz olan kadın mücadelesinin daha ortaklaşmış bir yelpazede geniş amaçlı bir örgütlülüğe ve süreklilik kazanmış bir mücadele gücüne kavuşması ve iktidarcı güçlerin uluslararası politikalarını sınırlandıracak, geriletecek, onları değişime mecbur edecek bir zorlama noktasına dönüşmesi gerekir. Kadınlar olarak yaşanan durumun farkındalığıyla hareket etmek durumundayız.

21. yüzyılın kadın yüzyılı olması, objektif koşullar ve mücadele gücünün gelişmesinden kaynaklıdır ama kesinlik kazandıracak olan, daha geniş mücadele ve örgütlülükle bunu gerçekten başarabilmektir. Koşullar değişir, değerlendirilemezse kadını özgürlüğe götürecek şartlar katliamına da evrilebilir. Yani bunu bilerek hareket etmeli, daha fazla avantajlı olduğumuzu bilerek bunlara sahiplik etmeliyiz. Cinsiyetçi, milliyetçi, dinci politikaları aşarak kadın özünün, aklının, özgürlük ihtiyacının gerekleriyle ittifaklara, ortaklaşmalara yönelinmesi gereken bir süreçten geçiyoruz ki erkek egemen güçlerle her cepheden mücadele edebilelim. NATO, Rusya, Ortadoğu devletleri kadın değildir, kadının karşısındadır. Elbette kadın mücadelesinin öz savunma ayaklarını bölgesel düzeyde geliştirmek için öncülük misyonuyla hareket etmek bizler açısından da temel mücadele hedefimizdir.

RÊBER APO’NUN ÖZGÜRLÜĞÜ TEMELİNDE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ GARANTİLEMELİYİZ

Öznelimize yönelik olarak da Dünya savaşı Kurdistan ve Ortadoğu merkezli yürütüldüğünden, özü gerillayı, kendini savunma mekanizmalarını ezmeye dayandığından bu noktada karşı koymak, mücadeleyi yükseltmek ve mutlaka faşist erkek düzenine kalıcı darbe vurmak hedefindeyiz. Bu nedenle YJA Star olarak gerekli tartışma ve planlamalarımızı yaptık, mevcut durumu değerlendirerek hem örgüt olarak varlığımızı büyütme hem yaygın mevzilenme hem de savaşı yükseltme üzerinden dönem hedeflerimizi belirledik. Rêber Apo’nun özgürlüğü tüm kadınların, halkların özgürlüğüdür, bunu elde etmeyelim diye rehin tutulmaktadır. O halde bunu aşmayı merkezimize alıyor ve bulunduğumuz her alanda büyük bir direnç göstererek kirli ittifakları aşacak ve Özgür Kürt tarihini hain işbirlikçilerden arındıracak bir mücadele gücü ortaya koyacağız. Bu açıdan Devrimci Halk Savaşı Stratejisinin gereği olarak hem öz savunma örgütlülüklerinin gelişimini önemseyecek hem de gerilla somutunda bunun gereğini yapacağız. 2024 soykırımı durdurma ve kadın katliamını önleme amacı taşımakla birlikte bunu dayatanları yenilgiye uğratma misyonuna dayanıyor. Bu açıdan Önderliğimizin özgürlük hamlesini büyütme, gerilla cephesinden doğru temsil etme, işgale yönelmiş düşman ordularını her türlü darbeleme ve yenilgiye uğratmayı esas alacak, kirli diplomasi masalarının karanlık planlarını boşa düşüreceğiz. Bunun için demokratik modernite gerillacılığını deneyimlerimizden de hareketle daha fazla güçlendirme ve savaş inisiyatifini elimizde tutmaya devam ederek daha geniş bir eylem yelpazesine dayanma, pratik sahada bunu uygulama ve 8 Mart’ın ruhunu ve bilincini tüm yıla mal etme kararlılığındayız. YJA Star bu anlamda yıla hazır ve sorumluluklarının bilincindedir. Daha fazla toplumsal örgütlenme alanına yönelmek ve öz savunmayı her alanda etkin kılmak, gerillacılığı tüm mekanların uygulama esasına dönüştürecektir. Gerilla kadar tüm toplumumuzun, özelde kadınların böyle bir sorumluluğu vardır. İşgale son vermek, varlığımızı korumak ve özgürlüğümüzü garantilemek, bunu Rêber Apo’nun özgürlüğü temelinde gerçekleştirmek, bu temelde şehit yoldaşlarımıza layık olmak kadın devrimini başarmanın olmazsa olmazıdır. Haliyle varlığımızın nedeni de, temel hedefimiz de budur. YJA Star mevcut öncülüğünü daha fazla güçlendirerek savaşın en yetkin yürütücüsü olmaya daha fazla odaklanmıştır.

