Tutsak aileleri: İnsanlığın olup olmadığı konusunda kuşkuluyuz

Cezaevi görüşlerinde yaşadıkları zorlukları anlatan tutsak aileleri, onur kırıcı davranışlara ve aramalara maruz kaldıklarını belirterek, "İnsanlığın olup olmadığı konusunda kuşkuluyuz" dedi.

Türk devletinin Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikaları birçok alanda devam ediyor. Bu alanlardan biri de Türkiye ve Kürdistan'da bulunan cezaevleri. Kürtleri on yıllardır tutsak ederek sindirmeye çalışan Türk devletinin cezaevleri politikaları artık hiçbir ulusal ya da uluslararası hukuk normlarıyla açıklanamayacak kadar kötü durumda. Bir yandan cezaevlerindeki Kürtlere baskı ve şiddet uygulanırken, diğer yandan da dışarıdaki aileler de bu uygulamalara maruz kalıyor. Siyasi tutsaklar, ailelerinin bulunduğu kentlerde tutulmaları gerekirken yüzlerce kilometre uzaklıktaki kentlere sürgün ediliyor.

Tutsak aileleri, çocukları sürgüne gönderildikleri için her hafta gerçekleşen görüşlerden faydalanamıyorlar. Hatta ayda bir kez olan açık görüşe bile her ay gidemeyen aileler, yılda en fazla 3 kez görüş yapabiliyorlar. Çocukları sürgün edilen ailelerin yaşadıkları bu zorluklar yetmiyormuş gibi, görüşe gittiklerinde de jandarma ve gardiyanların engelleme, hakaret ve kötü muamelelerine maruz kalıyor. Görüşe giderken yaşadıkları zorlukları ANF'ye anlatan tutsak aileleri hem cezaevi idaresinin hem de yaşam koşullarının yarattığı engellere karşı mücadele ettiklerini söylediler.

'CAMİ HOCASINDAN GARDİYANINA KADAR HEPSİ BİZİ HOR GÖRÜYOR'

Tutsak ailelerinden Tahsin Ekti, 25 yıl boyunca Kürdistan ve Türkiye'nin çeşitli illerine cezaevi görüşüne gitmiş. Bu 25 yıllık zaman zarfında karşılaştığı zorlukları anlatan Ekti, şunları kaydetti: "Bizim bu yıllar içerisinde karşılaştığımız zorluklar böyle bir çırpıda anlatılacak şeyler değil. Örneğin, bir gün Bandırma'ya görüşe gittik.

Oradaki bir caminin hocası bizim Kürt olduğumuzu anlayınca caminin kapısını kapattı. Biz ona, aramızda namaz kılacak olanların olduğunu ve camiyi kapatmaması gerektiğini söyledik. O da bize 'Sizin namazınız bize lazım değil' dedi. Hor görüyorlardı bizi. Cami hocasından tutalım da normal bir ferdine, askerinden gardiyanına kadar, Türkiye'deki Türkler bizi hor görüyorlardı. Hala da öyle olduğunu görüyoruz."

SU BİLE SATMIYORLAR

Görüşe gittiklerine günlerce yolda kaldıklarını belirten Ekti, "Herhangi bir esnaftan ekmek veya su almak istediğimizde bile, bize bunları satmayacak kadar kötüydüler" diyerek, sözlerine şöyle devam etti: "Görüşlere gittiğimizde bir kağıt parçası bile cebinde unutmuşsan seni görüşe almıyorlar. Defalarca aramadan geçiriyorlar. Hatta bir keresinde Bursa'ya görüşe gittiğimizde yedinci aramada üstümüzü çıkarmamızı istediler. Karşı çıktığımızda bizi dışarı çıkarıyorlar. Bin 500 kilometre yol gidiyorsun, tek kelimeyle görüş hakkını elinden alıyorlar.

Mesela kimileri 'Türklerle kardeşiz' diyorlar. Asla kardeş olamayız biz onlarla. Çünkü hem görüşe giderken yaşadıklarımız hem de çocuklarımızın cezaevlerinde yaşadıkları zorluklardan kaynaklı günlerce iki lokma bir şey yiyecek halimiz kalmıyordu. Bugünde baktığımızda AKP hükümeti de diğer hükümetler gibi Kürtleri kendilerine düşman olarak görüyorlar ve hedefe oturtmuşlar."

