Şizofrenisi olanlar aramızdalar, aramızda kalmalılar

Şizofrenisi olanlar aramızdalar, aramızda kalmalılar

Eduard Einstein, John Nash, Syd Barrett, Andy Goram ve DNA'yı keşfeden Doktor James Watson'ın oðlu... Bilim, sanat ve spor alanından dünyaca tanınan bu kişileri buluşturan şey; şizofreni. Çeşitli yıllarda hepsinde şizofreni saptandı. Oysa hiçbiri vahşi davranışlara sahip olmadıðı gibi, başarılarıyla özgün isimlerdi.

Kimsenin önkabullerini aşarak dillendiremediði ve duyamadıðı bir kavram; şizofreni. Genel yargı, 'şizofreni hastalarından uzak durulması' istikametinde ilerliyor. Şiddet uygulamaya yatkın hasta gruplarından sanılmaları, önemli 'tedavi'lerinin başında gelen sosyal ilişkiler kurma halini de, böylece geçersiz kılıyor. Sistemin yol açtıðı bu cehalet birikintisi, sosyal alanlardaki ilişkileriyle birlikte, muhtemel ki, meslek edinmelerinin önünü de tıkıyor. Şizofreni hastaları, 'hasta' çalıştırma zorunluluðundaki işverenlerin de 'risk almak istememesi' üzerine, en kolay işsiz kalabilen bir kesimi temsil ediyor. Nihayetinde, işsiz ve güçsüz bırakılarak iyileşmemeleri için gerekli ne varsa yapılıyor!

Bir asır önce Dr. Emile Krapelin, şizofreni kelimesine karşılık olarak, "akıl hastalıðı" tespitini yaptı. Akla gelen her şeyden uzak kalmak zorunda olan şizofreniye karışanların sayısı için, kesin bir veri yok. Ne var ki, ortak kabul için "dünyadaki 100 kişiden 1'inde rastlanır" demek mümkün. Ýstanbul Şizofreni Derneði'nin kaynaklarında, Türkiye'deki asgari şizofreni hastası sayısının, 1 milyona yaklaştıðı bildiriliyor.

Diploma ve çeşitli iş alanları için sertifikaları bulunmasına raðmen, şizofrenisi olanların iş bulmaları neredeyse imkansız. Ýşverenler ve çalışanlar, bu kişiler tarafından saldırıya uðrayabilmeleri olasılıðını akıllarından çıkarmıyor. Halbuki bu, şizofrenisi olanların aklına bile gelmeyen şey. Yine de, raporlarındaki "şizofreni" ibaresi, iş başvurularının geri çevrilmesi için yeterli. Oysa devletin yeteneklerine bakılmaksızın işsiz kalan bu hastalara yönelik, işyerlerine ve kurumlara yükleyeceði görev, şizofrenisi olanların tedavisinde de büyük paya sahip olacak.

BELÝRTÝLER VE SALDIRGANLIK

Şizofreni Dernekleri, şizofrenisi olan kişiler için ilk belirtiler hakkında kimi başlıklar sunuyor. Hiçbir mantık içermeyen cümleler kurma, sosyal çevresinden kendiliðinden uzaklaşarak yalnız kalma çabası, aşırı uyumak veya tam tersi uyuyamama, unutkanlık, mutluluk ve memnuniyetini ifade edememek gibi durumlar, en azından ipucu niteliðinde. Kişi ve objelere dokunma isteðini yitirerek eldiven tercih etme, başkalarının dokunmasından rahatsızlık duyma, sürekli göz kırpmak, takip edildiðini düşünmek, çok da uygun olmayan zaman ve yerlerde kendiliðinden gülmek de, bu hastalıðın kesin belirtileri olmamakla birlikte, ihtimali güçlendiren yanları.

