Urfa’da Kürt hükümlüye hastanede ırkçılık

Urfa’da Kürt hükümlüye hastanede ırkçılık

Giresun Cezaevi’ne sevk edilen ancak tedavisi için bekletilen hasta bir tutsak, tedavi için götürüldüðü Urfa’da ırkçı bir uygulamaya maruz kaldı. Doktor “PKK’nın kalbi aðrıyor mu?”, “Sen PKK’lısın Kürtlerin kalbi nasıl aðrır?” diyerek hasta tutsaðı tedavi etmeyi reddetti.

Mahkemeler adil olmayan ve uzun süren yargılama sistemiyle tuttuðunu cezaevine koyarken cezaevi kapasitesi ve ihlaller her gün artıyor. Tecrit-tredman gibi insanlık dışı uygulamalar ve tutsak ölümleriyle gündemden düşmeyen Türk cezaevlerinde siyasi hükümlü ve tutuklulara yönelik yapılan “sürgün” sevkler devam ederken tutsaklar ve aileleri ikinci defa cezalandırılıyor. Sürgün edilen tutsakların birçoðunun yargı süreçleri devam ederken yapılan bu sürgünler gerek tutsaklar gerekse aileleri için aðır bir maðduriyete yol açıyor.

Aynı şehirde iken bile çeşitli nedenlerle görüşleri engellenen ya da keyfi uygulamalarla ancak bir kısmı kullandırılan tutsakların bu hakları da, yapılan sürgün sevklerle ellerinden tamamen alınmak isteniyor. Bölgedeki çoðu yoksul tutsak aileleri, Batı illerine sürgün edilen yakınlarını parasızlıktan ziyaret edemiyor. Özellikle kadın tutuklu ve hükümlülerin, maruz bırakıldıðı sürgün sevkler sırasında, tutuklu ve hükümlüler gerek yolda gerekse gittikleri cezaevinde şiddete ve psikolojik işkenceye uðruyor. Çoðunluðu batı illerine yapılan sürgünler sonrası aileler ise ya ekonomik koşullardan kaynaklı aylarca hatta yıllarca ziyarete gidemiyor ya da gittikleri faşizan illerde kendilerini tehdit altında hissediyor.

‘SEN PKK’LISIN, KÜRTLERÝN KALBÝ NASIL AÐRIR?’

Sürgünler, tedaviye erişememe, aðır hastalık, işkence ve kötü muamele, kapasite üstü aşırı doluluk, tutukluların günlük olarak yaşadıðı ihlaller olarak varlıðını sürdürürken, Feride Akbaş Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde bulunan kalp hastası abisinin durumuna dikkat çekiyor. Giresun Cezaevi’ne sevk edilen abisinin tedavisinden dolayı henüz sevkinin yapılmadıðını söyleyen Akbaş, abisinin bir ameliyat geçirdiðini dile getirerek şöyle konuşuyor: “Abim kalp rahatsızı, bazen kendinden geçiyor. Bir defa Urfa’ya hastaneye gönderildi ama orada tedavi edilmedi. Doktor abime ‘PKK’nın kalbi aðrıyor mu?’, ‘Sen PKK’lısın Kürtlerin kalbi nasıl aðrır?’ demiş ve tedavi edilmemiş. Sonrasında abimi bir ay tek başına hücreye atmışlar. Görüşüne gittiðimizde abim ‘bir aydır kimseyle konuşmamışım, konuşmayı da unutmuşum, konuşamıyorum’ dedi bize. Abim, yemek vermiyorlar bir parça ekmeði kapının altından veriyorlar diye anlattı.”

Abisinin sevkinin tekrar Diyarbakır’a yapılarak burada kalmasını istediklerini belirten Akbaş, sevkin yapılması için idareden “2,5 milyar verin getiririz” yanıtını aldıklarını söylüyor.

