‘Ýntihar’dan ‘öldürüldü’ye bir kışla klasiði

‘Ýntihar’dan ‘öldürüldü’ye bir kışla klasiði

Şırnak’ta askerlik yaparken kendi facebook sayfasına askerliðinin bitimine 65 gün kala, "65 Gün sonra güneş benim için doðacak" diye not düşen Er Ýsmail Akça’ya güneş doðmadı. Zira askerliðinin bitimine 61 gün kala Ýsmail Akça’nın ailesinin Kuşadası’ndaki evine giden askeri komutanlar, “oðlunuz intihar etti” dediler. Ailesi Aydın/ Kuşadası’nda yaşayan Ýsmail Akça’nın askerde öldüðünü duyan bir grup ülkücü hızlı bir şekilde sosyal medya üzerinde örgütlenerek ellerinde bayraklar caddelerde slogan atarak Ýsmail Akça’nın evinin önünde toplanırlar. Bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden haberleşerek buluşan kişiler, caddelerde ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyerek, "Meclis'te PKK istemiyoruz", "Vatan saðolsun", "Ne mutlu Türküm diyene" gibi sloganlar atarken kimi vatandaşlar da evlerinde ve de iş yerlerinde alkışlar ile destek veririrler.

Sokaklarda bunların yaşanmasını kimse sorgulamıyor. Ýşte militarizmin kendisi tam da böyle bir şey. “Askeri alt kültüre ait deðerlerin toplumun egemen deðerleri olarak algılanmasıdır” der mlitarizm için Tarihçi Michael Howard. Ýfade biraz daha genişletilirse militarizm, askeri deðer ve pratiklerin yüceltilmesi ve sivil alanı şekillendirmesi olarak tanımlanabilir. Ancak bu şekillendirmeyi tek taraflı, öznesi belli bir ilişkiyle sınırlı görmek yanlış olacaktır. Askerler kadar sivillerinde bu süreci nasıl şekillendirdiklerini Başbakan Tayip Erdoðan’ın demeçlerinde çok iyi bir şekilde görmekteyiz. Askeri darbelerde olduðu gibi bazı durumlarda ordu veya askeri kesim militaristleşme süreçlerinde doðrudan etkin bir rol oynarken birçok başka durumda militarizm, öznesi/özneleri belli olmayan, sivillerin aktif katılımı ve rızasını içeren süreçlerle yaygınlaşır. Ýşte bizler bunu kışlada yaşanan bir asker ölümü üzerine bir kez daha yakından gördük.

Gelen bir haberi bahane olarak gören ırkçı bir grup insan bir anda Kuşadası sokaklarında çok kolay bir şekilde başka insanlar için ölüm ve linç çaðırabiliyorlar. Oysa haberi getiren komutanlar daha evdeyken Ýsmail Akça’nın amcası Hasan Akça’ya bir telefon gelir; “aðabey komutanlara sakın inanma. Ýsmail kendisini vuracak biri deðil. Olayın üstüne git. Ýsmail kendini vurmadı. Komutanla tartıştı. Komutan da silahla vurdu.” Böylesi bir telefon gelmemiş olsaydı kışlada yaşanan diðer cinayetler gibi Ýsmail Akça olayını da aileye bir komutan tesellisi ile kapatılacaktı. Aileye verilen ilk raporda, Ýsmail’in sol elinde tuttuðu komutanının tabancası ile kendisini öldürdüðü belirtiliyordu. Oysa ailesi Ýsmail’in saðlak oduðunu ve sol eli ile silah kullanamayacaðını söylüyordu. Benzer olaylar daha önce bir çok defa basında yer almıştı.

Bütün bu gelişmeler üzerine Ýsmail’in ölmesi ile sivil savcılıða ‘intihar’ diye iletilen rapor bir anda ‘kaza kurşunu’ olarak deðiştirilir. Kışladaki bir ölümü kendi alışılagelmiş uygulamaları ile dosyaya ‘intihar’ olarak geçmek çok kolaydı. Birileri telefon etmemiş olsa sokaklarda devam eden ırkçı sloganlar eşliðinde komutanlar aileye Ýsmail’in çok iyi bir asker olduðunu, vatanı için şehit düştüðünü söyleyeceklerdi. Daha sonrasında ise Kuşadası’nda büyük ve oldukça kitlesel bir askeri tören yapılacaktı. Bu törende onlarca metre uzunlukta Türk bayrakları açılacak, Kürtlere dönük ırkçı sloganlar atılacak ve büyük ihtimalle grup “yüksek ulus şuuru” ile Kürtlerin işyerlerine saldıracak ve “buradan defolun” diyecekti. O gün Kuşadası’nda yaşayan ‘potansiyel bölücü’ Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Rumlar kaygı içinde bir gün daha yaşayacaklardı.

Ailesine önce ‘intihar’ diye haber verilen, kışladan gelen telefondan sonra ‘kaza kurşunu’yla deðiştirilen dosyanın gerçeði, Antalya’dan Ýsmail’in amcası Hasan Akça’ya gelen telefonla daha da netleşir; “Aðabey başınız sað olsun, komutanın vurduðu çocuk senin akraban mıydı?” Bu telefon ile her şey netliðe kavuşur. Ordu/devlet bir kez daha kışlada yaşanan bir cinayetin sorumlusudur. Daha öncesi yaşanan binlercesi gibi olayı bir kez daha soðutmaya bırakarak geçiştirecektir. Çünkü asıl gücünü onlarca yıldır devam ettirdiði militer politikalar sonrası kendine dönüştürdüðü geniş halk kesimlerinde alacaktır. Bugün sorulsa bu halk için en çok güvenilir kurum gene TSK olacaktır.

Türk toplumunda militarizmin geldiði bu korkunç boyutu bir kez daha gördük/yaşıyoruz. Kışla içinde 20 yaşında genç bir insan daha komutanının kurşunu ile ölürken sosyal medya üzerinde “ şehit oldu mu olmadı mı”, “dövmesi vardı, namazı kılınır mı kılınmaz mı” tartışmaları devam ediyor. Militer bu ruh, yaşanan korkunç acılar ile yüzleşilmesi ve de şiddetin, baskının, savaşın olmadıðı bir ülkede yaşamamız önündeki en büyük engellerden biridir. Bu nedenle kimi tartışmaları daha boyutlu ve derinlikli yürütmek gerekmektedir. Ana akım medya iki gün sonra Ýsmail Akça’yı unutacaktır. Yaşanan ırkçılık ve de militarizmi gene sorgulamayacaktır. Böyle devam ettikçe başka başka Ýsmail Akça’lar ölmeye devam edecektir...Ve ediyor. Bu tartışmalar devam ederken Ýzmir Begama’da askerliðini yapan Er Mert Evren Akdað’ın ‘intihar’ ettiði bilgisi haber sitelerine düştü.

*Vicdani retçi