Togo Patronu, iki çift ayakkabı ile polisi susturdu!

Togo Patronu, iki çift ayakkabı ile polisi susturdu!

Sendikalı oldukları için işten atılan ve direnişe geçen TOGO işçilerinin sesi 25 gündür 3 kilometre ötelerindeki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıðı tarafından duyulmadı. “Bir işçi kaza geçirse benim canım acır” diyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ýş kazası geçiren ve hakkını aramak isteyen işçinin hak arayışı karşısında polise 2 çift ayakkabı vererek susturan, sendikalı oldukları için işçileri işten atarak suç işleyen TOGO patronunun yanında olduðunu bir kez daha gösterdi.

TOGO Ayakkabı Fabrikası’nda sigortasız çalışan ve Türk-Ýş’e baðlı Deri-Ýş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılan 35 işçi, direnişlerinde 25 günü geride bıraktı. Ýşçiler, 25 gündür direnişte olmalarına raðmen talepleri 3 kilometre ötelerindeki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıðı tarafından duyulmadı. Ýşçilerin taleplerine kulaklarını tıkayan Çalışma Bakanlıðı bu tutumu ile sendikalaştıðı için işten atılan işçilerin deðil, iş kazası geçiren ve hakkını aramak isteyen işçinin hak arayışına, polise 2 çift ayakkabı vererek susturan, sendikalı işçileri işten atarak suç işleyen TOGO patronunun yanında olduðunu bir kez daha gösterdi.

Sendikaya üye olma hakkını kullandıkları için işten çıkarılan işçiler, direnişleri süresince fabrika önünde 3 defa gözaltına alınmıştı. Ýşçileri sendikalaştıðı için işten atan TOGO patronu açıkça suç işlerken, haklarına sahip çıkan TOGO işçilerinin gözaltına alınması ise, Türkiye’de sistemin kimin yararına çalıştıðını somut olarak göstermişti. Ýşçilerin gözaltına alınması, Çalışma Bakanı’nın işçilerin taleplerine ısrarla kulaklarını tıkaması, AKP Hükümeti ile bakanlıðın demokrasi ve örgütlenme özgürlüðüne ilişkin söylemlerinin yalan olduðunu ispatlamıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi ise, işçilerin direnişlerini kırmak için oturdukları çim alanı gün boyunca fıskiyelerle suluyor.

Ýşten çıkarılmalarının ardından direnişe geçen TOGO işçiler yaşadıklarını, tepkilerini ve taleplerini ANF'ye anlattı.

‘ÇOCUKLARIMIZA ONURLU BÝR GELECEK BIRAKMAK ÝSTÝYORUZ’

TOGO işçilerinin işten atılma süreçlerinden biri olan Cengiz Karagöz süreci şöyle anlattı: “35 arkadaş 2 Nisan’da Çalışma Bakanlıðı’na yetki belgesi için başvurduk. Fakat oradaki süreç durduðu, Çalışma Bakanlıðı çoðu şirkete yetki belgesi vermediði için biz iş yerinde suskun kaldık. Başımıza böyle bir şey geleceðini bildiðimiz için kimseye belli etmedik. Ancak 26 Nisan akşamı kimin yazdıðını bilmediðimiz bir not ustabaşına onun aracılıðında da patrona iletildi. Patron bu notla ertesi gün Çalışma Bakanlıðı’na gidiyor, işin gerçeðini, sendikaya üye olduðumuzu öðreniyor. Ve bakanlık dönüşü ben dahil 9 arkadaşı işten çıkardılar. Biz bu haksızlık karşısında kapı önüne çıktık, içeride ki 26 arkadaşımızla beraber karşılıklı slogan atarak, alkışlarla protesto ettik TOGO patronunu. Bizim birbirimize destek verdiðimizi gören TOGO yetkilileri, 30 Nisan sabahı tüm arkadaşlarımızı bir aylık izne çıkardılar. Ardından ise arkadaşların evlerine tebligat göndererek iş akitlerine son verildiðini ve bütün haklarının yatırılacaðını söylediler. Ancak biz, bunu kabul etmiyoruz.”

