Ýslam deðişti de bizim mi haberimiz olmadı?-Mele Sena

Ýslam deðişti de bizim mi haberimiz olmadı?-Mele Sena

Sessiz sedasız yeni peygamber gönderildi de insanlıðın haberi mi olmadı? Yoksa Ýslami kuralların keyfi deðişimi birilerine havale edildi de Ýslam aleminin haberi mi olmadı? Teknoloji çaðı dediðimiz kitle iletişim araçlarının bu kadar geliştiði bir zaman diliminde yaşıyoruz. Anlık hatta saniyelik haberlerin dünyanın her tarafında duyulduðu bir dönemde olmamıza raðmen hala insanların kandırılacaðı mı zannediliyor.

Ýslami hükümler katiyen bir kimse veya birilerinin tekelinde olamaz. Zira gururla ve iftiharla mensubu olduðumuz Ýslam dininin yegane kaynaðı Kuran-ı Mübin Allah (c.c.) koruması altına almış olduðu için güvende ve birilerinin deðiştirme gücü yetmez. Gözün kapamasıyla güneş batar mı?

Allah (c.c.) Peygamber Efendimiz (s.a.v) teblið emrini ilk önce ailesinden başlamasını emretmiştir. Çünkü insanın mesuliyeti en yakınından başlar ve bu yakınlık dairesi içten dışarıya doðru genişleyerek devam eder. Ýlk Müslüman olanlar da sırayla en yakını Hz. Hatice (r.a.) annemiz ve ikinci sırada amcasının oðlu Hz. Ali (r.a.)'dir. Bu bir haklar silsilesinin göstergesidir.

Ýslami hükümleri uygulama adına Yemen'e gönderilen ilk sahabe Muaz bin Cebel (r.a.)'e peygamber efendimiz (s.a.v.) şunu emretmiştir; Topladıðın zekatı yerli halka daðıt, artan kısmını buraya gönder.

Çoðu fıkıh kitaplarımızda Zekat'ın ödemesi ve sevabı konusu şöyle sıralanmakta;

1-Önce fakir erkek ve kız kardeşlere. 2-Bunların çocuklarına. 3-Amca ve halalara. 4- Bunların çocuklarına. 5-Dayılar ve Teyzelere. 6-Bunların çocuklarına. 7-Zevil erham denilen ana tarafındaki akrabalara. 8- Yakın ve uzak komşulara.

Bu şekildeki sıralama ve uygulamayı Ýslam alimleri asırlar öncesinden kaynaðından alınarak uygulamışlardır. Bu kural ve kaideleri dikkate alarak Marmara bölgesinde, Sakarya iline baðlı Taraklı ilçesinin bir köyünde yaşayan Ýlker bey adındaki bir Müslüman aç sefil ve onlarca yaması olan pantolonuyla yaşarken oranın zekatını toplayıp Myanmar'a veya Somali'ye göndermek reklamdan başka bir şey deðildir. Bunun hesabı sorulmayacak mı?

Avrupa'da yaşayan Müslüman Kürtler zekatlarını savaş maðduru kendi soydaşları olan Kürtlere deðil de binlerce kilometre uzaklıktaki Moðollara vermesi ne kadar doðrudur? Kurallar ne zaman şahıslara göre düzenlenmeye başladı da Ýslam aleminin bundan haberi yok?

Ýslam dininde eðer insanlar geçmişleriyle sorgulansaydılar acaba Hz.Hamza'yı şehit ettiren Ebu Sufyan'ın karısı Hint nasıl yaşardı? Veya Hz. Hamza'nın bizzat katili Vahşi nasıl yaşatılırdı? Acaba sormazlar mı, eðer bütün Kürtler Zerdüşt ise Zerdüşt olan birilerinin Arafat'ta vakfe veya Beytullah'ı tavafta ne işi var?

BÝZE 'ESKÝ DÝNÝNÝZ NEYDÝ?' SORUSUNU SORDURMAYIN!

Kürtleri önceki dinlerinin Zerdüştlük olduðu için aşaðılarken, Türklerin Ýslam'dan önceki dinlerinin ne olduðu sorusunu sordurmak zorunda bırakıyorsunuz. Ýslam'ın Müslümanlara sunduðu kardeşlik, eşitliktir, bu laf da deðil. Ýnsanlıðın hayranlıkla okuyup örnek aldıðı Asrı Saadet'ten bir örnekle kardeşliði hatırlayalım; Bir gün Ebu Zeri Gifftarı Bilali Habeş'e “Siyah kadının oðlu” demiş ve Bilal Efendimiz (s.a.v.)'a söylemiş. Efendimiz (s.a.v.) Ebu Zer'i kınamış. Ebu Zer de başını Bilal'ın kapısına dayayarak sabaha kadar beklemiş, ta ki Bilal onu affedinceye kadar.

Sizler kardeşlikten nasıl bahsediyorsunuz şaşılmaz mı? 50 bin Kürt Alevi diye suçlanıp katledilmiş. 15 bin Kürt kendisini inkar etmediði için katledilmiş, ama bir özrü bile çok görüyorsunuz ve hala da kardeşlikten dem vuruyorsunuz. Hele hele Ýslam adına böyle bir kardeşlikten bahsetmek Ýslam'a ve deðerlerine ihanettir.

