Yargılanan tıp öðrencilerinin suçu Kürt olmak

Yargılanan tıp öðrencilerinin suçu Kürt olmak

Ankara’da 6 Haziran’da KCK operasyonuyla gözaltına alınan 13’u tutuklu 43 tıp öðrencisinin yargılanmasına 5 Aralık’ta başlanacak. SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, öðrencilere yönelik bu uygulamanın altında Kürt kimlikleri olduðunu vurgulayarak, “6 aydır tutuklu 13 öðrenci cezalandırılmak isteniyor. Bunu kabul etmiyoruz. Ayrıca bu operasyonun ve davanın bir diðer nedeni de öðrencilerin gelecekte yer alacakları saðlık alanındaki iş ve gelecek güvenceleriyle halkın saðlık hizmetine ulaşması önündeki engellerin kaldırılmasına dönük mücadelede yer almalarıdır” dedi.

KCK operasyonları kapsamında 6 Haziran’da gözaltına alınan Ankara, Hacettepe ve Gazi üniversitelerinde öðrenim gören saðlık alanı öðrencileri hakkında hazırlanan iddianame geçtiðimiz günlerde Ankara 13. Bölge Aðır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. 13’ü tutukla 43 öðrenci hakkında “Örgüt üyesi olmak” ve “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte PKK/KCK örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek suretiyle üye olmak” suçlamalarıyla yargılama yapılacak. Haklarında 15 yıla kadar deðişen cezalar istenen 43 öðrencinin yargılanacaðı davanın ilk duruşması 5 Aralık’ta görülecek.

129 sayfalık iddianamede 43 öðrencinin KCK bünyesindeki “Özgür Saðlık Öðrencileri (ÖSÖ)” ile baðları kurulurken, Ankara’da TTB ve SES tarafından düzenlenen, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin de destek verdiði 13 Mart 2011’deki “Tek yürek çok ses” mitingine katıldıkları Kürtçe ve Türkçe “Anadilde eðitim-anadilde saðlık” yazılı pankart taşımaları da “örgüt faaliyeti” olarak deðerlendirildi. Ayrıca Hacettepe Üniversitesi bünyesinde kurulan Halk Saðlıðı Topluluðu (HASAT) da örgütle ilişkilendirildi.

Öðrencilerin, Kürtlerin yaşadıðı mahallelerde saðlık taraması yapması da “KCK bünyesinde faaliyet yürüten Sosyal Alan Merkezi içindeki Halk Saðlıðı Komitesi örgütlenmesine gidildiði, KCK’nin gençlik yapılanması Komelen Ciwan Koordinasyonu ile eşgüdüm içinde faaliyet göstermesi istendiðinin anlaşılması” oldu. Telefon görüşmeleri ve öðrencilerin saðlık faaliyetlerine yönelik SES ve çeşitli kurumlardaki toplantılardaki konuşmaları da iddianamede yer alıyor.

LEGAL FAALÝYETLER ÝLLEGALÝZE EDÝLÝYOR

TTB ve SES bünyesinde de yer alan öðrencilerin tutuklanarak özgürlüklerinin engellendiðini belirten SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, “Öðrencilerin faaliyetleri üniversitedeki çalışmalara dayanır. Büyük bölümü Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öðrencisi. Bu bölümde kurulmuş HASAT birimi, halk saðlıðı topluluðu anlamını taşıyor. Yani halk saðlıðı stajı bünyesinde öðretim üyesinin sorumluluðunu taşıyan bir topluluk. Periyodik olarak bir araya geliyorlar. Halkın saðlık hizmeti üzerinden yürütülen tartışmalardan oluşan bir yapılanma. Ýkincisi Hacettepe tıp fakültesi öðretimi komiteler halinde yapılır. Vücudun bir sistemiyle ilgili komite vardır. Beyin ve sinir komitesi vardır. Bu komitede bu organlarla ilgili çeşitli hastalıklara, tedavisini içeren bilgi topluluðundan oluşur komite. Arkadaşlarımızın teknik takipleri sonucu yaptıkları görüşmelerde komite sözcüðünü kullanmış olmaları. Okulda öðrencilerin karşı karşıya kaldıkları sınav sözcüðü illegal bir kavram olarak deðerlendiriliyor. Komite okulun öðretiminin bir parçası oysa” diye konuştu.

