10 kadın gazeteciden 5’i şiddete maruz kalıyor

TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu 221 kadın gazeteci ile yaptığı anket çalışmasına göre katılımcıların yüzde 63’ü cinsiyet ayrımcılığına yüzde 47.5’i ise yönetici ve polis şiddetine maruz kaldığını anlatıyor.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ Komisyonu, Şubat 2018’de Türkiye’deki gazeteci kadınlarla gerçekleştirdiği anketin sonuçlarını açıkladı.

221 kadınla sanal ortamda yapılan, bir aylık anketin sonuçlarını TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu’ndan Gülfem Karataş ile Zeynep Yüncüler açıkladı. Çalışmada kadın gazetecilere işyerinde, sahada cinsiyetçi ayrım ve şiddete maruz kalıp kalmadıklarına sorulurken sonuçlara göre; her 10 kadından 6’sı “İş hayatımda cinsiyetim nedeniyle ayrımcılığa uğradım/uğruyorum” derken katılımcıların yüzde 55’i ise erkeklere eşit ücret almadıklarını, yüzde 47,5’i ise şiddete maruz kaldığını söyledi.

TOPLUMSAL BASKI ÖZGÜRLÜĞÜ DOĞRUDAN ETKİLİYOR

Anket çalışmasını ANF’ye değerlendiren TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu üyesi Gülfem Karataş dünyada kadınların başlattığı “me too” hareketinin Türkiye’de çok yankı uyandırmadığını çünkü kadınların bu cesareti gösterebilecek durumda olmadığını söyledi. Bu durumun gazeteci kadınlar için de geçerli olduğunu belirten Karataş bunun ankete de yansıdığını ifade ederek şöyle konuştu: “Katılımcılar bilgilerinin gizli olacağını söylememize rağmen ne isim verdi, ne kurum belirtti. Tabii genellemiyorum, söyleyen gazeteci kadınlar da oldu ancak toplumsal ve siyaseten yaşanan baskı kadınların (bu konuda eğitim hiçbir şey değiştirmiyor) özgürlüğünü ve düşüncelerini doğrudan etkiliyor. Gazeteci kadınların nispeten daha eğitimli olduğu düşünülür ama özgüven ve hakkını arama konusunda cahiliz. Anket sonuçları da gösteriyor ki hakkımızı aramak için hiçbir merciiye başvurmuyoruz. Biz bu anketi iki kategoriye ayırdık, cinsiyet ayrımcılığı (ekonomik, emek gücü, evlilik, çocuk) ve şiddet. Hem cinsiyet ayrımcılığı hem de şiddet konusunda birbirimizi ayıplamadan anlatmamız ve mücadele sürecinde bir arada olmamız değerli. Birlikte daha güçlüyüz diyorum ve tüm kadınların 8 Mart'ını kutluyorum. Son olarak mesleğini yaptığı için tutuklu gazeteci kadınları da diğer 8 Martlarda aramızda görmek istiyoruz.”

DAHA AZ CİDDİYE ALINIYORUM

Sonuçları açıklanan ankete göre katılan kadınların yüzde 63’ü, yani 10 kadından 6’sı, “İş hayatımda cinsiyetim nedeniyle ayrımcılığa uğradım/uğruyorum” diyor. Öte yandan ankete katılan kadınların yüzde 44’ü “Cinsiyetimden dolayı terfi almam/yükselmem zor” şeklindeki ifadeye “Katılıyorum” ya da “Çok katılıyorum” yanıtını veriyor. 

“Benimle aynı işi (benzer işi) yapan erkek çalışanlardan daha düşük ücret alıyorum” şeklindeki ifadeye, ankete katılan kadınların yaklaşık yüzde 40’ı “Katılıyorum” ya da “Çok katılıyorum” yanıtını verirken; yüzde 63’ü ise erkek meslektaşlarına göre daha az ciddiye alındığını, emeğinin daha az göründüğü düşüncesine az ya da çok katılıyor.

