TİHV/İHD: Geç olmadan talepler kabul edilsin

TİHV Başkanı Ş. Korur Fincancı, toplumun cezaevleri için duyarlı olması gerektiğini belirtirken, İHD Cezaevleri Sorumlusu Necla Şengül ise yaşamını yitirecek her mahpustan sessiz kalan insanların ve Adalet Bakanlığı’nın sorumlu olduğunu ifade etti.

OHAL ile birlikte baskı ve hak ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı cezaevlerinde açlık grevleri yayılarak devam ediyor. Şakran, Edirne, Menemen, Sincan Kadın ve Van Cezaevlerinde sürdürülen açlık grevlerinden dolayı aileler ve sivil toplum örgütleri endişeli.

Aileleri aracılığıyla talepler kabul edilinceye kadar grevin devam edeceğini bildiren tutsaklar, kamuoyuna da duyarlılık çağrısında bulundular.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, gelinen noktada, cezaevleri konusunda etkin çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin çalışabilme olanaklarının ellerinden alındığını belirtiyor.

‘KÖTÜ DAVRANMAYAN İHBAR EDİLİYOR’

Şebnem Korur Fincancı, cezaevlerinin denetimden yoksun ve ağır hak ihlalleri iddialarının gündemde olduğunu dile getirerek, şunları aktardı:

“İşkence iddiaları var. Özellikle Adalet Bakanlığı bünyesinde ‘FETÖ’ adı altında personel ihraç edildi. Bunların bir kısmı da cezaevlerindeki infaz koruma memurları. İnfaz koruma memurları arasında şöyle bir şey olduğu belirtiliyor; ‘Eğer kötü davranmazsam, beni de FETÖ’cü diye ihbar ederler’ kaygısı yaşanıyormuş. Bu nedenle normalde mahpuslara kötü muamelede bulunmayan, işkencede yer almayan insanlar bile kötü davranmaya ve şiddet uygulamaya başlamış. Dolayısıyla bir kısır döngünün içine girilmiş durumda. Kötü davranmayan ihbar ediliyor. Zaten cezaevlerinde bir denetimsizlik var. Zaten hak ihlalleri sürekli var, bunula birlikte durum daha da vahimleşti.”

‘SORUNLARI YÜKSEK SESLE DİLE GETİRMELİYİZ’

Fincancı, OHAL ile birlikte cezaevlerindeki kazanımların tutsakların ellerinden alınmaya başlandığına dikkat çekti. Seslerini dışarıya duyurabilmek için açlık grevinden başka bir yöntemin kalmadığını ifade eden Fincancı, “Bedenlerini kullanmak zorunda kalıyorlar. Bu çok ağır bir tablo. Ne zaman hak ihlalleri artış gösterse, cezaevlerinde biz de bu açlık grevleri süreçlerini yaşamak zorunda kalıyoruz. Pek çok insan sağlık sorunları yaşıyor. Biz hala 80’lerin, 90’ların açlık grevlerindeki sakatlıkların, ağır hasarların tedavisi için çalışan bir kurumuz. Yeniden böyle tablolar görmemek için cezaevlerindeki hak ihlallerine son vermek gerekiyor. Cezaevlerindeki mahpusların sesine kulak verip, onların sesinin duyulması sağlanıp, haklarının iade edilmesi gerekiyor. Uzun tutukluluk halleri artık cezalandırma olarak kullanılmaya başlandı. Toplumun bu konuda duyarlı olması ve cezaevinde bulunan insanların sorunlarının hep birlikte yüksek sesle dile getirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

‘HİÇ BU KADAR VAHŞET YAŞANMADI’

İnsan Hakları Derneği (İHD) Cezaevleri Komisyonu Sorumlusu Necla Şengül, cezaevlerinde açlık grevleri başladığında heyet olarak dolaştıklarını ve mahpuslardan çok yoğun işkence ve kötü muamele başvuruları aldıklarını ifade etti.

