TİHV: Tasarı cinayet, işkence, kayıt dışı alıkoyma ve hapis getiriyor!
TİHV: Tasarı cinayet, işkence, kayıt dışı alıkoyma ve hapis getiriyor!
TİHV: Tasarı cinayet, işkence, kayıt dışı alıkoyma ve hapis getiriyor!
TİHV, hükümetin "İç Güvenlik Paketi"nin özgürlüklere saldırı niteliğinde olduğunu belirterek, hapis cezaları ve polisin cinayetlerinin artacağı uyarısında bulundu. Açıklamada, kayıt dışı alıkoyma ve işkencenin de yaygınlaşacağı belirtilirken, Tasarının geri çekilmesi istendi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), geçtiğimiz günlerde Meclis İçişleri Komisyonu'nda kabul edilen, temel insan hak ve özgürlüklerini hedef alan düzenlemeler içeren "İç Güvenlik Paketi" hakkında yazılı açıklama yaptı.
'KİŞİ GÜVENLİĞİ VE İŞKENCE YASAĞI TEHDİT ALTINDA'
Kişi güvenliği ve özgürlüğü açısından tasarıda yer alan düzenlemelerin eleştirildiği açıklamada, şunlar kaydedildi: "Tasarı, Ceza Muhakemesi Kanununda (CMK) öngördüğü değişiklikle 'toplumsal olaylar sırasında işlenen cebir ve şiddet içeren suçlar', 'Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamındaki tüm suçlar' ile 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda yapılan değişiklikler gereği işlenen suçlar' başta olmak üzere yine katalog hale getirilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirlerine, 24 saate kadar; şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda ise 48 saate kadar önleyici gözaltı yetkisi vermektedir. Ayrıca tasarıda kolluk güçlerinin yukarıda belirtilen sürelerin sonunda Cumhuriyet Savcısına yapılan işlemleri bildireceği düzenlenmektedir. Kişi(ler)nin en geç 48 saat içinde, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde yargıç karşısına çıkarılacağı düzenlenmektedir. Bu uygulama ile kişi güvenliğinin ve işkence yasağının ne denli tehdit altında olacağını söylemeye bile gerek yoktur.
TİHV olarak yıllardır gözaltına alınan kişilerin işkenceyi önlemeye yönelik usul güvencelerinden yaralanabilmeleri için gözaltı uygulamalarının yargı denetimi altında yapılmasını ısrarla dile getirmekteyiz. Oysa, pek çok yargı kararından da biliyoruz ki uygulamada kolluk güçleri bu güvenceleri yerine getirmekten çoğunlukla kaçınmaktadırlar. Kolluk güçlerinin bu kaçınma davranışını Gezi Direnişi ve Kobanê Dayanışma Eylemleri sırasında en uç örneklerini gördüğümüz biçimde kayıt dışı gözaltı uygulamalarına kadar vardırabilmektedir. Sonuç olarak kolluk güçlerine verilen yargı denetimi olmaksızın gözaltına alma yetkisinin bu şekilde genişletilmesi mutlak karakterdeki işkence yasağının çiğnenmesine yol açacaktır."
'KAYIT DIŞI ALIKOYMA VE CİNAYETLER ARTACAK'
Tasarıda yakalama, arama, el koyma gibi acele tedbirlerle ilgili Savcı ve Yargıç varlığı/denetiminin tamamen ortadan kaldırıldığına dikkat çekilen açıklamada, yargı gücünün, vali ve kaymakamlar üzerinden hükümete/yürütmeye bağlanacağı belirtildi.
"Tasarıyla, 'önleyici kolluk' olarak ifade edilen ve 'polisin tecrübesine dayalı makul sebebi' yeterli gören durdurma ve kişilerin üstlerinin, eşya ile araçlarının aranması konusunda kolluk amirinin sözlü emri tek başına yeterli hale gelmektedir. Üstelik, arama yetkisini kullanacak 'kolluk amirlerinin, İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslar dâhilinde mülki amirler tarafından' görevlendirilmesi öngörülmektedir" denilen açıklamada, kolluk amirinin kararının görevli hâkime sunulması için ise 24 saat süre verilmesinin, kayıt dışı alıkoymaya açıkça imkân sağladığı vurgulandı.
