‘Yeni ve güçlü adımların atılacağı dönemdeyiz’
PEN-Kürt yöneticisi Oremar: Erdoğan Ortadoğu’daki diktatörlerin sonu hüsran, kara kaderlerinden ders almış değil.
PEN-Kürt yöneticisi Oremar: Erdoğan Ortadoğu’daki diktatörlerin sonu hüsran, kara kaderlerinden ders almış değil.
PEN-Kürt yöneticisi Oremar: Erdoğan Ortadoğu’daki diktatörlerin sonu hüsran, kara kaderlerinden ders almış değil. O ısrarla kendini kanunların üstünde bir güç olduğunu anlatmaya çalışıyor ve bu vesileyle de bütün kanun, yasadışı isteklerimi yerine getirebilirim sanıyor.
HDP’nin eş başkanları ve milletvekillerinin tutuklanması, Kürt belediyelerine atanan kayyum ve kapatılan yüzlerce Kürt kurumlarına ilişkin, PEN-Kürt Yönetimi ANF'ye açıklamalarda bulundu.
Mevcut iktidar tarafından gerçekleştirilen bu girişimin siyasi bir darbe olduğuna değinen PEN-Kürt yönetim kurulu üyesi Kakshar Oremar, “Kürt parlamenterlerin tutuklanması ve belediyelerine kayyum atanması, Türkiye de yeni bir siyasi sürecin başlamasıdır. Diktatörler bazen yaptıkları eylemleriyle farkında olmadan, hesaba katmadan hak sahibi ama inkar edilmiş, ezilmiş bir halka hayırlı gelmişlerdir. Erdoğan bu antidemokratik girişimleriyle hem Kürt halkı arasında birleşmeyi ve güçlenmeyi hem de tarihi meşruiyeti olan 'Kürt sorununu' dünyaya daha fazla duyurdu. Erdoğan'ın bu yasa, kanun dışı davranışları bana çok etkin olan 'Koyunun eceli gelince, gider çobanın ekmeğini yermiş’ Kürt atasözünü hatırlattı” dedi.
TÜRKİYE, 1937’LERİN HİTLER ALMANYASINI YAŞIYOR
Türkiye’nin şu anki durumun 1937’lerdeki Hitler Almanya’sını aratmadığını ve Erdoğan’ın da Hitler hastalığına yakalandığına vurgu yapan Oremar şöyle konuştu: “Eğer ki biri siyaset satrancında cahil ve bilgisiz ise, bir tek Erdoğan gibi olunabilir.
Siyaset biliminde kanun dışı yapılan her girişim ve eylem diktatörlüktür. Erdoğan tıpkı bir psikolojik hasta gibi hayal dünyasında yaşıyor ve inanıyorum ki modern ama bir o kadar da küçük dünyadan haberi yoktur. Bu son aylardaki konuşma ve icraatlarına bakılırsa ne denli hasta ve hayali bir otoritenin sarhoşluğunda olduğunu görebilirsiniz. Erdoğan süslü ses tonuyla 1937'lerdeki Hitler Almanya’sını hatırlatıyor. Hitler de sırf güçlü olayım diye bir sürü sendika, dernek kapatmış, kitaplar yakmış ve kendi gibi düşünmeyen bütün yazarları tutuklamıştı. Yahudilerin varlığı ve hayatlarına karşı yapmadığı vahşet kalmadı. Erdoğan da onca yıldır katil Hitlerin çizgisinde yürümeye çalışıyor. Bir taraftan Kürt siyasetçilerini tutuklaması, diğer taraftan da Suriye ve Irak topraklarını işgal etme girişimi, özgür basına ve emekçilerine olan düşmanlığı, onca kapatılan gazete, radyo, TV, internet sayfaları, WhatsApp, weblag ve yine yüzlerce kapatılan dernek, cemiyet ve kurumlar tamamen Hitler faşizminin aynısıdır.”
‘ERDOĞAN ÖNÜNÜ GÖREMİYOR, ÇARESİZ KALMIŞTIR’
Mevcut iktidarın kendisini dünyaya demokratmış gibi göstermeye çalıştığını söyleyen Oremar, “Diğer taraftan da Kuzey’e ve hatta Kürdistan’ın diğer parçalarına da savaş açması kimliksiz bir otorite aşkından kaynaklanıyor. Erdoğan'ın dürbünü yok ve unutmuş olmalı ki diktatoryal bir sistemin faşist hizmetini yapanlar, totalitarizm ile yıkmak ve öldürmek ile sadece kendi sonunu getirir. Bu zayıflık, akılsız birinin diplomasideki analizlerinde sayısız defa ispatlanmıştır. Her seferinde yeni bir kılıfa bürünmeye çalışılıyor. AKP ve Erdoğan da bu şekilde hem uzun hem de yakın vadelerindeki amaç ve çıkarlarının sonuna varıyor” şeklinde konuştu.