İKTİDARCI CEPHEYE KARŞI EN BÜYÜK KADIN CEPHESİ ÖRGÜTLENMELİ

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne dair mesajlarınız nedir? Kadınlar kadın kırım ve toplum kırım saldırılarına karşı mücadeleyi hangi temelde yükseltmeli?

8 Mart, mücadele bilincinin evrensel düzeyde ortaklaşması açısından sembolik öneme sahip olmakla birlikte özgürlük mücadelemizle kazanımların, kadın özgürlük mücadelesinin büyütülmesinin sonucu olarak daha güçlü bir özgürlük ruhuna ve kararlaşmaya kavuşmanın da ifadesi olmuştur. Bu anlamda kadınlar olarak 8 Mart’ı tüm yılın günlerine ve zamana taşırmak, tüm zamanı kadınlara ait kılmak gerekiyor. 8 Mart Rêber Apo’nun biz kadınlara 1998 yılında Kadın Özgürlük İdeolojisini armağan etmesinin, bu anlamda 8 Mart kadın özgürlük ihtiyacının ideolojik kimliğe kavuşmasının da yıl dönümüdür. Bu vesileyle bir kez daha Rêber Apo’nun tutarlı kadın yoldaşlığı ve ilkesel duruşunu saygıyla, sevgiyle selamlıyoruz.

2024 8 Mart’ı mutlaka yılın ve içinden geçtiğimiz zamanın farkındalığını yansıtacak, kadın özgürlük mücadelesini evrensel düzlemde yeni bir aşamaya taşıracak bir kararlılığı güçlü bir biçimde ortaya koymalı. Yani eyleme yönelmek ama bunun örgütlülük gerektirdiğinin farkındalığıyla bunu yapmak ve süreklileşmek gerekir. Bu temelde nasıl bir durumla karşı karşıya olduğumuzu özetle ortaya koyduk. Soykırım ve kadın kırım konsepti, iktidarcı düzenin kendini yeniden dizayn etmesinin olmazsa olmazı olarak görülüyor. Bu nedenle her alanda her türlü saldırı geliştiriliyor. O halde kadınlar kendine sahip çıkmalı. Bu yetmez; kırımını amaçlayanlardan hesap sormalı. Bu da yetmez; onu aşacak bir örgütlü mücadeleyi geliştirebilmeli. Bunun için 2024 8 Mart'ının kadının evrensel örgütlenme bilinciyle ve misyonuyla ele alınması, bu temelde iktidarcı cepheye karşı en büyük cephenin oluşumu sağlanmalıdır. Sesimiz diğerinin sesine karışmalı ama ellerimizde kenetlenmeli ve bu süreklilik kazanmalı.

KIRIMI DURDURACAK ŞEY, ÖZ SAVUNMA ÖRGÜTLÜLÜĞÜDÜR

Ortadoğu ve Kurdistan’da savaş daha da derinleşecek, bu anlamda çatışma yoğunlaşacak. Bunun karşısında kadınlar Kurdistan ve Ortadoğu’nun kaderini değiştirecek bir serhıldan geleneğini geliştirmeli, her yerde ortak örgütlülük ve eylemsel gücü ortaya koymalıdır. Katliamı, kırımı durduracak tek şey öz savunma örgütlülüğüdür. Hem toplumsal düzlemde bunun gerçekleşmesi hem de gerilla alanlarına katılımın büyütülmesi gerekir. Nasıl ki düşman yaşam alanı bırakmaksızın yöneliyorsa gerilla alanlarında mücadeleye katılarak düşmanın nefes alanı tıkatılmalı, faşizmin korku imparatorluğu parçalanmalı ve zavallı gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya konulmalı.

