Yıldırım: Sadece İmralı'da başlayacak süreç çözüm getirir

HDP’nin zorunlu olarak yarın Ankara’da yapacağı kongreye ilişkin Eş Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım, AKP’nin tasfiye politikalarına karşı mücadele kararlılıklarını ve kapasitelerini göstereceklerini dile getirdi.

Yıldırım, yeni bir çözüm süreci iddialarını da algı operasyonu olarak değerlendirirken, gerçekçi bir çözüm için İmralı'yı işaret etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesi nedeniyle 20 Mayıs'ta (yarın) olağanüstü kongreye gidiyor. Ankara’daki Dünya Ticaret Merkezi’nde toplanacak olağanüstü kongreye sadece parti yöneticileri ve delegeler katılacak. Eş başkan olarak kimin seçileceğine dönük kimi isimler öne çıkarken, seçilecek eş başkanın bileşenlerden olması bekleniyor. “Mutlaka kazanacağız” sloganıyla kongreye giden HDP, yeni ve güçlü bir kadroyla hummalı bir çalışma yürütmeye hazırlanıyor. Referandum sonrası gelinen son süreçte barış ve demokrasi blokunu örgütlemeye hazırlanırken, tutuklu vekiller için de kimi temel çalışma içerisine girecekleri öğrenildi.

Yapacakları çalışma ve kongre hakkında ANF'ye bilgi veren HDP Örgütlemeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı, Van Milletvekili Nadir Yıldırım, kongrenin kendileri açısında zorunlu bir durum olduğunu belirtti.

Siyasi soykırım operasyonları sonucunda eş genel başkanları, milletvekilleri, binlerce parti yöneticisi ve belediye eş başkanlarının tutuklandığını belirten Yıldırım, “Partimize dönük hukuk eliyle yürütülen bir savaş söz konusudur. Israrla demokratik siyaseti komple siyaset dışına itme yönünde saldırıları var. Bunların en alçakçası ve ahlaksızcası da Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ’ın hem milletvekilliğini, hem de parti üyeliğinin düşürülmesiydi. Bunun üzerine partimize dönük yeni siyasi operasyon hazırlığı hukuk eliyle yürütülmek istendiğini gördük. Bu nedenden kaynaklı resmiyeti yerine getirme kongresi olarak tanımlayabileceğimiz bir kongre gerçekleştirmek zorunda kaldık” dedi.

Bütün yok etme ve tasfiye etme operasyonlarına karşı ayakta durduklarının altını çizen Yıldırım, “Bu kongremizde her türlü saldırı ve operasyona karşı var olma, demokratik temelde mücadeleyi sürdürme kararlılığımızı ve kapasitemizi göstereceğiz” değerlendirmesini yaptı.

Çok önemli politik bir konjonktürde kongreye gittiklerine işaret eden Yıldırım, “Hem bölgedeki hem de ülkedeki durumu belki de yüz yılın gelişmelerine gebe bir süreçte zorunlu bir dayatma kongresini kesinlikle bir imkan fırsat, mücadele sürecine, kongresine dönüştürmeyi öngörüyoruz. Mecburi kongremiz aynı zamanda bizler ve halkımız açısından direnme ve mücadele etme kongresi olacaktır” dedi.

Kongrelerinin temel sloganının “Mutlaka kazanacağız” olduğunu dile getiren Yıldırım, “Önemli olan kongreden sonra sürdüreceğimiz mücadele süreci bizim açısından önemlidir. Kongreye doğru giderken referandumdan sonra açığa çıkan yeni durumu kapsamlı bir şekilde değerlendirdik. Çıkan temel sonuç da şudur; Bu kongre ile birlikte HDP’nin güçlü bir demokrasi planı geliştirmesi lazım. 16 Nisan’ın açığa çıkardığı yeni durumun imkanları toplum, demokrasi, kadın, gençlik ve özgürlükler lehine en güçlü bir şekilde nasıl bir mücadeleye dönüştürebiliriz üzerine tartışmalarımız mevcuttur” dedi.