HER TÜRLÜ ZORLUĞU ÇEKTİK

Bir diğer tutsak ailesi Şehriban Uyanık ise, görüşe gittiklerinde kendilerine dayatılan onur kırıcı aramalara tepki göstererek şunları belirtti: "Görüşe her gittiğimizde detaylı arama yapıyorlar. Bu da artık gerçekten can sıkıcı oluyor. Hem görüşe geç kalıyoruz hem de onur kırıcı oluyor. Ayrıca biz cezaevine ne götürebiliriz ki? Yasak olmasaydı en fazla çocuklarımızın yemek istedikleri yiyecekleri götürürdük.

Cezaevine başka ne götürülebilir ki? Onların bu onur kırıcı davranışlarına karşı ağzımızı açıp tek bir kelime bile etsek, anında şu kadar ay görüş yasağı aldınız diyorlar. Bu tutumun aynısını içeride çocuklarımıza da yapıyorlar. 'Ailelerinizin görüş esnasında yaptıklarından dolayı size de telefon ve görüş yasağı verildi' gibi yaptırımlar uyguluyorlar. Cezaevi yolunda ve cezaevinde aklınıza gelebilecek her türlü zorluğu ve zahmeti çekiyoruz."

HER ŞEY KÖTÜYE GİDİYOR

Bu topraklarda zulüm edenlerin insanlık adına ortaya koyabilecekleri hiçbir şeyin olmadığına dikkat çeken Uyanık, "Bunlar sadece zulüm, hakaret ve şiddet uygulamaya alışmışlar. Mesela bazen aileler herhangi bir gardiyanın bizlere iyi yaklaştığını söylüyorlar, biz inanamıyoruz. İyi davranmışsa mutlaka Kürttür diyoruz birbirimize. Çünkü insani ve vicdani davrananlara Kürt gözüyle bakıyoruz.

Sözde ülkenin iyiye doğru gittiğini söylüyorlar ama biz cezaevlerinde bunu kesinlikle görmüyoruz. Cezaevleri kapılarında bizleri küçük düşürmelerinden tutalım ettikleri hakaretlere kadar gösteriyor ki bu ülkede her şey gün geçtikçe kötüye gidiyor" diye konuştu.

ONUR KIRICI DAVRANIŞLAR

Tutsak ailelerinden Şafi Hayme de on yıllardır cezaevi yollarını arşınlayarak devletin zulmüne tanık olanlardan biri. Yıllarca çocuklarının görüşüne giden Hayme, yaşadıkları zorlukları ve cezaevlerinde kendilerine çıkarılan engelleri anlattı. Hayme, minibüslerle iki gün ve gece yol kat ettiklerini belirterek, "Yıllarca cezaevlerine gittik. Biz bu yolculukları çocuklarımızın hasretini çekerek yapıyorduk ve gocunmuyorduk da. Ama cezaevine görüşe gittiğimizde yaşadıklarımız bizi insanlığın olup olmadığı konusunda kuşkuya sürüklüyordu.

Örneğin X-Ray kapılarından geçerken pantolon düğmesinin ötmesinden dolayı arkadaşlarımızın pantolonlarını çıkarmalarını dayatıyorlardı. Pijamalar giydirerek X-Ray'dan geçiriyorlardı. Sonra tekrardan pantolonlarını veriyorlardı" diye konuştu.

TELEFON HAKLARININ KISITLANMASI

Bolu Cezaevi'nde tutsak olan oğlunun arkadaşlarıyla birlikte bir yıldan fazladır telefon haklarını yasada düzenlendiği gibi kullanamadıklarını kaydeden Hayme, "Sadece iki haftada bir arıyorlar. 'Nasılsın? İyi misin?' dedikten sonra telefon kapanıyor. Bir yıldan fazla bir süredir bu telefon görüşümüz bu şekilde oluyor. Olanaksızlıklardan dolayı da 5-6 ayda bir görüşlerine gidebiliyoruz. Herhangi bir istekleri veya ihtiyaçlarının olup olmadığını bile bilmiyoruz" dedi.

Diğer oğlunun da Bandırma'ya sürgün edildiğini ifade eden Hayme konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Bandırma'daki ilk görüşüne gittiğimizde pantolonumuzu çıkarma gibi onur kırıcı aramalara tabi tutmak istediler bizi. Biz bunu kabul etmedik. Ama sonuçta gidip içeride çocuklarımıza yönelmesinler diye kimi başka şeyleri kabul etmek zorunda kaldık. Çünkü biliyorduk ki bizimle bir sorun yaşadıklarında bunun acısını çocuklarımızdan çıkarıyorlar."