Türkiye-Rusya: Doktriner olmayan çarpıcı bir ilişki - R. Yaðmur

Türkiye-Rusya: Doktriner olmayan çarpıcı bir ilişki - R. Yaðmur

Türk- Rus ilişkileri Suriye sorununa kadar herkes açısından çarpıcı bir dış politika örneði olarak merakla izleniyordu. Dış politikayı izleyen herkes bu kadar askeri ve jeopolitik çatışmanın nasıl bu kadar zarif bir nezaketin arkasına gizlenebileceðini ve bundan doðan güvensizliklerin üzerine bu çapta bir ekonomik ve ticari ilişkinin kurulabildiðini şaşkınlıkla takip ediyordu. Ýlk etapta bunun güçlü bir politik mantık ve profesyonel diplomatik çalışmanın sonucu olduðu sanılır. Şüphesiz ki bunun da payı vardır. Ancak küresel projelerden yerel etnik ve dini devreler arasındaki baðlantı ve çatışmalara kadar tüm sorunları yaratma ve yönetme yeteneðine sahip Washington’un kurt politik mimarlarının bile başaramadı çünkü doktrine bir bütünlükten yoksun bu durumun nasıl yürütüldüðü ve nasıl sonuçlanacaðı merakla izleniyor.

Suriye sorunu, sadece her iki ülkenin sorunu deðil ancak politik güvensizliklerin her an yol açabileceði risklerin boyutlarını ortaya koydu. Ortadoðu’daki çatışmalar ciddi boyutlara ulaştıkça her iki ülkenin bir birlerine karşı olan askeri ve mevzilenmesinde de nicel deðişimler yaşanıyor.

Her iki ülke ilişkilerinin tarihsel olarak Asya ve Doðu Avrupa üzerinde geniş bir jeopolitik çekişmeyi barındırdıðı bilinir. Türkiye Doðu Avrupa’yı bu çatışmada kaybetmiştir. Ama yine de (yakın tarihte) tek başına askeri ekonomik güç olmamasına raðmen Rusya ile geniş bir alanda mücadele etme yeteneðinin sadece Washington ve NATO’dan aldıðı destek ile deðil aynı zamanda objektif avantajlarını kullanarak çatışma anlaşma ve işbirliði yöntemlerini de içeren geniş bir jeopolitik rekabet ve ekonomik çıkar ilişkisine girebilme yeteneði gösterdi.

ÝLÝŞKÝNÝN YAKIN ZAMAN EVRÝMÝ TÜRKÝYENÝN ÝÇ MÜCADELESÝYLE ÝLGÝLÝ

Türk-Rus ilişkilerinin yakın evriminin boyutları her ne kadar Moskova’nın Washington merkezli bir batı hareketiyle güney (Kafkaslar) ve batıdan (Doðu Avrupa’dan) sınırlandırılmasıyla ilgilide olsa yakın geçmişte AKP’nin iktidara yükselmesiyle de ilgili bir yönü var. Bu AKP ve Kremlinin Ergenekon’un tasfiyesi üzerine geliştirdiði yazılı olmayan gizli anlaşmaya dayanır. 2005’lerden sonra Erdoðan’a karşı darbeleri onaylamayan Washington’a tepki gösteren Türk derin devleti Rusya ile açık ve gizli ilişkilere ve ideolojik uyuşmaya başladı. Tasfiye planın zemini oluşturmaya çalışan AKP Rusya’dan bu illegal örgütle ilişkilerini kesmesi Moskova’ya sıðınarak muhalif bir hareketin oluşmasını önleme konusunda anlaştı. Bu anlaşmanın karşılıðında önemli ticari sözler verildi ve bunlar yerine getirilerek ilişkiler üst düzeye çıkarıldı.

Güney Akım, Akkuyu nükleer santral, Turizm ve inşaatçılık gibi konularda ilerleme saðlanınca bu Kürt ile Çeçen hareketlerini takas etme üzerindeki pazarlıklarla sürdü. Bu parantezde şunu belirtelim ki her iki ülke halklar üzerindeki kirli çıkar ilişkileri pazarlıkta biraz daha ileri gitme niyetlerini gizlememektedir. Ancak bu ilişkiler ciddi jeopolitik çatışmaları gideremeyen tarihi bir derinlikten, politik ve askeri zeminden ve dolayısıyla güvenden yoksun kaldı.