OHAL’DE ŞİDDET ARTTI

Ankete katılan kadınların neredeyse yarısı (yüzde 47,5), iş hayatında cinsiyeti nedeniyle en az bir kere şiddete maruz kaldığını ifade ediyor.

Raporda bu dağılım şöyle veriliyor: “Bu kadınlar en çok psikolojik şiddete (yüzde 61-102 kadın) ve mobbinge (yüzde 59-99 kadın) maruz bırakıldığını belirtiyor. Şiddetin türüne ilişkin soruyu yanıtlayan 168 kadının yarısından fazlası (yüzde 54-91 kadın) sözlü şiddete maruz kaldığını ifade ederken, 28 kadın (yüzde 17) fiziksel şiddetle karşılaştığını dile getiriyor. 26 kadın (yüzde 15,5) ise cinsel şiddete maruz bırakıldığını belirtiyor. 15 kadının (yüzde 9) dijital şiddete maruz kaldığını belirtmesi de dikkat çekici.” Şiddet gösterenler sırasında ilk sırada yöneticiler, ikinci sırada çalışma arkadaşları ve üçüncü sırada ise polis şiddeti yer alıyor.

Raporda özellikle polis şiddetine maruz kalan kadınlar yaşadıklarını şöyle aktarılıyor:

  • “Özellikle OHAL ile beraber sokağa çıkmak yasaklanırken, sokağa çıkanlara polislerce bir şiddet uygulanmakta ve haber takibi için çıktığımız sokaklarda haber kaynaklarımızın uğradığı polis şiddetine biz de bizzat maruz kalmaktayız.”
  •  “OHAL koşullarında gazetecilik yapmaya çalışmak oldukça zor bir hale geldi. Gittiğimiz haberde sürekli görüntünü çeken, fotoğrafını çeken polis memurları psikolojik anlamda biz gazetecileri etkiliyor.”
  • İstanbul Üniversitesi’nin önündeki öğrenci eylemlerini takip ederken polisin fiziksel şiddetine maruz kaldığını anlatan bir muhabir kadın ise, polis amirinin daha sonra yanına gelerek “Seni anaakım medyadan değil de alternatif basından zannettik. Özür dileriz” dediğini anlatıyor.

 

ESNEK ÇALIŞMA KOŞULLARI ZORLUYOR

Raporda, evli veya çocuk sahibi olmanın iş hayatınızı nasıl olumsuz etkilediğini belirten kadınlar çalışma saatlerinin belirsizliği, iş yoğunluğu ve fazla mesailer nedeniyle iş ve aile yaşamı arasında denge kuramadıklarını, bu durumun kendilerini yıprattığını anlatıyor.

- “Bizim mesleğimiz çok fazla ödün (Zaman, enerji vs) gerektiriyor. Çocuk için dezavantaj.”

-“Cumartesi günleri çalışıyor olmak hem evimle hem de eşimle vakit geçirmemi engelliyor. Dolayısıyla her iki mesele de canımı sıktığı için meslekten soğudum.”

-“Çoğu zaman fazla mesai yapmak gerekiyor, çocuk varken bu mümkün olmazdı.”

-“Çalışma saatleri belirsiz olduğundan çocuğumun okul çıkışlarına yetişemedim.”

 

ÇOCUĞUM OLUNCA ARA VERMEK ZORUNDA KALDIM

Birçok kadın evlendikten sonra mesleği bıraktığını ise şu sözlerle dile getiriyor:

-“Evlenirken ‘Sen şimdi yavrularsın, işe gelmezsin’ denilerek işten ayrılmam istenmişti.”

-“Çocuklarıma bakmak için ara vermek zorunda kaldım, her seferinde daha düşük maaşla ve yeniden başladım. Benden daha düşük seviyedeki erkekler terfi alırken, ben yıllarca bekledim.”

-“Hamileyken işten çıkarıldım.”

-“Çocuğum olsaydı bu pozisyonumu erkek meslektaşım kapardı.”