'Vazgeçmezseniz, milyonlarca Kürt sınırın iki tarafında kenetlenecek'

'Vazgeçmezseniz, milyonlarca Kürt sınırın iki tarafında kenetlenecek'

BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, "Sınıra örülen duvar bu güvensizliğin en bariz örneğidir" diyerek, "Açıkça ifade etmek isteriz ki, Rojava sınırına örülmek istenen duvara izin vermeyeceğiz. Bu duvarın inşa edilmemesi için mücadelemizi yükselteceğiz" mesajını verdi. Baluken hükümete "Bu utanç duvarı yapımından vazgeçmezse milyonlarca Kürt sınırın iki tarafında kenetlenecek ve ulusal iradesini en yüksek kararlılıkta ortaya koyarak, direnecektir" uyarısında bulundu. Baluken, İran'ı da derhal idamları durdurmaya çağırdı.
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Nusaybin'de sınıra örülen duvarlarla ilgili olarak Meclis'te basın toplantısı düzenledi. 

Suriye halklarının statükoda ısrar eden Baas rejimi ile dış destekli despotik güçler arasındaki iktidar savaşının arasında sıkıştığını belirten Baluken, "Rojava ise, ne çatışan güçlerin ne de statükocu Baas rejiminin yanında yer almadı. Yıllardır yaşadıkları onca zulme rağmen boyun eğmeyen ve örgütlü bir mücadeleyle onurunu, kimliğini, dilini, kültürünü koruyan Kürt halkı,  kendi özerkliğini ilan ederek demokratik devrimin inşaa sürecini başlattı" dedi.

Bu devrimin, Suriye’nin ve giderek Ortadoğu’nun demokratik dönüşümü açısından temel bir çıkış olma özelliği taşıdığına vurgu yapan Baluken, halkın kendi özerk yönetimini oluşturması, kendi özgücünü, öz savunmasını yaratması ve bu sayede kendi demokratik geleceğini güvence altına alma yolunda ilerleme kaydetmesinin bütün Ortadoğu’nun geleceğine ışık tuttuğunu belirtti. "Bu nedenledir ki, Rojava’da yaratılan demokratik sistem statükoda, otoriter rejimlerde ısrar eden ülkeleri, yönetimleri ürkütmekte ve korkutmaktadır" diyen Baluken, şöyle devam etti:

"Bu korkunun sonucu olarak halkların demokratik kurtuluşunu esas alan demokratik özerklik mücadelesini boğmak ve bu mücadelenin yaygınlaşmasını önlemek amacıyla Rojava hedef alınmaktadır. Ne yazık ki, Rojava’yla doğru temelde ilişkiler kurması gereken Türkiye de, Kürtlerin statüsünü engelleyebilmek için çetelerin yürütütğü saldırılara el altından destek vermekte, Rojava’nın istikrarsızlaştırılmasını hedefleyen politikalar yürütmektedir."

Türkiye tarafından çetelere her türlü lojistik, sağlık ve diğer yardımlar sağlanırken, Rojava halkına karşı ise ambargo uygulandığını, sınır kapılarına kilit vurulduğunu dile getiren Baluken, "Bir yandan Ortadoğu’nun dört yanına yayılmış olan Kürt Sorununun çözümü için Sayın Öcalan ile görüşme süreci başlatan AKP Hükümeti, diğer taraftan ise Suriye’de, Rojava’da Kürtlerin kazanımlarına yönelik gerçekleştirilen saldırıları alttan desteklemesi, Hükümetin çözüm sürecine yönelik samimiyetini de kuşkulu hale getirmektedir. Oysa çözüm ididasındaki bir hükümetin Rojava politikasının da çözüme hizmet eder noktada olması,  Rojava halkına baskıyla, engellemeyle değil diyalog ve hoşgörüyle yaklaşması gerekir. Ne yazık ki hükümet böyle bir tutum içerisinde olmadığı için kendisine karşı duyulan güvensizliği daha da derinleştirmektedir" şeklinde konuştu.

"Sınıra örülen duvar bu güvensizliğin en bariz örneğidir. Çeteler Rojava’da halka yönelik saldırılarını arttırırken, Türkiye tarafında da tel örgülerin ayıramadığı halkı birbirinden koparmak için şimdi de duvar örme faaliyeti yürütülmektedir. Çetelere rahat geçiş imkanı sağlanırken, sınırın iki tarafındaki halkın arasına ise duvar örülmektedir.

Açıkça ifade etmek isteriz ki, Rojava sınırına örülmek istenen duvara izin vermeyeceğiz. Bu duvarın inşa edilmemesi için mücadelemizi yükselteceğiz. Ortadoğu’da yaşanan tüm mücadeleler yüz yıl önce cetvelle çizilen sınırların aşılmasına yönelikken, halklar arasına yeni duvarlar örülmesine, yeni bir sınır çizilmesine izin vermeyeceğiz."