AKP ve MHP’nin faşist blokuna karşı toplumun demokratik mücadelesine doğru bir önderlik ve öncülüğün nasıl geliştirilebileceği üzerinde tartışmaları olduğunu belirten Yıldırım, “Tartışmalarımızı kongreye kadar tamamlayıp kongrede güçlü bir planlamayla yeni dönemi karşılamayı öngördük. Fakat güçlü bir hazırlık ihtiyacı var. Mecburiyetten yaptığımız bu kongrenin dar zamana sıkışmasından kaynaklı esas olarak önümüzdeki süreçte daha doğru bir zamanda ve zeminde güçlü bir eylem ve mücadele planıyla süreci karşılamayı öngörüyoruz” dedi.

‘SAVAŞ CENDERESİNE KARŞI ÖZGÜRLÜĞÜ SAVUNACAĞIZ’

Ülkenin temel sorunun AKP ve MHP’nin yürüttüğü faşist politikalar olduğunu işaret eden Yıldırım, şöyle devam etti:

“Faşizmin beslendiği en temel hususlardan bir tanesi de kesinlikle gerilim ve savaş politikalarıdır. HDP olarak kuruluş felsefemiz ve mücadele perspektifimiz temel kimi ilkelere dayanıyor. İlkelerimiz demokrasi, barış, özgürlük ve eşitlik ve buna denk bir politik perspektifte oluşturma söz konusudur. Var olma gerçekliğimizi tanımlayan ilkeler doğrultusunda savaş blokuna ve faşizm uygulamalarına karşı toplumu çok ciddi bir cendereye doğru sürükleyen nefes alamaz duruma sürükleyen demokratik siyaseti daraltmayı kendisiyle birlikte öngören savaş ve katliam politikalarına karşı daha güçlü bir demokrasi ve daha güçlü bir barış özgürlük ihtiyacı vardı. Referandumun da Türkiye halkları açısında çıkardığı en temel sonuç buydu.

Faşizm ve savaş bloku aşılmaz değildir sonucu bizi cesaretlendirdi. Bu açıdan her zamankinden daha fazla demokrasi ve barışa ihtiyacımız var. Bunun için de her zamankinden daha fazla bir direniş perspektifine ihtiyacımız vardı. Mücadeleyi daha fazla toplumsallaştıran çok boyutlu yürütme ihtiyacı var. Bunlardan hareketle yeni kongremizle birlikte oluşacak yeni yönetimimiz bu perspektif ekseninde daha doğru, güçlü ve kapsayıcı bir toplumsal politik önderlik pozisyonunu nasıl geliştirilebilir üzerinden çalışma ve hazırlıklarımızı sürmektedir.

Kongrenin en temel kararlaşmalarından bir tanesi de siyasi iradenin tutsak alınamayacağı olacak. Seçilmiş temsilcilerin tutsak edilmeyeceği ve bu tutsaklığın en temel mücadele gerekçesi olacağını kararlaşma durumu söz konusu olacaktır."

‘KRİZ VE KAOS ÖCALAN’IN TECRİDİYLE BAŞLADI

Daha parçalı duruşun aksine derli toplu bir perspektife ihtiyaç olduğunu belirten Yıldırım, “Ülkeyi karanlık günlere; darbe, kaos, kriz ve savaş eksenine çeken süreç İmralı’da Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın mutlak tecride alınmasıyla başlamış bir süreçtir. İşte bu blokun aslında saldırı merkezi kesinlikle İmralı üzerinde gerçekleşiyor. Onun için İmralı’daki mutlak tecridi, hukuksuzluğu ve baskı politikasını Sayın Öcalan üzerinde geliştirilen savaş konseptini ve faşizmi kırıp dağıtabilirsek başta eş başkanlarımız ve milletvekillerimiz özgürlüklerine kavuşur. Ülkede savaş bloğu kaybeder barış ve demokrasi kazanır. Bununla birlikte demokratik siyaset alanın güçlenmiş ve gelişmiş büyümüş olacak” dedi.