Tazminat alıp gitmenin çözüm olmadıðını vurgulayan Karagöz, “Paramı aldım gideyim olmaz. Biz, işimizin, ekmeðimizin peşindeyiz. Sendikamızla beraber çoluðumuza çocuðumuza onurlu bir gelecek bırakmak istiyoruz. Onurlu bir yaşam sürmek istiyoruz. Bunun için mücadelemiz sürecek. Bizi sindirmek için yapılan polis baskıları bizi yıldırmayacak” diye kaydetti.

Karagöz, TOGO’da çalışmakta olan işçileri de direnişlerinde yanlarında görmek istediklerini belirtti ve “Hükümet, patrondan yana çıkan deðil, işçi haklarını gözeten yasalar çıkarsın” sözleriyle hükümeti eleştirdi.

TOGO PATRONU, POLÝSÝ, ÝKÝ ÇÝFT AYAKKABIYLA SATIN ALDI

TOGO’da 14 yaşında işe başlayan ve 3 yıldır sigortasız çalışan Tolga Baytar, 17 yaşında temizliðe gittiði TOGO patronunun evinde iş kazası geçirdi, kolu kesildi. 17 yaşındaki Baytar, hakkını aramak için karakola gitti. Ancak buradaki polisler, TOGO patronu tarafından iki çift ayakkabıyla satın alındı. Baytar bu süreci şöyle anlattı: “Ben 14 yaşında burada işe başladım. Önce TOGO’da Yan Sanayi bölümünde ürkeji yaptılar beni. 2 ay sonra ise patronun koyunlarına, köpeklerine baktırdılar. Patron bizi evine temizliðe götürdü. Ben orada çalışırken kolum kesildi. Koluma dikiş atıldı. Karakola gittik ve orada mahkemeye yansımasın, duyulmasın diye polise, 2 çift ayakkabı verdiler. Ancak biz gerekeni yaptık ve mahkemeye verdik, soruşturma açıldı.”

Baytar, abisi sendikalı olduðu için kendisinin de işten atıldıðını, “Abilerimiz sendikaya üye olmuşlar, benim abim de üye olmuş. Abim sendikalı olduðu için bende işten çıkarıldım” sözleriyle dile getirdi.

Baytar’a Çalışma Bakanı Çelik'in, “Bir işçi kaza geçirse benim canım acır” sözleri hatırlatıldıðında şöyle konuştu: “Benim kolum kesildi kimsenin umurunda olmadı. Polise, bir ayakkabı verildi, polis, sustu. Raporum da var. Biz, Anayasal haklarımızı aramaya edeceðiz ve sendikalı olarak işe başlayana kadar burada direnişimizi sürdüreceðiz."

O, DÝRENÝŞTEKÝ TEK KADIN

TOGO Ayakkabı Fabrikası’nda 15 yıl çalışan ve işten çıkarılmadan önce 800 TL maaş alan Semiha Yılmaz ise, direnişteki tek kadın işçi. Sabah mesai saatinin başlaması ile direniş alanına geldiklerini ve burada Deri-Ýş Sendikası yetkilileri ile sendikal mücadele, örgütlenme üzerine sohbet ettiklerini anlatan Yılmaz, kendilerine verilen desteðin kendileri için çok önemli olduðunu da dile getirdi.

Yılmaz, seslerini duyurmak için çeşitli yerlerde bildiri daðıtımı yaptıklarını söyleyen Yılmaz, direnişteki tek kadın olmayı ve kadının aile içerisinde de maruz kaldıðı baskıyı şu sözlerle özetledi: “34 erkeðin içinde tek kadın olmak, kendini ifade etmek bazen zor oluyor. Ancak arkadaşlar ellerinden geldiðince beni yormamaya özen gösteriyorlar. Daha sonra eve gidip anneye anlatmanın da zorlukları oluyor. Çünkü anne, ‘neden bütün gün oradasın? Ne yapıyorsun?’ diyor. Bende bütün gün yaptıklarımızı anlatıyorum. Ancak bazen anlamıyorlar sizi. Ailenin desteði de çok önemli bir rol oynuyor. “

Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: “Bizim amacımız, haklı mücadelemizde kazanıp, sendikamızla güzel bir şekilde çalışmak. Haklarımızı elde etmek istiyoruz. Çünkü bizim öyle bir düzenimiz yoktu. Sendika ile beraber birçok şey deðişecek. Çünkü tatilimiz vs her şey belli olacak ve daha verimli olacaðız. Sendika aslında sadece bizim için deðil onlar için de yararlı.”