YOKSULLUKTAN CEZAEVÝNDEKÝ EŞÝNÝ GÖRMEYE GÝDEMÝYOR

2 aylık hamileyken eşi 9 yıl ceza alarak cezaevine konulan Ayşe Özkan, 2 çocuðuyla tek başına kaldı. Eşi Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nden Çankırı Cezaevi’ne sevk edildikten sonra maddi koşullar nedeniyle sadece bir defa görüşüne gidebildiðini anlatan Özkan, yine yoksulluk nedeniyle okul çaðına gelen çocuðunu da okula gönderemiyor.

ANF’ye konuşan Özkan şunları anlatıyor: “Maddi koşullarım yok, sadece belediyenin verdiði 100 TL ile geçiniyorum. Eşim Çankırı Cezaevi’ne gönderildikten sonra oraya gidip gelmem çok zor oldu. Oradaki halk Kürtleri hiç sevmiyor. Cezaevinde ise görüşe girinceye kadar bizim fotoðraflarımız çekildi. O zaman benim bebeðim daha küçüktü, bezini 2-3 defa açtılar. O kadar çok arama yaptılar ki görüşe girene kadar bıktım artık.”

Ýki çocukla tek başına kaldıðını ve kimsenin kendisine destek çıkmadıðını söyleyen Özkan, eşinin tekrar Diyarbakır cezaevine sevk edilmesini istiyor.

SÜRGÜNLER ÖZELLÝKLE FAŞÝZAN BÖLGELERE YAPILIYOR

Bir başka tutuklu yakını Selahattin Çetin, “Beni oðlumdan uzaklaştıran ekonomidir. Benim oðlumu deðil Türkiye, sınırların dışına da sürgün etseler, ben o sınırları aşar yine oðluma varmak isterim” diyerek sözlerine başlıyor. Yapılan sürgün bölgelerinin faşizan bölgeler olmasından kaynaklı özellikle seçildiðini ifade eden Çetin, 8 yıl 9 ay ceza alan oðlu Murat Çetin’in 9 ay önce Diyarbakır Cezaevi’nden Samsun Bafra Cezaevi’ne sevk edildiðini söylüyor.

Çocuklarını sürgün edildiði Bafra Cezaevi’nde ilk ziyaret edişleri sırasında cezaevinden istenen belgeler konusunda sorunlar yaşadıklarını anlatan baba Çetin her ay görüşe gidemeyişini ise, “Her ay açık görüş var, gidiyorum desem yalan olur. Bu ayın 10’nuda açık görüş vardı, parasızlıktan gidemedim” diye özetliyor.

Sürgünlerin yapıldıðı yerlerde tutuklu ve hükümlülerin baskılara maruz kaldıðını belirten Çetin, “Ýlk gittiklerinde, onları kışın 2 saat boyunca dışarıda çıplak bıraktılar. Benim oðlumdan önce giden grupta iki kişi kavga etmiş galiba yaralıydı, revir için liste yazılmıyordu. ÝHD’ye başvurduk, avukatlar geldi Ankara’dan verilen uðraşlar soncu baskı biraz kalktı” diye konuşuyor.

Cezaevine hiçbir eşya yatıramadıklarını ancak posta yoluyla gönderebildiklerini söyleyen Çetin, cezaevindeki uygulamaların insanlık dışı olduðuna dikkat çekiyor. Bafra’da cezaevinin yeri sorulduðu zaman halkın öncelikle “Suçu nedir?” diye sorduðunu aktaran Çetin, “Devlet zaten kimi yakalasak KCK adı altında cezaevlerine koyuyor” ifadesini kullanıyor.

‘BENÝM OÐLUMUN BÝR SUÇU YOKTUR’

Cezaevine gidiş gelişlerde çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını anlatan Necmiye Ýlhan’ın oðlu, üniversite eðitimi gördüðü Ankara’da 4,5 yıl önce yapılan ev baskını sonucu gözaltına alındıktan sonra cezaevine konuldu. 2 yıl Sincan F Tipi Cezaevi’nde kaldıktan sonra Diyarbakır Cezaevi’ne sevk edilen oðlunun yargılama sürecinde yaşanan hukuksuzlukları anlatan anne Ýlhan, oðlunun birinde 6 diðerinde 7 yıl olmak üzere iki ayrı dosyadan toplam 13 yıl ceza aldıðını belirtiyor. Anne Ýlhan, “Benim oðlumun bir suçu yoktur” diyor.

