Şiddete karşı ortak mücadele…

Kadınlar her 25 Kasım’da şiddete karşı alanlara çıkıyor. Her yıl ise öldürülen kadınların sayısı artıyor. Peki, kadına şiddet nasıl ve denen ortaya çıkıyor, kadınlar buna karşı neler yapıyor ya da yapmalı?

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2018 yılındaki son verilerine göre Türkiye’de (Bu rakama Kasım ayının yarısı ve Aralık’ın da tamamı dahil değil) 335 kadın, erkekler tarafından katledildi. Birçoğu da yine eşleri, sevgilileri, babaları, kardeşleri ya da hiç tanımadıkları erkekler tarafından şiddete uğradı. Platformun 2008’den bu yana “Şiddetten Ölen Kadınlar İçin Dijital Anıt” adıyla yaptığı çalışma rakamlarına kronolojik olarak bakıldığında sayının her geçen gün arttığı görülüyor.

KADINA ŞİDDET NEDİR?

Peki, kadına şiddet nedir ve bunun karşısında neler yapılabilir? Mor Çatı’nın ‘Şiddet Nedir?’ başlığı ile ortaya koyduğu tanıma göre; her 3 kadından biri eşinden ya da sevgilisinden fiziksel şiddet görüyor. Şiddetin kaynağında birçok şey yatabileceği gibi ana sebeplerden biri ise erkek egemenliği. Aynı tanıma göre şiddetin ortaya çıkışı ve sonuçları ise şöyle anlatılıyor: “Erkeklerin egemenliklerini tehdit altında görmeleri, ya da bu egemenliği güçlendirmek istemeleri şiddet davranışına yol açıyor. Fiziksel yaralanmaların yanı sıra aşırı korku, yetersizlik duygusu, özgüven eksikliği şiddetin zararları arasında.”

Fakat şiddet şekilleri sadece fiziki olarak ortaya çıkmıyor. Şiddet fiziki, psikolojik, cinsel ve ekonomik olarak da kadınların hayatına başka şekillerde giriyor. Bedensel şiddet olarak, tokat atmak, yaralama, boğaz sıkmak, yumruklama vb. örnek gösterilebilir. Kadınlar psikolojik şiddet olarak ise daha çok küçümseme, tehdit, azarlama, suçlu hissettirme ve manipüle etme gibi kontrol altına alma eylemlerine maruz kalıyor. Cinsel şiddet ise tecavüz, başkalarıyla olmaya zorlama, cinselliğin rıza dışı, kontrol etme, denetleme, küçük düşürme ve cezalandırma yöntemi olarak yaşıyorlar. Ekonomik şiddet ise gelirine el koymak, çalışmasını ya da okumasını engelleyip başkasına bağımlı hale getirmek olarak ortaya çıkıyor.

ŞİDDETİN HEDEFİYKEN SUÇLUSU OLMAK…

Kadınların birçoğu şiddete uğramasına rağmen eşlerini veya sevgililerini ya terk etmiyor ya da edemiyor. Bu şiddet döngüsüne rağmen kadının burada kalmaya devam etmesinin ise farklı nedenleri var. Erkeğin şiddet döngüsü içerisinde kendisini affettirmesi, sözler vermesi ya da ekonomik olarak kadının kendini eşine bağlı hissetmesi yüzünden ortaya çıkan güvensizlik veya çevresel, sosyal faktörler buna örnek olarak sayılabilir.

Öte yandan fiziki ya da psikolojik şekillerde ortaya çıkan şiddete belli normlar çerçevesinde meşrulaştırılıyor. Bu meşrulaşmış şiddet, kadının yapması ve yapmaması gereken sınırları belirleyerek; şiddeti kadınlara da kanıksatan bir noktaya geliyor. Brad Evans ve Sean Michael Wilson, “Radikal Düşünürlerin Gözünden Şiddetin Eleştirel Tarihi” kitabında Judith Butler’ın şiddete dair düşüncelerini anlatırken, normların toplumsal bir pratik olarak yaşandığını ve gündelik yaşam ritüelleriyle de kurumsallaştığını; bu normlarını dışına çıkanların ise şiddete uğradığını belirtiyor: “Bu şiddet, fiziksel şiddet olmak zorunda değildir. Normatif şiddet, kısıtlama yoluyla yaşanan bir şiddettir ve gerçek fiziksel şiddete yol açabilir. Normalleştirme yalnızca bu türden bir şiddeti meşrulaştırmakla kalmaz; aynı zamanda kurbanı şiddetin suçlusu haline getirir. Böylesi bir şiddete başvuranlar, karşısındaki kişinin sınırlarını ihlal edip onu kışkırttığını söyler.”

Kadına yönelik şiddet ve cinayet haberlerinin çoğunda benzeri bir savunma mekanizması vardır. “Şort giydiği için vurdum, çünkü tahrik oldum. Gece geç saatte dışarıdaydı. Aldattığından şüphelendim. Kahkaha attı. Arkadaşıma baktı. Yemek yapmadı.” Bu savunmalar kadının yapmaması gereken davranışlar olarak toplum tarafından da ortalama oranda kabul görüyor.