‘ÇOCUK YAPARKEN BANA MI SORDUN?’

18 yaşından bu yana TOGO’da çalışan Yalçın Şimşek ise 35 yaşında. Bir çocuðu olan Şimşek, daha önce sendika istemediklerini, patronla anlaşmaya çalıştıklarını ancak anlaşmazlık sonucu sendika tanışarak üye olduklarını anlattı.

Başbakan Tayyip Erdoðan her fırsatta “En az 3 çocuk” yapın diyor ancak aðır çalışma koşulları ve hak gaspları arasında bir çocuða bile bakmakta zorlanan işçi emekçiler bir de patrondan, “Bana mı sordun çocuk yaparken” diye azar işitiyor.

Zam istemek için patronla görüşmeye çıkan ve “Ben size zam veremem. Ýşinize gelirse çalışın gelmezse kapı orada” yanıtını alan işçilerin, tazminatları da verilmedi. Şimşek, “TOGO patronu bize zam vermedi, kapıyı gösterdi. Bunun üzerine biz de, öyleyse tazminatımızı verin gidelim, başka yerlere bakalım dedik. Patron tazminat vermeye de yanaşmadı. Ben, aileme, çocuðuma su alamıyorum dedim. Bunun üzerine patron, ‘Bana ne, bana mı sordun çocuk yaparken’ diye yanıt verdi. Biz, tekrar aşaðı inip çalışmaya devam ettik. Ne yapabiliriz arayışına girdik ve sendikalaşalım dedi bir arkadaşımız. Sendika ile baðlantı kurduk, üye olduk. Bunu duyulmasın diye sakladık sendika üyeliðimizi çünkü yetki bekleyen bir arkadaşımız vardı. Tabi bu süreçte birisi, ustabaşının çekmecesine ‘fabrikada sendikalaşma var’ diye not bırakmış. O da patrona iletiyor ve patron Çalışma Bakanlıðı’na gidip durumu öðrenmesinin ardından önce 9 arkadaşı işten çıkardı. Sonra da biz 26 kişiyi işten çıkardı” diye süreci anlattı.

Şimşek, ailesinin, “O kadar emek verdin. Bir kalemde seni silip attılar. Kazanalım ya da kaybedelim hakkını sonuna kadar ara” diyerek kendisine destek verdiðini söyledi.

BAKAN ÇELÝK’ÝN GERÇEKTEN CANI ACIYOR MU?

Çalışma Bakanı Çelik’in, “Bir işçi kaza geçirse benim canım acır” sözlerini hatırlattıðımız Şimşek, “Hükümet işçi haklarını savunduðunu söylüyor. Burada, hem yaşı küçük hem de sigortasız olan ve iş kazası geçiren 17 yaşında bir arkadaşımız var. Canım acıyor diyen Çalışma Bakanı acaba ne düşünüyor? Gerçekten canı acıyor mu merak ediyorum. Gerçekten canı acıyorsa, neden sahip çıkmıyor? Çalışma Bakanlıðı’ndan 3 km ötedeyiz, bir kere bile gelmedi” diyerek ilgili bakanlıða tepkisini dile getirdi.

Polisin, her hareketlerine ‘yapmayın, gözaltına alırız’ diyerek baskı uyguladıðını ve taciz ettiðini anlatan Şimşek, polislerin TOGO bahçesinde mangal partisi de yapmalarını ise şöyle anlattı: “Biz akşam, bir arkadaşımızı nöbetçi bırakarak ayrıldık buradan. Polisler, bizi ardımızdan fabrika bahçesinde mangal yakmış. Ertesi gün Vali geldi ve valinin emri ile biz gözaltına alındık.”

Şimşek, “Biz bu fabrikayı yakmak, yok etmeye çalışmıyoruz. Çalışmak, ailemize, çoluðumuza çocuðumuza ekmek götürmek istiyoruz. Fabrikaya sendikalı olarak girmek istiyoruz” dedi.

ANF NEWS AGENCY