Şengül, yerinde gözlemleyebildikleri cezaevlerine ilişkin şunları aktardı: “Hücreye konulma, aileyle görüştürülmeme, mektup ve kitap engelleri, hücrelerin basılması, koğuşlardan mahpusların çıkarılıp darp edilmesi, Alanya L Tipi Cezaevinde mahpusların çıkartılıp ıssız bir yere götürülüp tehdit ve darp edildiklerine ilişkin şikayetler aldık. Yine mahpusların arkadaşlarının yanında tek tek çıkartılıp hücreye atıldığı ve burada ölümle veya ajanlıkla tehdit edildiklerine ilişkin de şikâyetler aldık. Yıllardır hapishaneler konusunda çalışıyorum, ben de cezaevinde kaldım ama; hiç bu kadar vahşet yaşanmamıştı.”

‘AİLELER ÇOCUKLARINI GÖREMİYOR’

Cezaevlerinde 12 Eylül askeri darbesinin de ötesinde bir baskının yaşandığına dikkat çeken Şengül, “Mahpusların aileleri de tehdit ediliyor. Görüşler engelleniyor. Sürgünlerle birlikte mahpusları ailelerinden çok uzaklara taşıdılar. Tamamen kapalı bir kutu hapishaneler, içeride ne olup bittiğine dair bilgilenmede çok zorluk yaşıyoruz. Nedense Edirne, Tekirdağ ve Antalya gibi insan haklarının çok etkin olmadığı yerlere tutsakların gönderilmesine de başka bir anlam biçiyoruz. Aileler çocuklarını ziyaret edemiyor“ ifadelerini kullandı.

‘ÖLÜMLERDEN SESSİZ KALANLAR VE ADALET BAKANLIĞI SORUMLU’

Başlatılan açlık grevlerinin artık son nokta olduğuna dikkat çeken Şengül, cezaevlerinde olup bitenlerin gözlemlendiğinde, başvuruların incelendiğinde başka çıkar yolun kalmadığını belirtti. Şengül, yaşamını yitirecek her mahpustan sessiz kalan insanların ve Adalet Bakanlığı’nın sorumlu olduğunu belirterek, bu konuda duyarlı olmaya çağırdı.

‘CEZAEVLERİ DENETİM DIŞI’

Meclis İnsan Hakları Komisyon Üyesi ve HDP Cezaevi Komisyon Üyesi Burcu Çelik de Meclis’te düzenlediği basın açıklamasında cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve işkencelere dikkat çekti.

Cezaevlerinde OHAL sonrası işkence ve hak ihlallerinin artış gösterdiğine ve cezaevlerinin denetim dışı kaldığına dikkat çeken Çelik, “Yastık ve yorganlar dahi toplanıp, el koyuldu. Bu esnada sayısız tutuklunun darp edildiği süreçten geçtik. KHK’den sonra Adalet Bakanlığı’nın kamuoyuna açıklayamadığı bir genelgeden bahsediliyor. İnsan Hakları Komisyonu’ndaki ziyaretlerde açığa çıktı bu genelge” diye konuştu.

Çelik, daha fazla cezaevi yapmak ya da daha fazla güvenlikle hiçbir sorunun çözülemeyeceğinin altını çizerek, “Hukuka uygun adaleti temel alan politikalar geliştirmek gerekiyor. Cezaevlerinde saymakla bitmeyecek sorunlar mevcutken, AKP hükümetinin yeni sorunlar açabilecek yasal düzenlemeler yapmaya çalışmasının iyi niyetli olduğunu düşünmüyoruz. Hükümeti bir an önce cezaevlerindeki sorunlara dönerek, bu sorunların toplumun bütün kesimleriyle birlikte çözümünü aramaya ve cezaevlerindeki ölümleri meşrulaştıracak bu tasarıyı da geri çekmeye davet ediyoruz” dedi.