DEVLET, ŞİDDETİ DEĞİL BOŞANMAYI ÖNLEMEYE ÇALIŞIYOR

Öte yandan devlet ve hükümet politikaları da kadın cinayetleri ve şiddetinin artmasında büyük paya sahip. Yargının özellikle cinayetlerde verdiği kararlar da bu şiddet sarmalını besleyen önemli etkenlerden. Misal şimdiye kadar 6284 Sayılı Kadınları Koruma Kanunu kapsamında sadece 10 kadına maddi destek sağlanmış. Uluslararası mevzuata göre 8081 yatak kapasitesine sahip olması gereken Kadın sığınma evlerinin Türkiye’deki sayısı 3454. Buna kadın konusunun “Aile bakanlığı” içerisinde yer verilmesi ve bizzat bakanın ‘Aile bizim her şeyimizdir’ açıklaması; AKP’nin şiddeti önlemek yerine boşanmaların önüne geçmeye çalışması; özellikle kadın kurumlarının hedef alınması ve kapatılması, bunlara kayyum yoluyla ‘Alo Şiddet’ hattı bile dahil şiddete ortak olan birçok uygulaması eklenebilir. Dolayısıyla birçok kadın bu politikalar ve uygulamalar karşısında şiddete karşı sessiz kalıyor. Kadınlar ekonomik ya da can güvenliği sebebiyle evlerini ve eşlerini terk edemiyor.

Peki, şiddete karşı neler yapılmalı? 6284 Sayılı Kadınları Koruma Kanunu her ne kadar devletin birçok ihmali olsa da Türkiyeli kadınların “İstanbul Sözleşmesi” ile birlikte elde ettikleri en büyük kazanımlardan biri. Elbette yeterli değil ama bu seçenekler özellikle kadına şiddet davalarında başvurulacak önemli mekanizmalardan. Bu mekanizmaları ise elbette kadınlar işler hale getiriyor.

6284 Sayılı yasa ile kadınlar;

  • En az 1 ay şiddet uygulayan kişinin uzaklaştırılması,
  • Kadına ve çocuklara barınma yeri sağlanması,
  • İşyerinin değiştirilmesi,
  • Çocukların geçici velayetinin alınması,
  • Şiddete uğrayan kadın ve çocuklarının kimliklerinin değiştirilmesi,
  • Koruma süresince maddi yardım verilmesi,
  • Şiddet uygulayan kişinin telefon ya da internet yoluyla rahatsız etmemesini sağlayacak haklara sahip.

 

YASALARI KADIN MÜCADELESİ İŞLER HALE GETİRİYOR

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı başlattığı son dönemde başlattığı “Karar Aldım” kampanyasını anlatırken özellikle 6284 sayılı yasanın önemine şöyle dikkat çekiyor: “Kadınlar için şiddeti hayatlarından uzaklaştırmak kolay verilebilen bir karar değil. Koca, sevgili, baba, erkek kardeş gibi yakınlarından gördükleri şiddeti hayatlarından çıkarma kararı aldıklarında onları güçlendirecek destek mekanizmalarının varlığı hayati önem taşıyor. Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelede en önemli mekanizmalardan biri 6284 sayılı Kanun. Maruz kaldığınız şiddeti sonlandırma, şiddetten uzak yeni bir hayat kurma kararı aldığınızda bunu sağlayacak destekleri 6284 sayılı Kanun kapsamında talep edebilirsiniz. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı olarak, bu kanunun kadınlar için yaşamsal önemini vurgulamak, kadınların 6284 sayılı Kanun kapsamındaki haklarının bilinirliğini artırmak ve kanunun nitelikli olarak uygulanmasını yaygınlaştırmak amacıyla Karar Aldım Kampanyası’na başlıyoruz. 6284 sayılı kanun kapsamında alacağınız desteklerle şiddeti hayatınızdan uzaklaştırmanız mümkün. Daha çok kadının şiddeti hayatından uzaklaştırma kararı alabilmesi için kadın dayanışması ile güçleniyoruz.”

Kadınlar birçok alanda yasal hakların takipçisi olurken bu dayanışmanın sonucu birçok davada da kazanım sağlanıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2018’in Ocak-Kasım ayları arasında hazırladığı “Yargıda Cinsiyetçilik Raporu” özellikle iyi hal indirimine karşı kadınların mücadelesini ortaya koyuyor: “Takip etmekte olduğumuz ve 2018 yılı içerisinde sonuçlanan kadın cinayeti davalarının 10’unda iyi hal veya tahrik indirimi uygulanarak faillere indirimli bir şekilde ceza verildi. 14’ünde ise senelerdir ailelerle ve kadınlarla birlikte verdiğimiz mücadelemiz sonucunda faillere söz konusu indirimler uygulanmadı.”

Birçok yasa, koruma kararı ve uygulamaların ötesinde bu mekanizmaları işler hale getiren asıl olarak kadınların mücadelesi…