Rêber Apo “Dünya’yı kadınlar kurtaracak” demektedir. Tüm bu zaman içinde yaşananlar, bu tespitin ne kadar hayati ve yakıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Kadınlar olarak ülkemizi, bölgemizi, Dünya’yı kurtaracak bir noktadayız. Bu anlamda misyonumuzun farkındalığı ve ciddiyetiyle sorumluluklarımızı üstlenmeli, gerillada, annelerin zılgıtlarında ve baş eğmeyen tanrıça duruşunun öncülüğünde, sokakta, okulda, evde, her alanda direnişe geçmeli, gereğini yerine getirmeliyiz. Hiçbir güç kararlı kadın duruşunu aşamaz. Bunu tarihimizden, günümüzde yaşanan destansı katılımlardan, çocuğunun kemiklerini bir kutuda teslim alan annelerin metaneti ve intikam söyleminden biliyoruz. Rêber Apo’nun özgürlüğü talebiyle zindanlarda, ağır işkence ortamında açlık grevleri eylemini yürüten kadınlar, direnişçiler ve toplumsal zeminde buna öncülük eden annelerimizin duruşundan öğreniyor, bu direnişçi ruhu tanıyor, önünde saygıyla eğiliyoruz.

Bu anlamda 2024 yılı tüm alanlarda kadınların öncüleşmesi, enerjisini mücadeleye kanalize etmesi, her cepheden erkekle hesaplaşması ve özgür toplumla buluşması gereken bir yıl. Şimdiden alanları dolduracak, sokaklara akacak, ‘JIN JIYAN AZADÎ’ sloganının evrensel şemsiyesi ve mimarı olan Rêber Apo’nun ideolojik öncülüğünde kendini, cinsini, toplumunu, ülkesini, bölgesini, dünyasını kurtarmaya, oluşturmaya karar vermiş kadınları sevgiyle selamlıyor, kucaklıyoruz.

BÜTÜNLEŞMİŞ BİR MÜCADELE DURUŞU DÖNEMİN İHTİYACIDIR

Siyasal, toplumsal, askeri alanlarda bütünleşmiş bir mücadele duruşu dönemin ihtiyacı, kazanmanın koşuludur. Katil erkek-devlet ikilisi hak ettiği sonuçla yüzleşmeli ve özgürlükle donanmış bir yaşamın öznesi, öncüsü kadınlar insanlığa özgür bir yaşamı sunacak zaferin sahibi olmalıdır. Bu temelde Zap’tan yükselen zafer zılgıtları ülkemizin, bölgemizin tüm alanlarından yükselen zılgıtlarla güçlenecek ve sesimiz tüm dünyayı özgürlük ruhuna kavuşturacak. Dağların ruhu, geleneği özgürdür, kendine aittir, bu ruh herkesin, geleneği her evin, sokağın, her yerin dokusudur. Kırım politikaları bunu yaşamsallaştırdığımız oranda yenilgi yaşar. Bu inanç ve karalılık, bunun verdiği güçle özelde zindanlarda faşizmin zulmüne baş eğmeyen, eyleme geçen kadın direnişçilerin, tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor, sevgiyle selamlıyor, başarılar diliyoruz. Bu uğurda yaşamını yitiren şehitlerimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyor, 8 Mart’ı Sema Yüce yoldaşımızın ruhu, bilinci ve Önderlik bağlılığıyla karşıladığımızı belirtiyoruz. Bundan aldığımız güçle dağları, ovaları zafer zılgıtlarıyla dolduracak, özgürlük kültürünü büyütmekle toplumumuzu koruyacak, yeniden yapılandıracak ve toplumsallığımızla özgürlüğümüzü bütünleştirecek, düşmanı ‘JIN JIYAN AZADÎ’nin gücüyle bitireceğiz.