Katlini vacip kılıp öldürdüklerinizin Ýslami hükümlere göre suçu neydi? Acaba Kuran-ı Kerim'in Hucurat suresi 13. ayetini inkar mı etmişlerdi? Rum suresi 22. Ayeti'ndeki azamet ve büyüklüðünün bir göstergesi olan dillerine ve kültürlerine sahip çıktıkları için mi? Peygamberimiz (s.a.v.)'in emrine itaat edip Allah'ın lanetinden korkup kendi baba ve atalarına sahip çıktıkları için mi?

Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Veda Hutbesi'nde babasını inkar edenler Allah'ın meleklerin ve bütün insanların lanetine uðrayacaðını söylüyor. Yine başka hadislerinde bilerek babasını inkar edenlere cennetin haram olduðunu bildiriyor. “Ýnsanların en hayırlısı zulüm etmeden, günaha girmeden kavmine (milletine) yardım edendir” (Kütüb-i Sitte hadis no: 4799, ebu davud 5120)

Buna benzer çok sayıdaki Ýslami emirler ve kurallara uydukları için mi imha inkar veya yok olmayı hak ediyorlar? Kürtlerin elinde savunmalarının meşruluðu konusunda Ýslami hükümlere göre sayılmayacak kadar ayet ve hadisi şerif var. Acaba zalimlere yönelik Ýslam'da hiç mi hüküm yok da bu kadar pervasızca hareket ediyorlar?

Öncelikli olarak eðer Ýslam bugünkü Ýslam gibi uygulanmış olsaydı Ýslam coðrafyasında bu kadar çeşitli dinler yaşama imkanı bulmazdı. Peygamberlere verilen dini emirleri yerine getirme olanakları ve yetkileri sınırlıdır, sonsuz deðildir. Peygamberin (s.a.v.) şahsında bütün ümmet şu hükümlerle uyarılıyor:

1- (Resülüm!) Eðer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen inanmaları için insanları zorlayacak mısın? (Yunus/99)

2- Onların üzerinde bir zorba deðilsin. (Gaşiye/ 22)

3- (Resülüm!) Sen sevdiðini hidayete erdiremezsin. Bilakis Allah dilediðine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir. (Kassas/ 56)

HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN LANETLENMÝŞTÝR

Ýnsan şu soruyu tekrar sormak zorunluluðu hissediyor; Acaba yeni bir Peygamber mi geldi de yeni yeni hükümler mi getirdi, insanların tek dil, tek renk, tek din, tek millet olması mı emredildi? Elbet bu zalimler de biliyorlar ama bunu nefsi ve asabiyet adına yapıyorlar. Oysa asabiyet yani milliyetçilik üzerine ölenin Müşrik olduðunu haber veriyor Peygamberimiz (s.a.v.). “Zulümde kavmine yardım eden asabiyet ölümü üzerine ölmüştür.” (Kütüb-i Sitte Hadis no: 4800, Ebu Davud 5519).

Ýslam adını taşıdıðı halde Ýslam'dan bu kadar nasıl bigane olunur, insan şaşıyor. Zira söylem eylemleriyle küfre giriyorlar. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor; “Ýki hal vardır ki insani küfre sokar. Birincisi; Bir insanı nesebinden (soyundan) dolayı küçük düşürmek” (Rizadus Salihin hadis No:1667)

Yanı seçme hakkının olmadıðı bir durumdan insan nasıl yerilir veya medh edilir. Bir insanın soyunu babasını, annesini, cinsiyetini seçme hakkı yokken nasıl olur da bunlarla insan rencide edilir.

Peygamberimiz (s.a.v.)'in tebliðini susturmak isteyenlerin metodu ne idiyse, Takriri Sükun kanunlarını çıkaranlar ne idiyseler, Roboski katliamını yapanlar ne idiyseler, bugün de halkını irşat edip uyaranları da medyaları gibi susturmayı istiyorlar. Ama bilmezler mi o 'müsvedde' dedikleri Melleler gücünü Ýslam'dan alıyor.

Zira Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır; Haksızlık karşında susan dilsiz şeytandır. Açıktan zulüm işlendiði halde susan lanetlenmiştir. Zalim sultan (idareci) karşısında hakkı söylemek en efdal cihattır. Ýşte Erdoðan'ın “müsvedde” dediði Melle'ler, Allah'ın inayetiyle o efdal olan cihadı yapıyorlar ve yapmaya devam edecekler.

YÝMPAŞLAR, DENÝZ FENERLERÝNÝZ TUTMAZ

Elhamdülillah Avrupa'daki Kürtler, mücahit Melle'lerin sayesinde artık sahte dincilere takılmayıp uyanmış, gözlerini dört açmış. Artık yeni Yimpaşlar, Kombasanlar, Deniz Fenerleriniz tutmaz. Kürt halkının bundan böyle Zekatı da, Fitresi de, yardımı da kendi halkına olacaktır. Sizin Merkel'e yaptıðınız “Bunlar Almanya'da zekat topluyorlar, Hac organizasyonları yapıyorlar” şikayet ve medetiniz Amr Bin As'ın Habeşistan'a giden muhacirleri geri getirmek konusunda yaptıðı çaba ve elde ettiðinden başka bir şey deðildir.

* Emekli ilahiyatçı imam.