HÜKÜMETE UYARI VE ÇAĞRI

Örülmeye çalışılan bu duvarı "Kürt fobisinin bir sonucu" şeklinde ele alan Baluken, "Ne yazık ki, Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı hakları ve bu haklarını elde etmek için örgütlü bir mücadele etrafında bir araya gelmesi halen hazmedilememektedir. Şu çok net bilinmektedir ki; halkların iradesi karşısında hiçbir duvar dayanamaz. Mazlum halkların tarihine bakıldığında bu utanç duvarlarının bir işe yaramadığı görülecektir" dedi.

Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan’ın sınırda mayınlı arazide başlattığı ölüm orucu ve oturma eyleminin halkın duyduğu tepkinin hangi aşamada olduğunu göstermesi açısından önemli olduğunu ifade eden Baluken, hükümete şu uyarıda bulundu: "Hükümet bu utanç duvarı yapımından vazgeçmezse milyonlarca Kürt sınırın iki tarafında kenetlenecek ve ulusal iradesini en yüksek kararlılıkta ortaya koyarak, direnecektir. Unutulmasın ki, örülen her duvar yeni bir isyan, yeni bir direniş doğuracaktır. Bu gerçeğin çok net görülmesi gerekir. Bu nedenle hükümete duvar politikasından biran önce vaz geçmeye, utanç duvarları yerine kardeşlik köprüsü kurmaya çağırıyoruz. Bu bağlamda çetelere destek politikasından da derhal vazgeçmeye çağırıyoruz."

Halkın büyük katılımıyla birlikte aynı zamanda demokrasiden, barıştan ve özgürlüklerden yana olan bütün kesimlerin de desteğiyle önümüzdeki günlerde daha güçlü etkinliklerle Nusaybin’de yine bir araya gelerek kararlı bir irade ortaya koyacaklarını duyuran Baluken, şunları söyledi: "Aynı şekilde bu yapay sınırın Rojava tarafında bulunan Kürt, Arap, Ermeni, Suryani, Asuri halkları da bir araya gelerek hep birlikte bu utanç duvarına karşı sesimizi yükselteceğiz, itirazımızı, isyanımızı güçlü bir biçimde haykıracağız. Bu duvarın bizim için de, halklar için de, geleceğimiz için de kabul edilemez olduğunun net bir yansımasını bu etkinliklerimizle beraber göstereceğiz. Biz buradan tüm Türkiye halklarını, vicdanlı kamuoyunu halklarımızın onurlu barışı için Nusaybin’den yükselen çığlığa, utanç duvarına karşı sergilenen demokratik duruşa destek olmaya çağırıyoruz."

'İRAN İDAMLARI DERHAL DURDURSUN'

Baluken, "buradan önemli bir başka gelişmeyi de demokratik kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz" diyerek, İran'daki idamlara değindi: "Ne yazık ki Kürtlerin ulusal ittifak etrafında kenetlendiği, statüsünü elde etmek için mücadelesini yükselttiği bir süreçte saldırıların da çok boyutlu olarak arttığına tanık olmaktayız. Rojava'da yaşanan saldırılarla paralel olarak İran'da da Kürtlere yönelik imha politikası aralıksız sürmektedir. 2011 yılından buyana PJAK ile ateşkes pozisyonunda olan İran, ateşkesin şartlarından olan idamları durdurma kararına uymamaktadır. İran rejimi 26 Ekim'de PJAK üyeleri Hebibulah Gulperipur ve Rıza İsmail Mamedi'yi hunhar bir biçimde idam etti. Mele Rehim Reşidi adlı bir tutsak da Urmiye'de idam edildi. Bu idamların ardından İran Yüksek Mahkemesi iki Kürt tutsağın daha idamını onaylamış durumdadır.

Tahran yönetiminin Kürtlere yönelik idam ve infaz politikasına ağırlık vermesi bölgesel gelişmelerle doğrudan bağlantılıdır. İdamlar, Kürtlerin statüsüne yönelik sürdürülen topyekün saldırının İran ayağıdır.  Bu idamların Ankara-Tahran yakınlaşmasının arttığı bir süreçte devreye konulması dikkat çekicidir. 

Bugün Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan İran Dışişleri Bakanı ile görüşüyorlar. Buradan İran yönetimine açıkça çağrı yapıyoruz. Kürtlere yönelik bu imha politikasından derhal vazgeçin, insanlık suçu olan idamları derhal durdurun."

Baluken, "Eğer hükümet İran’daki idamları onaylamıyorsa, desteklemiyorsa bu politikaya ortak olmaması, idamların durdurulması için net tavrını bir an önce ortaya koyması gerekir" çağrısında bulundu.

Baluken, sözlerini şöyle bitirdi: "Tarih ve insanlık vicdanı bu acımasız vahşet politikalarını, bu insanlık suçunu asla unutmayacaktır. Halkımız kendisine dayatılan bu teslim alma politikalarına karşı asla sessiz kalmayacak, her alanda mücadelesini ve isyanını sürdürecektir. Halkımızı özellikle idamlar konusunda da duyarlı olmaya, tepkilerini yükseltmeye çağırıyoruz. Uluslararası toplumu ve uluslararası insan hakları kuruluşlarını İran'da Kürtlere uygulanan idam vahşeti karşısında sessiz kalmamaya çağırıyoruz."