Toplu mezarlara gömülen ve kaybedilen onbinler adalet bekliyor

Toplu mezarlara gömülen ve kaybedilen onbinler adalet bekliyor

Kaybedilen ve toplu mezar altındaki on binler gün yüzüne çıkmayı, adaletle buluşmayı beklerken, Diyarbakır’da ÝHD’nin girişimleriyle kurulması planlanan vakıf ile bu alandaki çalışmalar daha kapsamlı ve bilimsel bir şekilde yürütülecek. 21 Eylül 2011 tarihli ÝHD Diyarbakır Şubesi’nin verilerine göre 20 ayrı bölgede 3 bin 248 kişinin gömülü bulunduðu 253 toplu mezardan 29’u açılırken, 190 kişiye ulaşıldı. Ancak bu çalışmaların yüzeysel, delilleri karartan bir çalışma tarzıyla yürütülmesinden ötürü sonuç alınamadıðını belirten ÝHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici, “Birleşmiş Milletler’in (BM) kabul ettiði Mineseto Protokolü çerçevesinde toplu mezarların açılımını istedik. Çünkü bir toplu mezar açılırken kemikler hiçbir şekilde birbirine karışmamalı. Açılma esnasında delillerin karartılmaması önemli. Bu yapılmadıðı için bir yıldır durdurduðumuz süreci vakıf kurulduktan sonra sonuna kadar kararlılıkla sürdüreceðiz” dedi.

Sayısız toplu katliamların, kıyımların, faili belli cinayetlerin, vahşetin yaşandıðı bu coðrafyada öteden beri biliniyor ki, gerek Kürtler ve Aleviler gerekse de Ermenilere ait yüzlerce toplu mezar bulunuyor. Tarihin arşivlerinde gizli tutulan bunca olay halen gün yüzüne çıkmayı, gerçekle, adaletle buluşmayı bekliyor. Geçtiðimiz yıla kadar devlet toplu mezar ve kayıplar konusundaki çaðrılara kısmen yanıt verdi. Ancak yürütülen kazı çalışmaları hiçbir hukukta, insan odaklı yaklaşımda yer almayan bir şekilde gerçekleşti. Kepçelerle yapılan kazılar sıradan kuyu kazarcasına aranan insan deðilmiş gibi gayriinsani, yüzeysel, gerçekleri ortaya çıkarmaktan uzak, sadece yapmış gibi görünmek adına gerçekleştirildi.

ÝHD Diyarbakır Şubesi’nde yüzlerce toplu mezarın yer aldıðı harita bulunmasına raðmen kamuoyunun ve ailelerin tek temennisi ölenlerin akıbetinin ortaya çıkmasıydı. Bu durum aynı zamanda tüm bu vahşetin sorumlularının da açıða çıkmasıyla adalet karşısında hesap vermesi ve gerçekle yüzleşme sürecinin de başlangıcı olması yönünde çaba harcandı. ÝHD Diyarbakır Şubesi’nin bu minvalde 21 Eylül 2011’de hazırladıðı toplu mezarlara ilişkin hazırladıðı rapor, kayıpların ya da toplu mezarların haritası da yapılan yüzeysel ve gayriinsani çalışma nedeniyle sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine ÝHD Diyarbakır Şubesi de ailelerin de oluruyla bu şekilde bir çalışmayı reddederek, süreci durdurdu. Bu durum ÝHD Genel Merkezi’nin 16. Olaðan Genel Kurulu’nda da toplu mezarların araştırılması gündemi üzerinde önemle duruldu.

DÝYARBAKIR’DA VAKIF KURULACAK

Konuya ilişkin ÝHD, genel kurulun hemen akabinde alınan karar gereði şu hususlara dikkat çekti: “Türkiye’de bulunan tekli, eş zamanlı ve art zamanlı toplu mezarların araştırılarak tespiti, açılması, maðdurların hakları gibi konularda özgün çalışmalar yapacak bir vakfın ÝHD tüzel kişiliði ile gerçek kişiler tarafından Diyarbakır merkezli olarak kurulmasına ve bu konuda merkez yönetim kuruluna görev ve yetki verilmesine karar verilmesi önerilmiş ve delegelerin oy birliði ile kabul edilmiştir. Buna göre Türkiye deki toplu mezarlar hakkında çalışma yapacak vakıf kurulacaktır.”