Tasarının, mevcut Polis Vazife Salahiyet Kanunu’nda (PVSK) yer alan polisin yakalama yetkisi dışında, polisi eylemin ve durumun niteliğine göre kişileri “koruma altına almak” ya da "uzaklaştırmak” şeklinde iki yetki ile daha donattığının ifade edildiği açıklamada, bu belirsiz yetkilerin de uygulamada işkenceye karşı alıkonulma anından itibaren yerine getirilmesi gereken usul güvencelerinden feragat anlamına geleceği, dolayısıyla da kayıt dışı alıkoymayı fiili hale getireceği kaydedildi.
Tasarının polisin var olan silah kullanma yetkisini daha da genişleteceği uyarısının yapıldığı açıklamada, polisin silah kullanabilmesi için saldırıda bulunanın elinde ateşli silah olmasının şart koşulmaması da eleştirildi. 2007 yılından bu yana polisin silah kullanması sonucu 183 kişinin yaşamını yitirdiğinin hatırlatıldığı açıklamada, tasarının bu cinayetleri artıracağı belirtildi.
'BİLYE VE AMBLEMLER İÇİN HAPİS CEZASI VERİLEBİLECEK'
TİHV, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda (2911 sayılı Kanun) öngörülen düzenleme ile silah kavramının da genişletildiğini bildirerek, "Havai fişek, molotofkokteyli ve benzeri patlayıcı maddeler, delici, kesici aletler, taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, demir bilye ve sapan gibi bereleyici aletler de silah kapsamına alınmakta ve bu aletleri taşıyarak toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak ile yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek katılmak asgari iki yıl altı ay ceza gerektiren suçlar olarak düzenlenmektedir. Ayrıca, kişilerin örgüt amblemlerini taşımak veya amblemleri üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giymek ile hiçbir sınırlama olmadan uygulanacağı açık olan 'kanuna aykırı nitelikte' afiş, pankart, döviz, taşıyarak veya bu nitelikte slogan atarak toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanlar hakkında da altı aydan üç yıla kadar hapis cezası gerektiren suç fiilleri tanımlanmaktadır. Mevcut haliyle 2911 sayılı Kanun, hakkı kullanamaz hale getiren, evrensel ve uluslararası insan hakları standartlarına riayet etmeden herhangi bir protestoyu kanunsuz ilan etmeye yarayan eski düzenleme şimdi kişileri hapis cezası ile ayrıca cezalandırabilir hale getirmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
'ŞİDDET KULLANMASA BİLE YÜZÜNÜ KAPATAN AĞIR CEZA ALACAK'
Tasarının TMK’de öngördüğü değişiklikte ise “Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşü” gibi bir kanı ile hareket edileceğine değinilen açıklamada, "Kişilerin yüzünü tamamen veya kısmen kapatarak, şiddete başvurmamaları halinde üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verileceği herhangi bir şiddet yaşanması yahut tanımı genişletilen yaralayıcı silahı bulundurmaları halinde ise verilecek cezanın alt sınırının dört yıl olacağı düzenlenmektedir. Görüldüğü üzere, toplantı ve gösterilerde şiddet kullanmasa bile yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlar da ağır cezalara maruz kalabilecektir" denildi.
'ÖZGÜRLÜKLERE SALDIRI NİTELİĞİNDE'
Bu düzenlemelerin gerek toplantı ve gösteri yapma özgürlüğüne gerekse ifade özgürlüğüne yönelik saldırı niteliğinde olduğunun kaydedildiği açıklamada, "Halen kolluk güçlerinin toplantı ve gösteri özgürlüğüne yönelik orantısız/ölçüsüz/aşırı müdahaleleri sonucu her yıl onlarca kişi yaşamını yitirmekte, yüzlercesi de ciddi yaralanma ve organ kayıplarına maruz kalabilmektedir. Binlerce kişi gözaltına alınırken yüzlerce kişi de tutuklanabilmektedir. Tasarı ile bu tablo daha vahim bir görüntü kazanacaktır" ifadeleri yer aldı.
'GERİ ÇEKİLMELİ'
TİHV, siyasal iktidarın hiçbir hukuksal sınırlama ve yargısal denetim olmaksızın “gözaltına alma/hapsetme” yetkisi istediğini belirtirken, "Adli yetkileri idareye teslim ederek 'hukukun üstünlüğü' ve 'kuvvetler ayrılığı' ilkelerini tümüyle yok etme harekâtı olan bu Tasarı, Anayasaya, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına, daha da ötesi kamusal akla ve vicdana tümüyle aykırıdır" dedi.
Açıklamada, Tasarının derhal geri çekilmesi istendi.