ASIL NEDEN KÜRT KÝMLÝÐÝNE SAHÝP OLMALARI

Erdolu, Cumhuriyet tarihinin en büyük saðlıkçı mitinginin 13 Mart 2011’de yapıldıðını ve 10 bine yakınını öðrencilerden oluşan toplam 30 bin kişinin katıldıðı bir mitin olduðunu belirterek, “Çok ses tek yürek sloganıyla hazırlanmış mitinge katılmış olmalarıdır bir diðer suçlama. Saðlıkta dönüşüm programını protesto mitingidir. Bu öðrenci arkadaşlarımızın 13 Mart mitingi ve sonrasındaki eylemlerde söyledikleri türküler, attıkları sloganlar ve taktıkları puşiler de delil gösterildi. Büyük ölçüde çoðunluðu tıp fakültesi öðrenicisi olan ama saðlık alanında öðrenim gören arkadaşlarımız, kendi geleceklerine ve halkın saðlık hakkına sahip çıktıkları ve en önemlisi de kimlik olarak Kürt oldukları için böyle bir operasyonla karşı karşıya kalmışlardır. KCK örgütlenmesiyle baðının kurulmasına neden olabilecek sadece Kürt kimlikleri var” dedi.

BU EÐÝTÝM HAKKININ GASPIDIR

“Ýki şeye dikkat çekmek istiyorum” diyen Erdolu, şunları söyledi: “Tutuklu öðrenciler 6 aydır içerideler. Tutuklandıkları sırada 20 gün, 15 gün sonra tıp fakültesini bitirip doktor olacak birkaç öðrenci vardı. Yine pratik stajları bitirdikten sonra mezun olacaklar vardı. Ama büyük bölümü bitirme sınavlarına girmiş olsa bile cezaevindeyken, okullarına götürülüp getirmeler güçlükle yapıldıðından sınavları yarım bırakmaları da yaşadılar. Kayıp yaşadılar. Ýkincisi bu öðrencilerin Eylül-Ekim aylarında başlayan yeni öðretim yılına devam edememe gibi durumla karşı karşıya kaldılar. Bir yılın yarım dönemi bitmek üzere. Yarım yılı kaybetmiş olacaklar, en önemlisi 6 aydır özgürlüklerinden yoksunlar. Hiçbir suçları olmamasına raðmen cezalandırıldılar. Bu kabul edilecek bir şey deðil. Biz bunu eðitim hakkının nedensiz yere gasp edilmesi, uydurma gerekçelerle gasp edilmesi olarak deðerlendiriyoruz.”

Bu durumun oturtulması gereken çerçevesinin tüm muhalif seslerin susturulması olduðunu vurgulayan Erdolu, öðrencisinden gazetecisine, siyasetçisinden öðretim üyesine kadar herkesi yıldırma amacı taşıdıðını, sessiz, biat eden bir gençlik ve toplum yaratma, dindar bir nesil yaratma projesinin bir parçası olarak deðerlendirmek gerektiðine dikkat çekti.

Öðrencilerin kendi iş ve gelecekleri ile halkın saðlık hizmetine ulaşabilmesindeki engellerin kaldırılması amacıyla yürütülen mücadelede yer aldıkları için haklarında dava açıldıðını belirten Erdolu, baskıcı, totaliter iktidar anlayışıyla susturulmak ve mücadelelerinin önünün kesilmek istendiðini ifade etti.

Bunun büyük ölçüde öðrencilikte başlayarak mesleðe adım atmadan gelecekteki karanlıðı başından tutturmak anlamını taşıdıðını dile getiren Erdolu, “Kamuoyunda öðrenci mücadelesi deðişik örgütlerle ilişkisi kurularak durdurulmaya çalışılmaktadır. Baðımsız yargı ve iyi işleyen adalet olması halinde mutlaka adaletin duvarına çarpar. Ama özel yetkili mahkemeler ve sonrasında bunların yerine kurulan mahkemelerin baðımsız olduðu ve adaletin tecelli ettiðini söylemek mümkün deðil. Türkiye’nin hekime ihtiyacı olduðu bir dönemde tıp öðrencilerinin tutuklanması ve yargılanmasının altında bunlar yatıyor” dedi.