Devletin tavrı, ÝHD’nin yaklaşımı-talepleri, son bir yılda neden hiçbir çalışmanın yapılmadıðı ve gelecekte nelerin yapılacaðına ilişkin deðerlendirmede bulunan ÝHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, kazı çalışmalarını durdurmalarını şöyle açıkladı: “Durdurduk, talepte bulunmadık. Çünkü savcılık kepçeyle açıyordu. Biz bunu kabul etmiyorduk. Talebimiz net ve açıktır. Uluslararası sözleşmelere göre hareket etmelerini istedik. Birleşmiş Milletler’in (BM) kabul ettiði Mineseto Protokolü çerçevesinde toplu mezarların açılımını istedik. Çünkü bir toplu mezar açılırken, farklı durumlar usuller vardır. Kemikler hiçbir şekilde birbirine karışmamalı. Açılma esnasında delillerin karartılmaması önemli. Yani nasıl öldürülmüş, işkence mi yapılmış, sað yakalanıp infaz mı edilmiş, hangi silahla vurulmuş gibi delillerin kaybolmaması lazım. Hassas süreç, uyulması gereken hususlar var.”



BAÐIMSIZ-BÝLÝMSEL-YETKÝLÝ KOMÝSYON OLUŞTURULMALI

Bir diðer hususun kimliklendirme olduðunu dile getiren Bilici, “Kayıp kişinin ya da mezardan çıkarılan kişinin kimliðinin açıða çıkarılmasıdır. Bunların olabilmesi için de planlı, uluslararası sözleşmelere uygun hareket edilmesi gerekir. Hükümet ya da devlet bunu kabul etmedi. Biz de ailelerle onların onayını alarak kabul etmedik bu şekilde açmayı. Müracaatlarda da bulunmadık. Amacımız, çalışmamız devam ediyor. Bir kere bu ülkenin gerçeði olan toplu mezarlar ve kayıplar noktasında kamuoyunun dikkati çekildi ve bilgilendirme yapıldı. Bununla beraber önerilerimiz oldu. Kesinlikle baðımsız bilimsel bir komisyonun kurulması ve yetkilendirilmesi. Geçmişle yüzleşme komisyonu da olabilir. Bunun araştırılması için çalışma yürütülmeli” dedi.

TÜM KAYIPLAR VE TOPLU MEZARLAR DEVLETÝN ARŞÝVÝNDE

“Biz şunu iyi biliyoruz. Yaşamını yitiren PKK militanlarının topluca defnedildiði yerlerin haritası ve bilgileri askerlerde bulunuyor. Çatışmalardan sonra çekilen fotoðraflar var. Nereye defnedilmişse devletin bilgisi dahilindendir” diyen Bilici, şunları söyledi: “Kayıpların da aynı şekilde devlet içindeki illegal örgütlenmeler siz buna ne derseniz deyin. JÝTEM’i, kontrgerillası alıp götürüp kaybettikleri kişileri de nereye gömdüklerini, kimler nasıl ve nereye götürmüş, devletin arşivinde olduðuna inanıyoruz. Toplu mezarı ve kaybı aramak, uzun süre süren bir iş ve aramak zor. Bir kayıp arayışımız 15 yılımızı aldı. Baðımsız, yetkileri olan, arşivlere girebilen komisyonun bu süreci başlatması gerekiyor.”

UYGULANAN YÖNTEM DELÝLLERÝ KARARTTI

Diðer yandan yeri belli olan, tespit ettikleri toplu mezarların açılımı hususunda da uluslararası protokoller çerçevesinde yapıldıðında amaca ulaşılmış olacaðını vurgulayan Bilici, “Çünkü şu an da uygulanan yöntem şudur; bir kazı yapılıyor topluca torbaya konuyor. Aileler müracaat ediyor. DNA testleri yapılıyor ama karışık yapıldıðı için hiçbir sonuç alınamıyor. Delilleri kaybederek başka yere koyuyorlar topluca. Bu şekilde deliller karartılıyor. Bunu kabul etmemiz mümkün deðil. Bundan ötürü Türkiye’nin böyle bir gerçeðinin olduðunu ortaya çıkarma arayışımızda hiçbir sonuç elde edilemedi. Dosya kapatmaya yönelik yaklaşımı var devletin. Devasa bir sorun. Birkaç savcının ve iyi niyetli çalışmanın ortaya çıkaracaðı bir durum deðil” diye konuştu.