Demokrasi ve anti-demokrasiyi savunan iki zıt kutupların liderlerinin varlığına da değinen Oremar şunları söyledi: “Öbür taraftan da diplomasideki alış verişlerde karakteri oturmuş, kişiliği net olan Selahattin Demirtaş gibi 'ahlak dili', diğer taraftan da Erdoğan gibi aksine bir karakteri de açığa çıkartıyor. Bu iki önemli liderlerden biri demokrasiyi diğeri de zıttı olan anti demokrasiyi bizlere tanıtıyor. Biri dayatılan bütün imkansızlıklara rağmen milyonlarca insanı meşru bir şekilde kazanmış, diğeri de bütün imkanları kendi zemininde kullanarak, oyun ve hilelerle bir milletin kaderini tehlikeye atıyor.
Erdoğan kör ve haddini aşmış bir diktatördür. Para ve güç bu şekilde Erdoğan’ın gözünü bir perde çökmüş misali köreltmiş artık gerçekleri görmesine engel olmuştur. O ahlakın dilini unutmuş ve bir deli gibi hastalığının farkına varamıyor. Oysaki feryat figan hali aklıselimler tarafından görünen bir gerçektir. Artık birilerinin çıkıp Erdoğan’a hasta olduğunu söylemeleri ve bütün barış ve demokrasi isteyenlerin onu sadece bir temsilci olduğunu ve bu temsiliyetinin de bir sınırı olduğunu, sınırlarının haddini bilmesi gerektiğini ve kendilerinin istikbaliyle artık bu derece oynamaması gerektiğini hatırlatması gerekir.”
‘DİKTATÖRLERİN SONU HÜSRAN OLMUŞTUR’
Tarihteki diktatörlerin sonuna da dikkat çeken Oremar, “Erdoğan Ortadoğu’daki diktatörlerin sonu hüsran, kara kaderlerinden ders almış değil. O ısrarla kendini kanunların üstünde bir güç olduğunu anlatmaya çalışıyor ve bu vesileyle de bütün kanun, yasadışı isteklerimi yerine getirebilirim sanıyor. Şu unutulmamalıdır ki yüzde yüz kanun dışı eylemler devlet ve iktidarları yok etmeye götürür” dedi.
KÜRTLER PARÇALANMAYACAK, AKSİNE DAHA GÜÇLÜ BİRLEŞECEKTİR
Artık Kürt halkı ve özgürlük mücadelesinin yaşadıklarından dolayı tecrübeli olduğuna ve bu gücünü dünyaya ispatladığına değinen Oremar konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün Kürt halkı gücünü ve barışa, demokrasiye olan samimiyetini DAİŞ’e karşı savaşırken bütün dünyaya ispatlamıştır. Kürtler bu duruş ve gücüyle Türkiye’nin bütün kan akıtmasını ve faşist çıkarlarını durduracaktır. Devlet terörü Kürdistan da başarılı olamayacaktır. DAİŞ ile olan savaş Güney ve Rojava’da ciddi zararlar oluşturmuş olsa bile, Kürt halkı ve özgürlük savaşçıları bu durumdan tecrübe almış, güçlenmiş ve kalıcılaşmıştır. Tarihten bu yana parçalanmış bölgeler tekrardan birleşecektir. Kobanê direnişi DAİŞ’in tablosunu yerle bir etti ve bununla birlikte Türkiye’nin DAİŞ destekleyicisi olduğunun yüzlerce belgesi açığa çıkartıldı.”
Her şeye rağmen umutlu olduğunu söyleyen Oremar, “Bu söylediklerim ve düşündüklerimle çok umutlu olduğumu belirtmek ki Kürt siyasetçi ve parlamenterlerin tutuklanmasıyla, Kürt halkının iradesiyle kazanılmış belediyelere kayyum atanmasıyla, kurumlarının kapatılmasıyla Türkiye büyük bir zarar görecektir ve Kürtlerin bu haklı mücadelesinde tarihi bir noktaya gelinecektir” dedi.