TÜRKÝYE BLOKLAŞMALARI KÖRÜKLÜYOR

Türkiye bu yıl NATO’ya girişinin 60. yıl dönümünü kutladı, paktın ikinci ordusu olarak çaðdaş askeri teknoloji üretimi ve geliştirme iddiası, Libya, Afganistan, Mısır, Gürcistan, Azerbaycan ordularının eðitimlerini üstlenmesi Moskova tarafından yakından izleniyor. Ortodoks Kilisesinin merkezinin elinde bulunmasından bu mezhebin fikir ayrılıklarından yararlanıp körüklemesi, Doðu Avrupa’da Polonya, Ukrayna Baltık ülkeleriyle geliştirdiði Viking işbirliði anlaşması benzeri çalışmaları dikkat çekicidir. Yine siyasal Ýslami rejimle bu yüzyılın yumuşak güç faktörünü yaratma çabaları içi ve birçok bölgedeki (gerici) eðitim programları, Arap ayaklanmalarında oynadıðı misyonerlik ve geri cephe rolü, yeni Arap partilerinin gerici bir çizgide yapılandırma çabaları (partiler Nur ismi alması gibi olgular) bunun somut sonuçlarıdır. Türkiye bir demokrasi modeli çabası içinde deðil kendisiyle birlikte geniş bir bölgeyi gericileştirip militarize ederek bloklaştırıyor.

Ayrıca son dönemlerde Azerbaycan ve Suriye politikaları her iki ülkenin 2000 yılından beri dondurdukları jeopolitik sorunlarla yeniden yüzleşmelerine yol açtı. Azerbaycan’ın Ýran’a yönelik olası bir askeri hareket için hazırlanması, Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştıracak Trans Anadolu Doðalgaz Boru Hattı (TANAP) Projesi ve Suriye temel sorunları Ticari ilişkiler üzerinden dostluk pozları veren iki ülkenin gerçekte yaşadıkları gerginlikleri su yüzüne çıkardı.

Türkiye gerçekten de Suriye’nin bir kısmını işgal edip topraklarına katma hayalleri kuruyordu. Ancak dünya için Monroe doktrini hala önemli bir noktadır. Ankara için Rusya ve Ýran’ı Suriye’den çıkarma, rejimi deðiştirme ve buradaki Kürt sorununu kontrolde tutma hedefleri günceldir. Ama Rusya ve Ýran muhalefeti bunun ekonomik, askeri ve siyasi faturasını ne kadar aðır olabileceðini gösterdi. Halen bir uluslar arası grubun müdahalesine gerekli desteði ve meşruiyeti saðlamada öncü rol oynuyor.

Şüphesiz ki tiranlık yönetimlerinin aðır baskısı altında olan ve kendi başlarına onlarla baş edemeyen halklara gerekli askeri ve politik desteði saðlamak meşrudur. Ancak Türkiye’nin gerçek amacı jeopolitiktir. Müdahalenin Suriye halkının özgürleşmesi federatif ve demokratik bir yönetim gerçekleştirmek için karar sürecin başından sonuna kadar o ülkenin gerçek dinamikleri yer almalıdır.

TÜRKÝYE SURÝYE’DE RUSYANIN KARARLIÐINI TEST EDÝYORDU

Rusya Putin’in yeniden devlet başkanlıðına gelmesiyle Tokyo, Tahran, Berlin eksenli Avrasyacı Jeopolitik hedeflerini güçlendirmek ve bunun ön çekirdeði olan bloklaşmalara gidiyor. Geçmişten farklı olarak BM’nin barış operasyonlarına katılma ve uluslar arası askeri müdahale için yasal düzenlemeler ve askeri hazırlıklar yapıyor. Bu ilgili olduðu alanları koruma ve küresel etkinlik için bir hazırlık niteliðinde. Bunun yanınsa söz ettiði yumuşak güç faktörü fantastik bir kostümdür.