HASSAS YAKLAŞINCA TÜM DELÝLLER ELDE EDÝLÝYOR

Sorunun 30 yıldır hatta daha geriye de gidilirse yaşanan katliamların hepsinin gerçeðini ortaya çıkaracaðına dikkat çeken Bilici, “Biz Mardin’de bir mezar açtık. Çok hassas açtık. Doktor, sacı, avukat bulundu. Protokole uygun olmasa da. Oradaki üç kişinin kimlikleri belliydi. Çıkardıklarımızda kafası bacakları kırık, başlarına poşet geçirilmiş şekilde boðulmuşlardı” diye belirtti.

VAKIF BÜNYESÝNDE KAPSAMLI ÇALIŞMA YÜRÜTÜLECEK

Bundan sonraki sürece ilişkin de bilgi veren Bilici, yürütecekleri çalışmaları şöyle özetledi: “Vakıf kurulacak. Tek amacı bu çalışmanın yürütülmesi. Yarın belki hakikatleri araştırma komisyonu kurulur ve bu vakıftan yararlanır. Bize gelen başvuruları, tespit ettiklerimizi arşivliyoruz. Gereken hazırlıkları yapıyoruz. Vakfın amacı da başta söylediðim çerçevede olacak. Hazırlıklarımızı sonuç alıncaya kadar sürdüreceðiz. Türkiye ve uluslararası gündemden düşürmeyeceðiz. Verilerlerle, bulgularla, bilimsel çalışmalar yürüteceðiz. Sadece işkenceyle mücadele deðil, köy yakma deðil aynı zamanda bir deðişimi getirecek.. Failleri bulunup yargılanır, geçmişle yüzleşmenin önü açılabilir. Başlı başına önemli bir çalışmadır. Bu nedenle de biz tabi ki hiçbir zaman bunun peşini bırakmayacaðız.”

ÝHD’NÝN VERÝLERÝ VE ORTADAKÝ TABLO

ÝHD Diyarbakır Şubesi’nin 21 Eylül 2011 tarihli raporundaki istatistiki veriler tabloyu da özetliyor bir noktada. Alınan ilgilere göre bu yıl sonuna kadar güncellenmesi beklenen rapora göre Diyarbakır, Siirt, Hakkari, Van, Bitlis, Bingöl, Adıyaman, Şırnak, Batman, Mardin, Dersim, Elazıð, Aðrı, Iðdır, Ardahan, Kars, Antep, Malatya, Hatay, Urfa ve Hizbullah’a ait toplam 3 bin 248 kişinin gömüldüðü 253 toplu mezar bulunuyor. Ancak Eylül 2011’e kadar bu mezarlardan 29’u açıldı ve 190 insana ulaşıldı. Ulaşılan insanların kimlikleri ya da akıbetleri hakkında yürütülen çalışmanın yüzeyselliði ve hiçbir detayın uygulanmayışı sebebiyle bir sonuç çıkmadı.

ICMP DENEYÝMÝ

Dünyada 1 milyon insanın savaş, insan hakları ihlalleri gibi nedenlerden ötürü kayıp olduðu tahmin ediliyor. Bunun için kurulan, Balkanlar, Irak, Kuveyt, Şili, Kolombiya, Güneydoðu Asya ve Kuzey Amerika’da çalışmalar yürüten Uluslararası Kayıp Kişiler Komisyonu (ICMP) 40 binin üzerinde insanın kaybolduðu tahmin edilen Eski Yugoslavya’da (Bosna Hersek, Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan, Kosova, Montenegro) yürüttüðü çalışmalar neticesinde bu kayıpların yüzde 70’ini buldu.

Ýşbirliði yaptıðı devletlerle beraber yaklaşık 18 bin DNA testi sonucunda teşhisler yapıldı ve 2005’te Bosna Hersek hükümetiyle işbirliði yapılarak kurulan Kayıplar Enstitüsü’nün (MPI) yaptıðı çalışmalarla 1995’te Serebrenica’ya girilmesiyle hayatını kaybeden 8 bin 100 insanın 6 bin 700’ünü teşhis etti.

Böylesi oluşumlar ile uluslararası protokoller ve hukuki girişimlerle bölgedeki kayıplar, toplu mezarlar konusunda daha ciddi ve önemli sonuçlar doðuracak çalışmaların yapılabilme ihtimali de oldukça yüksek bir olasılık olarak duruyor.