Belirtiler arasında henüz hiçbir araştırma-incelemede, saldırganlıðı işaret edecek bulguya rastlanmadı. Buna raðmen, pek çok saldırganlık vakasında kişinin bu eðiliminin gündeme getirilmesi, etik olmadıðı gibi bilimsel de deðil. Mesela ABD'nin Colorado eyaletinde Batman serisinin "Kara Şövalye Yükseliyor" adlı son filminin galasında 12 kişiyi öldüren, 58 kişiyi de yaralayan James Holmes'ün şizofreni hastası olduðunun işlenmesinin hiçbir anlamı olamaz. Holmes'ün şizofrenisi olabilir ama düzenlediði saldırı için bunun ilişkilendirileceði bir neden yok. O, başka hastalıðı da taşıyabilirdi fakat şizofreni hakkındaki yanlış bilinenler, bunun gündeme getirilmesine yol açıyor.

UZMAN PSÝKOLOG ELÇÝ: SAVAŞ ORTAMI TETÝKLEYEBÝLÝR

ANF'ye deðerlendirmede bulunan Uzman Psikolog Özcan Elçi, şizofreniyi tetiklemede savaş ortamının de payı olduðu fikrinde: "Savaş ortamı, kişinin bu hastalıða kapılmasına sebep olmaz, ancak var olan sorunun tetiklenmesini saðlar. Çatışmalı ortamlarda ve tüm travmatik yaşam olaylarında psikozun -şizofreni, manik depresyon gibi gerçeklik algılarının yitirildiði hastalıklarda- tetiklenmesi beklenir. Bu yüzden travmatik olaylarda psikozu olan hastalar risk grubundadır."

Şizofreninin tedavi süresi için, "ömür boyu sürebilir" diyen Psikolog Elçi, ekliyor: "Bazıları uyumludur. Günlük yaşamını idame ettirip sosyalleşirler. Ancak yine düzenli kontrol edilmesi gerekir. Aðır düzeydeki şizofrenler için durum kendileri ve aileleri icin oldukça zordur. Bazen veya ömür boyu yatılı bakım gerektirir. Türkiye'de bu hastaların çagdaş bakımı ve tedavisi çok nadirdir."

DEVLET GÖREVÝNÝ YAPSIN, BASIN SORUMLU BÝR DÝL KULLANSIN

Saldırgan olarak bilinmelerine raðmen, şizofrenisi olanların diðer hasta gruplarından daha az saldırganlık örneði içerdiklerine deðinen Uzman Psikolog Özcan Elçi, hastalık ve etkisi hakkında toplumun bilinçlendirilmesi gerektiðini belirtiyor.

Soyutlamak yerine aksine sosyalleşmelerinin saðlanması için çaba harcanmasını isteyen Elçi, bu kapsamda devletin deðil hasta ailelerinin çabaları sonucu hastaların işlettiði bazı işyerlerinin açıldıðını ve hiçbir sorunla karşılaşılmadıðını anlattı.

Uzman Psikolog Elçi, basına da şu hatırlatmayı yapıyor: "Basın, mümkün olduðunca 'şizofren-otistik' gibi yaftalayıcı ifadelerden uzak durmalı. Şizofrenisi olan, otizmi olan kişi ifadesini tercih etmek gerekli. Şizofrenisi olan kişilerin yaptıgı olumsuz olaylarda özellikle şizofreni vurgusu önyargıları daha da kuvvetlendirmekte."

Devletin ise pek çok hasta grubunda olduðu gibi, şizofrenisi olanlara yönelik de iyileştirici politikalarının bulunmadıðını belirten Psikolog Elçi, "Öncelikle ruh saðlıðı yasası çıkarmalı. Türkiye ruh saðlıðı yasası olmayan bir kaç ülkeden biri. Şizofrenisi olanlar için mümkün olduðunca hastanede yatılı olmadan bakım ve tedavi hizmetleri saðlanmalı. Yani hastanın ihtiyaçları hastane dışında karşılanmalı. Sosyalleşmesi teşvik edilmeli. Ancak bakım ve tedavisi de garanti altına alınmalı. Ýlaç tedavisine ek olarak, grup çalışmaları, meşguliyet terapisi, mesela spor, müzik aleti çalma, el işleri, gezintiler gibi meslek eðitimleri, yalnız başına yaşama becerisi desteklenmeli" diyor.