Suriye bu konudaki niyet ve girişimlerinin merkezine alındı. Rusya Ortadoðu ve Akdeniz’deki varlıðı anlamına gelen müttefik sahayı korumakta Israrlı. Türkiye’nin bu ülkeye yönelik girişimleri ve niyetleri Moskova tarafından son derece kışkırtıcı bulunuyor ve önlenmeye çalışılıyor.

Türk uçaðının gerçek görev tanımı Rusya’nın kararlıðını test etmekti ve etti. Rusya “elimde bilgiler var” demekle Uçaðın pozisyonun ve görev tanımı bildiði gösterdi ve aslında (pratik olarak) kendisinin düşürmediðini ifade etmiş oldu. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Rusya ve Ýran Suriye’ye Türklere bir ders vermesi için emir, cesaret ve destek vererek Türkiye’ye haddini hatırlatmak, kararlılıklarını bildirmek istemişlerdir. Bu “kelebek” ister düşmüş ister düşürülmüş olsun bunda büyük başarı elde edip Türkiye’nin bölgede ve uluslar arası alandaki kibirli söylemlerinin kofluðunu gösterdiler. Eðer Moskova bilgileri açıklarsa bu sefer Türkiye hükümetinin Suriye politikası düşebilir.

RUSYA ASKERÝ MEVZÝLENMELERÝNÝ GÜÇLENDÝRÝYOR

Rusya Ermenistan’daki asker sayısını iki katına çıkarıp radar ve erken uyarı sistemi yerleştirdi. Abaza’da ki 102 ordu Krasnodar’a konumlandırdıðı Ýskender E-füzelerini Türkiye ile yaşadıðı gerginliklerin sonuçlarıdır. Abaza’da ki 102 ordu, batmayan savaş gemileri olarak nitelediði Kırım ve Savstapol mevzilenmelerinin geleneksel hedefleri zaten biliniyor. Suriye rejiminin korunmak için yerleştirdiði silah ve savunma teknolojisinin halen önemli bir caydırıcı düzeyi var.

Rusya’nın Suriye’ye silah (S-300 ile Yak-130 savaş uçaðının) satışlarını Cenevre’de kendi sunduðu planın kabulü karşılıðında durdurdu. Ancak Şam’ın Doðu Akdeniz’deki manevraları ve Kremlinin buraya manevra amacıyla savaş gemilerinden oluşan büyük bir filo gönderme kararı olayların gelebileceði noktayı gösteriyor. Ýran ve Rusya Suriye rejimin etrafında henüz niteliði tam belirlenemeyen bir kale örüyor. Bu aynı zamanda Batıyla Yugoslavya ve Gürcistan sorunlarından daha ciddi bir karşı karşıya gelmedir.

Bunun Türkiye ve Rusya ilişkilerini getireceði nokta merakla izleniyor. Türkiye Başbakanı Erdoðan’ın acil (18 Temmuz) Moskova’yı ziyareti gerginlik konusunda duyulan endişelerin sonucudur. Bu ziyaretin bu kadar karmaşık hale gelmiş bu ilişkiyi kurtarıp kurtaramayacaðı sonradan görülecektir. Çünkü ilişki bir doktrine dayanmayan olmayan parçalı dondurulmuş ama sürekli kendini ortaya koyan sorunlarla karmaşık hale gelmiştir. Türk Dış Ýşleri Bakanın Suriye’ye yardım eden ülkelerin izole edilmesini istemesi çarpıcıdır. Çünkü bu Çin ile Rusya’yı ifade ediyor oysa izole edilmesi demek kendilerinin övündükleri o büyük ticari ilişkinin durdurulması demek olur ki bu tuhaftır

Türkiye ve Rusya’nın Suriye ilişkisi jeopolitik çıkar çatışmasında riskli bir güç karşılaşmasıdır. Ancak haklı taraf yoktur. Çünkü Rusya anti demokratik ve diktatör bir rejimi korurken Türkiye jeopolitik alanını genişletmeyi hedefliyor.