İhraç edilen kadınlar ‘Muhreç Kadın Mutfağı’ kurdu

AKP hükümetinin, ‘Diz çöktürme’ politikası sonucu görevlerinden ihraç edilen kadınlar, kurdukları ‘Muhreç Kadınlar Mutfağı’ ile ekonomik olarak ayakta kalmanın yöntemini geliştirdi.

AKP hükümetinin KHK ile ihraç ettiği İzmirli iki kadın, ‘Açlıkla terbiye’ politikasına üreterek cevap veriyor. Önceleri dayanışma usulü kurulan stantlarda ürettikleri el işi ürünleri satarak ekonomik gelir elde eden İlknur ve Ebru şimdilerde işi biraz daha ilerleterek, ‘Muhreç Kadınlar Mutfağı’nı kurdu. İki kadın arkadaş, aldıkları yemek siparişlerini büyük bir özenle hazırlayarak, sipariş sahiplerine ulaştırıyor. Muhreç Kadınlar, sarmadan böreğe, kurabiyeden pideye kadar her türlü yemek siparişi alıyor.

İhraç süreçlerini ve gelinen aşamadaki durumlarını konuştuğumuz İlknur Alçelik Akikol ve Ebru Dinçer Metin, zorlu bir süreçten geçtiklerini ancak dayanışma ile hayatta kalmanın yöntemini geliştirdiklerini kaydetti.

İLK ŞOK ZORDU!

20 yıllık sınıf öğretmeni olan İlknur Alçelik Akikol, ihraç olduktan sonra ‘devlet memurluğu’ zihniyetinin hayatlarına nasıl hakim olduğunu fark ettiğini ifade ederek, “Hayatımıza o kadar çok memur zihniyeti hakim olmuştu ki, ne yapabileceğimi bilmiyordum. Eşim ve çocuklarım okula gidiyordu, ben okuluma gidemiyordum. Bu durum çok zoruma gidiyordu” dedi.

HERGÜN OKULA GİDİŞ SAATİ UYANDI

Aslında uykuyu çok sevmesine rağmen ihraç olmayı sindiremediği için her gün eskisi gibi okula gidiş saatinde uyandığını ve yataktan çıktığını anlatan Akikol, aylarca temizlik ve ev işi yapmak istemediğini vurguladı.

DAYANIŞMAYLA TEKRAR HAYATA TUTUNDULAR

Yaşadığı rehavetten bir süre sonra kurtulduğunu dile getiren Akikol, “Bizler çok güçlü kadınlarız, bizi korkutmak istediler. Bizim evlerimizde kocalarımızın karısı, çocuklarımızın annesi yapmak istediler. Onlar sandılar ki; evlerimize kapanacağız, hiçbir şey yapmayacağız. Tabi ki yanıldılar. Bizler evlerimize kapanmadık daha çok örgütlendik, güçlendik. Daha sonra arkadaşlarımızla dertlerimizi paylaştık. İlk stant kurarak başladık yeni iş hayatımıza. Kadın arkadaşlarımız geldiler, ‘sizler için neler yapabiliriz?’ diye sordular. Onların o hali gözümün önünden gitmiyor. Hep birlikte dayanışmayla örgüler yaptık, çantalar yaptık… Üretim sürecine katıldık. Daha sonra Karşıyaka Belediyesi’nin bize verdiği stant da ürettiklerimizi satmaya başladık. Kadın arkadaşlarımız evlerinden, çeyiz sandıklarından getirdikleri şeylerle bize çok büyük dayanışma örneği gösterdiler. Çok güzel bir dayanışma ruhu oluşturduk orada” şeklinde konuştu.

MUHREÇ KADINLAR MUTFAĞINI KURDULAR

Stant işinden sonra bir kadın arkadaşlarının önerisiyle yemek yapma işine girmeye karar verdiklerini dile getiren Akikol, “Zaten yıllardır evlerimizde bizler yemek yapıyoruz ve bu işi çok iyi biliyoruz. Bu nedenle böyle bir iş yapmaya karar verdik. Bu işe ihraç olan 3 kadın arkadaş birlikte başlamıştık fakat daha sonra bir arkadaşımızın sağlık sorunları nedeniyle ayrılması yüzünden şu an 2 kişi yemek işini devam ettiriyoruz. Siparişle şu an dışarıya parayla yemekler yapıyoruz. İtiraf etmeliyim daha önce çocuklarıma bir tencere sarma sarmışlığım yoktu ama şimdi tencere tencere sarma sarıyoruz. Bu işten para kazanıyor, evimizi geçindiriyoruz. Sarma, börek, kurabiye, poğaça… Ne istiyorlarsa sipariş alıp yapıyoruz” dedi.