EÐÝTÝMÝN VE SAÐLIÐIN EN ÖNEMLÝ ARACI ANADÝLDÝR

Ýnsanların kendi en iyi ifade ettikleri dilin önüne engel konmasının hiçbir insani kavrama sıðmayacaðının altını çizen Erdolu, “Türkiye’de deðişik anadilleri olan topluluklar yaşıyor. Bunların nüfus olarak en yoðunu Kürtler. Kürtlerin öteden beri anadilleri üzerinde yoðun baskılar oluşmuştur. 12 Eylül darbesiyle Kürtçeye yasak da getirilmiştir. Ancak Kürtlerin yoðun yaşadıðı bölgede eðitim emekçilerinin en çok yaşadıðı sorun büyük ölçüde oradaki çocukların eðitiminde yaşanan güçlüklerdir. Saðlık emekçilerinin yaşadıðı güçlükler ise halkın hastalıðını anlatma meselesidir. Trajikomik hikayeler de vardır bu konuda. O nedenle insanların temel doðuştan gelen haklarından biri olan anadilinde eðitim ve saðlık hakkı anadil üzerinden deðerlendirilmeye muhtaçtır. Doðuştan bir saðlık hakkına sahipseniz, devletin ödevi öncelikle sizin saðlıðınızı korumak, hastalandıðınız zaman ihtiyacınız olduðu kadar vermektir. Bu ihtiyacı o hizmeti size verecek kişiyle anlaşarak alabilirsiniz. Gerek anadilde eðitim gerekse de saðlık hakkı en önemli aracı anadildir. Bunu ortadan kaldırırsanız saðlık hizmetine ulaşmasını engellersiniz. Sendikamızın tüzüðünde anadilde saðlık hizmeti verilmesi maddesi vardır” diye belirtti.

DEVLET KENDÝ GÖREVÝNÝ RANT ALANINA ÇEVÝRÝYOR

Demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından birisinin de insanların kendini en iyi şekilde ifade ettikleri dili her yerde kullanabilmeleri olduðunu ifade eden Erdolu, sözlerini şöyle tamamladı: “Hükümetin zorlamayla da olsa böyle bir noktaya gelmesi en azından umut vericidir. Gerek kamu alanında insanın kendini en iyi ifade ettiði dille ifade etmesi, eðitim alması, saðlık hizmeti, sosyal güvenlik hizmeti, adalet hizmeti. Hangisi olursa olsun kendi dilinde alma hakkı vardır. Ama bu hakkı rant alanı haline getirme anlayışı kabul edilir deðil. Savunma hakkını düzenleyen yasada kişinin kendi en iyi ifade ettiði dille savunabileceði hükmü getirilirken bir yandan da tercümanı kendi parasıyla bulması düzenlemesi getiriyor. Devlet kendi görevini yurttaşa yüklüyor. Bu nedenle düzenleme yapılırken umut taşıyoruz, Kürt sorununun çözümü ve gelecek açısından umut taşıyoruz. Ama kişinin kendi parasıyla ödeyeceði rant alanına dönüştürülmesi, iktidarın neo liberal ekonomi politikaları sonucudur.”

5 Aralık’ta yargılanacak olan öðrencilerin isimleri ise şöyle:

“Tuncay Gökçen, Ahmet Demirel, Recep Kar, Zülküf Akelma, Mustafa Karakurt, Özgür Mert Bakan, Perişan Akan, Mustafa Akın, Mehmet Budak, Mehmet Aydın, Fatih Sultan Akın, Ahmet Karer Yurtdaş, Birhat Şimşek, Azad Özdemir, Eren Ýlhan, Mustafa Karataş, Sedat Yıldırım, Laleş Tunç, Hakan Altındað, Alev Boz, Şeyhmus Ergin, Şengül Yıldız, Çaðlan Çavuşoðlu, Sera Şimşek, Ýbrahim Fuat Akgül, Serap Tutuş, Esat Yetkin, Gülçin Korkut, Şeyhmus Atik, Nurcan Duran, Danyal Gümüş, Turgay Top, Işın Çelik, Zakir Gezici, Akın Taş, Nurettin Tanrıverdi, Elif Baðrıyanık, Akif Çalişci, Fırat Kaya, Deniz Topçu, Hazel Delal Kara, Burak Taş ve Baran Kılıç.”