Mücadeleye nereden başlanacağı sorununun önemli olduğunu söyleyen Yıldırım, “Demokratik siyaset açısından en büyük handikaplarımızdan bir tanesi uzun süredir bizi atıl kılan noktalarından bir tanesi de mücadeleye nerede ve hangi noktadan başlamamız gerektiği sorusuna doğru ve güçlü bir cevap oluşturamamamızdan kaynaklıdır. Bu açıdan bizler yeni dönemde kesinlikle ülkede demokrasi ve özgürlük gelişmesini istiyorsak 5 Nisan 2015’te başlatılan İmralı’da başlatılan savaş tecrit ve katliam konseptini kırarak, yeni süreç ve mücadele alanı yaratabiliriz” dedi.

Kimi medya organlarında çıkan yeni bir çözüm süreci iddiaları hakkında da konuşan Yıldırım, Erdoğan ve Bahçeli iktidarının en temel mücadele yöntemlerinin başında psikolojik savaş geldiğinin altını çizdi. Yıldırım, “Bu anlamda yeni süreç ve görüşme tartışmalarının, algı operasyonuyla görevlendirilmiş gazetecilerin eliyle topluma servis edilmesinin bir gerçekliği yoktur. Bunlar kesinlikle algı oluşturma ve özel savaşa hizmet amacıyla gerçekleştirilen yalanlardır” dedi.

‘ÇÖZÜM KONUSUNDA TEK ADRESİ ÖCALAN’DIR’

Yeni bir sürecin açığa çıkması için öncelikle devletin tüm organlarının Kürt düşmanlığından vazgeçmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, “Devletin zihniyetinin değişmesi gerekiyor. Bu zihniyet olduğu sürece toplumun özgürlük sorununa doğru pozitif bir adımın açığa çıkabileceğini sanmıyoruz. Uzun yıllardır Türk devleti sahte muhataplar yaratarak, sorunu unutturmaya ve üstünü örtmeye asıl sorunu çözmekten ziyade çözüm güçlerinin tasfiye etmeye dönük bir takım politikalarını vardı. Geride bıraktığımız bütün süreçler bize gösterdi ki çözümün bir tek adresi vardı. Kürt toplumun özgürlük sorunu başta olmak üzere demokratik, özgürlükler ve Ortadoğu’nun barış sorununun çözümü açısından temel muhatap Sayın Öcalan’dır” ifadelerini kullandı.

'ÖCALAN DIŞINDAKİ TÜM MUHATAPLAR SAHTE OLUR'

İmralı’da başlayacak bir sürecin gerçekçi ve umut doğuracak bir misyon kazanacağını dile getiren HDP'li Nadir Yıldırım, şunları da kaydetti:

"Onun dışında geliştirilecek her türlü süreç ve muhatap sahte olur. Halkımız ve toplum açısından aksi durumun hiçbir karşılığı yoktur. Biz şunu biliyoruz... Kimi kesimler Kürtler açısından işbirlikçi kesimlerin bir yanı KDP’ye dayanan, bir yanı Saray ve etrafından nemalanmaya çalışan birtakım kesimlerin kimi sahtekarca girişim ve tutumları olduğunu biliyoruz. Açıkça söylemek gerekirse, bunların çözüme dayalı bir yanı, bir niyeti yoktur. Bunların temel odaklandığı nokta Saray ve Saray etrafından şekillenen iktidar blokundan nemalanma çabasıdır. Bu nedenle, ne toplum ne de halkımız nezdinde, partimiz nezdinde böyle bir durum söz konusu değildir. Sahte ve çakma muhataplarla yapılan projelerle ülkenin demokrasi ve özgürlük sorununun çözülemeyeceğini dünya alem biliyor. Biz de bu konudan eminiz. Ne zaman İmralı’dan başlatılan bir süreçte halkımıza gelişen savaş konsepti bir değişme ve kırılma yaşarsa o zaman umut edebiliriz ki halkımız açısından demokratik çözüm süreci başlayabilir. Aksi durumda böyle bir beklentide olmak hayalci bir yaklaşım ve beklenti olur."