OKULLARA GİDİP ÖĞRENCİLERİ İZLİYOR

Okulların açılmasıyla tekrar hüzünlendiğini anlatan Akikol, “Şu an okullar açıldı. Sabah zil sesini duyduğumda çok duygulanıyorum. Oğlumla bugün bir okula gittik. Çocukların sesinden rahatsız olan oğlum, ‘anne çabuk kaçalım buradan, nasıl dayanıyordun?’ dedi. Bense o sesleri hiç duymuyordum, hiç rahatsız olmadım. Mesleğimi çok severek yapıyordum. Döneceğiz, 60 yaşında da olsam mesleğimi devam ettireceğim…” diye kaydetti.

‘KENDİMİ CEZAEVİNDE HİSSETTİM’

Menemen Endüstri Meslek Lisesi’nde Felsefe öğretmeni iken 29 Ekim 2016 tarihinde ihraç edilen Ebru Dinçer Metin de yaşadığı süreci şöyle anlattı:

“İlk işten atıldığım ve okula gidemediğim gün, kendimi cezaevinde hissettim, hiç cezaevi deneyimim olmasına rağmen… Evden çıkıp istediğim her yere gidebilirdim ama istediğim yere gidemiyordum. O şoktan sonra çabuk toparlandık. Neden çabuk toparlandık? Çünkü örgütlü insanlarız. Sendikal mücadele, sosyalist mücadelede, kadın mücadelesinde aktif olarak yer alıyorduk. İşten atıldıktan sonra ilk uğrak yerimiz sendika oldu. Sendikada herkes çok üzgündü. Özellikle kadın arkadaşlar, ‘sizin için ne yapabiliriz?’ diye sordular ve stant işi başladı. Dayanışmayla başlayan bir süreç başladı.”

KADIN DAYANIŞMASI ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜ

Gördükleri dayanışmayı anlatırken boğazı düğümlenen Metin, “Şöyle bir anekdot anlatmak istiyorum; biz ilk ihraçtan sonra hummalı bir çalışma başlattık. Sandıklar açıldı. Evlerdeki el emeği, göz nuru el işleri bize satmamız için verildi. Sendika bir süre sonra inanılmaz bir üretim yeri haline geldi. Aslında fiili olarak çok örgütlü olmayan kadınlar bile her gün sendikaya gelmeye başladılar. O süreçte birlikte ağladık, birlikte güldük, dertlerimizi paylaştık. Ben bir sosyalist-feminist kadın olarak tanımlıyorum kendimi. O süreçte, ‘Yaşasın Kadın Dayanışması’ sloganı benim için ete-kemiğe büründü. Stantlarımız çerçi ya da bir milyoncu gibiydi. Her türlü el emeği eşya satıyorduk” şeklinde konuştu.

‘ÖRGÜTLÜ ÖRGÜ ÖRÜYORUZ!’

Stant açmaya başlayacakları gün polisle yaşadıkları diyalogu gülerek anlatan Metin, “Bizim stant açacağımızı öğrenen polisler bizim stantları resmen ablukaya aldı. Stant açtığımız gün bir basın açıklaması yaptık ve derdimizi anlattık. Açıklamamızda, ‘siyasisi iktidarın cemaati bahane ederek kamu emekçilerinin örgütlendiği tek muhalif kurum olan KESK’i tasfiye etmek olduğunu’ anlattık. Hükümetin bizi ‘sosyal ölü’ haline getirmesine izin vermeyeceğimizi ve dayanışmayla bu günleri de aşacağımızı deklere ettik. Aslında o stantlar ve bugün yaptığımız bu iş devlete verilen politik bir cevap; ‘bizi açlıkla terbiye edemezsiniz’ diyoruz. O gün bir polis gelip standa baktı ve bana dönüp, ‘Ebru hanım ne yapıyorsunuz burada?’ diye sordu. Ben önce tezgâha baktım oradaki patikleri gördüm ve ‘Örgü örüyoruz, örgütlü örgü örüyoruz’ diye cevap verdim. O saatten sonra sloganımız ‘Örgütlü Örgü Örüyoruz’ oldu. Biz hangi işi yaparsak yapalım, örgütlü yapmaya devam edeceğiz” diye belirtti.

‘İHRAÇLAR BİZİ DAHA DA GÜÇLENDİRDİ’

“AKP’nin ‘makbul kadın’ tarifine uymadık, uymayacağız” diyen Metin, “Bizim için sosyolojik, psikolojik ve ekonomik birçok dayanışma gördük. Şu anda da dayanışmayla yaşamımızı sürdürüyoruz. Hem beraber üretiyoruz hem beraber öğreniyoruz. Birlikte yapmanın bizim hayatımıza kattıkları her geçen gün artıyor. Mücadeleci ruhumuz daha da güçlendi. Daha örgütlü yaşıyoruz. O zaman da söyledik, ‘Diz çökmedik, diz çöktüremediler, çöktüremeyecekler’ Zor mu? Zor… Bu dayanışma hiç bitmeyecek” diyerek konuşmasını bitirdi.