Cezaevine girişte yapılan üst aramalarını anlatan Ýlhan, “Görüşe giderken arama noktasında olmadık şeylerle karşılaşıyoruz. Eşarplarımız sökülüyor. Tamamen kötü uygulamalar bunlar” diyor.

TUHAD: ÇÖZÜM YENÝ CEZAEVÝ YAPMAK YA DA SÜRGÜN DEÐÝL

Diyarbakır TUHAD yöneticilerinden Selahattin Kaya ise, cezaevlerindeki kapasite fazlasına dikkat çekti. Kaya, AKP Hükümeti’nin yeni cezaevi yapımına ilişkin çalışmalarını eleştirerek, “Çözüm yeni cezaevi yapmak ya da sürgün deðil. Çözüm eðer ki gerçekten Kürt sorununa barışçıl bir çözüm getirmek istiyorlarsa müzakerede, diyalogdadır. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıdır” dedi ve ekledi: “Tecrit koşullarında müzakere yapılmaz.”

Kaya, Türkiye ve bölgedeki cezaevlerinde yaşanan isyanlara da dikkat çekerek, “Evet cezaevleri koşullarına karşı isyanlar gündeme geliyor, o koşullar gerçekten kabul edilir deðil. Ancak bunun temelinde Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecritin kaldırılması vardır” dedi.

Başbakan Tayyip Erdoðan’ın Suriye için ‘Esad halka kulak vermiyor’ sözlerini hatırlatan Kaya, ancak aynı başbakanın söz konusu Kürt halkı olunca kulaklarını tıkadıðını, katliamlar yaptıðını vurguluyor.

‘SEN ÖNCE KENDÝ ÝÇÝNDEKÝ SORUNU ÇÖZ!’

Kaya, “Sen önce kendi vatandaşının, kendi içindeki sorunu çöz!” diye Başbakan Erdoðan’a da sesleniyor. Kendisinin de aylarca hakkında hazırlanan iddianameyi bilmeden cezaevinde tutulduðunu dile getiren Kaya, AKP Hükümeti’nin kendisine muhalif olan gazeteci, avukat, sendikacı, öðrenci ayırt etmeksizin hak hukuk mücadelesi veren herkesi cezaevlerine kapattıðını söyledi.

Ýçinde bulunulan sürecin 12 Eylül’ü aratmayan bir süreç olduðunu ifade eden Kaya, “Bugün 12 Eylül darbecilerinin yargılandıðı söyleniyor. Ben 12 Eylül’ü de hatırlıyorum. O gün darbeyi yapan faşist bir asker bugün ise ‘ileri demokrasi’den bahsediliyor. 12 Eylül döneminde mi daha fazla gazeteci, avukat, kaç çocuk… içeride yoksa bugün mü? En iyi Kürt ölü Kürt’tür zihniyeti ile yaklaşılıyor. Bu nasıl bir zihniyet?” diye sordu.

Ýçişleri Bakanı’nın tutuklu milletvekilleri için kullandıðı “zavallı 18 milletvekili” ifadesini de sert bir dille eleştiren Kaya, “Sen kimsin, bu gücü nasıl kendinde buluyorsun?” diye tepkisini dile getirdi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 373 gündür süren aðır tecrit koşullarına da dikkat çeken Kaya, “Bir yıl oldu ki Sayın Öcalan üzerinde tecrit var. Bunu protesto eden birçok insan cezaevlerinde kendini yaktı. Açlık grevleri yapıldı. Eðer Kürt sorununa ilişkin gerçekten muhatap aranıyorsa, bellidir; muhatap Sayın Öcalan’dır” dedi.

Kaya son olarak, AKP’nin çözüm politikasının olmadıðını sadece imha ve cezaevi politikalarının olduðunu söyledi.